Nedir bu terör?
21 Ekim 2011 09:26 tsi
Bu bir savaş, ama PKK ile değil.
Türkiye şartlarında bu sorunun cevabını ne kitaplardan, ne uzmanlardan ne de daha önce terörle muhatap olanların deneyimlerinden bulmak mümkün. Zira dünyada hiçbir terör süreci bu denli tahripkar ve uzun soluklu olup, bu kadar çok boyutlu uluslararası müdahalelerle şekillenmemişti. Uzmanların okuyup da öğreneceği başka bir kaynak yok, tıpkı siyasetçilerin sorup da anlayabileceği bir başka siyasetçi bulunmadığı gibi. Türkiye kendi özgün deneyimiyle karşı karşıya. Bu sorunun çözümünü kendimiz üreteceğiz, kimseden sormadan, kopyalamadan, kimsenin desteğine güvenmeden. Bu anlamda bazı hususların altını çizmek gerekir.
1- Olayın sadece terörden ibaret olmadığını ya da terör diye paketlediğimiz meselenin eli silahlı, bombalı adamlardan ibaret olmadığını defalarca söyledik. Terör düdüklü tencerenin emniyet supabından fışkıran ve çok gürültü çıkaran bir havadan başka bir şey değil. Esas basınç içeride bir yerlerde sıkışmış durumda. Belli ki tencereyi patlatmadan devam etmenin yolunun bu fışkırmayı devam ettirmek olduğunu düşünenler de var. Bitirmek değil, kontrollü biçimde sürdürmekten yanalar. Lakin bu çok tahripkar bir süreç ve sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Alttaki ateşi kısmadan, kapatmadan, yani tencereyi soğutmadan bu basıncı engellemek ise imkansız. Soğutucu etki ise ancak sosyal politikalarla mümkün.
2- Beğenmediğimiz ve pek eleştirdiğimiz açılım stratejisi bugüne kadar soğutma konusunda üretilmiş en doğru fikirdi. Lakin pratikte başarısız oldu, Habur'da baltalandı. Bir küçük not da her şehit cenazesinde açılım stratejisini hedef gösterenlere; 'Zaten terör olduğu için, onu bitirmek için açılım yoluna gidildi. Terör açılımla başlamadı. Açılım öncesinin zemininde zaten 40.000 insanımızın kanı vardı. Bu konunun bir siyasi istismar aracı haline getirilmiş olması en hafif tabiriyle ayıp'. Teröristle daha iyi mücadele etmek için, halkın kalanıyla barışmak zorundasınız. Kaç milyon kişiyi terörist ilan edeceksiniz? Kaç milyonunu öldürmeye gücünüz yetecek? Türkiye Cumhuriyeti diplomasiyle, devlet aklıyla, sağduyuyla koca bir dünya savaşının yıkıntılarının içinden doğdu. Kan gölünün içinden inadına 'Yurtta barış, dünyada barış' şiarıyla çıkan tek devletti. Onun için de çok daha kıymetli ve kutsal.
3- Bu çok boyutlu sorun yumağında PKK'yı denklemden alıp çıkarttığımız zaman da konuyu bitirebilir miyiz, kuşkulu. Terör meselenin en can acıtan kısmı doğru ama esas öldürücü bölümü o değil. Devlet açısından baktığınızda şunu söyleyebiliriz: 'Terör yaralar, iç savaş öldürür'. Bugün içinde bulunduğumuz yaralı ruh haline rağmen iç barışımızı bozacak provokasyonlara karşı direnme ihtiyacı her şeyden daha fazla. 30 yıldır bir kardeş kavgasına geçit vermeyen Türkiye halkının bundan sonra da sağduyulu davranacağına kuşkum yok. Şehitlerimizin yarısı Kürtçe ağıtlarla toprağa veriliyor. Yasımız ortak.
4- Terör meselesinin başından bu yana uluslararası boyutta çok belirgin bir dalgalanma var. Komşularımızla ve kıtalararası müttefiklerimizle ilişkilerimizin durumu ve düzeyi PKK meselesinin seyrini de belirliyor. Son dönemlerdeki en sert eylemler örgütün Suriye kanadından geliyor. PKK içerisinde 1000'den fazla Suriyeli Kürt var. Bunlar ne hikmetse kendilerine hiçbir hak tanımayan Esad yönetimine karşı değil, Türkiye'ye karşı savaşmayı tercih ediyorlar. Abdullah Öcalan'ın da uzun zaman Suriye'de yaşadığını göz önünde bulundurursak Suriye'nin 30 yıldır bu meselenin ana damarlarından bir tanesi olduğunu görmek mümkün. Keza İran, ABD, İsrail, Rusya ve bazı AB üyeleri de meselenin bir tarafından çekiştiriyorlar. Tam da bu yüzden PKK bir süredir çok parçalı bir yapıya sahip. Eylemlerin içeriği ve etkisinin basit terör faaliyetlerinden ağır silahlı çatışmalar haline gelmesi, devletler düzeyinde müdahalenin artmasından kaynaklanıyor. Vaktiyle 'çapulcularla değil, büyük güçlerle savaşıyoruz' diye yazmıştım. Bugün gelinen noktada aynı görüşlerimi tekrar etmek istiyorum. Bu bir savaş, ama PKK ile değil.
Deniz Ülke Arıboğan / Akşam
Bu haber 1,808 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle