Peki nereye yaklaşıyor?

Başbakan Erdoğan bir televizyon canlı yayınında kendisine yöneltilen, “27 Nisan bir muhtıraydı? O konuda yargı süreci işler mi” sorusuna, “Muhtıra olarak kabul etmiyorum, o zamanki Genelkurmay’ın bir yaklaşımı olarak değerlendiriyorum” dedi.

Ve böylece nurtopu gibi yeni bir tartışmamız oldu. Genelkurmay Başkanlığı 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir bildiri yayınlamış, ortalık hayli karışmış, hükümet de-Cemil Çiçek’in ağzından-yanıt vermişti.

Bugüne kadar da hemen herkes bunun bir muhtıra olduğu konusunda mutabık kaldı. Zaten öyle fazla bir tartışma da olmadı tanım üzerinde. Keza, çok sayıda Ak Partili bakan ve milletvekili de ‘muhtıra’ dedi buna.

Erdoğan’ın sözlerinin üzerinden geçelim: “O konuyu bir muhtıra olarak kabul etmiyorum. O zamanki Genelkurmay’ın bir yaklaşımı olarak değerlendiriyorum. Muhtıralar karşısında siyasi iktidarların ne yaptığı bellidir. Eğer muhtıra kabul ediyorsanız varın öyle kabul edin. Hemen ardından ertesi gün iktidar olarak gerekli cevabı gerekli şekilde verdik ve bitirdik”.

Bu açıklamaya benzer ifadeler, metni bizzat kaleme aldığını söyleyen zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın sözleriyle de örtüşüyor; “Şimdi 27 Nisan'a muhtıra dediler, demeye devam ediyorlar. Muhtıra böyle olmaz. Muhtıranın tarihimizde örnekleri vardır. 27 Nisan'a muhtıra diyenler ya muhtıranın anlamını bilmiyorlar veya 27 Nisan bildirisini okumamışlar. 27 Nisan bir muhtıra değildir. 27 Nisan TSK'nın laiklik konusundaki duyarlılığının dile getirilmesidir. Başka bir şey değildir.”

Herşeye yeniden başlayıp (!), “muhtarı”nın ne olup olmadığı tartışmasına girmeyelim. Fakat bir tanım gerekiyor, Türk Dil Kurumu’na göre muhtıra; “1. Herhangi bir şeyi hatırlatmak, uyarmak amacıyla yazılan yazı, 2 . Bir devletin başka bir devlete politik sorunlarla ilgili olarak yolladığı uyarı yazısı, memorandum, nota.”

Tabii siyasi tarihteki örnekleriyle ne kadar uyuşur/uyuşmaz ayrı konu ama 27 Nisan konjonktürü anımsandığında açıklamanın muhtıra havası taşıdığı konusunda nasıl bir şüphe bulunabilir?

Cemil Çiçek’in hükümet adına verdiği yanıt da, “… hükümete karşı yapılmıştır” denmiyor mu? Siyasete etkisi olmadı mı? veya hepsini bir tarafa bırakalım, şu sorunun yanıtı nasıl olabilir ki: “Demokrasilerde bu bildiriler normal mi?”

“Evet, demokrasilerde bu bildiler normaldir, olur” diyorsanız, yayınlanan “şeye” ne derseniz olur: bildiri, uyarı, açıklama ve hatta yaklaşım!

Ama “hayır canım ne münasebet” diyorsanız, o metne bir isim bulmanız gerekiyor!

Yeni model Baş(ba)kanlık'ın neresine düşüyor?

www.iyibilgi.com