En Sıcak Konular

İbrahim Kalın: Arap dünyası demokrasiye hazır mı?

30 Kasım 2011 13:35 tsi
Kalın, ''Arap dünyası demokrasiye hazır mı-'' sorusunun yıllarca sorulduğunu dile getirerek, ''Arap devrimleri, Arap halklarının bu soruya heyecanla 'evet' cevabını verdiğini gösterdi'' dedi.

''Türk-Arap Medya Forumu''nda, ''Bölgesel ve Küresel Sorunlara Türk ve Arap Medyalarının Yaklaşımları'' konulu ortak oturum gerçekleştirildi.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce Conrad Otel'de düzenlenen ''Türk-Arap Medya Forumu''nda, ''Bölgesel ve Küresel Sorunlara Türk ve Arap Medyalarının Yaklaşımları'' konulu ortak oturumun, moderatörlüğünü, Başbakan Başdanışmanı ve Kamu Diplomasisi Koordinatörü İbrahim Kalın yaptı.

Kalın, ''Arap dünyası demokrasiye hazır mı-'' sorusunun yıllarca sorulduğunu dile getirerek, ''Arap devrimleri, Arap halklarının bu soruya heyecanla 'evet' cevabını verdiğini gösterdi'' dedi.

İbrahim Kalın, burada sorulması gereken sorunun ''Batı ülkeleri, Arap dünyasındaki demokrasiye hazır mı-'' olduğunu belirtti.
Mısır Eş Şuruk Gazetesi köşe yazarı Fahmy Howeidy, Arap medyasının, diğer ülkelerle ilgili haberleri, yabancı ajanslardan aldığını dile getirdi.

Türkiye'nin, son dönemde Mısır'a yöneldiğini, bunun her iki ülkeye yarar sağlayacağını söyleyen Howeidy, uzun yıllar boyunca Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki anlaşmazlık konularının, Türkiye'nin NATO üyeliği ve İsrail ile olan ilişkileri olduğunu belirtti.
Howeidy, Türkiye ile Arap ülkeleri arasında kültürel ilişkilerin pekiştirilmesi gerektiğini kaydederek, Arap ülkelerinde demokrasi geliştikçe, bu ülkelerin Türkiye ile ilişkilerinin gelişeceğini dile getirdi.

Türkiye'de yayınlanan kitapların ya da gazetelerdeki makalelerin Arapça'ya yeterince çevrilmediğini ifade eden Howeidy, Türkiye ile Araplar arasında bir dil sorunu olduğunu söyledi.

El Cezire Network Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Ahmad Al Sheikh, Arap dünyasındaki halk ayaklanmalarının değişim için olduğunu ve basın organlarının da bunda etkisi bulunduğunu ifade ederek, Arap baharının yaşanmasında El Cezire'nin rolüne de dikkat çekti.

Londra'daki El Hivar TV'den Azam Tamimi de, Arap baharının hızlanmasında medyanın olumlu katkısı bulunduğunu dile getirerek, özellikle El Cezire'nin Arap baharının hızlanmasına katkısı olduğunu kaydetti.

Batının Arap ülkelerine 'laiklik olmadan demokrasi olmayacağını' dayattığını ifade eden Tamimi, demokrasi ile İslam arasında sorun olmadığını söyledi.

Suudi Arabistan Basın Enformasyon Bakanlığı temsilcisi Abdülaziz İbrahim Bali de, Arap baharının medya organlarında belli amaçlar çerçevesinde haberleştirildiğini söyledi.

Bali, zaman zaman bazı Türk TV kanallarının Suudi Arabistan'a gelerek, doğru olmayan haberler yaptığını belirterek, iki ülke arasında medya alanında işbirliği yapılması gerektiğini dile getirdi.

Gazeteci Fehmi Koru da, son 10 yıl içinde Türkiye'nin dış politikasında farklılaşmanın olduğunu ve batıyla ilişkiler koparılmadan İslam dünyası ve Afrika'nın, dış politikanın temel esasına alındığını kaydetti.

Koru, bunun da ''Türkiye'de eksen kayması olduğu'' yönünde de tartışıldığını anımsattı.
Oturumu izleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, panelistlere birer plaket sundu. Ardından forum katılımcıları aile fotoğrafı çektirdi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da yaptiği konuşmada, Türkiye ve Arap ülkelerinin kardeş ülkeler olarak medya konusunda ciddi işbirlikleri oluşturabileceğini belirterek, ''Bugün dünyada yaklaşık 250 milyon insan Türkçe konuşuyor. Bundan daha fazla insanın da Arapça konuştuğunu biliyoruz. Bu rakamlar bizim için bir motivasyon kaynağı olmalıdır'' dedi.

Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce ''Değişim ve Süreklilik Ekseninde Medya, Yeni İmkanlar ve Fırsatlar'' adı altında düzenlenen ''Türk-Arap Medya Forumu''nun açılışında konuşan Arınç, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik aldığı önemleri anlattı.

Türkiye ile Suriye arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi bulunduğunu, 6 ayda bir Suriye kanadının 10, Türkiye kanadının 10 bakanıyla karşılıklı olarak gelinen noktayı görüştüğünü ve ilerisi için hedefler koyduğunu anlatan Arınç, şunları kaydetti:  ''Bizim çok önemli bulduğumuz Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması bundan böyle askıya alınmıştır. Suriye temel liderlik kadrosu mensubu olup, haklarında halka karşı şiddet ve hukuk dışı yöntemlere başvurduklarına dair iddialar bulunun bazı yetkililere seyahat yasağı konulmuştur.

Bu kişilerin bizim ülkemizdeki mal varlıklarının durdurulması, Suriye rejiminin kuvvetli destekçisi konumunda tanınmış bazı iş adamlarına da aynı tedbirlerin getirilmesi kararlaştırılmıştır. Suriye ordusuna her türlü silah ve askeri malzemenin satış ve tedarikinin durdurulması kararlaştırılmıştır. Türkiye toprakları, hava sahası ve karasuları kullanılmak suretiyle 3. ülkelerden Suriye'ye silah ve askeri malzeme transferi yapılmasının uluslararası hukuka uygun olarak engellenmesi istenecektir. Suriye

Merkez Bankası ile ilişkilerin durdurulmasına karar verilmiştir. Suriye hükümetinin Türkiye'deki finansal varlıklarının dondurulması kararlaştırılmıştır. Suriye hükümeti ile kredi ilişkilerinin durdurulması, mevcut işlemler hariç Suriye Ticaret Bankası ile işlemlerin durdurulması, Suriye'deki altyapı projelerinin finansmanı için imzalanan Eximbank kredi anlaşmasının askıya alınması kararlaştırılmıştır.''

''Amacımız, barış ve istikrar''

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'nin bu süreçte durduğu yerin belli olduğunu, Türkiye'nin, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bölge halklarının meşru taleplerinin destekçisi olacağını söyledi.

Türkiye olarak bölge halklarına yaklaşımlarının, kapsayıcı ve kucaklayıcı olduğunu vurgulayan Arınç, ''Bu bize tarihimizin ve bölgedeki deneyimlerimizin öğrettiği bir husustur. Bu ilkemizden ayrılmamız söz konusu olamaz. Türkiye olarak yegane arzumuz bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesi, bölge halklarının güvenlik içinde yaşamaları ve refah düzeyinin yükseltilmesidir. Bunun dışında hiçbir gündemimiz ve amacımız bulunmamaktadır'' diye konuştu.

Arınç, Arap ve Afrika ile tarihte ilk kez temas edilmediğini belirterek, ''Bizler yüzyıllar boyu kardeşçe bir arada yaşadık ve Allah'ın izniyle sonsuza kadar da birlikte olacağız. Zira, bizler bu coğrafyanın tabii parçasıyız ve bu coğrafyanın her şeyi bizi doğrudan ilgilendirir'' dedi.

Ortak değerler için, İstanbul'da Kahire'de, Şam'da yüreklerin birlikte çarptığını kaydeden Arınç, Filistin deyince, Mogadişu'da da, Mekke'de de, Cezayir'de de aynı sesin verildiğini, Bağdat'ta yaşanan acının herkesin canını acıttığını, Halep'te, Humus'ta, Şam'da toprağa dökülen kanın herkesin damarlarından boşaldığını anlattı.

Arınç, ''Ülkelerimizin, devletlerimizin, milletlerimizin bu birlikteliğini yeniden temellendirmek ve aramızdaki işbirliklerini güçlendirmek için modern dünyanın en güçlü aracı olan medyanın tarihi bir sorumluluğu var'' dedi.

''Boş nedenlerle birbirimizden uzak durduk''

Arınç, Türkiye ve Arap Ligi ülkeleri arasında ilk defa 2007 yılında ''Türk-Arap İşbirliği Forumu''nun tesis edildiğini, bu forum çerçevesinde Türkiye ile Arap Ligi üyesi ülkeler arasında giderek gelişmekte olan ilişkilere medya boyutunun eklenmiş olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Halkların birbirlerini yanlış anlamalara mahal vermeden daha iyi tanımasında ve böylece etkin karşılıklı iletişim sağlanmasında medya alanındaki işbirliğinin çok önemli rolü olduğunu kaydeden Arınç, bugün gerçekleştirilen forumun, Türkiye ve Arap Ligi arasında düzenli bir istişare mekanizmasına dönüşmesini ümit ettiğini söyledi.

Bugün toplumlar arasındaki işbirliğini konuşmak ve birlikte tartışmak üzere aynı çatı altında toplandıklarını belirten Arınç, şöyle devam etti:  ''Maalesef uzunca süre içi boş nedenlerle birbirimize uzak durduk. Birbirimizin gözlerine bakmadan üretilmiş sahte gündemlerle birbirimize haksızlık ettik. Aynı medeniyetin mirasçıları ve aynı geminin yolcuları olmamıza rağmen bu tuzağa en fazla da maalesef aydınlarımız düştü.

Siyasetçilerimiz, aydınlarımız, yazarlarımız, gazetecilerimiz bir araya gelmekten, ortak sorunları konuşmaktan sürekli kaçındı. Bugün sınırları olmayan küresel bir dünyada yaşıyoruz. Bütün mesafeler ortadan kalktı. İletişim ve ulaştırma teknolojilerindeki gelişmeler uzak mesafeleri yakınlaştırdı. Adına ister 'küreselleşme', 'enformasyon çağı', isterseniz 'bilgi çağı' denilen bu yeni dönem ise bizden yeni bir dikkat, yeni bir sorumluluk göstermemizi istiyor. İletişim ağlarımızı, bilgi akış modellerimizi çağın ihtiyaçlarına göre yenilerken medeniyet değerlerimizi ve hüviyetimizi yıkıcı, tahrip edici küresel saldırılara karşı korumak, yani evimizi, kültürümüzü, evrensel değerlerimizi savunmak zorundayız.''

''6 bin 549 gazete ve dergi yayın yapıyor''

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de bugün toplam 6 bin 549 ulusal ve bölgesel düzeyde yayın yapan gazete ve dergi bulunduğunu belirterek, şöyle konuştu:

''24'ü ulusal, 15'i bölgesel, 209'u yerel, 78'si kablolu, 154'ü uydu olmak üzere toplam 480 televizyon ve 1129 radyo kanalı ile yayın yapmaktadır. Bu rakamlar bize şunu gösteriyor. Türkiye'de çok canlı ve dinamik bir medya ortamına sahibiz. Bunlara özellikle Tunus, Mısır ve Libya'daki halk devrimlerinde, ayaklanmaların en önemli itici gücü olarak kabul edilen sosyal medyanın varlığını da eklememiz gerekmektedir.

Bugün Türkiye'de hanelerin yüzde 41,6'sında, hemen hemen 42'sinde, iş yeri, okul, kütüphane, vakıf, dernek gibi girişimlerin de yüzde 90,9'unda internet kullanılmaktadır. Ülkemizde medya son 9 yılda yaptığımız yasal düzenlemeler sayesinde özgürlükçü bir ortamda faaliyet göstermektedir. 2004 yılında çıkarttığımız Basın Kanunu geniş bir uzlaşma ile yapılmıştır. Bu yılın ilk aylarında RTÜK Yasası'nı yine geniş bir uzlaşma ile çıkarttık. Ayrıca internet yayıncılığı alanındaki boşluğu gidermek ve ihtiyaca yanıt vermek üzere de yakın bir zamanda yasal düzenleme yapacağız.''

''Bilgi ve haber güçtür''

Medya mensuplarının bilgi ve haberin bir güç olduğunu siyasetçilerden daha iyi bildiğini anlatan Arınç, ''Onu kim elinde bulunduruyor ise diğerlerinden daha avantajlı konumdadır. Bu anlamda da dünyada bir tekelleşme söz konusudur. Dünyanın en büyük medya şirketleri birkaç grubun tekelindedir. Dünya siyasetine yön verme açısından medyanın ne kadar büyük bir stratejik değeri olduğunu hepimiz bilmekteyiz. I. ve II. Körfez Savaşları'nda ve sonrasında medya ile yapılan manipülasyonları hepimiz yakından izledik. Ayrıca İngilizce bugün nerede ise global medyanın resmi dili haline gelmiştir. Bugün bizler, dünyada olan biten herşeyi, bir mercekten, bir dilden ve bir bakış açısından izlemekteyiz. Bu, dünya ülkeleri için son derece sakıncalı bir durumdur'' diye konuştu.

'Anadolu Ajansı, Arapça ve İngilizce bültenler çıkartacak''

Başbakan Yardımcısı Arınç, dünyanın, doğru ve tarafsız haberlere ihtiyacı bulunduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bizler kardeş ülkeler olarak medya konusunda ciddi işbirlikleri oluşturabiliriz. Bugün dünyada yaklaşık 250 milyon insan Türkçe konuşuyor. Bundan daha fazla insanın da Arapça konuştuğunu biliyoruz. Bu rakamlar bizim için bir motivasyon kaynağı olmalıdır. Ülkemiz, hem özel sektör yayıncılığı hem de kamu yayıncılığı açısından medya konusunda güçlü bir geleneğe ve tecrübeye sahiptir. Bu tecrübe ve birikim karşılıklı işbirliği için son derece önemlidir.

Zaten, kamu yayıncılığı yapan TRT, artık uluslararası ölçekte yayıncılık yapmaya başlamıştır. Arapça yayın yapan bir kanal kurduk. Bu kanalımızda Arap ülkelerinde beğeni ile izlenmektedir. Bunların dışında, Anadolu Ajansımız önümüzdeki yıldan itibaren Arapça ve İngilizce bültenler çıkartacak. Ayrıca Arap coğrafyasındaki tüm ülkelerde birer ofis açacaktır. Kurumlarımızın kendi imkanları ile başlattığı bu işbirliklerinin, özel sektöre de yansıyacağını umuyorum.''

Forumun, yakınlaşma, karşılıklı iletişim ve ülkelerin birbirini tam ve doğru anlamada işbirliği ve dayanışmaya daha çok vesile olmasını dileyen Arınç, burada yapılacak tartışmalar ve müzakerelerin geleceğin dünyasında devletlere, ülkelere ve milletlere yol gösterici olacağını söyledi.

AA 

Bu haber 705 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,247 µs