En Sıcak Konular

Askeri eleştirenler "mecburi" izne mi çıkıyor?

9 Haziran 2007 11:45 tsi
Askeri eleştirenler Askere terörle mücadele konusunda hesap soran köşe yazarları mecburi izne mi ayrılıyor? Nuh Gönültaş örneğinden yola çıkan Taha Kıvanç bu ilginç ayrıntının peşinde... Taha Kıvanç'ın ilginç yazısı...

İzin

Vaktiyle bize "Aptalca soru yoktur, yalnız aptalca cevap vardır" diye öğrettikleri için olacak dikkatimden kaçmış. Önemsemeyişimin bir sebebi de, şu sıralarda fena halde "PKK terörü neden azdı, Mehmetçikler neden şimdi şehit oluyorlar?" soruları üzerinde yoğunlaşmam... Meğer Nuh Gönültaş, Bugün gazetesindeki köşesinde rahatsızlık veren bir soru sormuş: "Erlerimiz savaşıyor, subaylarımız nerede?"

Ben Radikal'de Hakkı Devrim'den okudum; bir gün önce Emin Çölaşan'ın verdiği "Subaylar nerede imiş!" tepkisine "Çölaşan'ın ömrüne bereket" diye katılıyordu Radikal yazarı.

Tepki verilen yazıda ne anlatılıyor? Nuh Gönültaş sanki kendi evinden cenaze çıkmış gibi bir feryat kaleme almış; akla gelebilecek her türlü şikâyet, sızlanma yer alıyor yazısında; köy kahvesinde, tren beklerken sohbet eden insanların aklından geçebilecek pek çok soruyu sormuş. Yazısına cevaptan çok soru hâkim...

Girişte söyledim ya, 'aptalca soru olmaz'; siz soruya öyle akıllı bir cevap verirsiniz ki, soruyu soran da sorduğuna utanır...

İki yaşlı yazarın aşırı tepkisini hak etmiyor Nuh Gönültaş'ın yazısı... Genelkurmay Başkanlığı, son zamanlarda hep yaptığı üzere, yazıda dillendirilen konulara internet sitesinde açıklık getirir, hepimiz aydınlanırız.

İşin ilginç tarafı şu: "Erlerimiz savaşıyor, subaylar nerede?" yazısına Emin Çölaşan'ın cevap verdiği gün, Nuh Gönültaş'ın yeni yazısının altında küçük bir not yer alıyordu. Okuyalım: "Değerli okurlar, yüksek müsaadelerinizle yıllık iznimi kullanmak istiyorum. Yeniden görüşmek dileği ile. Unutmayın, hayat bir andır o da şu andır..."

Çölaşan'ın aynı günlü yazısının şu paragrafı "Nuh Gönültaş ne oldu da âniden izne ayrıldı?" sorusuna cevap teşkil eder gibi: "Bugün Gazetesi'nin sahibi olan İpek Ailesi'ni tanıyorum. Bu tür yazıları hoşgörüyle karşılayacak insanlar olmadıklarını da biliyorum. Söz konusu yazıyı okurken, yazan şahıs adına gerçekten utandım."

Aynı yazıda Gönültaş'tan Başbakan'a bir soru yöneltmesini istemişti Çölaşan, o isteği yerine getiremeden seçime birkaç hafta kala izne ayrılıverdi Bugün yazarı.

Oktay Ekşi ile Necati Doğru da birdenbire izne ayrılacaklar mı acaba?

Ne o, şaşırdınız mı? Şaşırmayın. Nuh Görültaş'ın paldır küldür sorduğu soru Hürriyet başyazarı ile Vatan yazarı tarafından da -tabii daha ustaca- soruluyor...

Önce Nuh Gönültaş (7 Haziran) ne diyor, onu okuyalım: "PKK ile mücadele yanlış mecralarda yapılıyor. Mesela... TSK PKK'nın Kuzey Irak'ta yuvalandığını söyleyerek sınıra asker yığdı ve Kuzey Irak'a girmek istiyor. Bütün bunlar yapılırken PKK Ankara'da, Tunceli'de eylem yapıyor. / Kuzey Irak'taki teröristler eğer sınırı geçemezlerse Türkiye'ye nasıl bir zarar verebilirler ki? (..) PKK Kuzey Irak'ta olabilir. Peki karakollarımızı Kuzey Irak'tan geçip mi vuruyorlar? Türk ordusu sınıra yığınak yapmışken PKK'lı teröristler nasıl Türkiye'ye sızıyor? Oradan kuş uçurtmamaları lazım. Silahsa silah, paraysa para, uçaksa uçak, helikopterse helikopter, askerse asker... / (..) Ortada mücadele planı yok. Diyarbakır'daki terörü durdurmak için Kuzey Irak'ta terörist avlamaya çalışmak da plan olmadığını gösteriyor."

Şimdi de Necati Doğru'nun, "Milletin oğulları şehit! Vekili liste sarhoşu! Komutanı sus pus!" yazısına (6 Haziran) göz atalım: "Oysa 'Türkiye Vatanı üzerine' karanlık bir savaşın uzantısı olarak kapkara bir uluslararası oyun oynanıyor, Kuzey Irak'taki PKK yuvası yapılmış Kandil Dağı'nı vurması beklenirken tam tersi oluyor; PKK bizim vatanımızın ortası Tunceli'ye operasyon yapıyordu. / (..) Yemek vaktini bilerek, askeri görünümlü cipi, şu ya da bu yolla ele geçirip, karakola dost gibi sızmayı başararak, devriye gezen helikopterlerin geliş yönünü de hesap ederek ve tepelere mevzilenip uzun menzilli silahlarla 7 erin şehit edilmesinde oradaki komutanın, binbaşının, yüzbaşının ya da sorumlu kimse, onun hiç mi ihmali, dikkatsizliği, vazifeyi savsaklama suçu yok.

Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi de, dün (8 Haziran), "Hesabını kim verecek?" diye soruyor. Yıllardır hep aynı soruyu sorduğunu hatırlatıp doğru dürüst bir cevap alamamaktan yakınıyor Oktay Bey. 1993'te Bingöl'de 33 erin PKK tarafından katledilmesinden sonra sorduğu "Bu vatan evlâtlarının âkıbetinin bir sorumlusu yok mu? O acemi erlerin korunması için gerekli önlemler alınmış mıydı? Alınmadıysa bunun hesabını kim verecek?" sorusunu, bu defa Pülümür'e karakol baskınından sonra yineliyor. Dediği şu: "Şimdi dönüp dolaşıp yıllar sonra aynı noktaya geliyor, aynı basit soruyu sormadan edemiyoruz: / Pülümür'deki karakol baskınında ihmali olan var mı? Varsa hesabı sorulacak mı?"

İzne çıkmak isteyenler sıraya girsin.

Taha Kıvanç / Yeni Şafak



Bu haber 433 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,562 µs