En Sıcak Konular

Hangi cumhuriyet?

5 Kasım 2011 07:06 tsi
Hangi cumhuriyet? "Türkiye 1946'ya kadar Cumhuriyet'le değil şeflikle yönetildi"

Erken cumhuriyet döneminin şeflik rejimi olarak adlandırılması daha yerinde olur; cumhuriyet yaklaşık ancak yirmi yıl sonra kişi yönetiminden yavaş yavaş kopmaya başlayabildi.

Şevket Süreyya Aydemir, uzun yıllar önce kahramanlar çağının geride kaldığını yazarken, sanırım Şefliğin sona erdiğini söylemeye çalışıyordu. Oysa cumhuriyetin başlangıcında kahramanların sayısı bir hayli fazlaydı; kahramanlar arasındaki siyasal çekişme ve çatışmalar iktidar mücadelesine dönüştüğünde, cumhuriyetin ilânından sonraki iki ilâ üç yıl içinde tek bir kahramana doğru yol alındı. Bugünden bakıldığında belki inanılmaz gelebilir; fakat 1923’te kurulan CHP tüzüğünde parti genel başkanının kurultayca seçileceğine ilişkin bir hüküm bulunuyordu. Üstelik partinin her yıl kurultay toplaması yine tüzük hükmü gereğiydi. Ne var ki, dört yıl boyunca, ta 1927 yılına kadar, tüzüğe aykırı olmasına rağmen, hiçbir zaman kurultay toplanamadı. Parti, kurucular heyetinin seçtiği yönetim ve genel başkan aracılığıyla yönetilmeye devam etti. Bu konuda bir itiraz da görülmedi. Fakat partinin ilk toplanan (ancak Sivas kongresi ilk kongre sayıldığından otomatik olarak ikinci sıfatını kazanan) kurultayında bu hüküm değiştirildi.

Atatürk seçilen başkan olmadı

15 Ekim 1927’de toplanan parti kurultayında tüzük değiştirildi. Yeni tüzüğün altıncı maddesi, partinin değişmez genel başkanının, partinin kurucusu olan Atatürk olduğunu öngörüyordu. Böylece parti başkanı tüzük değişikliğiyle atanmış oluyordu. O tarihe kadar genel başkanını hiç seçme imkânı bulamamış olan parti kurultayı, bu kez de tüzüğünü değiştirerek, yine bu yetkisini kullanmıyor ve tüzük hükmü gereğince genel başkanını tayin etmiş oluyordu. Üstelik bir sonraki maddede de, tüzüğün ilk altı maddesinin hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği hükme bağlanmıştı. Böylece kurultay, genel başkan seçme yetkisini ve hakkını ebediyen terk etmiş oluyordu. Atatürk, 1927 yılında partinin değişmez genel başkanı olmuştu bile. Bundan böyle gelenek sürdü ve Atatürk hiçbir zaman kurultayca seçilen bir genel başkan sıfatını kazanamadı.

Ölüm hiçkimsenin aklına gelmemişti

Atatürk öldüğünde partinin değişmez genel başkanıydı; CHP’nin kendisine yeni bir genel başkan seçmesi gerekiyordu, hem de acilen. Cumhurbaşkanlığına seçilmiş olan İsmet İnönü’nün parti üzerinde herhangi bir yetkisi bulunmuyordu; çünkü 1937’nin sonbaharında başbakanlıktan uzaklaştırıldığı andan beri, uzun yıllardan beri sürdürdüğü genel başkan vekilliği pozisyonundan da ayrılmak zorunda kalmıştı. Başbakan Celâl Bayar, parti kurultayını toplantıya çağırdığında, aslında partiye düşen görev yeni başkanını seçmekti; fakat kurultayın böyle bir yetkisi bulunmuyordu! Bunun için kurultaya düşen, parti tüzüğünün değişmez genel başkanlığı öngören hükmünü değiştirmekti. Diğer yandan, Bayar’ın kurultayı toplantıya çağırma yetkisi olup olmadığı dahi belirsizdi; çünkü kurultayı zamanından önce toplantıya çağırma yetkisi sadece değişmez genel başkana bırakılmıştı. Yine de Bayar vekil sıfatıyla bu çağrıyı gerçekleştirdiğinde hiç itirazla karşılaşılmadı. Zaten aksi halde kurultayın olağanüstü toplantı yapması mümkün değildi ve zamanında yapılacak bir kurultay beklenmek zorunda kalınabilirdi. Oysa, bu da tam bir çözüm sayılamazdı; çünkü zamanında, dört yılda bir yapılacak bir kurultayın da yine genel başkanın göstereceği yer ve zamanda toplanması tüzük hükmüydü! Yani genel başkanın ölümü halinde parti hiçbir zaman kurultay toplayamazdı ve zamanında böyle bir olasılık hiç kimsenin aklına dahi gelmemiş olmalıydı! Yine de işi kolaylaştıran bir nokta vardı: 1927 tüzüğünde değişmez genel başkanlığı formüle eden maddenin hiçbir zaman değiştirilemeyeceğine de yer verilmişti; daha sonraki kurultaylarda hiç olmazsa bu hüküm kaldırılmıştı. 

Cemil Koçak / Star (İlgili kısım)



Bu haber 1,020 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,723 µs