En Sıcak Konular

Bahçeli'den şike vetosuna tepki

6 Aralık 2011 14:05 tsi
MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli'nin gündeminde, Gül'ün şike vetosu konusu ağırlaktaydı.

Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları şöyle:

TÜRK KADININA SEÇME SEÇİLME HAKKI

5 Aralık 1934 tarihinde alınan bir kararla kadınlara siyasal hayata müdahil olma ve yönlendirme hakkı kazandıran bu girişimin ülkemiz için anlamı çok büyüktür.

1930’lu yıllarda, yeni kurulan bir devletin yöneticileri ve siyaset adamları bunun farkına varmışlar ve iftihar edilecek bir hamleyle seçme ve seçilme konusundaki eşitsizlikleri gidermişlerdir.

Bir tarafta devlet kuran, diğer tarafta da demokrasinin inşa edilmesine kafa yoran kurucu kahramanların, hukuken Türk vatandaşları arasındaki uçurumları kapatma gayretleri her açıdan takdire şayandır.

1926 tarihinde kabul edilen Medeni Kanun, kadınların en temel haklarına ulaşmadaki önemli mihenk taşlarındandır.

Dikkatiniz çekerim ki, dönem itibariyle, bir çok ülkede kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmezken, Türkiye Cumhuriyeti çok şükür bunu başarmıştır.

Bugünkü köhnemiş ve küflenmiş zihniyet, o yıllarda da sorumluluk alsaydı bırakın demokratik gelişmeyi, kadın ve erkek arasındaki ikiliği tetiklemekten ve yaymaktan başka hiçbir şey yapmazdı.

İleri demokrasi korosunun kadınlar konusunda iddia ettiği ve dile getirdiği hususlar taktik maiyetlidir ve şüphesiz samimiyetten tamamen uzaktır.

Hepiniz görüyor ve kamuoyuna yansıyan haberlerden işitiyorsunuz:

Bir tarafta ileri demokrasi çağrıları vardır, diğer tarafta kadınlarımıza yönelik ağırlaşan şiddet sarmalı bulunmaktadır.

Bir tarafta kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık propagandası yapılmaktadır, diğer yanda tecavüz, taciz ve cinayetlere kurban giden kadınlarımızın sayısı hızla çoğalmaktadır.

Bir tarafta AKP’nin yalanları vardır, diğer yanda Türk kadının sürekli artan sorunları bulunmaktadır.

Üzülerek söylemeliyim ki, bugün toplumsal yapı tam bir cinnet halini yaşamaktadır.

En adi suçlar, en iğrenç saldırılar herkesin gözü önünde vuku bulmaktadır.

Ve maalesef bu insanlık dışı niyetlerin hedefinde de kadınlarımız vardır.

Şiddet, gözyaşı ve çaresizlik hiçbir dönem bu kadar görünür ve hissedilir olmamıştır.

Kadınlara yönelen hunhar saldırılar, işlenen cürümler hiç bu kadar belirgin hale gelmemiştir.

Biliniz ki, kadınlarımız vahşetle yüz yüze yaşarken hiç kimse kadın milletvekili sayısıyla övünmemeli ve bunun üzerinden de siyasal çıkar elde etmeye yönelmemelidir.

√       Sokak ortasında canice katledilen,

√       Pusuya düşürülerek vahşice kıyılan,

√       Karnındaki bebeğiyle hedef haline gelen,

√       Sığınma evlerinde çare bekleyen,

√       Hanelerinde hakarete ve ithamlara uğrayan kadınlarımız olduğu sürece hiçbirimize rahat yüzü yoktur ve asla da olmayacaktır.

SPORDA ŞİKE YASASI

Son günlerin en çok tartışılan konularından birisi de kuşkusuz sporda şike ve teşvik primi iddiaları olmuş; bu alandaki belirsizlikler, şayialar ve şaibeler daha da fazlalaşmıştır.

Öncelikle şu tespiti yapmak zannederim son derece makul ve yerinde olacaktır:

Centilmenliğin, rekabetin ve ahlakın hakim olması gereken Türk sporunun, bu kadar ağır ve ciddi bir travmanın içine girmesi vahim olduğu kadar da üzüntü ve endişe vericidir.

Son gelişmelerle, bilhassa Türk futbolu kuşkulu ve problemli bir alana hapsolmuş ve her kafadan çıkan sesler nedeniyle içinden çıkılmaz bir duruma gerilemiştir.

Milyonlarca insanımızın gönül verdiği, rozetini taşıdığı, flamasını salladığı, yaz ya da kış demeden tribünlerden destek verdiği, birlikte sevinip birlikte ağladığı asırlık kulüplerimiz adeta suçlamaların merkezine yerleştirilmiştir.

Her hal ve durumda parti olarak, köklü kulüplerimizin ve onlara gönül veren kardeşlerimizin incitilmesini ve hırpalanmasını kabul etmiyoruz ve bunu da şiddetle reddediyoruz.

Kulüplerimizin zan ve töhmet altında bırakılarak itibarlarının, saygınlıklarının ve güvenirliklerinin zedelenmesini de hiç doğru ve insaflı görmüyoruz.

Bu yaklaşımımızın, şike ve teşvik pirimi batağına saplanan kişileri kapsamayacağı, onlar için mazeret oluşturmayacağı tartışmasızdır.

Suç ve suçluyu ayırt edecek, ama masumiyet karinesine de titizlikle riayet edecek basiretli ve tarafsız bir bakış ve değerlendirme açısının şart olduğunu düşünüyoruz.

12 Haziran seçimlerinden hemen sonra, şike ve teşvik primiyle ilgili gelişmelerin ortaya çıkması ve bu konuda gözaltılar ve tutuklamalar yapılması hepimizin şahit olduğu olaylar dizisinden bazılarıdır.

İşin başından beri gizli yürütülmesi gereken adli ve idari soruşturma safahatlarının, basın ve yayın organlarında çarşaf çarşaf teşhir edilmesi bize başka maksatların takip edildiği izlenimini vermiştir.

Milletimizin çok yakından izlediği Türk futbolundaki bu olumsuzluklar sebebiyle, mahkeme aşaması gerçekleşmeden, birçok kişinin peşinen suçlu gibi gösterilmesi büyük bir haksızlık, insafsızlık ve acımasızlık örneği olmuştur.

Gerek Anayasa’da gerekse de Ceza Kanununda, suçu kesinleşmemiş hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamayacağı kayıt ve hüküm altına alınmıştır.

Ancak ne acı bir durumdur ki, yaklaşık beş aydır tutuklu bulunan ve Türkiye’de milyonlarca insanının sevgisini ve haklı ilgisini kazanmış spor kulüplerimizin başkan ya da oyuncuları, hukuken bir netice ortaya çıkmadan dört duvar arasında ısrarla tutulmaktadır.

Biz bu garabetin adalet olmadığına, hakkaniyete hizmete etmediğine ve doğaldır ki vicdanları kanattığına inanıyoruz.

Anlaşıldığı kadarıyla AKP Hükümeti’nin bu konudaki müsebbip arayışları ve sorumlu bulma çabaları başka faktörleri de içeriğine alarak hedefine yönelmiştir.

Sanırsınız ki, hali hazırda şike ve teşvik primi sorunuyla ilgili tüm kötülükler 31’i tutuklu 93 şüpheli şahsın üzerinde toplanmıştır.

Bunlar gerekli cezalara çarptırılırsa her şey düzelecek ve böylelikle Türk sporu zincirlerinden ve kelepçelerinden kurtulacaktır.

Madem Türk sporu kangren olmuştur ve iflasın eşiğine gelmiştir; o halde sormak lazımdır ki, bunun yalnızca sorumlusu beş aydır tutuklu ya da şüpheli olarak görülen kişiler midir?

Türk sporunun tükenişinin ve dağılmasının günahı sadece bu kişilerde midir?

Kaldı ki mesele sadece şike iddialarıyla da bitmemiştir.

Hali hazırda tutuklu olarak bulunan kişilerle ilgili başka tehlikeli iddialar ısıtılıp ısıtılıp kamuoyuna servis edilmektedir.

Görüldüğü kadarıyla şike ya da teşvik primi suçlamalarını gölgede bırakacak, başta çete oluşturmaya kadar uzanan geniş bir liste ortaya çıkmıştır.

Şurası berrak bir gerçektir ki, yalnızca şüphe ve bazı karanlık isimlerin ifadelerine dayanarak; kamuoyunca bilinen isimlerin yıpratılmasına çalışmak ve meseleyi değişik mecraya çekmeye çabalamak insanlık değerleriyle bağdaşmadığı gibi ahlaken de sorunlu bir tabloyu ortaya çıkaracaktır.

Diğer taraftan Türk futbolunun içine girdiği bunalımlı ve buhranlı ortama müdahil olmak üzere TBMM 24 Kasım 2011 tarihinde yasal bir düzenleme yapmıştır.

Bu kapsamda 6250 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun” Meclis’te ittifak halinde kabul edilmiş ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulmuştur.

Ancak Sayın Cumhurbaşkanı, ilgili Kanunu bir kez daha görüşülmek üzere Anayasa’nın 89 ve 104’ncü maddeleri uyarınca geri iade etmiştir.

Hatırlatmak isterim ki, 2004 yılında yürürlüğe giren 5149 sayılı Kanun, spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliği önlemede yetersiz kalınca, bu yılın Nisan ayında Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair 6222 Sayılı Kanun kabul edilmiştir.

O zaman herhangi bir itirazı olmayan Sayın Cumhurbaşkanı, bazı gerekçelerle yapılan düzenlemeleri şimdi kabul etmemiş ve bir kez daha görüşülmek üzere TBMM Başkanlığına göndermiştir.

Ve Kanunla öngörülen değişikliklerin, ölçülülük ve caydırıcılık gibi Ceza Hukukunun temel prensiplerini etkisiz kılacağından hareketle adalete vurgu yapmış ve halen yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında bulunan kişilere yönelik özel bir düzenleme yapıldığı intibaını gündeme getirmiştir.

Bunun üzerine şike ve teşvik primi iddiaları çerçevesinde iddianame hazırlanmış ve ilgili mahkemeye gönderilmiştir.

GÜL'ÜN VETO KARARINA TEPKİ

 Veto kararıyla, iddianamenin kamuoyuna açıklanması arasındaki yakınlık bize göre manidardır ve başka hesapların devrede olduğuyla ilgili kuşkularımızı da kuvvetlendirmektedir.

Bundan sonraki aşamada sırayı Mahkemenin iddianameyi kabul edip etmemesi meselesi alacaktır.

Elbette verilen karar Sayın Cumhurbaşkanı’nın şahsi görüşü ve takdiridir.

Ancak şu kadarını söylemeliyim ki, partimiz, bu Kanun değişikliğine destek verirken; ne adalet duygusunun zedelenmesini ne de kişiye özel bir düzenleme olmasını asla istemediği gibi aklından dahi geçirmemiştir.

Bizim anlayamadığımız taraf; Sayın Cumhurbaşkanı’nın, adalet duygusunun kimler tarafından saldırıya uğradığını ve kimler için kişiye özel yasalar çıkarıldığını unutmuş ya da unutur gibi görünmeye tevessül etmesidir.

Biz, çıkması için katkı verdiğimiz bir Kanun değişikliğinde; Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu şekilde veto yetkisini kullanmasını hayret ve esefle karşılaşıyoruz.

Çankaya Noteri suçlamalarını bertaraf etmek amacıyla fırsattan yararlanarak meseleyi farklı noktalara çekmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı bilmelidir ki, Milliyetçi Hareket Partisi ceza-yaptırım dengesini bozacak, adalet duygusunu zaafa uğratacak ve adrese teslim düzenlemeler yapacak hiçbir ilişki ağının içinde olmamıştır ve olmayacaktır.

Hele hele partimiz; şike ya da teşvik primi konusunda herkesten fazla hassas ve duyarlıdır ve bu alanda kimseden duyacağı veya öğreneceği bir şey yoktur.

Biz meselenin tümüyle çözülmesi ve hukuki sorunların giderilmesi için duruş gösterdik ve onay verdik.

Dört partinin katılımı ve işbirliğiyle çıkartılan söz konusu Kanun değişikliği, tekrar Meclis gündemine aynı haliyle gelirse, biz sözümüzün ve kararlılığımızın sonuna kadar arkasında duracağız.

Meclis iradesinin sulandırılmasına ve milletimiz nezdinde değersizleşmesine tahammülümüz yoktur ve muhataplarımızı da aynı yaklaşım ve kararlılık içinde görmeyi istememiz en tabii hakkımızdır.

Doğaldır ki, zihniyet değişmeden ve ahlaki prensipler her alana hakim olmadan sırf hukuki kaidelerle sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir.

Buna inandık ve inanıyoruz.

Bu, meselenin bizim tarafımızı ilgilendiren kısmı ve yanıdır.

Ancak AKP zihniyetinin ve ana muhalefetin de tercihine, sözüne ve kararına bağlı kalarak sahip çıkmaları gerekmektedir.

Ne var ki AKP Hükümeti’nin ağlayan siması, vetoyu hayırlı bir gelişme olarak değerlendirerek kendi partisinin alacağı pozisyon hakkında da hepimize bir fikir vermiştir.

Sorguladığımız husus burada şudur: Kimseye biat etmeye niyeti olmadığını söyleyen ilgili Başbakan Yardımcısının, Kanun değişikliği tekrar Meclis Genel Kuruluna geldiği takdirde ne yapacağı ve nasıl bir yol izleyeceğidir.

Bazı grup başkanvekillerinin düşüncelerinin hilafına, eğer AKP vetoyu doğru buluyorsa, daha önceki tutumunu ve kararını nasıl izah edecektir?

U dönüşü yapan, sürekli çark eden ve geriye adımlarla bizim fazlasıyla dikkatimizi çeken AKP’nin ve CHP’nin; bu mesele karşısında alacakları tutum onların inandırıcılığı ve siyasi kaliteleri bakımından da test olacaktır.

Ancak yapılan Kanun değişikliği hakkında Sayın Gül’ün yaklaşımı son derece ikircikli ve çifte standartlıdır.

Madem ki Sayın Cumhurbaşkanı, adil ve hakkaniyete uygun cezalar belirlenmesi konusunda dikkatlidir, suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranının bulunması gerektiğine atıf yapmaktadır; o halde Türklüğe hakareti düzenleyen 301. Maddenin değiştirilmesinde neden aynı feraseti ve hassasiyeti göstermemiştir?

Söz konusu Kanun hükmü, değiştirilmeden önce; “Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişiler altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” ibarelerini kapsarken, Sayın Gül’ün 7 Mayıs 2008 tarihindeki onayıyla tam anlamıyla içi boşaltılmıştır.

Dileriz ki Sayın Cumhurbaşkanı her meselede gözü kapalı onay makamı gibi davranmasın; dikkatle, kararlılıkla ve itinayla önüne gelenleri derinlemesine ve objektif olarak incelesin.

Bizim için, genelde Türk sporunun, özelde Türk futbolunun aklanması ve tüm şaibelerden arınması gerekmektedir.

Bunun için mutlaka ve acilen sürdürülen adli ve idari kovuşturma süreci tamamlanmalı ve kim ne suç işlemişse karşılığını ve cezasını görmelidir.

Spor ahlakına ve hoşgörüsüne sığmayan temasların, ilişkilerin ve gizli niyetlerin açığa çıkarılarak şikeyi yapanların, teşvik edenlerin ve bunlara alet olanların yaptıklarının yanlarına kar bırakılmaması sağlanmalıdır.

Ancak suçluluğu kesinleşmeden kimseye de suçlu muamelesi yapılmamalıdır.

Türk futbolu artık soluk almalıdır.

Üzerinde dolaşan kara bulutlardan kurtulmalıdır.

Kulüplerimizin, iyi niyetli sporcularımız ve fedakâr kulüp taraftarlarımızın daha fazla rencide olmaması ve üzülmemeleri için AKP Hükümeti sporu art niyetsiz ve gizli gündemine takılmadan sahiplenmeli ve sorunları gidermelidir.

İlave olarak Türkiye Futbol Federasyonu tarafsız bir şekilde ve siyasi etkiden uzaklaşarak Türk futbolunun meselelerine acilen odaklanmalıdır.

Federasyon kongrelerini siyasi kongre ve şov sahnelerine çevirenler bugünkü karanlık sürecin mesuliyetinden muaf olmadıklarını asla unutmamalıdırlar.

Ve hiç kimse güzide kulüplerimizin ve diğerlerinin şerefiyle ve haysiyetiyle oynamamalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi Türk futbolunun ayağa kalkması ve tüm engellerinden kurtulması için ne gerekiyorsa yapmaya hazır ve kararlıdır.


Haber7



Bu haber 696 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,048 µs