Miting liderleri doğru seçildi mi?

0 0 0000 00:00 tsi
Seri Cumhuriyet Mitingileri’nin adı çok duyulan liderleri hakkındaki iddialar aldı başını gidiyor. Anlaşılıyor ki mitinglere katılan halk doğruydu. Ama liderler konusunda biraz daha düşünülmesi gerekiyordu. Son mitinglerde onlara söz verilmemesi bu

İntihâl meselesi de, Prof. Necla Arat’a yönelik intihal iddiaları da yeni değil aslında. Meseleyi bu kadar güncel ve önemli yapan, ÇYDD kurucularından ve ÇEV Yönetim Kurulu Üyesi olan Arat’ın “Cumhuriyet Mitingleri”nde oynadığı başat rol.

Yani Arat’a yönelik intihal iddilarının gündeme gelmesi mitinglere taraf olanlarla olmayanlar arasındaki tartışma aslında. Ve bu çekişme öyle bir hale gelmiş durumda ki, örneğin Hürriyet Gazetesi’nin iki önemli yazarı, aynı konuda birbirine tamamen zıt ve belgelerle mühimmatlanmış halde karşı karşıya gelebiliyon.

Akademik hırsızlık ne demek?

Yalçın Bayer bugün uzun bir yazıyla Arat’a yönelik akademik intihal iddialarının kronolojisini Arat’ı savunur biçimde sunuyor. Esasen sunduğu veriler içinde makul olanlar da var.

Ancak mesele şu ki bu tatsız vakanın gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin zımni kanaat ima ederken, yani intihalin olmadığını söylerken öne sürdüğü gerekçe aslında şu; “bir eserin inihal olması için katip olarak basılmış olması gerekir, burada teksir edilmiş bir metin var”. Daha basitçesi evde oturup, bir kağıda bir başka yazarın kitabından bölüm yazarsanız bu intihal olmaz.

Doğru. Asılnda bu eylemden hiçbirşey olmaz. Fakat Hürriyet’in bir başka yazarı Ahmet Hakan için durum o kadar berrak değil. Hakan bu konuda o kadar iddialı ki, aleni biçimde ve ispatlanamazsa kesin biçimde davalık olacak şu başlığı atabiliyor; “Necla Arat yalan söylüyor!”

1981 yılında oluşurulan bir profesörler kurulunun Arat’ın profesörlük takdim tezine ilişkin ve elbette ağır intihal suçlamaları yapan raporunu gösteriyor. Mesele böyle kalsa yine iyi. Çünkü Hakan, “Prof’luk meselesi bitsin, doçentlik ve doktorluk ‘aşırmalarına’da değineceği” cümlesiyle sonlandırıyor köşesini. 

Mesele bu mu?

Bu dosyalar ve Arat üzerindeki çekişmenin daha süreceği anlaşılıyor. Elbette intihal onaylanacak bir şey olmadığı gibi son derece ciddi bir iddia. Muhakkak sonuca vardırılmalı.

Ancak bu konuyu gündeme getiren süreç ıskalanmadan. Seri halde yapılan mitinglerin amacı, söymeli, ve katılmcı kitlenin hassasiyetleri çok önemli. Yani halk kendi üzerine düşeni, üstelik gayet medeni ve hukuka da uygun biçimde yerine getirdi.

Peki ama bu mitinglerin lider kadrosu doğru seçildi mi? Asıl soru(n) bu. Arat’a olduğu kadar Nur Serter’e ilişkin de yine herkese tatsız gelen iddialar gündeme geldi. Keza bizzat mitinge katılan “mütedeyyin” ulusalcı ve laik halk kesiminin, örneğin Tuncay Özkan’ın sert ve kavgacı üslubundan memnun kalmadıkları biliniyor.
 
O halde şunu söylemek gerekiyor. Halk doğruydu ama liderleri şüpheli. Belki de son İzmir mitinginde bu liderlerden bazılarının konuşmalarının engellenmesinin nedeni de bu.

Bu haber 250 defa okundu.