En Sıcak Konular

İlham perisi Mao olan kafası karışık adam

26 Ağustos 2011 12:31 tsi
İlham perisi Mao olan kafası karışık adam Gazeteci Emir Taheri, Kaddafi için 'kafası karışık bir aktör' dedi. Kaddafi'nin, Mao Zedung’un 'Küçük Kırmızı Kitabı'nı taklit ederek, kendi 'Yeşil Kitabı'nı yayımladığını belirten Taheri, 'Kaddafi, kendisini aynı anda asker, şair, lider ve

Emir Taheri *

Kahire’deki Kubbe Sarayı’nın süslü salonunda üniformalı genç bir adam göğüslerini dövüyor ve tüm kameralar sahneyi çekerken acı gözyaşları döküyor gibi görünüyordu. 1 Ekim 1970 günüydü ve Mısır’ın popülist lideri Cemal Abdülnasır’ın ölümünün yasını tutuyordu.

Bu genç adamlar, Muammer Kaddafi liderliğindeki Libya Devrimci Komuta Konseyi’nin üyeleriydi; cenazeye katılmak ve Nasır’ın bıraktığı pan-Arabizm mirasına sahip çıktıklarını göstermek için gelmişlerdi.

Kameralar durup da üniformalı adamlar benimle konuşmak için kalktığında görüldü ki gözyaşı falan dökmüyorlardı. Bütün o sahne, televizyon izleyicileri için hazırlanmış bir tiyatroydu.

İlham perisi Zedung

İlk izlenimler, en azından gazetecilik söz konusu olduğunda, her zaman doğru çıkmaz. Ne var ki Kaddafi örneğinde ilk izlenimim, onun aslında kafası karışık bir aktör olduğu yönündeydi ve bu izlenim, yıllar içinde defalarca doğrulandı.

1975’te Kaddafi’yle Pakistan’ın Lahor kentinde bütün bir gün geçirmiştim; İslam zirvesine verilen arayı, finanse ettiği projeleri gezerek değerlendiriyordu. Adının verildiği yeni bir stadyumda, onu dinlemek için toplanan kalabalığın beklediğinden az olduğunu görünce tepesi atmıştı.

“Burada insandan bol bir şey yok, fakat konuşmamı dinlemek için stadyumu bile dolduramıyorlar” diye de dalgasını geçmişti. Ne de olsa o dinleyiciler için, çoğu Pakistanlı olan yetkililerin banka hesaplarına giden milyonlar harcamıştı.

Görevliler, hemen stadyumu doldurmak için harekete geçti. Fakat zorla stadyuma güdülenler, geldiklerine bin pişman olacaktı. Kaddafi, klasik Arapça ve Libya sokak dilinin karışımıyla üç saat durmadan konuştu, ki ikisini de anlayan yoktu. Ancak bu zorlu talimin sonunda, Albay mutlu bir adamdı. Rolünü oynamış bir aktörün hak ettiği alkışları almıştı.

Kaddafi’nin dikkat çekme düşkünlüğü, ilk başta bir orijinallik olarak görmezden gelinebilirdi. Ancak yıllar içinde acımasız baskı, pervasız yolsuzluk ve fanatik maceracılıkla beslenen ciddi bir egomanyaklık geliştirdi ya da o yönde dejenere oldu. Kendisini aynı anda asker, şair, lider ve filozof olabilen ideal bir insan gibi görmeye başladı.

Mao Zedung’un ‘Küçük Kırmızı Kitabı’nı taklit ederek, kendi ‘Yeşil Kitabı’nı yayımladı; bana söylediğine göre amacı, ‘İslam felsefesini diriltmekti’. ‘Antik Yunan ve demokrasisine dair tüm o iddiaların’ ilerisinde, yeni bir yönetim sistemi icat ettiğini öne sürüyordu.

Cemahiriye denilen sisteminde insanlar, ‘üstün bir rehberin’ altında, iktidarı doğrudan kullanıyordu. Haliyle o üstün rehber kendisiydi; kimse tarafından seçilmemişti ve kimseye hesap vermesi gerekmiyordu. İktidarıysa sınır tanımıyordu. ‘Yeter’ diye bağırıveriyor ve sevmediği kim varsa vurulup çöle gömülüyordu.

Kaddafi’nin oyuncakları

Bununla birlikte iktidarının kökeninde, petrol ihracatından gelen para vardı. Yaklaşık otuz yıl boyunca Libya, Afrika’nın en büyük petrol ihracatçısıydı. Kırk yılı aşkın bir süre devam eden mutlak iktidarında Kaddafi, istediği gibi oynayacağı yarım trilyon dolara sahipti. Bu parayı, çoğu Sovyetler Birliği ve Fransa menşeli silahlara harcadı ve sonunda Mağrip’teki en büyük modern cephaneliği kurdu.

IRA’dan Peru’daki Aydınlık Yol’a, oradan Kolombiya’daki FARC’a kadar terörist gruplara oluk gibi para akıttı; Angola, Mozambik ve Güney Afrika’daki çeşitli Marksist grupları da ihmal etmedi. Afrikalı diktatörler İsviçre’deki hesaplarını şişirmek için ne zaman paraya sıkışsa, günün birinde onu Afrika Birleşik Devletleri’nin başkanı yapacaklarına dair sözler eşliğinde onun ayağına koştular.

Bazı Avrupalı, Amerikalı ve Arap ‘şahsiyetler’ de Kaddafi’nin çek defteriyle baştan çıkarıldılar. Eski ABD Başkanı John F. Kennedy’nin basın sorumlusu Pierre Salinger, Kaddafi’nin İngilizce yayımlanan kısa hikâye derlemesine önsöz yazdı ve onu ‘önemli bir yazar’ diyerek selamladı.

İtalyanlar, Kaddafi’yi büyük bir tasarımcı olduğuna inandırdı ve ona Ferrari’yle rekabet edecek bir spor araba için servet harcattı. Araba hiç yapılmadı, fakat bazı İtalyanların cüzdanları epey şişti. Kaddafi’nin para verdiği Arap yazarların listesiyse saymakla bitmez. Libyalılarsa sefalet içinde yaşıyordu.

Birkaç gündür Kaddafi’nin nerede olduğuna dair spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor. Devrimcilerin elinde mi? Sahra’da mı saklanıyor? Muazzam bir malikâneye sahip olduğu Moritanya’ya mı gitti? Yoksa Caracas’a, ‘dostu ve biraderi’ Hugo Chavez’in yanına mı uçmuştu?

NATO’dan siyasi rehberlik

Kaddafi’nin nerede olduğunun artık önemi yok. Önemli olan Libya’nın geleceği. NATO’nun sivil nüfusu korumak gibi bir görevle, BM’den yetki alarak müdahale ettiğini hatırlamak önemli. Bu görev devam ediyor, zira Libyalı siviller, iktidar için rekabete girişen hasım silahlı gruplardan kaynaklı tehlikelerle yüz yüze.

NATO, dondurulan Libya hesaplarının en ufak bir kısmının kendinden menkul ordulara silah alıp dağıtmak için kullanılmamasını garantilemeli. Libya petrol endüstrisinin yarı-feodal bir sistem çerçevesinde parçalanmasını durdurmak da mühim.

Halihazırda var olan gözlemcilerin ötesinde, NATO’nun karaya asker çıkarmasına gerek yok. Ancak ittifak, silah ve petrol kaçırılmasını önlemek için Libya karasularındaki donanmasını çekmemeli. İlerleyen günlerde, Libya’nın eleğe dönmüş sınırlarındaki hareketleri denetlemek ve demokrasiye yönelik ilerlemeyi sabote etmek isteyen terörist grupların sızmasını önlemek için NATO’nun keşif imkânlarına da ihtiyaç olacak.

NATO ayrıca geçici hükümet olarak tanınan Ulusal Geçiş Konseyi’ne, siyasi rota çizmesini istemek noktasında başı çekmeli. Buna yeni bir anayasa hazırlayacak danışma grubunun oluşturulması, anayasa referandumu ve genel seçimler için tarih belirlenmesi de dahil.

Libya, Arap dünyasını yeniden şekillendiren demokrasi yanlısı hareketin başarı hikâyelerinden biri haline gelmesine yetecek doğal, ekonomik ve insani kaynaklara sahip. Batı demokrasileri, bunun gerçekleşmesini sağlamak için Libya’dan gözlerini ayırmamalı.

* The Times, Tercüme: Radikal

Bu haber 1,203 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,902 µs