En Sıcak Konular

İran senaryosunda Türkiye’nin "gizli" rolü!

9 Haziran 2007 00:31 tsi
İran senaryosunda Türkiye’nin Faruk Arslan Bilderberg toplantısının parolasının “İran’ı Türkiyeleştirmek” olduğunu iddia ediyor. Toplantıya katılan Birand ve Çandar’dan daha fazla bilgi sızdırmalarını bekliyor. Mesela CIA destekli ISOG'un İran darbesi tam olar

2006 yılı başında kurulan Iran-Syria Policy and Operations Group (ISOG), İran ve Suriye rejimlerini istikrarsızlaştırıp, rejimlerini içeriden kansız bir psikolojik savaşla değiştirmeyi, yıkılan sistemlerin yerine Batı dostu yerli liberal işbirlikçilerin gelmesini hedefliyor. İran'da iç darbe planları yapılıyor, Azeriler, Kürtler ve Beluciler ayaklandırılmaya başlandı. Beyaz Saray, Pentagon, ABD Dışişleri ve Hazine Bakanlıkları yetkililerin dahil olduğu ISOG Grubu toplantıları bir yandan legal yöntemlerle bu ülkeleri köşeye sıkıştırırken, diğer yandan illegal yöntemlerle bu ülkeleri içeriden karıştırıyor ve rejimleri yıkanın kendi halkı olması yönünde örtülü operasyonlar düzenliyor. Boston Globe'a sızan son haber, CIA'nın ABD Başkanı'nın onayını almış gizli bir örtülü operasyona başlandığı yönünde. İran'ın mevcut ve eski istihbarat elemanları yemlenerek ülke içeriden kaynatılıyor. İstihbaratçıların örtülü operasyonu, askeri operasyonun alternatifi değil destekçisi.

ABC'nin haberine göre, İran ile Pakistan'ın Belucistan bölgesinde konuşlanan Cundullah (Allah'ın Askerleri) adlı İslami Grup, CIA finansmanıyla İran içindeki üyelerini harekete geçirdi. 2005'den beri ABD tarafından gizlice desteklenen grubun İran askerlerini kaçırmasına ve öldürmesine göz yumuluyor, istihbarati ve lojistik destek sağlanıyor. Cundullah Lideri Abd el Malik Regi, geçtiğimiz aylarda İran'a yönelik düzenlenen pek çok terörist eylemi üstlenmişti. CIA, Cundullah grubuna silah ve maddi desteğini Pakistan İstihbaratı (ISI) aracılığıyla yapıyor.

Amerikan yönetimine göre İran’ı karıştırmak çok kolay. Ülkede, 25 milyon Azeri (onlar kendilerine Azeri değil Türk diyor), 8 milyon Kürt yaşıyor. Ancak İran, Irak ve Afganistan gibi dışarıdan yönlendirmeyle yıpratılıp parçalanacak kolay bir ülke değil. 20. yüzyılda İngiliz desteği ve bir kere de Sovyet desteği ile Azeriler ayaklanıp devlet kurmaya çalıştı, hepsi kanlı bir şekilde bastırıldı. 11 Eylül'den sonra İran yeteri kadar zayıf görünseydi, atılan iftiraların daha ileri boyutlarındaki iddiaların hedefi olarak işgal edilecekti. Suriye ve İran birine yapılan bir ABD saldırısında diğerinin otomatikman savaşa gireceği bir anlaşma yaptılar. ABD, Kürtler ve Azerileri kullanarak İran’ı zayıflatıp işgal edebilir, bunun içinde Türkiye’ye ve Azerbaycan'a ihtiyacı var.

Ancak ne Ankara ne Bakü, ISOG'un sunduğu destabilizasyon projelerine sıcak bakıyor. Merhum Azeri Lider Haydar Aliyev döneminde el altından desteklenen Güney Azerbaycan'ı bağımsızlığına kavuşturma dernekleri ve yapılanmaları Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev döneminde bir bir kapatıldı, yeraltına çekildi veya etkisiz hale getirildi. Bakü, komşusu İran ile iyi geçinmek istediğini gösterdi. Daha geçen ay, bu derneklerle irtibatı olan bir Azeri Azerbaycan'a İran'dan kaçarak iltica etti. Bakü yönetimi, Tahran'ın talebi üzerine idam edileceği belli ilticacıyı iade etti. Tahran da Bakü yönetimini daha önce devirmeye çalışmış, elemanlarıyla 2000 yılından beri ülkesinde yaşayan Mahir Cevadov'u sınır dışı etti. İran, Azerbaycan'da ciddi sayıda cami inşa etmiş ve molla tayin etmiş durumda. Ülkeyi bir anda sünni, şia diye bölmesi içten bile değil. ABD'nin İran'a savaş açılırsa Bakü'den cephe istediği, Aliyev'in Moskova'yla dengeleri gözeterek ret cevabı verdiği biliniyor.
Türkiye'de durum farklı değil. İran'daki Türkleri karıştırmaktan sorumlu istihbarat elemanlarımızın yuvalandığı merkezler, TRT'nin Farsca radyosu ve Azerbaycan Kültür Derneği'dir. Bu derneğin Başkanı Yasin Aslan'ın halihazırda tek hedefi İran'daki Azerileri ayaklandırmak. Daha önce Azerbaycan, Özbekistan ve Ermenistan'da MİT'in CIA bağlantılı darbe girişimlerini organize eden ve yöneten Yasin Aslan'ın ütopik darbe planları okyanus ötesinden sipariş ediliyor. Bu defa başarılı olacağına inanıyor Aslan. Çünkü ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve ISOG kesenin ağzını açmış durumda.

Ayrıca 2004'de İran'dan kaçarak ABD'ye iltica eden ve çoğu zaman Türkiye'de yaşayan Prof. Dr. Mahmutali Çehragani gibi elinde bir de saygın lider var. Sürgünde Güney Azerbaycan Parlemantosu Başkanı Çehregani, Bakü, Ankara ve Washington arasında mekik dokuyor. Türkiye'de bir milyona yakın İranlının kaçak yaşadığı ve çalışmalarına göz yumulduğu biliniyor. Ayrıca Türkiye, 3. güvenli ülkelere gitmek isteyen rejim kaçağı İranlıların uzun süre yaşadığı güvenli bir ülke. Türkiye'den geçmiş pek çok Fars, Türkçe biliyor. Molla rejimi devrilirse Tahran'a kondurulacak yapıyı örgütlemenin zor olmayacağı düşünülüyor. Pehlevi'nin zengin Amerikalı varisleri rahatlarını bozup İran'a dönmeye yanaşmasa da 6 milyondan fazla rejim kaçağı İranlı dönecekleri günü iple çekiyor.

ABD'nin Tahran'da rejim değişikliği planları için gözünü diktiği İranlı Azeriler 23 Mayıs'ta sonunda ayaklandı, ama bir karikatür yüzünden... Devlete bağlı İran gazetesinin Azeri halkına hakaret niteliğinde karikatür yayımlamasına öfkelenen Azeriler, kamu binalarına saldırıp polisle çatıştı. Olaya el koyan devlet, kendi gazetesini kapattı ve yayın yönetmeni ile karikatüristi hapse attı.

Her şey, gazetenin gençlik ekinin 12 Mayıs nüshasındaki karikatürle başladı. Karikatürde Farsça sürekli 'hamamböceği' sözünü tekrarlayan bir velete, bir hamamböceği Azerice 'Ne dedin' diye soruyor. Urumiye ve Zencan'da protestolar düzenlenince gazete, karikatürist Mana Neyestani'yi kovup Azerilerden özür dilemişti. Ama bu, tepkileri yatıştırmadı. Doğu ve Batı Azerbaycan eyaletlerinde sokaklara dökülen kitleler, Tebriz'i birbirine kattı. Namaz meydanında toplanan binlerce Azeri, valiliğe yürüdü. Pazarda kepenk açılmazken, kamu binalarını taşa tutup camlarını indiren protestocular, polisle çatıştı.

Tahran, protestoları 'dış güçlerin etnik huzursuzluk çıkarma çabası' diye yorumlarken, basın izleme komisyonu 'kışkırtıcı ve bölücü yayım' gerekçesiyle gazeteyi süresiz kapattı. Böylece Mahmud Ahmedinecad'ın geçen yıl cumhurbaşkanı seçilmesinden beri ilk kez bir gazete kapatıldı. Yayın yönetmeni ile Neyestani de, 'meşhur' Evin Hapishanesi'ne gönderildi. İmtiyaz sahipliğini resmi haber ajansı IRNA'nın yaptığı gazete hakkında son sözü ise Basın Mahkemesi söyleyecek.

İran Kültür Bakanı Seffar Herendi'nin devlet televizyonuna çıkarak özür dilemesine "Çok geç kaldınız" diye tepki gösteren Azeriler, bakan hakkında gensoru vermek için imza toplamaya başladı. İçişleri Bakanı Mustafa Purmuhammedi ve Meclis Başkanı Haddad Adil, "Azerilere hakaret etmek tüm İranlılara hakaret etmektir, buna müsamaha göstermeyiz" açıklamalarını yaptı. Adil, Azerilerin vatanseverlikleri ve uyanıklıklarıyla meşhur olduğunu söyledi. Acem fıkralarında daimi 'salak' yaftası yapıştırılan Azeriler, 70 milyonluk İran nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturuyor. İran'da Türklerin kolay kolay ayaklandırılamayacağını yakinen gözlemlemiş biri olarak Amerikalıların boşa kürek çektiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Askeri bir müdahaleyle ülke baştan sona Irak gibi yakılıp yıkılırsa, o zaman başka...

Birçok kişinin "Azeri" diye tanımladıkları, fakat Anadolu Türkleri ile boy ve lehçe bakımından birebir aynı olan Azerbaycan Türkleri, özellikle Türkmençay Antlaşması’nın imzalanıp "Bütöv Azerbaycan'ın bölünmesinden sonra, Rus ve Fars yönetimleri altında asimilasyona maruz bırakılmışlardır. Bu asimilasyon politikalarının en büyük zaferi de literatüre soktukları "Azeri" kelimesi olmuştur. 1920'de Rus Ordusu Kirov komutanlığında Bakü'yü işgal etmeden önce Azeri kelimesi diye bir millet tanımlaması yoktu.

"Azeri" kelimesi "Ateşe tapan" anlamına gelmekle birlikte, Pehleviler döneminde anayasada "Fars kökenli moğol kaçkınları" şeklinde yer almıştır. Türklükle ilgisiz olduğu söylenmiştir. Bu nedenle İran'daki soydaşlarımız asla Azeri kelimesini kullanmadılar, kendilerini Türk olarak ifade ettiler ve etmeye devam ediyorlar. Rusların oluşturmak istediği "Rus'un beynine, Fars'ın yüreğine ve Türk'ün diline sahip" insan olan Azeri, ne üzücüdür ki günümüzde "milliyetçi cephe"de de sık sık dile getirilir olmuştur. Azerbaycan'da bu kelime benimsendiği için mecburen kullanıyoruz, ancak İran'daki Türkler için bu ifadeyi kullanmak onlara hakarettir.

En basit örneği; bahsi geçen İran'daki olaylar Yeniçağ Gazetesi'nde "Azeriler ayaklandı" şeklinde duyuruldu. Türk medyası, maalesef komple Azeriler dedi. Halbuki birçoğumuzun, "komünist" diye fişlediği Halit Kakınç, yayın yönetmeni olduğu Star gazetesi'nde ilk sayfayı baştan başa "Türkler Ayaklandı" şeklinde, resimler ve haberlerle vermişti ve tek bir yerde dahi "Azeri" kelimesi geçmemişti. Halit Kakınç'ın bu duyarlılığından ötürü, Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi Başkanı (artık Sürgünde Güney Azerbaycan Meclisi Başkanı sıfatını kullanmıyor) Çöhreganlı, İstanbul'u ziyaretinde ayağının tozuyla Kakınç'ı ziyaret ederek teşekkür etmiş.

İstanbul'da yapılan Bilderberg toplantısında İran'a saldırı meselesinin gündeme geldiği ve Türkiye'nin buna nasıl katkı sağlayacağının masaya yatırıldığı ortada. PKK ve Kerkük bağlamında Kürdistan nedeniyle limonileşen Türkiye ile ABD ilişkileri, İran konusunda da açmazda. Amerikan yönetimi “Ben dev bir fil sen ise mecburen koyunsun gel yatağa girelim muhabbet edelim” diyor.

Amerikalılar yapacakları işi önce filmlere çekip, kitap yazıp harekâtın denemesini yapıyorlar. Bunu yapmalarındaki amaç, işgal edilecek ülkenin nabzını ölçmek, gelecek tepkiler ile planlarını yeniden oluşturmak. Yeni çekilen bir Hollywood filminde Türkiye’nin Polonya Büyükelçiliği beyaz kadın ve uyuşturucu ticareti merkezi olarak gösteriliyor. İranlılar ise tarihsel olarak 300 Spartalıyla rezil edilerek milli gururları kırıldı. İranlıların kolay lokma olmadığını bildikleri için kâğıttan kaplan kendi askerlerine moral verdikleri oldukça açıktı. Türkler ve Farslar, onur ve gururlarına düşkün, damarlarına basıldıkça birleşen büyük milletler...

Savaş bahanesi olarak ısıtıp ısıtıp önümüze konan İran'da nükleer, kimyasal silah çalışmaları ve varlığı iddiaları sanıldığı gibi yeni değil. İran yıllardır kaynayan ve kaynatılan bir ülke. Molla rejiminin akılsız politikalarından dolayı İran'da sürekli kaybeden bir toplum oluştu. Milyonlarca İranlı yurt dışına kaçtı, kaçanların ilk işi çarşafı ve dini hayatlarından çıkarmak oldu. İran rejimi yıllardır münafık yetiştiriyor, Batılılar, bu toplumun er veya geç sosyal bir patlama ile infilak edeceğini biliyor. Ciddi bir araştırma yapılsa dünyada en fazla ateistin İran'da yaşadığı ortaya çıkar. İran toplumu, molla rejimi baskısından dolayı dine alerjisi olan bir toplum. Tek özlemleri Türkiyeliler gibi hür yaşamak. Bu nedenle İran'ın liberalleştirilmesi için mücadele merkezi adıyla kurulmuş ISOG tüm hesaplarını öncelikle iç darbe üzerine yapıyor. Parola İran'ı Türkiyeleştirmek.

Son bir yılda ekonomik, siyasi, diplomatik ciddi bir ablukaya alındı İran. Medyanın başlattığı psikolojik yıpratma savaşı, 2008 Mart ayına kadar aşama aşama yükseltilecek. İran'ın Rusya'dan atom bombası satın aldığı bilinen, fakat en son açıklanacak bomba bir haber. Bundan önce kamuoyuna İran'ın nükler silah yapması halinde ne kadar tehlikeli olduğu ispatlanacak. İran, nükleer tesislerini denetlemeye açsa bile yakayı kurtaramayacak. Bu psikoloji verilerek, İran'ı kendi içinde devşirme peşinde ISOG.

İran derin devletinin başı olan Muhammed Rafsancani 1999 ve 2000'deki öğrenci olaylarından sonra İran istihbaratı SAVAMA ile suçsuz o kadar insanı fişledi ki ülkede temiz insan kalmadı. Ülkede uyuşturucu satanlar asılarak idam edilir. Oysaki İran'dan geçen uyuşturucudan elde edilen paralar Rafsansani'nin İtalya'daki Devrim hesabında saklanıyor. Eğer molla rejimi devrilirse bu hesaptaki 30 milyar dolar kullanılarak karşı devrim yapılacak. Rafsancani, bu gerçeği 2000 yılında İtalya'ya yaptığı resmi gezide hiç çekinmeden İtalyan RAİ televizyonu muhabirine söylemişti. Oyun açık oynanıyor.

İsviçre'deki İranlıların hesaplarını donduran ve İranla ticari iş yapan bankaları kara listeye alan ABD, İtalyanların gözü gibi koruduğu bu hesaba ilişemedi. Nedeni ise İtalyan petrol şirketi AGİP'in ve ENİ'nin özellikle İran'da gaz alanında gerçekleştirdiği projeleri, yeni yataklarda petrol ve gaz imtiyazları. İngiliz şirketi sanılan BP, ABD'nin ambargo politikasına daha fazla dayanamadı ve geçen ay İran ile yaptıkları Hazar petrolünü Swap, yani Barter yoluyla Bandar Abbas'tan İran petrolüyle takasla petrol ticaretinde, Londra bankalarında kabul edilen yüzde yüzlük teminat mektubunu yüzde elliye indirdi. Çünkü bu ticareti yapan BP'nin büyük hissesi, küçük bir oynamayla Amerikalıların eline geçti. Tahran ise yüzünü Çin, Japonya, Malezya ve Rusya'ya çevirdi. İran'ın arkasında duracak bu güçlerle cebelleşmek istemeyen Washington için en sağlam yöntem, rejimi kendi canlarını acıtmadan içeriden değiştirme opsiyonu.

ISOG'un söz konusu iç darbe girişimi için fazla zamanı kalmadı. Mart 2008'e kadar süre tanınan ISOG, eğer amacına ulaşamazsa yıpratılan İran için askeri çözüm devreye sokulacak. Kuzey Irak'ta Amerikan finansmanı ile yapılan 5 km uzunluğunda iniş pisti olacak hava limanı, muhtemel İran savaşı için 8 ayda Türk inşaat firması tarafından tamamlanacak. Artık İncirlik üssüne Amerikalıların ihtiyacı kalmadı. ABD, son aylarda Irak'taki asker sayısını çaktırmadan 80 bine yakın artırdı. Bunları Kuzey Irak'ta yapımı süren askeri üslere kaydıracak. ABD, resmen Türkiye'nin komşusu oluyor. Genelkurmay'ın canhıraş Kuzey Irak'a girip PKK kamplarını temizleme telaşı, bundan sonra destursuz giremeyecek olmasından kaynaklanıyor.

İşte bu aşamada Türkiye'de kimin iktidarda bulunacağının ABD için önemi büyük. Bilderberg toplantısında alanın uzmanları sunumlarını yapmışlardır. Katılımcılardan Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'dan daha fazla bilgi sızdırmalarını bekliyorum. Mesela Kerkük'de referandum ertelenecek mi? Ertelenecekse 2008 yılında yapılacak referandum ABD askerlerinin gözetiminde mi yapılacak? Kerkük, Kürdistan'ın ve ABD'nin bölgesel başkenti olacak mı? Diyarbakır'dan bağımsız olarak seçilecek 5 DTP'li milletvekili ile Barzani ve Talabani aşiretleri dirsek temasında çalışacaklar mı? GAP Projesi ve bölgedeki petrol ne zaman yabancıların kontrolüne geçecek? İran'da rejim değişikliği 2008 yılında savaşlı veya savaşsız gerçekleşirse, Türkiye'ye bu senaryoda biçilen rol nedir?

İran'daki rejimin çöküşü, ISOG'un beklediği gibi ABD'nin kucağına düşmeleri sonucunu doğurmayabilir. Yeni İran, Türkiye gibi laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olmak isteyecektir ve bu konuda Amerikalılara değil sadece Türkiye'ye güvenebilir. Bu nedenle Türkiye'nin önemi artacaktır. Unutmayın Bilderberg'deki parola: İran'ı Türkiyeleştirmekti.

Faruk Arslan /sonsaniye.net



Bu haber 1,679 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,709 µs