En Sıcak Konular

'Krizde kazananlar AKP'nin gitmesini istiyor'

15 Ağustos 2011 15:25 tsi
'Krizde kazananlar AKP'nin gitmesini istiyor' "Bu ülkede krizden para kazananlar var. Bunlar, AK Parti’nin iktidardan gitmesini istiyor. Kriz çıkarsa, gene paradan büyük paralar kazanacaklar"

AKP’den milletvekili adayı olan Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi, iktisat profesörü Erdal Tanas Karagöl ile Taraf gazetesi yazarı Neşe Düzel'in röportajından ilgili kısım.

Amerikan devleti borçlarını ödemekte zorlanırken, Avrupa ülkelerinin bir kısmı borçları yüzünden batarken, geçmişte daima borçlarını ödemekte zorlanan ve bu yüzden krizlere giren biz, böyle büyük bir başarı göstermeyi nasıl sağladık da onlar gibi bir krizde değiliz?


Biz krizde değiliz çünkü Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında büyük bir fark var. O da, Türkiye ekonomisinde yaşanan kamu bütçesi dengesi. İspanya, Portekiz, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Belçika gibi Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda, çok büyük bütçe açıkları var. Bu devletler yıllarca harcadılar, büyük kamu harcamaları yaptılar, AB’den aldıkları yardımları sorumsuzca dağıttılar. Türkiye ise aynı dönemde tam tersini yaptı.

Ne yaptı?

Bizde devlet, ayağını yorganına göre uzattı. Çünkü her devletin belli bir geliri ve gideri vardır. Hükümet, fazla borçlanmadan, topladığı gelirlerle yetindi ve kamu harcamalarını, bu gelirleri etkin kullanarak yaptı. Eğer kamu harcamaları, kamu gelirlerini çok aşsaydı ne yapacaktı? Borçlanacaktı. Her borçlandığınızda ise, size verilen kredilerin maliyeti artar yani faizler yükselir. Sonunda bir yüksek faiz döngüsüne girersiniz. 90’ların Türkiye’sinin problemi buydu. Devletin kaynağı olmadığı halde, siyasetçiler, sağdan soldan yüksek faizlerle borçlanıp harcama yaparlardı ve devletin gelirleri giderlerini karşılamazdı. Toplanan vergiler yüksek faiz ödemelerine giderdi. Ve sonunda Türkiye her defasında bu yüzden krize girerdi.

Bugün devletin topladığı gelirler harcamalara yetiyor mu peki?

Yetiyor. Son on yılda devletin harcamaları kısıldı. Kamu maliyesi çok iyi yönetildi. Bütçe açığı iyice küçüldü. Bakın, şu anda Türkiye’nin cari açığı çok yüksek. Eğer devletin bir de bütçe problemi olsaydı, yani bütçe açığı yüksek olsaydı... Bugün Türkiye krizlere çok açık hale gelirdi. Biz de Avrupa ülkeleri gibi krize girmiş olurduk. Onlar, devletin maliyesi kötü yönetildiği için krize girdiler. Türkiye, bugün Avrupa’nın yaşadığı krizi 1994 ve 2001’de yaşadı.

Bütçe dengesini sağlamak için bizde hangi harcamalar kısıldı?

Mesela savunma harcamaları kısıldı. GSMH içindeki payı yüzde 6-7 iken, yüzde 3- 4’e düşürüldü. Çünkü savunma harcamaları verimsizdir. Asker beslersiniz, silah satın alırsınız ama sonrası yok! Bu harcamalar ekonomiye fayda getirmez. Silah alımları 2000’den sonra düştü, sağlık ve eğitim harcamaları arttı. Tarihte ilk kez eğitimin bütçedeki payı, savunma harcamalarını aştı. Bu çok önemli. Çünkü eğitim ve sağlık harcamaları ekonomide verimliliği arttırır. Nitekim Türkiye’de verimlilik arttı. Kişi ve saat başına düşen üretim yükseldi. Üretim arttığı halde istihdamın sınırlı artıyor olmasının bir sebebi belki de bu. Verimlilik artınca çok kişi istihdam edilemiyor.

Türkiye, bu yılın ilk üç ayında yüzde 11 oranında büyüdü. Dünyada en hızlı büyüyen ekonomi oldu. Çin’i bile geçti. Türkiye bu hızlı büyümeyi sürdürebilir mi?

Sürdüremez tabii. Cari açık problemi olan Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyümeyi tutturması lazım. Türkiye’nin bu hızlı büyümeyi nasıl gerçekleştirdiğine gelince... Biz, geçmişe göre daha çok üretiyoruz ve daha çok ihraç ediyoruz ama... Şu da bir gerçek ki, iç talep de çok güçlü. Ekonomideki hızlı büyümenin bir nedeni de bu iç talep. Türkiye’de hem büyük bir nüfus var hem de geliri artan büyük bir orta sınıf var. Bu insanlar, daha önce satın alamayacakları malları şimdi talep ediyorlar. Zenginleşen orta sınıfın yaptığı bu tüketim, ekonomik büyümeyi destekliyor. Mesela eskiden on kişi bir evde otururken, zenginleşme sonucunda şimdi üç, dört evde oturuyorlar. Zaten demir, çelik, elektrik kullanımlarına da baktığınızda, büyük artış görüyorsunuz.

İç talepteki artış bazılarını çok korkutuyor. Ekonominin çok ısındığını ve bu yüzden krize gireceğini söylüyorlar. Ekonomi böylesine ısınınca krize girmez mi?

Türkiye ekonomisi ısınmadı... Şu anda ekonomide bir ısınmadan değil, Türkiye’de yaşanan zenginleşmeden bahsedebiliriz biz ancak. Türkiye’de yaşanması gereken bir süreçtir bu. Sosyal dönüşümden kaçamazsınız. Orta sınıf genişledi ve zenginleşiyor. Türkiye’de ekonomiye ve topluma eski kalıplarla bakamazsınız. Bakarsanız, yanılırsınız. Türkiye eski Türkiye değil. Yeni Türkiye ısınmıyor, zenginleşiyor bugün.

Ama Türkiye ekonomisindeki bu hızlı büyüme, cari açığı arttırıyor. Türkiye’nin büyük bir cari açığı var. Bununla da ilgili çeşitli görüşler ileri sürülüyor. Cari açık, ekonomik bir krize yol açar mı?

Yüksek cari açık, kriz yaratmaz şu anda. Bir kere dünyada bugün yaşanan kriz, Türkiye’deki cari açık riskini azaltıyor. Türkiye’nin cari açığı dünyadaki krizle birlikte küçülecek. Çünkü Türkiye’de hem ekonomik büyüme yavaşladı, hem de sıcak para girişi azaldı. Bu arada yükselen döviz kurları da ihracatı arttırıyor. Daha da önemlisi, Türkiye’nin yüksek cari açığı finanse etmekte bir sorunu yok. Çünkü Türkiye’nin geçmişteki gibi bir borç problemi yok. Bizde devletin borcu az. Kamu borcunun GSMH içindeki payı yüzde 40’ın altında. AB ülkelerinde ise bu oran yüzde 100’ün üstünde. Bu çok önemli. Devlet çok tutumlu davrandı ve alınan borları çarçur etmedi.

Özel sektör cari açığı nasıl arttırıyor?


Yüksek faiz-düşük kur nedeniyle ucuzlayan ara malı ve girdileri, özel sektör, Türkiye’de üretmek yerine ithal ediyor. Pek çok malı Çin’de ürettiriyor. Türkiye’deki işçiyi kullanacağına dışarıdaki işçiyi kullanıyor. Tabii sonunda da cari açık ortaya çıkıyor. Bu arada, genişleyen ve zenginleşen orta sınıf da, yüksek faiz-düşük kur nedeniyle ucuz olan ithal malları bolca tüketiyor. Cari açık dediğiniz nedir? Ürettiğinizden daha fazla harcamanızdır. Ürettiğinizden daha çok tüketirseniz, tüketiminizin kalan kısmını ithalatla dışarıdan sağlarsınız.

Cari açıkla gerçekleşen büyüme sağlıklı bir büyüme mi? Yoksa bedeli daha sonra ödenecek sorunlu bir büyüme mi?

Böyle giderse sorunlu tabii... Türkiye’de cari açık rakamıyla büyüme rakamı paralel gidiyor. Yüksek büyüme, cari açıkla sağlanıyor. Ama bu yüksek cari açık ve büyüme rakamları böyle gitmeyecek zaten. Merkez Bankası politikasını değiştirdi. Türkiye’nin bundan kurtulması gerekiyordu ve nitekim Türkiye şimdi, döviz kurlarının yükselmesi ve faizlerin düşürülmesiyle bu paradokstan kurtuluyor. Piyasa riski gördü ve döviz kurları arttı. Merkez Bankası, “düşük kur-yüksek faiz” politikasından vazgeçti. Çünkü ihracatın artması lazım. İhracat-ithalat dengesi sağlanarak cari açığın dizginlenmesi lazım... Bu yıl IMF, Türkiye için yüzde 10.5 gibi çok yüksek bir cari açık tahmin ediyor.

Cari açık bu yılın ilk altı ayında 45 milyar dolar olarak açıklandı. Dünyada kriz yaşanırken, Türkiye bu açığı sürdürebilir mi?

Rahatlıkla sürdürebilir çünkü ikinci altı ayda cari açık gittikçe azalacak ve 20-25 milyar dolara inecek. Toplam cari açık rakamı 70 milyar dolar olacak. Bugünkü yüksek cari açığı, düşük kur politikası beslemişti. Artık kurun yükselmesi, ihracatı arttıracak, ithalatı da dizginleyecek. Yani cari açığı azaltacak ve büyüme yüzde 6-7’ye gerileyecek. Türkiye şu anda o süreçte... Yüzde 6-7’lik büyüme sağlam ve sağlıklıdır. O zaman da çok yüksek cari açık olmaz. Anlayacağınız Türkiye’nin bir krizlik durumu yok. Ama kriz bekleyenler var tabii!

Onlar niye kriz bekliyorlar?

Krizden hâlâ medet umanlar var. Çünkü krizden para kazananlar var. Bunlar, AK Parti’nin iktidardan gitmesini istiyorlar. Kriz çıkarsa, gene paradan büyük paralar kazanacaklar. Biz bu filmi 1990’larda gördük. Devlet gene gidip onlardan yüksek faizlerle para isteyecek. Bunlar, Türkiye’de büyük para kazanmaya alışmışlar. Bu yüzden de Türkiye’de hep kriz üzerine bir senaryo var. Gazetelerdeki yazılara, televizyonlara bakın, hep bir kriz beklentisi var. Aslında bir krizde, para satanlar dışında bütün toplum kaybediyor.

Cari açığı göze almadan Türkiye büyüyebilir mi?

Türkiye’de mutlaka cari açık olacak. Cari açığın çok düşük olmasına da gerek yok, 5-6 olabilir. Çünkü bizim büyümeye ihtiyacımız var. Türkiye cari açık olmadan büyüyemez. Bizim üretim yapabilmemiz için ithalat yapmamız gerekiyor. Düşünün ki, ithalatımızın yüzde 20’si petrol gibi enerji girdilerine gidiyor. Enerjide yüzde 75 oranında dışa bağımlıyız. Dolayısıyla ithalat olmadan büyüyemeyiz. Biz, cari açıkla büyümeye devam edeceğiz. Ama biz şu hatayı yaptık. “Düşük kur-yüksek faiz” politikasını abarttık. Uzun yıllar TL çok değerli oldu ve Türk mallarının ihracatta rekabet gücü çok düştü. İthalat ucuza geldiği için de içerde üretebileceklerimizi bile ithal ettik biz. Ama şimdi durum değişti. Yükselen kurlarla şimdi Türkiye’nin ihracatta rekabet gücü olacak ve içeride üretilebilecek mallar artık Türkiye’de üretilecek.

Peki, işsizlik ne olacak?

Türkiye’de işsizlik azalıyor, yüzde 9’a düştü ama işsizlikle ilgili çok büyük problemler var. Cari açık ve büyüme düşünce, öbür tarafta patlayan bence işsizlik olacak. Türkiye’de böyle bir problem var. Ekonomide birkaç değişken var. İkisini tercih ettiğinizde diğeri patlayabiliyor. İşsizlikle ilgili çok büyük bir sorunla karşılaşabilirsiniz.

Siyasi iktidarların başarısını ölçmede en önemli rakam işsizliktir. Cari açığı düşürmek yerine işsizliği azaltmak tercih edilemez mi?


Şu anda ikisi arasında bir tercih yapılamaz. Bu büyük bir lüks olur Türkiye için. Yapılacak olan tercih cari açığı düşürmektir. Türkiye, geçmişte hep cari açık ve devlet bütçesindeki dengesizlikler nedeniyle krizlere girdiği için en korkulan şey bizde cari açık ve ekonomik krizdir. Büyüme oranı yüzde 5-6’ya düşünce, işsizlik yükselecek.

Dünya yeni bir krize girer mi?

Amerika değil ama AB krizde şu anda. Fransa’nın da uzun dönemde sağlam duramayacağı ortaya çıktı. Yunanistan, İspanya, İrlanda gibi ülkeleri için alınan önlemlerin sonuçları olumlu olursa AB yoluna devam eder ama aksi olursa AB dört, beş yıl sonra hem ekonomik hem siyasi büyük bir krizle karşı karşıya kalabilir. AB’nin bir, iki yıl içinde borç konusunu halletmesi ve ciddi reformlar yapması lazım.

Avrupa’nın ekonomik krizi Türkiye’ye nasıl yansır?

Avrupa’daki büyük bir kriz bizi çok etkiler. İhracatımızın yüzde 50’den fazlasını oraya yapıyoruz. Dolayısıyla oradaki daralma sonucunda dış ticaret dengesinde oluşacak açığı düşünürseniz, inanılmaz rakamlara ulaşırız. Cari açığın büyük bir kısmı dış ticaret dengesinden kaynaklanıyor. Yeni pazarlar keşfetmemiz şart. Şu andaki konumu itibarıyla Türkiye bunu yapabilir. Türkiye’yi, Avrupa’nın krizinden yeni pazarlara yerleşmek kurtarır. 2008 krizinde de en büyük sorunumuz bu ülkelerdeki krizdi. İhracat daralınca içerde bir daralma oldu ve eksi büyüme oranlarıyla karşı karşıya kaldık. Hâlâ sanayide kapasite kullanımı 2008 düzeyine varamadı. İhracat da 2008 krizinden önceki rakamlara ulaşamadı. Bu yüzden hiç zaman kaybetmeden yeni pazarlar bulmalıyız. Başka çaremiz yok.

...

Anadolu sermayesinin durumu ne?

Anadolu sermayesi gelişiyor. Eskiden sermaye, üretim, ihracat, iş dünyası deyince akla sadece TÜSİAD gelirdi. Şu anda bu ülkede bir milyar doların üzerinde ihracat yapan 14 il var. Anadolu sermayesinin düzeyi ve gücü TÜSİAD kadar olmasa da, ülkeye yayılma açısından ileride. Bunlar, Anadolu’nun çoğu ilinde güç ve pay sahibi. TÜSİAD gibi sadece İstanbul ve Marmara’da değiller. Zaten AK Parti’nin aldığı oylarla da bu yaygınlığı ve gelişmeyi ölçebilirsiniz. Anadolu’da insanlar zenginleştikçe, bunun AK Parti’ye etkisi olumlu oluyor. Çünkü AK Parti’nin sınıfsal tabanıyla Anadolu sermayesi çok iç içe geçmiş durumda.

Anadolu sermayesi geliştikçe AK Parti de güçleniyor mu?

Evet. Bunları anlayan, cesaretlendiren, destek veren AK Parti oldu. Anadolu sermayesini engellemek için arkasından işler çevirmedi AK Parti.

Anadolu sermayesi, İstanbul sermayesiyle rekabet edebilecek düzeye ulaştı mı?
Hayır. Kısa sürede ulaşması kolay değil. Anadolu sermayesinin tarihi daha yeni. 1983’ten sonra Özal’la başladı. 28 Şubat’ta “yeşil sermaye” suçlamalarıyla büyük bir darbe yedi. 2000’den sonra yeniden gelişti. Diğer sermayeyi düşünün. Cumhuriyet’in kuruluşundan beri varlar ve devletin madde destekleri ve teşvikleriyle büyüdüler. Kısa sürede arayı kapatmaları zor. Ama şu da var. Anadolu’da insanların zenginleşmesi, orta sınıfın oluşması, o sınıfın çocuklarının özel okullara üniversitelere gitmesi, eski zenginlerle aynı mekânlarda oturmaları, aynı uçaklarda uçmaları çok önemli. Eskiden bu durumu kabullenmeme vardı. Şimdi bir kabullenme süreci yaşanıyor. Çünkü artık bu durumu reddedemezler!



Bu haber 1,104 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,456 µs