En Sıcak Konular

Dersim katliamını yaşayan tanıklar anlatıyor

24 Kasım 2011 16:01 tsi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı tarihi belgeleri açıklayıp devlet adına özür dileği Dersim Katliamı hakkında yaşayan tanıklar ne diyor? İşte ayrıntılar:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı tarihi belgeleri açıklayıp devlet adına özür dileği Dersim Katliamı’nın yaşayan tanıkları Taraf ’a konuştu. Remzi Budancir'in haberi:

Beni kurşuna dizdiler

“Kadınlara tecavüz ettiler ve çığlıklar içinde süngülerle öldürdüler. Ortalık tam bir cehenneme, kan gölüne dönmüştü. Her taraf ceset doluydu... Askerler Munzur’a attı beni. Nehir kan akıyordu. Suların üzerinde cesetler yüzüyordu. Boğulmak üzereyken bir cesede tutundum.”

Bir süredir Türkiye’nin gündemine oturan ve Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları ve özür dilemesiyle yeni bir sayfanın açıldığı Dersim Katliamı ile ilgili olarak o dönemi yaşayan tanıkları bulmaya çalışıyoruz Dersim’de. O dönemin bir kaç tanığından ikisine ulaşıyoruz. Onlardan biri Tunceli’ye 9 km uzaklıktaki Meytan Köyü’nde yaşayan 90 yaşındaki Yumoş Bakıray. Katliam sırasında 15 yaşında olan Yumoş Nene’nin yüzündeki çizgiler, çorak toprakları andırıyor ama belleği pırıl pırıl. “O acıyı, katliamı bizden iyi kim anlatabilir ki oğul. Etimizde, kemiğimizde, kulaklarımızda, yüreğimizde hâlâ o sızı vardır” diye başladı ve şöyle devam etti Yumoş Nene:

Kadınları kurşuna dizmediler, tecavüz ettiler

“1937 yılında Turişmek köyü Robaik mezrasında, ailemle yaşıyordum. 15 yaşındaydım daha. Askerler katliamdan önce gelip köydeki evlerde bulunan bıçaklarımızı bile toplayınca babalarımız, dedelerimiz şüphelendi aslında. Askerler katırlarla aylarca bölgeye sevkiyat yaptılar, çadırlar kurdular, silahlar getirdiler. Katliam gününde bizim köydeki insanları başka bir köye götürdüler. Biz kaçtık, ormana saklandık. Oradan seyrediyorduk korkuyla. Çevredeki köylerden toplananları ilk önce kadın ve erkek olarak iki ayrı gruba ayırdılar. O anı hayatım boyunca hiç unutmadım. Kalabalığın önüne kurulu silahlar vardı. Askerler erkekleri o silahlarla taradılar. O an yükselen çığlık ve yakarışlar, şu an bile kulağımda.”

Anlatırken kalın çerçeveli gözlüklerinin altından gözyaşları akıyor Yumoş Nene’nin. “Neneceğim biraz dinlen istersen” deyince, “Yok oğul, anlatalım ki bir daha kıyamasınlar kimseye” dedi ve devam etti:

“İnsan vicdanının kabul edemeyeceği bir sahneydi benim için. Gece kâbus görmeme neden olan olay o an oldu. Askerleri kadınların içine saldılar. Etraf sarılıydı ve çoğu birbirine iple bağlanmıştı. Kadınlara tecavüz ettiler ve çığlıklar içinde süngüler ile öldürdüler. Ortalık tam bir cehenneme dönmüştü. Saklandığımız yerde ağlıyor, korkuyor ve çığlımızı içimize gömüyorduk. Aynı şey bizim de başımıza gelebilirdi. Kaçtık, ormanın derinliklerinde saklandık. Askerler daha sonra köyleri ateşe verdi. Askerler gittikten sonra saklandığımız yerden çıkıp köye indik. Cesetler yerdeydi hala. Her yer kan gölüne dönmüştü. Her taraf komşumuz, akrabalarımız ve tanıdıklarımızın cesetleri ile doluydu. Sonra tekrar ormanlık alana çekildik. Aylarca ormanda saklandık hiç inmedik. Gündüz mağaralarda saklanıyorduk, gece köylerimize gelip başıboş olan hayvanları sağıp süt alıp tekrar mağaralara geri gidiyorduk. Kadınlar çocukları ile birlikte mağaralara saklanıyordu. Bir bebek ağlamaya başladı. Yanındakiler kadına ‘çocuğu sustur, yerlerimizi öğrenirlerse gelip bizi de öldürürler’ dedi. Kadın emzirdiği çocuğunu göğsüne ağlayarak bastırdı sesi çıkmasın diye. Asker gittiğinde çocuk boğulmuştu.”

Köyü çığlıklar sardı

Katliamın bir diğer yaşayan tanığı 83 yaşındaki Hüseyin Gül. İzlerini hala vücudunda taşıdığı katliam sırasında 10 yaşındaymış Hüseyin Dede. Anlatırken o günleri yeniden yaşıyor:

“Askerler bizi Hopik’te topladı. İple kollarımızı birbirine bağladılar. Önümüze makineli tüfekleri koydular ve taramaya başladılar. Kadın çığlıkları ortalığı kaplamıştı. Ağzımdan ve vücudumun başka yerlerinden vuruldum. Bir cesedin altında kaldım ve ölü numarası yaptım, hiç kıpırdamadım. Yaklaşık 10 asker ölenleri kontrole geldi. Süngü batırıyordular. Koluma süngü isabet edince ah dedim. Canlı olduğumu anlayınca bacağımdan tutup sürükledi ve tepeden aşağı attılar, Munzur’a attılar beni. Askerler sudayken de ateş etti ama vuramadı. Bir baktım Munzur kıpkırmızı, kan akıyor. Suların üzerinde cesetler yüzüyor. Boğulmak üzereyken yanımdan geçen bir cesede tutundum. Onunla birlikte epey sürüklendim. Bir yerde ayaklarımın taşa değdiğini hissedince çırpındım sudan çıktım. Aylarca dağlarda köy köy dolandım.”

Taraf

Bu haber 1,165 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,653 µs