Amerikan Rüyası’nın sonu mu?
9 Ağustos 2011 10:22 tsi
S&P 1941 yılından bu yana sabit tuttuğu ABD’nin notunu düşürerek bilerek ya da bilmeyerek bir tabuyu yerle bir etmiş oldu.
Sedat Laçiner / Star
Kredi derecelendirme kuruluşu S&P ABD’nin kredi notunu ‘AAA’dan ‘AA+’ya çekti. Bu not bile dünyadaki hemen hemen her ülkenin hayalini kurduğu bir not, yani bir ekonomi için mükemmele yakın bir kredi notu. Fakat S&P 1941 yılından bu yana sabit tuttuğu ABD’nin notunu düşürerek bilerek ya da bilmeyerek bir tabuyu yerle bir etmiş oldu. S&P’nin kararıyla birlikte kimseciklerin sorgulamadığı ‘risksiz Amerikan ekonomisi’ (risk-free economy) algısı yerle bir olmuş oldu. Bu karardan sonra herkes otomatik olarak şöyle düşünmeye başlıyor: Eğer Amerika’nın notu ‘AA+’ olabiliyorsa yarın bu not ‘BB-’ de olabilir, hatta ABD, en azından teorik olarak, batabilir de...
Amerika batar mı?
ABD’nin de batabileceği düşüncesi ‘ABD’nin en büyük ekonomik gücü’nü, yani ‘batmaz Amerika algısı’nı elinden alıyor. Bu algı bir kez yıkıldığı zaman, onu restore edebilmeniz neredeyse imkânsızdır. Çünkü ABD bu dönemde sürekli olarak karşılıksız dolar basıyor ve astronomik düzeylerde borçlanma alışkanlığını sürdürüyor. Amerika tüm bunları kendisine ve dolara vehmedilen güç sayesinde sürdürebiliyor. Başka bir deyişle aslında Amerikan Doları da Türk Lirası gibi bir kâğıt parçasından başka bir şey değil ve piyasada karşılığınca mal yok ise üzerine basılı olduğu kâğıttan daha değerli de değil. ABD’nin ülkesinde bulunan malların onlarca mislince, belki de çok daha fazla miktarda dolar bastığını düşünecek olur isek ‘güçlü ABD algısı’ndaki erozyon bir anda yaygın bir paniğe dönüşebilir ve bu ülkenin ekonomik batışını da getirebilir.
S&P’nin kredi notunu düşürme kararı sadece Amerikalıları değil, tüm dünyayı endişelendiriyor. Çünkü Amerika ekonomik anlamda tam bir dev... Onda meydana gelebilecek en ufak bir düşüş başta AB olmak üzere Çin’i, Japonya’yı ve tüm dünyayı sarsıyor. Eğer ABD piyasalardan istediği şekilde borçlanamazsa, ekonomisi yavaşlarsa, ithalatı azalırsa vs. bu durumda tüm dünya ekonomilerinde yavaşlamalar başlıyor. En kötüsü bu yavaşlamalar birbirini tetikliyor ve daha büyük yavaşlamalara, başka bir deyişle küresel ekonomik krize yol açıyor. Çünkü dünya ekonomileri arasındaki karşılıklı bağımlılık her geçen gün artıyor. Amerika’nın borcu Çin’in ve Japonya’nın alacağı, Amerika’nın ithalatı ise AB’nin ve diğerlerinin ihracatı anlamına geliyor. Bu nedenle başta G7 liderleri olmak üzere tüm liderler kredi notundaki düşüşü önemsiz bir gelişme gibi yansıtmaya çalışıyor. Siyasiler ellerinden geldiğince kredi notundaki düşüşün etkisini azaltmaya gayret gösteriyor. Kısa vadede bu çabalar işe yarasa bile görünen o ki uzun vadede ABD’nin ekonomik düşüşü piyasalar tarafından hayatın gerçeklerinden biri olarak değerlendirilecektir ve tıpkı siyasi alanda olduğu gibi ekonomide de ABD’nin aşağı doğru göreceli düşüşü büyük oranda kalıcı olacaktır.
ABD, AB’yi de batırır mı?
ABD’nin kredi notundaki düşüş Avrupa açısından son derece talihsiz bir döneme denk geldi. Euro (avro) ülkelerindeki ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Yunanistan iflas etti, İrlanda perişan, İtalya ve İspanya’nın da iflas yolunda olduğu söyleniyor. Yunanistan ve İrlanda’nın iflası AB tarafından belki tolere edilebilir, ancak İspanya, İtalya veya Fransa gibi devlerden birinin iflası demek fiili olarak AB’nin iflası anlamına gelir. Böylesine ağır risklerle karşı karşıya olan AB, krizden çıkış için gözünü diktiği ABD ekonomisinden de kötü sinyaller geldikçe daha fazla endişeleniyor. Çünkü AB ekonomileri sanayi, ticaret ve mali açılardan ABD ile pek çok açıdan içli dışlı ekonomiler. Başka bir deyişle ABD’nin aşağı doğru düşüşü AB’yi de peşinden sürükleyebilir. Kimi uzmanlar bu tablodan Çin’in karlı çıkacağını söylüyor. Fakat bu kadar oynak değişkenin söz konusu olduğu bir krizde karlı çıkanı tahmin edebilmek kolay değil...
Bu haber 1,238 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle