En Sıcak Konular

Biz neden 'muasırlaştık'?

3 Ekim 2011 23:44 tsi
Biz neden 'muasırlaştık'? 'Cumhuriyet tarihi boyunca, “neden muasırlaşmamız gerekiyor?” sorusuna, açıklama olarak sadece Atatürk’ün gösterdiği hedef olduğu için cevabı veriliyorsa...'

Anayasa tartışmalarında üzerinde tartışılan konuların en bariz olanı Atatürk ilke ve inkilâplarının değiştirilemez olduğu yönünde. Biz de “Totem-tabu-Atatürk” makalesinin yazarı ve bu konular üzerinde kalem oynatan Hacettepe Üniversitesi’nden Dr. Mete Kaan Kaynar’la konuştuk. Resmî Tarih Tartışmaları serisinde yazıları bulunan Kaynar M. Kemal’in yaşadığı dönemde tabulaştırma çabalarından rahatsız olmadığını söylüyor.

Kemalistler, Kemalist tabulardan rahatsız değil mi?

Birincisi, Kemalistler adı verilen, her açıdan homojen bir gruptan, bir nevi cemaatten bahsetmek zor olduğu gibi, cumhuriyet tarihi boyunca niteliklerini madde madde sıralayabileceğimiz bir tek Kemalizm/ Atatürkçülükten bahsetmek mümkün değil. En azından, daha önce de ifade ettiğim gibi, Nadir Nadi “Ben Atatürkçü değilim” diyorsa demek ki birden fazla Kemalizm var ortada, dolayısıyla da ne tek bir Kemalizm’den, ne de homojen bir Kemalist cemaatten bahsedilebilir.

İkinci olarak, bir an için tek bir Kemalizm ve homojen bir Kemalist cemaatinin var olduğunu düşünsek bile “tabu” tabunun dışındakiler için problematiktir. Tabu’nun kapsadığı grup için o tabu değildir zaten. Dolayısıyla tabunun onu rahatsız etmesinden bahsedemeyiz.

Sizce bu tabular Kemalistlerin varlık sebebi mi?

Bir önceki sorunuza cevap verirken de belirtmeye çalıştığım gibi Cumhuriyet tarihi boyunca “Kemalist” diye adlandırabileceğimiz, işi gücü sadece Atatürk tabusuna iman etmek olan, erken Cumhuriyet’ten günümüze kadar değişmeden gelmiş cemaat yok. Bu, Mustafa Kemal’den bir Atatürk tabusu haline getirilmeye çalışılmadığı anlamına gelmez. Aksine ben, tek parti döneminden günümüze, farklı enstrümanlar ve süreçlerle bu tabunun beslenip güçlendirildiğini düşünüyorum; ancak bu bir kesimin değil, rejimin tüm unsurlarının bir sorunu. Başka şekilde söylersem, bugün Kemalist diye adlandırılan kesimleri de kapsayan, ama onları da aşıp rejimin tüm unsurlarını da kapsayan bir sorun. Yoksa demin de belirtmeye çalıştığım gibi sadece Kemalist adı verilen homojen bir grubun sorunu değil. Ayrıca unutmamak gerekiyor ki Atatürk’ün tabulaştırılması ayrı bir şey, Atatürkçüyüm diyenlerin sadece tabularıyla yaşayan insanlar olduklarını söylemek başka bir şey. İkincisi çok fazla indirgemecilik olur.

Totem ve tabu birliği temsil eder. Atatürk etrafında oluşturulmaya çalışılan birlik sizce yeterli çekim alanına sahip mi?

Evet sizin de belirttiğiniz gibi totem birliği temsil eder. Freud da totemin bu özelliğine dikkatimizi çeker. Ve totemin içinde bulunduğu topluluğun atası (ata Türk), onun koruyucu ruhu, iyilik yapıcısı olduğunu (olarak algılandığını daha doğrusu) belirtir. Bu özelliği ile Atatürk (totemi), etrafında bir birlik oluşturulmaya çalışılan öge vazifesi de görür. Kendi içindeki birçok soruna rağmen ben kısmen de olsa Atatürk’ün böyle bir işlevle donatıldığını, donatılmaya çalışıldığını söyleyebilirim. Tabiî olan ile olması gerek arasındaki farkı da unutmamak gerekiyor.

M. Kemal’in silüeti varsayılan gölgelere bile bu kadar kutsiyet atfedilmesi “ilâhî” bir değer olduğunu mu gösterir?

“İlâhî” bir değer olduğunu değil, ama “mukaddes” bir değer haline getirdiğini gösterir. Durkheim’den yararlanarak şöyle söyleyebilirim. İlâhî/(sacred) olanla mukaddes/(divine) olanı birbirinden ayırır Durkheim. Mukaddes olan şey –totemleştirilme sürecinde- sadece Tanrı değildir. Bir bez parçası, bir simge ya da kişi de mukaddesleştirilebilir. Bu açıdan Atatük’ün ilâhileştirilmesi değil de mukaddesleştirilmesinden bahsetmek daha doğru olur.

Tanrının oğlu olarak kabul edenler de olmuştur. Sizce Teslis anlayışla bir benzerlik var mı?

Teslis anlayışı ile bir ilgisi olduğunu sanmıyorum, ama bir dönem Atatürk Mevlidi’nin yazıldığını biliyoruz. Behçet Kemal Çağlar yazmış: “Yurdu halkı her kim ol evvel ana / Her işi asan eder Allah ona / Millet adı zikredelim bir kere / Vacip oldur cümle işte Türklere” diye başlıyor. Tabiî bu konuda “Kâbe Arap’ın olsun /Çankaya yeter bize” diyen Kemalettin Kamu’yu anmadan geçmemek gerekiyor. Özgür Üniversite yayınlarından benim editörlüğümde çıkan Rejim ve Ritüelleri başlıklı bir çalışmada biz, Behçet Kemal, Kemalettin Kamu gibi şahsiyetleri “Kemalist” değil de “rejimin epigonları” diye adlandırmayı tercih ettik. Bu konuda Kadir Dede arkadaşımın çok güzel bir makalesi de var. Gerçekten de işi ifrata vardıran bu kişilerin “Kemalizm” diye bir şeyi üretmeleri onu taşımaları vb. mümkün değil. Epigon kavramı Troçki’den ödünç bir kavram Troçki’de Stalinistler için kullanıyor bu kavramı. Epigonu bir düşünceyi, kişiyi taklit eden, metalaştıran putlaştıran ve böylece ondan fayda çıkartan kişi olarak tanımlayabiliriz.

“Kemalizm öldü cenazesini kaldıran yok” yorumlarını geçerli buluyor musunuz?

Hayır bulmuyorum. Sanırım bu “ölme” “yaşama” metoforları, Kemalizm’in Türkiye için geçerliliğini koruması, yitirmesi bağlamında dile getiriliyor. Bu bağlamdan yola çıkıp Kemalizm’in öldüğünü söylemek için, ilk önce Cumhuriyet tarihinin belirli bir döneminde kendi içerisinde tutarlı bir siyasal, toplumsal, ekonomik düşünceler bütünü olarak –ya da şöyle ifade edeyim, ideolojinin ne olduğu konusunda siyaset bilimindeki farklı görüşleri bir kenara koyup, ideolojiyi en basit şekilde, insanların örgütlü sosyal eylemlerinin amaç ve araçlarını ifade eden, açıklayan meşrûlayan düşünceler seti olarak tanımlarsak- bir siyasal düşünce, bir ideoloji olarak Kemalizm’in yaşadığını da varsaymamız gerekir. Oysa, 1920-2011 yılları arasında üzerinde konuşabileceğimiz stabil bir Kemalist ideolojiden, düşünce setinden bahsetmek mümkün değil. Birincisi bu; yani (siyaset bilimindeki gerçek anlamlarıyla) bir ideoloji, bir siyasal düşünce olarak Kemalizm yaşamadı ki ölsün. İkincisi, bir defalığına böyle bir Kemalizm’in var olduğunu düşünelim. Peki hangi Kemalizm öldü? Tek parti Kemalizm’i mi? Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu çıkaran “Seni sevmek millî bir ibadettir (Celal Bayar)” diyen DP Kemalizm’i mi?, 27 Mayıs Kemalizm’i mi?, sol-Kemalizm’i mi?, Kenan Evren’in Atatürkçülüğü mü? Listeyi genişletmek mümkün…

H. Hüseyin Kemal / Yeni Asya (İlgili kısım)



Bu haber 1,075 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,200 µs