En Sıcak Konular

Türkiye Anayasası Arap dünyasına örnek mi?

27 Temmuz 2011 09:58 tsi
Türkiye Anayasası Arap dünyasına örnek mi? Mısır'daki yeni anayasa çalışmalarında, Türkiye Anayasası'na duyulan hayranlık dikkat çekiyor. Peki, Türkiye'nin 1982'den kalma anayasası, gerçekten de örnek alınacak niteliklere sahip mi?

İbrahim El Beyumi Ganim*

İsam Şeref hükümetinde başbakan yardımcısı olmuş bir anayasal hukukçunun, Türkiye’de 1980 darbesinin liderlerinin vesayeti altında hazırlanan 1982 TC Anayasası’na olan hayranlığını göstermesi etkileyiciydi. Hatta bu hukukçu, 25 Ocak devriminden sonra halkımızın istediği yeni Mısır anayasası taslağının oluşturulmasında, Türk Anayasası’ndan istifade edilmesi çağrısı yapıyor.

Aslında Türk Anayasası’na yönelik bu hayranlık, halkın vatandaşlık kriterlerini yerine getirmiş demokratik bir anayasa arzusunun karşısında bulunuyor. Türk Anayasası, hâlâ demokratik kriterlerden ve insan haklarından uzak. Dolayısıyla bu hayranlığın peşinden gidersek, en az 30 yıl geriye gideriz. Bu görüşümüzün nedenlerini şöyle sıralayayım:

Tüm partiler reddediyor

Birincisi, halen yürürlükte olan TC Anayasasını istisnasız bütün Türk siyasi partileri reddetmekte. Atatürkçü laik CHP gibi muhalif partiler de reddediyor, iktidar partisi de, sivil toplum kuruluşları da. Bu sivil toplum kuruluşları, yeni anayasayı belirlemek üzere kurulan istişare komisyonlarına beş yıldan fazladır katılıyor. Keza Türk üniversitelerindeki üst düzey anayasa hukukçuları da mevcut anayasayı reddedip komisyonlara katılıyor ve ülkeleri için istedikleri yeni anayasanın nasıl olması gerektiğini yazıyorlar.
İkincisi, TC Anayasası ‘baskıcı otoriter rejimlerin anayasaları’ kapsamında yer alıyor. Bunun sebebi, bugün Türklerin çoğunun dediği gibi, felsefesinin olumsuz laiklik olması değil sadece, aynı zamanda ‘donuk anayasalardan’ biri olması; yani esnek olmaması, ihtiyaç anında değişim ve düzeltmelere kolaylıkla cevap verememesi. Yeni bir anayasanın gereğine işaret eden en önemli sebeplerden biri, halkın iradesine dayanan demokratik kriterlerin baz alınması.

Genel olarak anayasalar, esnek ve donuk olarak ikiye ayrılır: Esnek anayasalar, sosyal, siyasi ve ekonomik değişimin gereksinimlerine oldukça hassastır; dolayısıyla değişim anında karmaşık önlemlere gereksinim duyulmaz. Anayasa ne kadar esnek olursa, demokratik rejime o kadar yaklaşılır. Donuk anayasalarsa, değişim gereksinimlerin duyulan hassasiyetin kaybedilmesi derecesine varır; çözümsüz uygulamalar talep eder. Bu durumda demokrasinin ruhundan uzaklaşarak otoriterciliğin ruhuna yakınlaşır.

Mevcut TC Anayasası’yla örtüşen husus, oldukça donuk, demokrasi ruhundan uzak ve otoriterciliğe yakın olması. Bunun iki sebebi var: Birincisi, anayasanın düzeltilmesi karmaşık işlemleri gerektiriyor. Bu işlemler, parlamentonun üçte birinin imzaladığı yazılı önerinin sunulmasıyla başlıyor. Sonra önerilen değişikliklerin parlamentoda arka arkaya iki defa müzakere edilmesi ve milletvekillerinin beşte üçünün onayını alması gerekiyor. Ardından değişiklikler onaylaması için cumhurbaşkanına götürülüyor. O da veto edip parlamentoya iade ediyor. Bu durumda değişiklikler, 330 milletvekilinin onayıyla doğrudan referanduma götürülüyor.

Kutsal değişmezler

İkinci sebepse, TC Anayasası’nın değiştirilemez maddeler içermesi. Bu değiştirilemez maddelerin içeriğini öğrenmeden önce şunu söylemeliyim ki, ‘değiştirilemez’ ilkesi hiç de demokratik değil ve hatta laiklik dışı bir ilke. Her anayasa, belli bir zaman dilimi için yazılır. Onu değiştirmek, halkın iradesinden geçer. İnsan, değişmezlerle değil, değişkenlerle ilişki kurar. Değişmez metinlerin olması, kutsal oldukları anlamına gelir ve süratle başkaları üzerinde egemenlik kurmaya ve farklı düşünenlerin uzaklaştırılmasına dönüşür. Türkiye’de yaşanan da bu oldu.

TC Anayasası’nın başlangıcında, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği milliyetçilik anlayışı, onun inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda, Türk vatanının ve Türk halkının ilelebet ayrılmaz bir bütün olduğunun altı çiziliyor. Yanı sıra Türk halkının egemenliği, devletin ve milletin bütünlüğü, eşitlik gibi ilkelere vurgu yapıyor. Bu vurgular, Kürtler gibi azınlıkların haklarının korunmasına dair hiçbir şey ifade etmiyor. Birinci maddede, Türkiye devletinin bir cumhuriyet olduğu; ikinci maddede, TC’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgusu mevcut. Üçüncü maddedeyse, Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu; dilinin Türkçe, bayrağının beyaz ay yıldızlı al bayrak, milli marşının İstiklal Marşı ve başkentinin Ankara olduğu belirtiliyor.




Bu başlangıç metni ve üç maddeden sonra gelen dördüncü maddeyse, önceki üç maddenin değiştirilemeyeceğini ve bunun teklif dahi edilemeyeceğini öngörüyor. Sanki laik bir metin değil de kutsal bir değişmez karşısındaymışız izlenimi veriyor. Bu anayasanın kendisinden bir şeyler öğrenmek için önünde diz çökmemize uygun olmadığını ifade ederken, şunu belirtmeliyim ki sorun sadece TC Anayasası’nın laikliğinde değil; ideolojik metotla tasarlanmış hukuk dışı, ötekileştirmeci ve egemenlikçi bir anayasa oluşunda. Bu, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan Kürtlerin ötekileştirilmesi ve Türkiye devleti içinde tam vatandaşlık haklarının inkâr edilmesi demek. Zira anayasa maddeleri, Türk milliyetçiliğini vatandaşlığın tek kriteri olarak görüyor. Dahası, Türk toplumunun içindeki farklı kimlikleri inkâr ederken, uluslararası sözleşmelerin teminat altına aldığı insan haklarından da mahrum bırakıyor.

Ötekileştirmeci otoriterlik

TC Anayasası, eski bir paçavradan ibaret; tıpkı Mısır’ın iptal edilmiş anayasası gibi. TC Anayasası, olumsuz laiklik ve ötekileştirmeci otoriterlik ilkesiyle zehirlenmiş bir kap. Türk halkının kendisinin de nefret ettiği en kötü anayasal metinlerden biri. 1987’den 2010’a kadar 17 kez değiştirilmesi ve değişikliklerin 194 maddenin 100 tanesine kadar uzanmasından sonra, hâlâ ötekileştirmeci-otoriter yapının hegemonyasından mustarip. Türkler, bu anayasayı tarihin çöp sepetine atma ve evrensel değerlerle demokratik bir anayasaya gitme kararı aldı şimdi. Peki biz Mısırlılar, bir şeyler öğrenmek için Türk anayasa deneyiminin çöplüğünü mü eşeleyeceğiz? Kesinlikle ‘hayır’ diyorum.

*Mısır el Ehram gazetesi yazarı, 24 Temmuz 2011)

Tercüme: Radikal Gazetesi

Bu haber 817 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,789 µs