En Sıcak Konular

Suriye hakkında sorular ve cevaplar

9 Haziran 2011 15:50 tsi
Son günlerde bazı dini gruplar tarafından Suriye'deki direniş karalamaya çalışılıyor. Özellikle bazı İran sempatizanlarının bunda rol alması Moritanya'dan Endonezya'ya ümmeti yaralamaya devam ediyor...

Son günlerde Arap devrimleri kirletmeye yöneli ciddi çabalar yürütülüyor. Eski diktatörlerinin halklar karşısında duramadığını gören emperyalistler, muhalifleri tarafına çekmek için bazı bölgelerde el altından diktatörlere halkı katletmelerine bir müddet göz yumuyor. Bununla halkları diktatörlerden kurtarmak isteyen bir kurtarıcı gibi gözükmek isteyen Batı, muhaliflere büyük tavizler vererek safına çekmeyi hedefliyor.
 
Bu arada, bazı dini gruplar "benim diktatörüm iyidir" savıyla zalim ve katiamcı yönetimleri savunması ise İslam dünyasında büyük bir şok meydana getirdi. Sünni ve Şii dünyanın tümü diktatörlerin hepsinin gitmesinden yanayken bazı Şii grupların diktatör Esad rejiminin İran ile olan çıkarları çerçevesinde "Direniş Ekseni" gibi gösterip sahiplenmesi ümmeti yaralamaya devam ediyor. Hama katliamında Suriye'ye karşı İran'ın sessizliği geçmişte ümmeti yaralarken şimdi yaşanan bunca katliama rağmen İran'daki bazı siyasi yetkililerin Suriye'ye sahip çıkması İran İslam Cumhuriyeti'ni ümmetin çıkarlarından çok kendi mezhebi çıkarlarının bir göstergesi olarak gösteriliyor.
 
Timeturk'ün tüm Arap devrimlerine sahip çıkan yayınları ve bunun oluşturduğu etki gözönünde bulundurulduğu son günlerde bazı aydınlar tarafından bize samimi bir duygu ile gönderilen sorulara biz de samimi bir şekilde cevap veriyoruz.

İşte, Suriye konusunda kafaları karıştıran sorular ve onlara cevaplar;
 
Domino taşı gibi gelişen olayları (Mısır-Libya vs. olaylarını) istediği yöne sevk etmeye çalışarak "İran-Suriye-Lübnan-Hamas" direniş eksenini kırmaya ve küresel yeni bir düzen kurmaya dönük planlara neden vurgu yapmıyorsunuz...

Bu soru ile çıkarların daha önemli olduğunu ve siyaseti bu eksende okumamız gerektiğini vurguluyorsunuz. İnsani, dini ve vicdani tüm duygulardan arınıp bir devlet refleksi göstermemizi istiyorsunuz. Osmanlı sonrası bölgede Sykes-Picot anlaşması çerçevesinde çizilen Ortadoğu ve yeni dünya düzeninin sınırlarına sahip çıkmamızı istiyorsunuz. Fransızların ve İngilizlerin azınlık eksenli ve çoğunluğu berhava eden politikalarını kutsamamızı mı istiyorsunuz?

Öte yandan, 1963’ten 2011 yılına kadar devam eden BAAS yönetiminin yaptığı katliamlar, sendikaların kontrol altına alınması, 1970 ila 1980 yılları arasında Lübnan’daki Filistin direnişinin İsrail lehine nasıl bastırıldığını, Tel Zaatar başta olmak üzere Filistin mülteci kamplarında işlenen soykırımı, Hama katliamını, Tadmur askeri hapishanesinde işlenen vahşeti, bugüne değin gözaltına alınıp bir daha haber alınamayan onbinlerce insanı, Henry Kissenger’in sadık kulu olan Hafız Esad’ın iktidara geldiği günden beri Golan’dan İsrail’e bir mermi atılmasına izin vermemesi gibi daha birçok olayı görmezlikten gelmemiz isteniyor.

Kaddafi, Mübarek, bin Ali ve Abdullah Salih gibi diktatörler arasından Esad’ı 3 aydır yaptığı katliamlara rağmen iyi görmemiz talep ediliyor.

Peki, niçin?

İran İslam Cumhuriyeti’nin Suriye ile olan çıkar ilişkilerinden dolayı. Hamas ve Hizbullah ise bu işin iyi gösterilmesi için sadece birer sos. Bunlar zorunlu soslar, Hamas’ın çıkar için ümmeti satacağını düşünmüyorum. Bu konuda tüm Hamas liderleri ile yaptığımızı görüşmelerin sizi üzmemesi için buraya almıyorum.

Şimdi…

Bütün olanlar karşısında bir jeo-politik veya jeo-stratejik hedef için ümmetin evlatlarının katledilmesi karşısında üç maymunu oynamamızı istiyorsunuz. İnsani, dini ve vicdani duygulardan arınmamız gerektiğini dile getiriyorsunuz.

Şunu bilin ne insanlığımız ne dinimiz ne de vicdanımız eksenlere kurban edilemez. Biz insanlar ölmesin diye devletleri bile kurban ederiz. Yezidler ancak devlet ve eksen için insanları kurban eder ancak Hüseyinler çocuklar ve kadınlar ölmesin diye sözde devletleri kurban eder… Çünkü onların asıl hedefi Allah’tır… Allah….

Bunların yanı sıra bir insan ve Müslüman olarak evvela ‘Suriye’de bir zulüm var mıdır?’, ‘Halk isyanın da haklı mıdır?’ diye sormamız gerekir. Eğer bu suallerin cevabı müsbetse o takdirde rejimin dönüşüp dönüşemeyeceğine bakmak gerekir. Eğer ortada dönüştürülemez bir rejim varsa yapılması gereken şey halkın yanında durmaktır. Ayrıca unutmamak gerekir bu ülkede üç aydır direniş ekseni adına katliam yapılıyor. Diğer taraftan Tunus, Mısır ve Libya’da başlayan devrimlerin bölgenin kimyasını bozduğu ve ortadoğu’daki mevcut düzeni sarstığı kesin. Büyük güçlerin bu gelişmeleri kendi lehlerine yönlendirmeye ve bölgeyi düzenlemeye çalışacaklarını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.

Lakin bu güçlerin şu ana kadar Suriye’deki rejimin yıkılmasından ziyade devamından yana olduklarının da artık görülmesi lazım. Zira Beşşar Esad’a Zeynel Abidin Bin Ali, Hüsni Mübarek ve Muammer Kaddafi’ye gösterilmeyen bir müsamaha gösteriliyor. Diğer ülkelerde ölü sayısı 150-200’e ulaştığında harekete geçen Batı, Suriye’de ölü sayısı 1500’ü geçtiği halde hala harekete geçmiş değiller. Beşşar Esad’a gösterilen bu müsamahanın sırrı nedir? Önce bu sualin sorulması lazım…

Suriye muhalifleri denen adamların dün Hama katliamlarını yapan ekipte olduğunu neden vurgulamıyorsunuz?

Bu sualinizle Abdulhalim Haddam’ı kastediyorsunuz. Yani bu onbinlerin öldüğü Hama katliamının baş mimarları olan Esad ailesinin katliamda rolü dikkatinizi çekmiyor ama kuklası Haddam sizi epey üzmüş olmalı. Şunu bilin Hama katliamın öncesi ve sonrası yaşanan tüm soykırımların hesabını Esad ailesi başta olmak üzere Haddam da, Rıfat Esad da verecek. Allah’ın izniyle bunların yargılanacakları günler çok yakındır. O halde, Suriye halkının devrim sonrası bu zata pek yüz vereceğini hatta Suriye’dönmesine müsaade edeceğini zannetmiyorum…

Suriye muhalifleri denen adamların ilk iş olarak İran büyükelçiliğini kapatacağız, İhvan'ı Mısır’a göndereceğiz söylemlerinin hangi amaca hizmet ettiğini görmüyor musunuz?

Bu soru koca bir yalan… Bunlar sadece facebook’ta yer alan münferid iddialar. Bir kez Suriye muhalefeti için İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ciddi rol alıyor. Bunu neden gizleme gereği duyup işi saptırmaya vardırıyorsunuz. İhvan devrimin yanındadır. Yıllardır, Esad rejiminin en mağduru onlar olmuştur. Görüştüğümüz tüm liderleri diktatör Esad’ın gideceği günü iple çekiyorlar. Öte yandan, şunu bilin ümmet İran İslam Cumhuriyetini çok sever. Onsan asla vazgeçmez ancak İran’ın mezhebi bakış açısından sıyrılıp ümmetçi bakmasını, Hama’da olduğu gibi bu kez katliamlara göz yummamasını, Müslüman çoğunluk karşısında bir azınlığa sahip çıkmamasını ve Hüseyinleri öldüren Yezidlere arka çıkmamasını istiyor. Bakın İran Devrim muhafızlarının Suriye’deki katliamlarda bizzat yer aldığına dair iddialar son zamanlarda çok sıklaştı. Bu iddiaların gerçek çıkması halinde İran’ın durumunun hayli sarsılacağını görmüyor musunuz…

Suriye muhaliflerinin laik bir iktidar kuracağız söylemlerini niye eleştirmiyorsunuz?

Bu soruya cevap vermek bile abes. Diktatör, Baasçı, faşist, laik ve İslami muhalefeti yok etmekle görevli Esad rejimini yine kutsamak için sorulmuş bir soru bu. Bu ülkede neticede laik bir rejimden yana olanlar da var. Neyin ne olacağına halk karar verecektir. Ama şunu söylemek gerekir ki demokratik laik bir rejim bugünkü Baasçı laisist rejimden daha hayırlı olacaktır.

Suriye muhaliflerinin Antalya toplantısının ardından Madrid’de İhvanı atlayarak gizli toplantılar yaptığını görmüyor musunuz?

Muhaliflerin Brüksel’de bir kongre tertib ettiklerini biliyorum ama Madrid toplantısından haberim yok. Oraya da İslamcı gruplardan bazı insanlar katıldı. Nevval Sıbai orada bir konuşma yaptı. Hadi katılmamış olsalar bile. İhvancılar olaylar başladığı günden beri birçok İslam ülkesinde toplantı düzenliyor. 42 yıllık zalim, baskıcı ve soykırımcı Esad rejiminin gitmesi en çok onları mutlu edecektir. Çünkü Esad’ın 49 sayılı yasası Müslüman Kardeşler Teşkilatına üye olmayı ve onunla işbirliğini idamlık bir suç olarak ilan etmiştir. Sürgündeki onbinlerce Suriyeli’nin yüzde 80’nin de İhvan üyeleri oluşturuyor. Bunun için en çok Esad rejiminin değişmesini onlar istemektedir. Yıllardır ailesini görmeyenler var. İştiyakla beklediklerini biliyoruz.

HENRY KİSSİNGER'İN SADIK ADAMI: HAFIZ ESAD

Suriye muhaliflerinin İngiliz görüşmelerini ve İngilizler tarafından yönlendirilmelerini görmüyor musunuz?

Bu suali soran kişinin evvela Beşar Esad’ın niye İngiliz vatandaşı olduğunu ve büyük kardeşi Basil Esad trafik kazasında öldükten sonra 1994 yılında İngiliz Times dergisi tarafından niye geleceğin en büyük liderlerinden biri olarak takdim edildiğini sorması lazım. Ayrıca unutmamak lazım ki Fransızlar Nusayri Otonom Bölgesi’nin doğrudan idaresini bırakmak istediklerinde Beşşar Esad’ın dedesi bir mektub yazarak Fransızlardan kendilerini müslümanların insafına terk etmemesini rica etmişti.

63’te Suriye’de Baas’ın iktidara gelmesini ABD ve Rusya beraber destekledi. Yine 1970’de Hafız Esad’ın direkt tüm yetkileri ele almasına en büyük desteği CIA verdi. Rusya’da ABD’de de İsrail’e vurulacak en büyük darbenin Suriye’den geleceğini biliyorlardı. Soğuk Savaşın iki süper gücü İsrail’i güvenceye almak için Suriye’de ortak hareket ediyorlardı. ABD’nin kurt ve siyonizmin büyük destekçilerinden eski Dışişileri Bakanı Henry Kissinger, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat bizim için ne kadar önemli ise Hafız Esad onun daha ötesinde bir önem taşıyor diyordu. Hatta yine bir sözünde Esad’ın önünde saygı eğiliyor diyordu. Kissinger’in 70’lı yıllarda en çok danıştığı kişi Esad idi. Esad hem ABD’nin hem de İsrail’in politikalarını Suriye ve Lübnan’da birebir uyguluyordu. Filistinli grupların güçlenmesini engelliyor. İsrail’e kurşun atılmasına karşı çıkıyordu. Esad 70 darbesinde hem Rusya’ya hem de ABD’ye şu sözü vermişti: “İsrail karşıtı gözükeceğim ancak size güvence veriyorum topraklarımdan bir kurşun bile atılmayacaktır İsrail’e”.

Esad bu vaadi 42 yıldır yerine getirdi. Şimdi buna rağmen böyle bir ailenin İslami direnişin hamisi olarak görülmesi sadece komik. Hamas ve İslam’a Cihad’a sahip çıkması ise başka bir hikâye. Her iki grubun da yetkilileri ile Filistin’de onlarca kez görüştük. Onlar da bilesiniz Esad rejiminin tıpkı Tunus ve Mısır gibi bir akıbete uğramasına yeryüzünde en çok isteyenlerdir….

Suriye muhaliflerinin tek bir vücut olmadığını ve sanki hepsi birmiş gibi gösterilerek oradaki daha duyarlı cemaat ve anlayışların dışlandığını görmüyor musunuz?

Suriye’deki etnik ve dini cemaatler ve grublar nazarı dikkatte alındığında yekpare bir muhalefet beklemek zaten abes. Burada desteklenen muhalif hareketler değil özgürlük mücadelesi veren halkın kendisidir. Duyarlı cemaatler dışlanmıyorlar. Onlar zaten kendi aralarında özel toplantılar düzenliyorlar. Sonucu ne olursa olsun. Arap dünyasında Kaddafi, Mübarek, bin Ali, Salih ve Esad gibi diktatör ve halkına değer vermeyen yöneticilerden daha iyileri vardır. Yeni gelen kim olursa olsun onlardan daha iyi olacağı kesin…

Esad’ın yaptığı genel affın ne kadar büyük ve önemli olduğunu, süreç içinde birçok olumlu adım attığını neden vurgulamıyorsunuz?

Bu af sadece uluslararası kamuoyunun gözünü boyamak ve direnişi kırmak için çıkarılmıştır. Af çıkarıldıktan bir gün sonra yani 3 Haziran’da en büyük katliam yaşandı ve 140 insan katledildi. 11 Marttan olağanüstü halin kaldırıldığı 22 Nisan’a kadar 215 kişi öldürüldü.

22 Nisan’dan 22 Mayıs’a kadar öldürülenlerin sayısı ise 815. Yine aynı gün Toplu gösteri özgürlüğü getirildi ama gösteri izni için başvuranların hepsi tutuklandı. Onbinlerce insan şimdi gözaltında. Ayrıca Esad rejiminin siyasi konularda 42 yıldır verdiği sözü tutmamam gibi vasfı var. Onun için halkların hükümete güveni sıfır. Hatta altında. Beşşar gösterilerin ilk başladığı günde konuşma yapacağını ilan etmişti.

Tüm yurt dışındaki muhalifler televizyonlara kilitlenmiş Esad’ın konuşmasını beklemeye başladı. Bizim bizzat tanık olduğumuz İhvan mensuplarının Esad’ın halkını aşağılarcasına güler yaptığı konuşmada hiçbir şey vaad etmemesi onların göz yaşlarına boğmuştu. Esad o gün bir adım atsaydı. Belki çok farklı olacaktı. Ama demek ki Yüce Allah bu rejimin sonunun geldiğini takdir etti. Ölen masum çocuklar adına Rabbim onların azgınlıklarını artıracak sonra da canlarını alacaktır. Bekleyin görün…

Ayrıca Suriye içinde askeriyede, bürokraside, polisin içinde vs. eski Baasçı, Hafız Esad’çı yapıların Beşar Esad’ı zor duruma düşürmek için bu süreçte aktif rol aldığını özellikle zulüm yaptığını niye vurgulamıyorsunuz?

Bu tamamen mesnetsiz bir iddia. Suriye’deki rejimin yapısına vakıf olanlar Esad’a reğmen bir şeyin yapılamayacağını, yapılan her şeyin de onun emri ve bilgisi dâhilinde yapıldığını bilirler. Bu iddia ancak çocukları ikna eder. Beşşar’ın siyasetten anlamadığını ancak zalim kardeşi Mahir Esad ve eniştesi Asıf Eşref tarafından yönetildiğini çok iyi biliyoruz. Çünkü o da onların bir parçası. Bu kadar kan akıyor. Bunda Beşşar Esad’ın rolünün olmadığını söylemek safdillik olmaz mı?

Suriye muhalifleri denen adamların içinde Amerikan İsrail ajanları olduğunu, içlerinde tabii ki iyi niyetli adamlar olmasına karşın, kullanılmaya müsait zihinler olduğunu, ayrıca sivil değil de silahlı olduklarını, en son 120 güvenlik gücünü ve daha birçok kişiyi öldürdüklerini, uzlaşma çağrılarına ateşle cevap verdiklerini niye gör(e)miyorsunuz?

Bu arkadaşımız maalesef Suriye’deki olaylara tam olarak vakıf değil. Eğer olayları baştan itibaren dikkatle takip etseydi rejimin üç aydır ülkede silahlı gurubların varlığına dair tek bir ciddi delil dahi gösteremediğini, ama halk silah sarılsın diye var gücüyle çalıştığını, insanları provoke ettiğini bu yüzden işkence altında öldürdüğü çocukların cesetlerini ailelerine teslim ettiğini, halkı yerlere yatırıp hakaret ettikten sonra görüntülediğini ve bu görüntüleri sızdırdığını bilmesi gerekirdi.

Cisri Şuğur’da öldürülen 120 kişi Ordu içinde halka ateş açmayı rededen askerlerle rejim yanlıları arasındaki çatışmanın eseridir. Ama aynı gün halktan ayrıca 140 kişi öldürülmüştür. Bu hiç dile getirilmemektedir. Tunus’ta Bin Ali ve Mısır’da Mübarek’te rejimi çöküşe doğru giderken halkına aynı iftirayı atmıştı. Ancak bugüne kadar İsrail’e, ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya ve Rusya’ya yaptıkları uşaklıkları ise her nedense dile getirmiyorlar. İsrail bilakis Suriye’de Esad rejiminin ve Libya’da Kaddafi rejiminin düşmemesi için hem paralı asker hem de silah desteği sağlamamaktadır. Orada olası bir kaos İsrail’in asla hoşuna gitmeyecektir. Esad rejimi sonrası oralarda en çok yine söz sahibi olacaklar Filistinliler olacaktır.

Direniş ekseninin insanlık ve İslam için ayrıca ülkemiz için de hayırlar getireceğini ve getirdiğini, Filistin davasına ve mazlum halklar adına olan katkısını, neden unutuyorsunuz. Direniş ekseni karıldığında ülkemizi ve İslam dünyasını nasıl bir felaketin beklediğini görmüyor musunuz? Maslahatçı ve işbirlikçi yönetimler direniş olmasa İslam’ı ve Müslümanları ne hale getirirler bilmiyor musunuz?

Filistin halkının istiklal azmi ve mücadelesini bir yana koyarak söyleyelim ki bu bölgede direniş ekseninden bahsetmek bir illüzyondan başka bir şey değil. Suriye devrimi aslında bu illizyonu ortaya çıkarmak bakımdan fevkalede önemli bir devrim. Burada bir direniş ekseni yok. Rusya’nın nasıl Suriye üzerinde çıkar anlaşması var ise İran’ın da Suriye üzerindeki çıkarını direniş ekseni adlandırmanızı esefle karşılıyoruz.

Filistin davası ve içi boş bir antiemperyalist söylemle Filistin halkının azmini ve mücadelesini istismar eden bu dava üzerinden sadece kendi emellerini gerçekleştirmeye ve kendi düzenlerini korumaya çalışan rejimler var. Senelerdir Filistin Örgütlerini zapt-u rapt altında tutan ve eyleme geçmelerine müsaade etmeyen Suriye rejiminin kendini kurtarmak için Filistinlileri Nekbe ve Nekse günlerinde nasıl ateşe attığını görmüyor muyuz? Mısır, Ürdün ve Suriye’deki rejimlerini değişmesin en çok Filistinliler istemektedir. Bunun neden gizliyorsunuz. Filistin davasına en büyük ihaneti bu ülkenin yaptığını neden saklama gereği duyuyorsunuz. 67 ve 73 savaşlarında bu ülkelerin İsrail’e bilerek nasıl yenildiği ve toprak verdiğini bilmiyor musunuz? İran da artık kendi çıkarını değil ümmetin çıkarını gözetmeli. Yıllardır Suriye rejiminin tüm muhalifleri ezip geçtiği gibi en çok katlettiği insanlar İhvan üyeleri ve Filistinlilerdi. Tel Zaatar katliamı ve Hama katliamı bunun sadece bilinenleri…

Suriye olaylarının diğer halk ayaklanmalarından farkını görmüyor musunuz? Suriye yönetiminin hatalarını bahane eden bilinçli bir İsrail-ABD- İngiliz provokasyonu olduğunu görmüyor musunuz?

Bu sualin cevabını ilk sualde verildi. Ancak Kaddafi de, Mübarek de, Bin Ali de ve Ali Abdullah Salih de bu olayların arkasında İsrail, ABD ve İngilizlerin olduğunu söylemişti. Fakat bu iktidarların açıktan bunu söyleyip el altından İsrail ile yaptıkları anlaşmalar ortada. Suriye’de bundan mustağni değil... Bir kere şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor çocuklar, kadınlar ve yaşlılar bir toplumda toplu ayaklanıyorsa orada sorun var demektir. Hâlâ bunu görmüyor musunuz?

Bu muhalifler İslam’ın adaletinden, özgürlük çağrısından neredeyse hiç bahsetmiyor. İsrail ve ABD emperyalizmine karşı neredeyse hiç sloganları yok.  Bu durumu görebiliyor muyuz? Adamlar açıkça laik bir yönetim istiyoruz diye batıya göz kırpıyorlar. Suriye muhalifleri denen kişilerin birçoğu (Barada TV gibi) ABD destekli basın kuruluşlarının yöneticileri...

Bu sualde itham edilen halk mı yoksa dışarıdaki muhalif şahsiyetler mi? Eğer halk kastediliyorsa o zaman halkın işgal altındaki şehirlerde, sokağa çıkamadığında geceleri balkonlarda ve damlarda nasıl tekbir getirdiğinin bilinmesi gerekir. Öte yandan, şunu çok iyi bilin Suriye halkı hakikatte İsrail’e karşıdır. İktidardaki yarı Nusayri Esad ailesi uyguladığı politikalarla gerçekte İsrail ve ABD emperyalizmine yaptığı katkı uluslararası ilişkiler uzmanlarınca çok iyi bilinmektedir. 63 yılından beri iktidarda bulunan Baas rejiminin asıl hedefinin genelde tüm muhalefeti ve özel de ise İslami muhalefeti bitirmek olduğunu bilerek mi görmezden geliyorsunuz. Bu arada, muhalifler arasında İslamcılar çoğunluğu oluşturmalarına rağmen demokrat, liberal ve solcuların da olduğunu unutmayın. Birileri yardım alıyor diye katliamları meşrulaştırmaya mı çalışıyorsunuz.

Suriye yönetiminin antiemperyalist duruşunun bölge ve ülkemiz açısından hiç mi önemi yok? Lübnan İslami direnişine ve Filistin direnişine verdiği desteğin hiç mi önemi yok? İnsaf sahibi olmak gerekmiyor mu?

Suriye rejiminin antiemperyalist duruşu da aynı şekilde bir illüzyon. Bir ülkenin antiemperyalist olup olmadığını söyleyebilmek için önce bu bölgedeki emperyalist projeyi ve asırlık ‘Ortadoğu rejimini’ bilmek gerekir. Kanaatimce bu bölgedeki asıl oyun İslam aleminin ana gövdesini teşkil eden beş merkezin yani Anadolu, Hicaz, Şam, Bağdat ve Kahire’nin birbirinden koparılması ve kopuk tutulmasıdır. Bölgedeki sınırlar bu oyun çerçevesinde çizilmiş, bu sınırları koruyacak rejimler de yine bu oyuna uygun olarak seçilmiştir. Suriye rejimi bu sebeple emperyalizm karşıtı değil bilakis emperyalizmin en büyük hadimlerinden biridir. Emperyalistler tarafından Nusayri azınlığın iktidarda tutulması ve İsrail’e pratikte hiç tepkinin olmaması bunun asıl göstergesidir.

Ayrıca bunun başka bir görevi de müslümanları 48 yıldır yapmakta olduğu gibi zaptu rapt altında tutmak, zayıf ve güçsüz bırakmaktır. Amerikan-Siyonist karşıtlığı veya direniş ekseni, ülke nüfusun ancak %5’ini teşkil eden bir azınlığın halk nezdinde meşruiyet kazanabilmek için seçtiği göstermelik bir tutumdan ibarettir. Suriye rejiminin stratejisi antiemperyalizm değil antiemperyalist görünmektir. Bölgedeki emperyalizmin işine gelen danışıklı bir döğüştür bu...

Özetle, Saddam ve Kaddafi’nin anti emperyalistliği ne idi ise Esad rejimin de odur. Sözde sünni Saddam’ın uşaklığını eleştirenlerin sözde Şii görünümlü Esad rejimini uşaklığını bir çıkar uğruna müdafaa etmeleri ne utanç vereci!.. Yezidleri direniş ekseninde gösterenlere yazıklar olsun!..

Suriye muhalefetini yürütenler Suriye halkının haklı davasının destekçileri mi, yoksa bu davayı ranta dönüştürmek isteyen insanlar mı bunu ayırmak ve anlamak gerekiyor.

63’ten bugüne 100 bine yakın insan öldürüldü. Birçok katliam yapıldı. Birçok Müslüman alim Baasçılar tarafından suikastle öldürüldü. Onbinlerce insan halen kayıp. Kara zindanlarda binlerce siyasi tutuklu bulunuyor. Yüzbinlerce insan sürgünde... Bunu görmezlikten gelip sadece bir grup çıkarcının bu işe müdahale olması mı dikkatinizi çekiyor. Neden Esed ailesinin yıllardır çarçur ettikleri ümmetin malı hakkında bir kelam etmiyorsunuz...
 


Bu haber 961 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,435 µs