En Sıcak Konular

Anormal havalarla ilgili beş efsane

27 Temmuz 2011 09:59 tsi
Anormal havalarla ilgili beş efsane Yaz geldi geçiyor. Aşırı sıcaklar, yine insan deneyiminin sınırlarını zorluyor. Peki bizler şikâyet etmekten başka ne yapıyoruz?

MANISH BAPNA* ve JENNIFER MORGANA**

Fena halde sıcak. Maine’den Hawaii’ye cıva acımasızca yükseliyor. ABD’deki fırından farksız hava şartları, son bir yıldır tanık olunan anormal hava durumları silsilesinin en sonuncusu: Pakistan ve Avustralya’daki eşi görülmemiş seller, Moskova’daki rekor sıcaklık dalgaları, bir asrı aşkın süredir Güney Kore’de gerçekleşen en şiddetli kar yağışı. Bu aşırılıklar, insan deneyiminin sınırlarını zorluyor. Peki bu fenomenin arkasında ne var? Ve şikâyet edip durmak yerine bununla ilgili ne yapabiliriz?

1) Bu yaz, normalden çok daha sıcak geçiyor.


İnsanlara sıcak gelmesinin bir sebebi var ve bu sadece ABD için geçerli değil. Geçen ayki ortalama küresel kara yüzeyi ısısı, kaydedilen en sıcak dördüncü ısıydı. Ve temmuz, hazirandan da beter geçmiş gibi görünüyor. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne göre, 49 eyalet (yani Delaware dışında hepsi) son üç haftada rekor düzeyde sıcaklar yaşadı. Washington’da Doğu Sahili’ni etkisi altına alan bir sıcaklık dalgası, termometreleri adeta çatlayacak düzeye getirdi.

Ancak Washingtonlılar anormal sıcaklıkta bir yaz geçirdiklerini sanmakta haklı olsalar da, aslında yanılıyorlar. Küresel çapta haziran, 20. asır ortalamasından daha yüksek sıcaklığa sahip aylar arasında 316. sıradaydı. Yani gerçekten de alışılandan çok daha sıcak olsa da, sıcaklıkta yeni bir normale ve bir başka aşırı hava durumuna tanık oluyoruz. Bu ayki sıcaklık düzeyleri de uzun müddet devam etmeyebilir.

2) ‘Yüzyılın’ hava olayları, 100 yılda sadece bir kez yaşanır.

Yüzyılın hava olayı tabiri, artık pek de geçerli değil. Sözgelimi 2005’te ‘yüzyılda bir olan’ yıkıcı bir kuraklık Amazon’u vurdu, fakat 2010’da onu bir diğeri takip etti. Küresel çapta daha önce nadir olan hava olayları, dikkat çekici bir sıklıkla gerçekleşiyor. Geçen yıl Pakistan’ın beşte birini ve bu yıl Avustralya ve ABD’nin orta bölgelerini etkileyen devasa selleri ele alın. Meteorologların yeni ve daha isabetli bir terim ortaya koymalarının vaktidir.

Elbette aslında bilim insanlarının ‘yüzyılda bir’ tabiriyle kastettiği, büyük bir selin, kuraklığın veya kasırganın belli bir yeri yüz yılda bir vuracak olması değil, böyle bir olayın herhangi bir yılda gerçekleşme ihtimalinin yüzde 1 olması. Ne olursa olsun gerçek şu: Vaktiyle yüz yılda bir gerçekleşeceği düşünülen olayların daha sık yaşanması, artan ortalama küresel sıcaklıkların daha sık ve şiddetli anormal havalara yol açacağını öngören iklim modelleriyle uyum gösteriyor.

3) Aşırı kuraklıklar ve aşırı sellerin ikisi birden iklim değişikliğinden kaynaklanıyor olamaz.

İklim değişikliğinin hem boğucu kuraklıklara hem de yıkıcı sellere yol açabilmesi, ilk bakışta mantıksız geliyor. Ama yol açabilir. Bilim insanları, iklim değişikliğinin uzun kuraklık dönemlerinin takip ettiği şiddetli yağışları tetikleyebildiğini tespit etmiş durumda. Aşırı yağmurlarla aşırı kuraklıklardan oluşan bu bileşim, karşılığında daha fazla sel, toprak kayması, erozyon ve diğer felaketlere yol açabiliyor. Bazı bölgelerde bu sürecin halihazırda yaşandığına dair işaretler söz konusu.

Sözgelimi 1951’den 2000’e Hindistan’daki şiddetli musonlar sıklaştı ve yoğunlaştı; öte yandan hafif yağışların sıklığı azaldı. Benzer biçimde Çin’de bu ilkbaharda şiddetli kuraklıkları, 200’e yakın insanın hayatını kaybetmesine ve 1.5 milyon insanın tahliye edilmesine yol açan muazzam seller takip etti.

4) Birkaç derecelik sıcaklık artışının üzerinde durmayalım.

Dışarıda 40 derece sıcaklık varken, bir derece fazlası çok önemli görünmez. Fakat küresel ortalama açısından bir derecelik sıcaklık artışının, insanlar ve gezegen üzerinde muazzam etkileri var.

Sanayi öncesi dönemlerden bu yana ortalama küresel yüzey ısısı 1.4 derece arttı –bu ısınmanın 1 dereceden biraz fazlasıysa, son otuz yılda gerçekleşti. Ve halihazırda önemli değişimlere tanıklık ediyoruz. Dünyanın birçok bölgesinde son yarım asırda soğuk günler ve geceler daha nadir, sıcak günler ve gecelerse daha yaygın hale geldi. Kuzey Kutbu buzu, Grönland’ın buz tabakası ve Alpler’le Antarktika Yarımadası’ndaki buzulların hepsi daha hızlı eriyor. Okyanuslar sera gazlarının birikmesi sonucu daha asitli hale geliyor ve ırmaklarla göllerin ısınması, tatlısu balıklarını ve diğer türleri etkiliyor. Neticede hayvanlar ve bitkiler, daha uygun yaşam koşulları bulmak üzere, kutuplara veya yüksek rakımlı bölgelere göç ediyor.
Ve bütün bunlar, sadece 1.4 derecelik bir ısınmayla oluyor. Dahası, bu bir ortalamadan ibaret, yoksa gerçek sıcaklık artışları dünyanın başka başka bölgelerinde farklı oranlarda ve çeşitli etkilerle gerçekleşiyor. Birçok önde gelen iklimbilimci, karbon emisyonlarını azaltmak için harekete geçilmediği takdirde gezegendeki ortalama sıcaklığın yüzyılın sonunda 11.5 dereceye kadar artabileceğini öngörüyor. Bunun sonuçlarını tahayyül etmek çok zor.

5) Herkes havadan şikâyet ediyor, fakat hiç kimse bununla ilgili bir şey yapmıyor.

Hepimiz havadan şikâyet etmeyi pek seviyoruz. Fakat konuşmakla yetinecek vakitler geçti. Aslında dünyanın dört bir yanında hükümetlerin, şirketlerin ve bireylerin ısı tutan gazları azaltmak ve anormal havalara hazırlanmak için yapabileceği (ve halihazırda yaptıkları) çok şey var.

En az 85 ülke, sera gazı emisyonlarını azaltma veya 2020’ye kadar yenilenebilir enerjiye geçerek, enerji verimliliğini arttırarak ve başka girişimlerde bulunarak büyümelerini sınırlama taahhüdünde bulundu. Benzer biçimde Fortune dergisinin ‘en zengin 500’ listesinde yer alan şirketlerin bazıları, hatta ABD ordusu bile, karbon emisyonlarını azaltmak için çalışıyor. Bu, iyi bir başlangıç, fakat yeterli değil.

Birçok ülke, kent ve topluluk, artan küresel sıcaklıkların etkisine hazırlanıyor. Sözgelimi Bangladeş’te hükümetin afetlere daha hazırlıklı olmak yönünde attığı adımlar, kasırgalar nedeniyle ölenlerin sayısının azalmasında etkili oldu. 2007’de Sidr Kasırgası 3400 can aldı, 1991’de benzer bir kasırga yaklaşık 140 bin insanı öldürmüştü. Ve Vietnam, kıyılarını sellerden koruyacak doğal bir duvar inşa etmek için yeniden mangrov ağacı dikimine yatırım yapmakta. Dünya Kaynakları Enstitüsü, BM Kalkınma Programı, BM Çevre Programı ve Dünya Bankası tarafından hazırlanan 2010-2011’deki Dünya Kaynakları Raporu, hükümetlerin iklim değişikliği ve anormal havalara karşı nasıl planlar yaptığına ışık tutuyor.

Fakat sorunun çözümüne katkıda bulunmak ve en başta da karbon emisyonlarını azaltmak için çok daha fazlasını yapabiliriz. Isınan gezegenimiz söz konusu olduğunda, ‘daha az laf daha çok iş’ üretmenin vaktidir.

(*Manish Bapna, Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün geçici başkanı.
**Jennifer Morgan, adı geçen enstitünün iklim ve enerji programının direktörü, 22 Temmuz 2011)

Tercüme: Radikal gazetesi



 



Bu haber 916 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,576 µs