En Sıcak Konular

ABD bu soruyu soruyor: Muhtıranın ardında Rusya mı var?

0 0 0000 00:00 tsi
ABD bu soruyu soruyor: Muhtıranın ardında Rusya mı var? Türkiye'de darbelerin mimarı olduğuna inanılan ABD son darbeyi kimin istediğini araştırıyor. Gazeteci Yasemin Çonkar'a göre ABD, muhtıranın ardında Rusya olmasından korkuyor

Neşe Düzel'in röportajı

NEDEN? Yasemin Çongar

Türkiye bir NATO ülkesi. Ordusu NATO'ya bağlı bir ordu. Bu nedenle bu ülkedeki bütün darbeler ya Amerika'nın bir kışkırtmasıyla ya da onun açık onayıyla gerçekleşti. Bu gerçek bilindiği için ne zaman Türkiye'de askerlerin siyasete müdahalesi ihtimali doğsa, bütün gözler ne düşündüğünü anlamak için Amerika'ya çevrilir. Askerlerin gece yarısı gerçekleştirdikleri son internet muhtırasından sonra da böyle oldu. Amerika'nın, bu muhtırayı izlemesi muhtemel bir askeri darbe hakkında ne düşündüğü herkes tarafından merak edildi. Amerika'yı çok iyi tanıyan Milliyet'in Washington temsilcisi Yasemin Çongar'a, Amerikalıların TSK'nın muhtırasına nasıl baktığını, bir darbeyi destekleyip desteklemeyeceğini, bir darbeden sonra Türkiye'nin ve ordunun, Batı kampı dışında yeni ittifaklar aramasından endişe edip etmediğini, AKP'nin politikalarına nasıl baktığını, ordunun son dönemdeki çizgisini nasıl değerlendirdiğini sorduk.

Türkiye'deki bütün askeri darbeler Amerika'yla bağlantılı yapıldı. Bizim ordu Amerika'dan onay alarak harekete geçti. Onun için ne zaman ordu hareketlense gözler Amerika'ya çevrilir Ve onun tavrının ne olduğu anlaşılmaya çalışılır. Amerika, Türkiye'de yaşayan insanların kendisine yüklediği rolün farkında mı?
Yetkililer farkında. Washington'da olup da Türkiye'yi biraz tanıyanlar, ağızlarından çıkan bir lafın bile Türkiye'de bir etki yapacağını biliyorlar ve konuşurken laflarını tartıyorlar.

Amerikalılar, şimdi darbe hakkında ne düşünüyor? Bir darbeyi destekleyecekler mi sizce?
Bence desteklemeyecekler. Amerika'nın darbeyi desteklememesi, bir darbeyi özendirmeyeceği, teşvik etmeyeceği ve bir darbe olabileceği izenimini aldığında da 'darbe olmasın' yönünde bir mesaj vereceği anlamına geliyor. Yoksa darbe olduktan sonra Amerika hiçbir şekilde Türkiye'yle ilişkileri kesmeyi göze alamaz. Hükümette asker de olsa, sevmediği bir milliyetçi parti de olsa, sonuçta onunla işbirliği yapmanın yolunu aramak zorunda Amerika. Ayrıca Amerika'nın Türk Silahlı Kuvvetleri'yle hâlâ çok yakın ve önemli ilişkileri var. Bu ilişkileri bozmak istemezler. Ama şöyle bir değişim de var.

Değişen nedir?
Daha önceki dönemlerde Türkiye'de ordu kendisini Batılılaşmanın, modernleşmenin, Batı'yla ilişkilerin, Batı kurumlarına bağlılığın öncü gücü olarak kabul ettiriyordu. Son dönemde ise Türk Silahlı Kuvvetleri'nden gelen birçok mesaj TSK'nın özellikle AB karşıtı olduğu yönünde bir izlenim yarattı Washington'da. AB'yle çıkarları bire bir örtüşmese de, ABD'nin Türkiye'ye yeni stratejik bakışı Türkiye'nin geleceğinin Avrupa Birliği'nde olduğu yönünde. Bush yönetimi de, bu yeni stratejiyi paylaşıyor. AB'ye üyelik sürecinin aksamamasını, Türkiye'nin AB sürecinin gerektirdiği sivilleşmeyi yaşamasını istiyorlar. Sürecin devamının birinci koşulunun da askerin siyasete karışmaması, demokrasinin sürmesi, bir darbenin yapılmaması olduğunu biliyorlar. Darbe olursa Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin kesileceğinin ve süreci bir daha başlatmanın çok zor olacağının herkes farkında.

ABD'nin yeni Türkiye stratejisi, Türkiye'nin AB üyesi olması mı?
Evet. Kendi çıkarları gereği de buna samimiyetle sahip çıkıyorlar. Türkiye'nin içinde olduğu bir AB'nin hem kendilerine daha yakın bir AB olacağını varsayıyorlar, hem de Türkiye'nin uzun dönemli siyasi ve iktisadi istikrarı için AB'nin büyük güvence olacağını düşünüyorlar. Daha önemlisi, Türkiye'nin AB üyeliğini, 11 Eylül sonrası özellikle Batı'da bir İslami fobi yaşanırken, 'İslam'la demokrasi birlikte yürüyebilir mi? Müslümanlar Batı'yla barışabilir mi?' sorularını en iyi cevaplayan bir organik kurumsal ilişki biçimi olarak görüyorlar. Ortadoğu ve Arap ülkelerinin Türkiye'nin AB sürecini yakından izlediğini biliyorlar. Türkiye'nin reddedilmesinin ya da kendisinin bu yoldan çıkıp bambaşka bir dünya aramasının bu ülkelerde 'Batı karşıtlığı' gibi bir karşılığı olacağını düşünüyorlar.

Amerika, kendi onayı olmadan Türk ordusunun darbe yapabileceğine dair bir endişe taşıyor mu?
Taşıyor. Bu ihtimali her zaman göz önünde tutuyor. Kendi kontrolü dışında bir gelişme olabilir diye endişeleniyor. Zaten kafalarında 'Ordu darbe yapmayı istiyor mu? Türk ordusu bu aşamadan sonra darbe yapar mı?' sorusu hep var. Bu soruları Türkiye'den gelen herkese soruyorlar.
Amerika'nın TSK'yla en üst düzeyde çok yakın ilişkileri var. Biz Türkiye'de 'Acaba son muhtıra emir-komuta zinciri içinde mi oldu, bu muhtıra alt rütbeli subayların üste dayatması mıydı' diye tartışıyoruz. Onların kafalarında da aynı sorular var. Türk genelkurmay başkanıyla konuşuyor olabilirler, ondan izlenim alabilirler ama, sonuçta Türk ordusunda her subay kademesinin ne düşündüğünü bilemiyorlar. Nitekim askerin muhtırası Amerikalılara sürpriz oldu. Böyle bir şeyi beklemiyorlardı. Muhtıra açıkça bir darbe tehdidini içeriyor.

Amerika, AKP'nin politikasıyla ilgili gizli endişe taşımıyor mu?
Hayır. AKP Türkiye'yi Ortadoğu'ya savurttu, AB'den uzaklaştırdı diye hiç düşünmüyorlar. AKP hükümetini Batı'ya en yakın, çalışmaya en müsait hükümet ve parti olarak görüyorlar. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice daha yeni Senato'da bir soruya, 'Türkiye'nin son birkaç yılda Avrupa normlarından uzaklaştığını kesinlikle söyleyemeyiz. İslami kökenli bir parti Türkiye'yi Avrupa'ya entegre etmek için her şeyi yapıyor. Biz de demokratik süreci canla başla destekliyoruz' dedi. Refahyol deneyiminden sonra Amerika için AKP'nin nasıl bir politika izleyeceği ilk başta büyük bir soruydu. Ama şimdi Amerika şunu gördü. Bu hükümet IMF'yle tam da Amerika'nın istediği biçimde hiç aksatmadan çalıştı. AB üyeliğine bugüne dek hiçbir hükümetin yapmadığı yatırımı yaptı, AB rotasına sahip çıktı. Bunlar Amerika için önemli göstergelerdi.

Washington, AKP'nin Ortadoğu'daki dinci güçlerle işbirliği yapacağına dair korkulara sahip mi?
Hayır. Batı'yı bırakıp Ortadoğu'daki dinci güçlerle ittifak yapacak diye bir şey yok. Ama Hamas olayı yaşandı.

Türk hükümetinin Hamas'ın Filistin'deki seçilmiş siyasi liderini değil de, sürgündeki askeri liderini Ankara'ya davet etmesi Amerika'nın AKP'ye bakışında değişiklik yaratmadı mı?
Bu olay, ilişkilerde bir yılı etkiledi. Çok kızdılar. Amerikan yönetiminde son derece etkili bir yetkili bana, 'Bu 'Hamas görüşmesi bizim için 1 Mart tezkeresiyle eşdeğerdir' dedi. Ama daha sonra AKP'nin tavrı, Amerika'nın ve AB'nin Hamas politikasının çok dışına çıkmayan bir tavır oldu ve Türkiye İsrail'le yakın işbirliğini aksatmadı. Yalnız şu var, Amerika açısından Hamas olayı, Türkiye'yi çok daha yakından izleme ve Türkiye'yi her aşamada uyarma gibi bir etki yarattı. Mesela Demokratların ağır toplarından Richard Hallbrook'tan daha yeni İran'la ilgili uyarı geldi. 'Kulağımıza, Türkiye-İran diyaloğunun bir ortak planlamaya dönüştüğü geliyor. Eğer Türkiye ile İran ortak planlama yapıyorsa, bu NATO'nun altını oyar' dedi. Yani bir NATO müttefiki bunu yapamaz' dedi. Bu, Ankara'yla Tahran'ın bir nükleer pazarlık içinde olduğu dedikodularına karşı bir uyarıdır. Bence kesinlikle böyle bir şey yok ama bu laflar dolaştırılıyor ve Türkiye sert tepki görüyor.

Muhtıraya karşı Amerika pek bir tepki göstermedi ilk başta. Daha sonra biraz daha sert açıklamalar yaptı. Böylece AKP'nin Ortadoğu politikasını mı cezalandırmaya çalıştılar yoksa gizlice orduyu mu destekliyorlar?
İkisi de değil. Önlerini göremediler. Belki hükümet istifa edecekti ya da muhtıranın hemen arkasından bir askeri girişim daha olacaktı, ne olacağını göremediler. Oysa Türkiye'de demokratlar muhtıraya karşı ses çıkardılar. Mitinglerdeki görüntüye ek olarak TSK, Türk halkının genelinden destek alan bir girişim daha yapmış olsaydı, Amerika buna karşı duramazdı. Ayrıca Amerika, hükümetin açıklamasını da öngöremedi. Türkiye'de bugüne dek hiçbir hükümet 'Genelkurmay başbakana bağlıdır. Biz bu açıklamayı kabul etmiyoruz' dememişti. Ayrıca Amerika AB'nin kararlılıkla karşı çıkacağını da göremedi. İngiltere Başbakanı Blair'in darbe karşıtı açıklaması Amerika'da çok ciddiye alındı. Zaten bütün bunlar olduğunda Amerika ofsaytta kalmış bir ülke durumundaydı. Türkiye'deki demokratik sesin gücünü ve son dönemdeki demokratikleşmenin düzeyini kavramadığı ortadaydı. Sonuçta yanlış yaptıklarını anladılar.

Eğer, Türk ordusu Kuzey Irak'ta Amerikalıların istediği türden bir politika izlemek için söz verirse, Amerika darbeyi destekler mi?
Hayır. Amerika'nın stratejik faydası AB üyesi bir Türkiye. AB üyeliği hem Türkiye'nin uzun dönemli ekonomik ve siyasi istikrarı açısından önemli, hem de Türkiye gibi kimliğiyle ve dünyadaki yeriyle Amerika için çok önemli bir müttefikin Batı ittifakına bağlı kalacağının bir garantisi. Türkiye AB üyesi olursa, kimsenin Türkiye'yi kaybediyor muyuz diye bir endişesi olmaz. Amerika, AB üyesi olan Türkiye'yi kalıcı olarak kazanacak. Ayrıca, Türkiye iktisadi kriz yaşadığında Amerika'yla baş başa kalıp ondan aldığı garantilerle IMF'den milyarlarca dolar borçlanmak zorunda kalmayacak. Türkiye, Amerika'ya ekonomik yük olmaktan çıkacak. Dış politikası Batı'yla çok daha birbirine oturacak. Türkiye'nin AB üyeliği, Ortadoğu'ya ve Müslüman ülkelere vereceği mesaj açısından çok önemli.

Amerika, şu anda hem orduyla hem hükümetle ayrı ayrı pazarlıklar sürdürüyor olabilir mi?
Ayrı ayrı diyaloglar sürdürdüğü kesin de, Türkiye'nin rejimine ilişkin pazarlık yaptığını, darbeye özendirecek bir mesajı TSK'ya gizli olarak verdiklerini zannetmiyorum.

Peki Türk ordusu Amerika'nın karşı çıkmasına rağmen darbe yaparsa bunun sonuçları ne olur?
Bu biraz Türkiye'deki tepkiye bağlı. Diyelim ki seçilmiş hükümeti askeri müdahaleyle görevden uzaklaştıran bir ortam oldu, Amerika bunu tasvip etmez. Ama ambargo da uygulamaz. Açıklama yapar, demokrasiye dönüşü teşvik eder. Zaten öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, Türkiye en büyük darbeyi ekonomik olarak görür. Yatırımcı kaçar. Amerika, Türkiye'de darbeyi gerektiren bir durum olmadığını, bir şeriat riski bulunmadığını, laikliğin tehlikede olmadığını düşünüyor.

Amerika, bir darbeden sonra Türkiye'nin yeni ittifaklar aramasından endişeli mi?
Bunun gerçekçi olmadığını düşünüyor. Türkiye İslam âlemine savrulur mu diye fazla endişe yok ama, Türkiye Batı'dan, demokratik ülkelerden kopup, otoriter rejimlerle işbirliği yapan bir ülke haline gelir mi diye bir endişe var. Rusya sempatisi Amerika'yı rahatsız ediyor ancak Türk
ordusu, bütün askeri stratejilerini, eğitimini, silah varlığını büyük ölçüde Batı'ya bağlamış bir NATO ordusu sonuçta. Türkiye, dünyadan kopuk, Rusya'nın kanadı altında bir otoriter rejim olarak yaşabilir mi? Yaşayamaz. Ama şu var. Putin'in konuşmasının TSK'nın internet sitesinde yayımlanmasını Amerikalılar kendilerine bir mesaj olarak yorumladılar.

Genelkurmay Başkanı Büyükanıt tam da Washington'dayken Putin'nin konuşmasının TSK'nın sitesinde yayımlanmasından nasıl bir mesaj aldılar?
Bu, TSK'nın mentalitesini anlamalarına biraz yardımcı oldu. Batı karşıtlığı anlamında... TSK'nın içinde Rusya'nın antidemokratik otoriter rejimine bir sempati var. Bu tedirgin edici bir şey Amerika açısından. Ordunun içinde Amerika karşıtı, Rusya'ya sempati duyan ve başka alternatifler arayan sesler artarak çıkıyor. Ama TSK'nın içinde, AB yanlısı ve Amerika'yla ilişkileri çok iyi götürmek isteyen muhtemelen sayıları çoğunlukta olan önemli etkin subaylar da var.

Rusya'nın Türkiye'deki gelişmeleri nasıl izlediğine dair Amerikalılar bir şey söylüyor mu?
Söylüyorlar. Türkiye'de Rusya'nın etki alanına girmiş asker ve sivil kafalar var diye düşünüyorlar. Ama son tahlilde, TSK'nın çoğunluğu ve karar veren güçleri açısından ve de sivil hükümetler bakımından, Batı'dan
kopup, Rusya tercihini yapacak güçte bir eğilimin olmadığını düşünüyorlar.

Peki herhangi bir darbeden sonra Türkiye'nin, Rusya'yla yakınlaşabileceğine, onunla ittifaka ve onunki gibi bir otoriter sisteme savrulacağına dair Amerikalıların bir endişesi yok mu ?
Türkiye'de bir darbenin, küreselleşmenin sonucu olan ekonomik süreçlerle çok ciddi cezalandırılacağını düşünüyorlar. Çünkü öyle bir Türkiye bugünün dünyasında ayakta duramaz ve onu öyle bir krizden de Rusya kurtarmaz. Gene IMF kurtarır. Sonuçta bu ekonomik cezalandırmanın Türkiye'yi Batı sistemine ve Amerika'ya geri döndüreceğini görüyorlar. Yani Türkiye'deki demokrasinin en büyük güvencesini ekonomide görüyorlar. Rusya'yla ittifak özlemleri yok mu? Var. Batı karşıtı, Rusya yanlısı özlemleri dile getirmiş önemli üst rütbeli subaylar var. Ama günün sonunda kararı, Rusya'yla ittifak özlemindeki üst düzey subayların vermeyeceğini düşünüyorlar.

Türkiye'nin bir darbeyle Batı'dan kopmasının, dünyanın siyasi dengelerini nasıl etkileyeceğini Amerikalılar kendi aralarında tartışıyorlar mı?
Tartışıyorlar. Mesela en çok şu beş soru soruluyor. Birincisi, 'Mitinglerden AKP bir mesaj alacak mı? diye soruyorlar. 'Madem AKP kendisini AB ve Batı yanlısı demokrat bir parti olarak tanımlıyor. Sadece dindar kesimi temsil etmenin ötesinde bir temsil gücü olmalı. Dindar olmayan demokratları da temsil edebilmeli ve sadece aday listelerinde değil parti yönetiminde, ve hükümette de bu insanlara yer vermeli. Böylece AKP'nin kimliğinin sadece dindar bir kimlik olmaması, darbenin gerekçesi yapılabilecek bir dinamiği ortadan kaldırabilir' diyorlar. İkinci olarak 'Mitinglerde verilen mesaj ne?' diye soruyorlar. Amerika Türkiye'de iki yıldır kabaran milliyetçilikten çok rahatsız. 'Bu mitingler milliyetçi oylara dönüşecek mi? Milliyetçi partilerin gücü artacak mı? MHP, CHP seçmene ne tür mesajlarla gidecekler? Amerika ve AB karşıtı, içe kapanmacı, koyu dar bir milliyetçilik mesajı mı verecekler? Bununla oy alacaklar mı?' diyorlar.

Sordukları üçüncü soru ne?
'Seçim süreci demokratik işleyecek mi? Mesajlarla, muhtıralarla bir müdahale olacak mı? Seçimden hemen önce AKP'yi kapatma davası açtırılacak mı? Genel seçimin ve cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları saygı görecek mi? Türkiye AB yoluna devam edecek mi?' diye soruyorlar. Bütün bunlardan, sürecin normal işleyeceğinden, askerin müdahale etmeyeceğinden emin değiller. 'Bir süreç başladı. 27 Nisan bir atımlık barut gibi değil. Sonuçları olan bir süreç bu. Bu süreç nereye varacak? Bu sürecin devamı gelecek mi? Bu süreçte K. Irak ve PKK nasıl bir rol oynayacak?

Milliyetçi mesajları ve partileri güçlendirmek, AKP'yi zor durumda bırakmak için mi kullanılacak?' diyorlar. Amerika bu soruların cevabını net veremiyor ve belirsizlikten endişe ediyor. Bir başka soru da muhtıranın emir komuta zincirinde yapılıp yapılmadığı konusunda soruluyor.

Ne düşünüyorlar peki?
Bizim tartıştığımız gibi onlar da 'Bu muhtıra bazı belli rütbedekilerin ve genç subayların inisiyatifiydi de Büyükanıt bunu sahiplenmek zorunda mı kaldı' diye soruyorlar. Bu soru ortada dururken, TSK Amerika'yı şaşırtan muhtıra adımını atmışken ve henüz geri adım atmamışken, Amerika, muhtıranın devamının gelebileceğinin endişesinde. 'Emir-komuta zinciri altında olmayan yeni bir askeri girişim olur mu?' kaygısında.

Radikal



Bu haber 242 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,185 µs