Haberal ve Dışişleri bilmecesi
24 Ağustos 2011 08:55 tsi
Ben, bizim Dışişlerinin tıp profesörlerine bu kadar düşkün olduğunu doğrusu bilmiyordum...
Sayın Mehmet Haberal’ı şahsen tanımam; aslında, bir-iki sene Üniversitelerarası Kurul’da beraber görev yapmış idik ama 150 kişilik masanın etrafında bir tanışıklığımız hiç olamadı.
Kendisini başarılı bir tıp profesörü ve bir vakıf üniversitesinin kurucusu olarak tanıdık; bu süreçte ilginç siyasi bağlantılarını, ihtiraslarını da işitiyorduk.
Daha sonra da, Ergenekon davasında sanık oldu, yasal süreç devam ediyor.
Bu arada ilginç gelişmeler yaşandı, hepimiz izledik; Sayın Süleyman Demirel araya girdi, ricacı oldu, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu bu ricayı kabul etti ve Sayın Haberal, 12 Haziran genel seçimlerinde aday oldu, seçildi ama yargı kendisini serbest bırakmıyor.
Doğrusu, Sayın Demirel’in bu ilişkisini ve girişimini tuhaf karşılamadık, bu derin yakınlığı biliyorduk ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun, kendine sosyal demokrat diyen bir partinin Genel Başkanı’nın bu talebi kabul etmesini, darbe iddiası ile suçlanan, davası süren bir kişiyi seçtirmesini ve böylece de, geçici de olsa, yargının elinden kurtarmak istemesini pek anlamadık.
CHP için bu normal diyebilirsiniz ama bu kadar da kör göze parmak bir işi yine de tuhaf karşıladık; Sayın Haberal ile birlikte Sayın Balbay da, gazeteci (?) sıfatıyla aynı sürece konu oldu.
Yukarıda gazeteci kelimesinin yanında kullandığım soru işaretini yadırgayabilirsiniz ama “Genç subaylar rahatsız” manşetini atan, attıran bir kişinin ne kadar gazeteci olduğu da tartışılmalı diye düşünüyorum; ifade ve basın özgürlüğünün uluslararası kriterleri var, bu manşet bunlara uyar mı, ilginç bir tartışma konusudur doğrusu.
Dün (22 Ağustos) “İnternet haber” isimli sitede “http://www.internethaber.com/haberal-aihmden-tahliye-bekliyor” çok ilginç bir haber gözümüze çarptı.
Bilindiği gibi, Sayın Haberal, davasının uzaması nedeniyle daha karar oluşmadan AİHM’e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) başvurmuş bulunuyor; en doğal yasal hakkıdır herhalde, üstelik Sayın Haberal zihniyet çizgisinde bir ulusalcının AİHM ile ilişki kurması Türkiye için de sevindiricidir.
Ancak internet sitesinde okuduğumuz haberde başka çok ilginç detaylar var; isim vermeyeceğim, ilgilenen herkes siteden detayları okuyabilir.
Dışişleri Bakanlığı’mızın üst düzey bir diplomatı, ismi sitede yazıyor, Haberal davasına ilişkin olarak AİHM çalışanlarından bazılarıyla ilişkiye geçip, AİHM’den Haberal’ın tahliyesi doğrultusunda bir karar çıkarmak için uğraşıyor imiş; “internet haber” sitesinin yalancısıyım.
Bu nasıl bir iştir, anlamakta zorlanıyorum; Sayın Haberal’ın davasında aklanması, AİHM’den Haberal lehinde bir karar çıkması herkesin arzusu olabilir ama bir Dışişleri çalışanının, üstelik üst düzey bir diplomatın bu işle bu ölçüde ilgilenmesi normal bir iş değil; nihai analizde AİHM’den Haberal lehine bir AİHM kararı, Türkiye aleyhine bir karar demek, bir Dışişleri çalışanının bu doğrultuda çabası ilginç.
Bu durum acaba Dışişleri’nin resmi ama örtük bir pozisyonu mu, yoksa tamamen başka bağlantılardan kaynaklanan kişisel bir pozisyon alış mı, doğrusu bilemiyorum.
Hrant Dink davası için AİHM’e gönderilen o iğrenç savunma metni sonrası bu konuda daha duyarlı da olduk galiba.
Ne Hrant Dink davasında gönderilen o berbat savunma metninin, ne de Sayın Haberal için, internet sitesinden öğrendiğimiz kadarıyla, devreye giren diplomatın çabasının Dışişlerinin resmi ama örtük pozisyonu olacağını düşünmüyoruz; eğer öyle ise durum gerçekten vahim demektir.
Tecrübeli bir yurttaş olarak aklımıza gelen daha gerçekçi ihtimal birden çok Dışişleri olabileceği ihtimali; yine siteden öğrendiğimiz kadarıyla bu mesele de zaten yine Dışişleri içinden basına sızdırılmış.
Ben, bizim Dışişlerinin tıp profesörlerine bu kadar düşkün olduğunu doğrusu bilmiyordum; dünyanın en önemli beyin cerrahı Sayın Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in Türkiye’ye gelebilmesi için, Özal’a kadar, Dışişleri acaba bu kadar uğraş vermiş miydi?
Eser Karakaş / Star
Bu haber 1,085 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle