En Sıcak Konular

Lafının gideceği yeri bilmek

0 0 0000 00:00 tsi


Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal'ın dün Sabah gazetesinde Yavuz Donat'a verdiği demeç: "Cumhuriyet, Milli Mücadele ile kazanıldı, sandıkta kaybedilmeyecek... Demokrasiyi Cumhuriyet doğurdu, demokrasinin görevi şimdi Cumhuriyet'i yaşatmak." Bu sözlerin üzerinde uzun uzun düşünmekte fayda var. Çünkü bu sözler, maalesef Türkiye'nin ana muhalefet partisinin lideri tarafından söylendi ve göreceksiniz söylenmeye de devam edilecek.

* * *

Türkiye, bir süreden beri ciddi bir siyasi gerilimi yaşıyor. Bu gerilimin arka planında iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne önümüzdeki yıl cumhurbaşkanını seçtirtmemek yatıyor.

Cumhurbaşkanlığı makamı pek çok açıdan kritik bir makam. Bir kere 'Başkomutan' Cumhurbaşkanı. YÖK üyelerinin bir bölümünü, üniversite rektörlerini, Anayasa Mahkemesi'nin boşalan üyeliklerini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı tek başına atıyor ve bütün öteki üst düzey atamalarda da söz sahibi.

Ve Meclis, cumhurbaşkanını 276 oyla bile seçebiliyor. Yani, Meclis'te çoğunluğa sahip parti aslında istediği kişiyi cumhurbaşkanı yapabilir, geçmişte de yaptı. Mesela Turgut Özal, Çankaya'ya sadece kendi partisinin oylarıyla çıktı. Mesela Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığına kendi partisinin ve o dönemdeki koalisyon ortağı Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin (SHP) oylarıyla seçildi. Mesela Ahmet Necdet Sezer, bütün siyasi partiler kendisini desteklediği halde cumhurbaşkanlığına 2/3'lük nitelikli çoğunluk gereken ilk iki turda seçilemedi. Bugün de, eğer bu parlamento cumhurbaşkanını seçecekse, bu seçim büyük olasılıkla Ak Parti'nin oylarıyla gerçekleşecek, muhalefet ya seçimi boykot edecek ya da kendi adayına oy verecek.

Bu aşamada tartışılan şey, yeni cumhurbaşkanını, görev süresini doldurmaya yedi ay kalmış bir parlamentonun seçip seçmeyeceği. Oysa bu hukuken saçma bir tartışma. Görev süresinin ilk günü de olsa son günü de olsa, parlamento meşruysa elbette Anayasa'dan doğan görevlerini yerine getirecek. Görev süresinin dolmasına yedi ay kalmış bir parlamentonun görev süresi yedi yıl olacak bir cumhurbaşkanını seçmesi siyaseten uygun mu, bu elbette tartışılır bir şey. Herhalde Türkiye'de hiç kimse parlamentonun gayrimeşru olduğunu iddia etmiyor. Zaten CHP liderinin açıkladığı en ileri siyasi adım, CHP milletvekillerinin bu görevlerinden istifa etmeleri ve Meclis'i boşaltmaları. Ama biliyorsunuz Anayasa'mıza göre istifaların geçerli olabilmesi için de Meclis çoğunluğunca onaylanmaları gerek. AKP Grubu istifaları onaylamazsa, CHP'liler vekil kalmaya devam ederler.

Kaldı ki Meclis'ten istifa etmenin pratik gerekçesi ülkeyi bir ara seçime zorlamak olabilir, ama Anayasa'ya göre bu da mümkün değil, çünkü genel seçime bir yıl kala ara seçim yasak Anayasa'mıza göre.

* * *

Parlamentonun gayrimeşru olduğunu söylemeyen (çünkü söylerse ana muhalefet olarak kendi varlığı da gayrimeşru olur) CHP'nin lideri, Yavuz Donat'a, "Cumhuriyet, Milli Mücadele ile kazanıldı, sandıkta kaybedilmeyecek... Demokrasiyi Cumhuriyet doğurdu, demokrasinin görevi şimdi Cumhuriyet'i yaşatmak" diyor.

Belki de Anayasa'nın 24. maddesine bir ek yapmalıyız. Bu madde dinin siyasete alet edilmesini yasaklıyor. Belki ilaveten 'Cumhuriyet değerleri'nin de siyasete alet edilmesini yasaklamalı Türkiye. Çünkü, başta laiklik ve hukuk devleti olmak üzere bu değerler, maalesef politikacıların diline pelesenk oldukça daha fazla yıpranıyor, daha fazla tartışılır hale geliyorlar.

Cumhuriyet'in sandıkta kaybedilmesi diye bir tehlike yok. Demokratik olması gereken bir yarışmayı ölüm kalım savaşını andıran bir futbol maçına çevirmenin âlemi de yok.

Bir Ankara cehaleti

Ankara'da kulaktan kulağa dolaşan ama ciddiye alınmayan bir dedikodu bir gazetemizde 'kulis' diye aktarıldı. Dedikoduya göre bazı bakanlar Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'na atanmasıyla ilgili kararnameyi imzalamayacaktı. Bu dedikodunun ciddiye alınmamasının bir basit nedeni vardı: İlgili yasaya bakıldığında Genelkurmay Başkanı'nın Bakanlar Kurulu kararıyla değil 'müşterek kararname' adı verilen kararnameyle, yani Milli Savunma Bakanı, Başbakan Yardımcısı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın imzalarıyla atandığı görülüyordu. Buna rağmen söz konusu 'kulis' üzerine ciddi ciddi yorumlar yapılması, imzalamayı reddedecek bakanlarla ilgili isim totolar yapılması bilmiyorum neyin göstergesi...



Bu haber 264 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,522 µs