En Sıcak Konular

İran'ın nükleer programında yeni sır perdesi

18 Kasım 2011 10:00 tsi
İran'ın nükleer programında yeni sır perdesi İran’daki bir askeri üste meydana gelen patlamada Devrim Muhafızları komutanı Hasan Tehrani Mukaddam’ın ölmesi, Tahran rejiminin Batı’yla restleştiği günlerde yeni soru işaretleri doğurdu

Batı ülkeleri, İran’ın nükleer silah geliştirmek istediğini ve bir gün füze teknolojisini nükleer başlıklarla taçlandırmayı amaçladığına inanıyor.

Devrim Muhafızları’nın sahip olduğu füze teknolojisinde büyük rol oynayan Tuğgeneral Mukaddam’ın ölümü, geçmişte İran’ın nükleer fizikçileri ve askerleri arasında yaşanan şüpheli ölüm ve suikastları akıllara getirdi.

Geçmişteki olaylara bakıldığında, Mukaddem’in ölümünün Tahran rejiminin nükleer programı için verdiği mücadeleye yeni bir sır perdesi eklediği düşünülebilir.

ŞÜPHELİ ÖLÜM

İran’ın yürüttüğü nükleer programla bağlantılı ölümler, Ocak 2007’de başladı. İsfahan Nükleer Teknoloji merkezinde İran nükleer programı için çalışmalar yürüten Ardeşir Hüseyinpur, 16 Ocak 2007’de ölü bulundu. Ölümü altı gün sonra açıklanan Hüseyinpur’un, doğalgaz sızıntısından dolayı hayatını kaybettiği belirtildi.

Küresel istihbarat kurumu Stratfor, bir ay sonra yayımladığı raporda Hüseyinpur’un, Mossad’ın hedefi olduğunu ve “radyoaktif zehirlenme” nedeniyle öldüğünü öne sürdü. İran Atom Enerjisi Kurumu ise suikast iddialarını yalanladı.

İLK SUİKAST

Tahran Üniversitesi’nde nükleer fizik uzmanı olan Mesud Ali Muhammedi, 12 Ocak 2010 tarihinde Şarif Teknoloji Üniversitesi’nde derse gitmek için arabasına bindiğinde, yakınlardaki bubi tuzaklı bir motosikletin infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti. Dışişleri Bakanlığı, suikastın sorumlusu olarak, “Siyonist rejim, ABD ve onların kiralık ajanlarının oluşturduğu üçgene” işaret etti.

Muhammedi’nin meslektaşı Ahmed Şirzad, öldürülen nükleer fizikçinin, “nükleer programla bir ilgisi olduğuna dair bilgisi bulunmadığını” belirtti. Uluslararası Atom Enerji Kurumu da (UAEK) Muhammedi’nin çalışanlarından biri olmadığını açıkladı. Der Spiegel, suikastın, “çizginin dışına çıkmayı düşünecek bilim insanlarına yapılmış bir uyarı” anlamını taşıyabileceğine dikkat çekti.

SUİKASTI KİM İŞLEDİ

Muhammedi, İran istihbaratı tarafından takip ediliyordu. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın 2009 seçimlerindeki rakibi Mir Hüseyin Musevi’nin destekçisi olan Muhammedi, iddialara göre muhalif liderle yaptığı bir görüşmenin sonrasında gözaltına alınmış ve sorgulanmıştı. Ölümünden sadece birkaç gün önce ise katıldığı bir panelde saldırıya uğramıştı.

Muhammedi’nin ölümünün arkasındaki sır perdesi hala çözülemediği gibi, nükleer fizikçinin ölümü 2007’de ortadan kaybolan ve akıllarda birçok soru işareti bırakan Devrim Muhafızları komutanı Ali Rıza Asgari’yi getirdi.

NASIL ÖLDÜĞÜ BİLİNMİYOR

Sunday Times gazetesinin, 2003’te Mossad ve CIA için çalışmaya başladığını öne sürdüğü Tuğgeneral Asgari, 7 Şubat 2007’de İstanbul’da kayboldu. 6 Mart 2007’de, İran polisi Asgari’nin kaybolduğunu doğruladı. İki gün sonra, Washington Post, Asgari’nin Hizbullah başta olmak üzere İran’ın birçok bağlantısı hakkında Batı istihbaratına bilgi verdiğini yazdı.

Ynetnews haber sitesi, Aralık 2007’de, Ayalon cezaevindeki bir tutuklunun intihar ettiğini belirtti, ardından bu haberi yayından kaldırdı. Ancak birkaç gün sonra, Euroasia Review haber sitesi ölen kişinin Asgari olduğunu ve İranlı komutanın öldürüldüğünü bildirdi. Ailesi, Asgari’nin CIA ve Mossad tarafından kaçırıldığını ve işkenceyle öldürüldüğünü öne sürdü.

“SORUMLU MOSSAD”

İkinci suikast, 29 Kasım 2010 tarihinde yaşandı. Nükleer fizikçi Mecid Şehriyari, Tahran Şadid Beheşti Üniversitesi’ne giderken, motosikletli kişiler aracına yaklaşarak manyetik bomba yerleştirdi. Patlamada Şehriyari öldü. Eş zamanlı düzenlenen diğer saldırıda, Feridun Abbasi adlı nükleer fizikçi ölümden döndü.

Tahran Üniversitesi akademisyeni 35 yaşındaki Daryuş Rızai, 23 Temmuz 2011’de en son suikasta kurban giden isim oldu. Rızai, Tahran’daki evinin önünde vurularak öldürülürken, Tahran rejimi, suikasttın sorumlusu olarak Mossad’ı gösterdi.

İran, Rızai’nin öldürülmesinden birkaç gün önce, nükleer tesislerine yeni santrifüjler yerleştireceğini ve uranyum zenginleştirme programını ilerleteceğini açıklamıştı.

BİR CASUSLUK KRİZİ DAHA

İranlı nükleer fizikçi Şahram Amiri, 2009’da Hac için geldiği Suudi Arabistan’da kayboldu. Amiri, Temmuz 2010’da Washington’da, Pakistan büyükelçiliğinde ortaya çıktı.

Amiri, kaybolmasının üzerinden 14 ay geçtikten sonra, Temmuz 2010’da İran’a döndü. 15 Temmuz’da yaptığı açıklamada, “ABD’de kendisine İran nükleer programı hakkında bilgi vermesi için 50 milyon dolar teklif ettiğini ancak baskılara boyun eğmediğini” söyledi.

Fars haber ajansı, Amiri’nin, “CIA’in elinde bulunan İran nükleer programı hakkındaki bilgilerin kapsamını öğrenmek” amacıyla ABD’ye gönderildiğini öne sürdü. NPR haber sitesi, İran’a dönmesinin ardından hakkında haber alınamayan Amiri’nin, aylarca hapis yattığını ve Mayıs 2011’de “vatan hainliği” suçlamasıyla yargılanmaya başlandığını belirtti.

Kısaca, beş yıl içinde İranlı dört nükleer fizikçisi suikasta uğradı, bir tanesi şüpheli bir şekilde öldü, bir diğeri kaçırıldı. Ayrıca bir Devrim Muhafızları komutanı kaçırılarak bilinmeyen bir şekilde öldü. Bu tabloya bakınca, İran’ın bir kaza olduğunu savunduğu patlamanın ulusal bir mücadeleye dönüşen nükleer programında yeni bir sır perdesi oluşturduğunu söylemek mümkün.

hurriyet

Bu haber 779 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,645 µs