Yeni Müsavat: Bölgenin Amerika’sı Türkiye!
19 Ağustos 2011 12:23 tsi
Bugün Batı’da, BM Güvenlik Konseyinde, NATO’da, Avrupa Konseyinde ve AGİT’te Türkiye’nin görüşleri dikkate alınıyor ve tutumuna saygı duyuluyor. Bir nevi bölgenin Amerika’sı gibi. Tüm bunlar tabii ki Türkiye’nin nüfuzun
Zahit Seferoğlu *
Arap devrimleri yeni başladığında, Türkiye’nin süreçlerde önemli bir rol alacağı hiç kuşkusuz belliydi. Bu dönem, Suriye rejimi ile ilgili olarak doruk noktasına ulaşmış görünüyor. Şimdi hem Batı’da hem de Arap (İslam) camiasında Türkiye’nin, sabrını taşıran Beşar Esad rejimine karşı hangi adımlar atacağı merakla bekleniyor.
Çünkü bu adımlar, Esad sülalesinin kaderini belirlemenin yanı sıra -ABD ve Avrupa bunu başaramazken- büyük bir coğrafyanın iyi anlamda yeniden şekillenmesini sağlayabilir. Gözler Türkiye’de…
Beklentiler boşuna değil. Çünkü Türkiye yıllardır doğal gazla zengin büyük bir bölgede bölgesel süper güç rolünü üstlenmiş durumda. Gerçek şu ki Türkiye’nin katılımı, müdahalesi ve onayı olmadan bugün ne Güney Kafkasya’da ne de Orta Doğu’da sürekli ve adil barış sağlanması mümkün.
Karabağ ihtilafı ve Ermeni meselesi, Gürcistan-Rusya sorunu, Filistin-İsrail, Irak, Afganistan, Libya, Suriye konuları, İran’ın nükleer silah sorunu ve uluslararası terörle mücadele, aynı zamanda bölge ile ilgili enerji ve komünikasyon projeleri kardeş ülke olmadan gerçekleşemez.
Bugün Batı’da, BM Güvenlik Konseyinde, NATO’da, Avrupa Konseyinde ve AGİT’te Türkiye’nin görüşleri dikkate alınıyor ve tutumuna saygı duyuluyor. Bir nevi bölgenin Amerika’sı gibi. Hâlihazırda AKPM Başkanı ve NATO Genel Sekreter Yardımcılarından biri Türk. AGİT’in Bakü Ofisi Başkanlığına da ikinci kez Türk diplomat atandı. Tüm bunlar tabii ki Türkiye’nin nüfuzunun bir göstergesi.
Peki Türkiye’ye kilit ülke imajını kazandıran ne? Elbette öncelikle Doğu ile Batı arasında köprü rolünü oynaması, Batı için de Doğu için de aynı önemi taşıması ve elverişli jeostratejik konumu...
İslam-Türk camiası için örnek bir devlet olması, ezilen halkların yanında, işgalci güçlerin ise karşısında olması, Doğu ve Batı değerlerini başarılı bir şekilde kendisinde barındıran modern devlet yapısı, bu değerlere aynı şekilde saygı göstermesi, modern İslamcılığı, NATO üyesi olması, büyük devlet gelenekleri ve askerî gücü...
Türkiye’nin öneminin daha da artmasında Erdoğan hükûmetinin rolü inkâr edilemez. Fakat büyük bir jeostratejik bölgede kilit ülke hâline gelmek, aynı zamanda sorumluluk demektir. Bu, kardeş ülkeyi dış politik çizgisini düşünüp taşınıp yürütmek zorunda bırakıyor. Şimdilik Ankara, bu sorumluluğun üstesinden geliyor. Bugün bölgede çok büyük trajediler yaşanmıyorsa bunun için öncelikle kardeş ülkeye minnettar olmak gerek.
Türkiye eşsiz statüsüyle aynı zamanda bölgede savaşların körüklenmesini, özellikle İslam ülkeleri arasında çatışma oluşmasını engellemekle görevli. Suriye ve Libya rejimleri ile İran, ısrarla savaş çıkması için elinden geleni yapıyor, bu yolla ortalığı karıştırarak dikkatleri farklı yönlere çekmeye, insan hakları sorununu “işgal sorunu” hâline getirerek olaylardan sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu, oldukça kötü niyetli bir plan ve yerel halklara büyük mahrumiyetler vadediyor.
Ankara, bölge halklarının çıkarlarını savunurken maalesef İran, Suriye ve Libya gibi ülkelerin gaddar rejimleri kendi çıkarlarını tercih ediyorlar. Örneğin İran…
İşgalci Ermenistan’a kucak açtığı azmış gibi, müttefiki Beşar Esad’ı savunmak için elinden geleni yapan Tahran, Suriye hükûmetinin sivil halka yönelik yaptıklarını hiçbir zaman kınamadı. Bunun yerine gizli gizli Türkiye’ye karşı politika yürütüyor, hatta Suriye’ye girmesi hâlinde savaşla tehdit ediyor.
Bu ve diğer nedenlerden dolayı İran, bölgede Türkiye gibi nüfuz ve söz sahibi olamıyor. İyi ki Türkiye var. Azerbaycan, böyle doğal bir müttefikiyle gurur duymanın yanı sıra kendisini güvende hissetmeli. Bu, aynı zamanda Bakü’nün de sorumluluğunu artırıyor ki Türkiye’yi yalnız bırakmasın, gücüne güç katsın.
Güç derken, her şeyden önce demokrasinin gücünü kastediyoruz. Kardeş ülkeye en büyük yardım, Azerbaycan’ın demokratikleşmesi olabilir. Bu, Karabağ sorunu hâlen devam etse bile mümkün. Aksi takdirde Rusya ve İran gibi dost olmayan ülkelerin devletimize baskı araçları ortadan kaldırılmayacak. Demek ki “bölgenin Amerika’sına” layık bir müttefik de olamayacağız.
Yeni Müsavat, Azerbaycan, Tercüme: BYEGM
Bu haber 1,621 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle