Köşk, Köşk’ün kapısını açmazsa?

0 0 0000 00:00 tsi
Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin yolunu açan Anayasa değişikliğinin kaderi bu hafta belli olacak. Cumhurbaşkanı Cuma akşamına kadar kararını verecek. İade ederse, hükümet kapısına yeni bir sınav dayanacak. Başbakan Erdoğan bu kez 'olağanüstü dönemlerde

Anayasa değişikliği paketi cumhurbaşkanının halk tarafından ve 5'er yıllık iki dönem seçilmesini istiyor.. Tabii TBMM’nin  beş değil, 4 yılda bir yenilenmesini de.

İşin sonuna gelmeden Cumhurbaşkanı Sezer’in ne karar verebileceğine ilişkin olasıkları gözden geçirelim. Anayasa değişikliği 376 oyla kabul edildi. Bu nedenle Köşk’ün elinde, tercihini kullanabileceği üç yol mevcu.

“Uygundur” demek, Meclis'e, “bir daha bakın bakalım tam olmamış” diyerek iade etmek, son ve en sert seçenek olarak deferanduma götürmek.

Bunlar ana yollar. Tali yollar da bulunuyor.. Değişikliklerin bir bölümünü onayıp, yeniden görüşülmesini istediklerini TBMM’ye gönderebilir Cumhurbaşkanı. Hatta değişikliklerin bir bölümünü referanduma sunma gücü de bulunuyor.
 
Çankaya’nın nasıl bir tercih yeğ tutacağına ilişkin şu an ancak tahmin yapılabiliyor ve bunlar içinde en sık tekrarlananı, Cumhurbaşkanı Sezer’in değişikliğin tamamını Meclis’e iade edecek olması. Seçim sürelerinin 4 yıla indirilmesini onaylayıp, gerisini veto edeceğini söyleyen bakış açıları da var.
 
Kontrol dışı suni kriz!

Cumhurbaşka’nın kararı ne olursa olsun bu yollardan birini kullanacak ve ondan sonra “yakan top” TBMM’nin, ama daha çok hükümetin eline gelecek. Daha açık söylemek gerekirse de AKP’nin.

AKP yönetiminin değişiklik paketinin başından beri ve sıkça yansıttığı görüş açısı, Cumhurbaşkanı’nın vetosu halinde, paketin kılına bile dokunmadan, TBMM’den geçirilip yeniden Çankaya'ya gönderilmesi.

Bu halde-yani birkaç gün içinde-yeni bir tartışma, hatta çekişme platformu, sanki çok ihtiyaç varmış gibi Türkiye’nin önüne gelecek. Değişikliklerinin siyasi ömrünü tamamlamış Meclis'in ve iktidarın "Dayatması" olarak algılanması gibi hemen akla gelebilecek itirazlar bir kenara bırakılsa bile, hükümetin “sistemle” didişmesi olarak okunacak.

Anayasa değişikliği paketinin dünyaya geliş biçimi zaten prematüre. Yani Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olamayışının karşılığı olarak AKP tarafından, “madem öyle…” üslubuyla sunuldu.

Olağünstü dönemde olaganüstü karar!

O günkü konjonktür anımsandığında duygusal bir savunma refleksi olarak algılanabilir. Ama hala öyle mi? Yoksa daha akil ve sağlıklı bir tartışma açmak için sorunun çözümü genel seçim sonrasına mı bırakılmalı?

Paket acele yüzünden teknik bazı kusurlar da taşıyor ama daha önce AKP’nin, olağanüstü dönemlerde olağanüstü kararlar almamayı öğrenmesi gerekiyor. Bu iyi bir siyasi stratejidir de aslında.

Zira bu yüzden bir başka kriz çıkarsa, Cumhurbaşkanlığı konusunu seçimlerde “siz seçin” yöntemiyle kullanmayı düşünen AKP, seçmenlerin bu yeni “krizi” daha çok düşünmesine neden olabilir!

Bu şartlarda alınan kararların siyaseten ne denli tehlikeli olabileceğine “yaşayan” bir örnek verelim. AKP, paket Cumhurbaşkanı’nından dönerse, “daha yapıcı” olmak için paketi erteleme kararı almak yolunda “o zaman kendi seçmenime de derim” sıkıntısını duyacak.

Demek, insan hayatında olduğu gibi özellikle politik hayatta da “fevri” kararlar yarardan çok zarar getiriyor. Bakalım AKP bu labirentten çıkmanın “zeki” yolunu bulabilecek mi?

Bu haber 249 defa okundu.