'Ahmak altını' ile şaka olmaz!

29 Haziran 2011 13:48 tsi
Türkiye 'altın fırsat' yakalamış, duydunuz mu? iyibilgi zoom

27 Haziran Pazartesi günü, Milliyet gazetesinde Kadri Gürsel'in 'İsrail’in sempati atağı: Neden şimdi?' başlığıyla bir yazısı yayınlandı. Yazı şöyle başlıyor:

"12 Haziran seçimlerinden sonra İsrail, Türkiye’ye yönelik, hedefi bozulan ilişkileri tamir etmek olan bir “sempati atağı”na kalktı...Türkiye’den İsrail’e davet edilen bir grup gazetecinin bu ülkeden yansıttığı iyimser hava...“Alçak koltuk krizi”ne yol açan İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un söz konusu gazeteci grubunun karşısında ağzından bal damlar gibi konuşması..."

---

Burada bir es verip, Gürsel'in bahsettiği, İsrail'e davet edilen bir grup gazetecinin yaptığı haberleri hatırlayalım:

Basınımızın 'Amiral Gemisi'nden İsrail'e giden Zeynep Gürcanlı, ard arda 'samimi' röportajlar yaptı, sıcağı sıcağına mesajlar verildi. Örneğin:
 
- 'Bu kez ben onu alçak koltuğa oturttum' başlığıyla, Türkiye ile İsrail arasındaki alçak koltuk krizinin mimarı Danny Ayalon ile mülakat yapıldı. Türk büyükelçisine yapılanın aslında bir şaka olduğu, olayı fazla büyütmemek gerektiği söylendi. Ayalon'un mülakatın sonunda verdiği mesaj şu oldu:

“Geleceğe bakmalıyız, sonda 4-5 yılda yaşananları çok fazla tartışamayız. Geçmişi değiştiremeyiz ama sadece geleceğe etki edebiliriz. Gelecekten söz edersek önümüzde altın bir fırsat olduğuna inanıyorum. Yakınlaşma için altın bir fırsatın başladığını kanaatindeyim ilişkilerimizi doğru yola sokmak ve yakınlaşmak için...”


- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Musevi sınıf arkadaşı bulundu, onunla da bir mülakat yapıldı. Başbakan'ın 'sınıf arkadaşı', İsrail’deki Türk-Musevi Derneği sözcüsü Rafael Sadi, Türkiye'ye 'yükseğe çıktınız' mesajı verdi:

“Türkiye özür ve tazminat diyerek çok yüksek bir ağaca çıktı. Şimdi ağaçtan inmek istiyor. Ama bunun için merdiven gerek. İşte İsrail görüşme isteyerek ve Başbakan’a mektup göndererek merdiveni ağaca dayıyor”

Her iki mesajın da ortak noktası, 'Türkiye bu işi daha fazla zorlamasın, ALTIN fırsatı kaçırmasın' şeklinde özetlenebilir.

Şimdi Kadri Gürsel'in yazısına devam edebiliriz:

---

"İsrail bu sempati atağını neden şimdi başlattı?
Başbakan Erdoğan ve AKP’sinin güçlenerek çıktığı seçimlerin sonrasındaki yeni dönem, Netanyahu hükümetine bir fırsat penceresi sunuyor. AKP’nin dış politika liderliği uzun bir süre kendisini seçmen baskısından nispeten azade hissedecek.
Dolayısıyla İsrail’in sempati atağı başlatmak için Türkiye’deki seçimleri beklemesi bir zorunluluktu.
Ancak zamanlamasından önce, bu atağı mümkün kılan gelişme, AKP iktidarının Ortadoğu politikalarında yaşanan net tıkanmadır."

Görüldüğü üzere, Gürsel'e göre İsrail kaynalı 'sempati atağının' sebebi 'AKP iktidarının Ortadoğu politikalarında yaşanan net tıkanma'sı imiş.

Gürsel'in tespiti ile Başbakan'ın 'sınıf arkadaşı' Sadi'nin mesajındaki paralelliğe dikkat çekmeye gerek var mı?

Basın yoluyla Ak Parti'ye verilen mesaj şu:

- Ortadoğu'da tıkandınız.
- Çok yükseğe çıktınız, şimdi de inmek istiyorsunuz.
- Geçmişte yaşananları unutun. Onların özrü olmaz, ancak şakası olur...
- Yeni bir başkangıç için elinizde altın bir fırsat var. Bunu kaçırmayın.

Dikkat çeken nokta iki nokta var:

1) Bütün bu 'sempatik atak', İHH'nın İkinci Gazze Filosu'na katılmayacağını duyurmasından sonra başladı.

2) Suriye krizi üzerinden Türkiye'de sönmek üzere olan 'İran tehdidi algısının' yellenmesi, 'İran'dan Türkiye'ye tehdit' başlıklı haberlerin çoğalması.

Yani kısaca son haftalarda, Türkiye'de, Ak Parti hükümetinin 'barışmaktan başka çaresi' kalmadı gibi bir hava estiriliyor. Yelpaze olarak da Türk basını kullanılıyor. Oysa:

- Türk hükümetinin 'Ortadoğu'da politikalarının tıkandığı' bilgisi nereden çıktı?
- Dokuz vatandaşı öldürülen bir ülkenin özür ve tazminat talep etmesi, adalet araması neden yükseğe çıkmak olsun? Kim söyledi ağaçtan inmek istediğimizi?
- 'Altın fırsat'olarak tanımlanan konjonktür nedir? Ne oldu da elimize altın fırsat geçti? 'Ortadoğu politikalarımız tıkandığı' için mi?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun TRT ekranlarında söylediği sözler anaakım medyamızda pek rağbet görmedi. Oysa orada Davutoğlu, İsrail'e karşı gayet sert mesajlar vermişti.

"İsrail’in artık ne o tümüyle mazlum millet, ne de üstün millet değil, sıradan bir millet olduğunu onlara da öğretmemiz, onların da bunu öğrenmesi lazım ki, Ortadoğu’da barış olsun. Bunu da öğretecek tek millet de biziz, bunu da söyleyeyim."

Bir dışişleri bakanı bu kadar sert konuşacak, o ülkenin yazılı basını bunu görmeyecek, sonra da "sıkıştınız, inmek istiyorsunuz, altın fırsatı kaçırmayın" diye karşı tarafın mesajlarını taşıyacak...

Artık psikolojik harekat mı dersiniz, propaganda mı dersiniz, bilemeyeceğiz.

Ancak bu 'sempatik atağın' havasına fazla kapılmamak gerekiyor. Size altın diye satılan şey, altın suyuna batırılmış demir çıkmasın da...

Bakın, bugün gazetelerimizde boy gösteren dünyaca ünlü kabalacı bile ne diyor:

"İsrail’in anlamı İbranicede ‘Sürekli savaşan’ demektir. İsrail’in ordusu küçük ama çok güçlüdür ve sürekli savaş halinde."

www.iyibilgi.com  özel

Bu haber 2,782 defa okundu.