'Artık Avrupa'yı yeniden düşünmenin vakti geldi' dese...Ne olur ki?

8 Haziran 2011 11:15 tsi
Size bir sır verelim mi: Dedi zaten...iyibilgi Ankara

iyibilgi Ankara

Hatta daha fazlasını da söyledi; "Avrupa'nın, bundan böyle Asya'nın kenarda kalmış yarımadası olma riski var" dahi dedi.

Türkiye ile AB ilişkilerinin haylidir yolunda olduğunu söylemek iddialı bir söylem olur. Görünen tam üyelik müzakerelerinin neredeyse tıkandığı, durma noktasına geldiği yönünde.

Hükümet ve Cumhurbaşkanı Gül'ün AB söylemlerine bakıldığında ise, "şimdiye kadar" şöyle bir fark vardı. Daha çok hükümet adına Baş müzakereci Egemen Bağış konuşuyor, o da bir tür "yaşam makinasına bağlı" kalan ilişkilerin yaşadığını anımsatmaya çalışıyor.

Hükümetin geri kalanı ise-ki buna bizzat Başbakan ve Dışişleri Bakanı da dahil-ancak sorulduğunda bu konu hakkında yorum yapıyor.

Gül'ün durumu ise daha farklı; Cumhurbaşkanı AB süreci hakkında hep olumlu ve teşvik eden, AB ile ilişkileri destekleyen, her yeni yıla girildiğinde, "AB yılı" olacağını söyleyen, kısaca AB-Türkiye ilişkilerini savunan bir pozisyonda bulundu.

Fakat AB Dönem Başkanlığı'nı üstlenecek olan Polonya'da "Güç dengesi artık değişti" dedi Gül ve Türkiye'nin değişen tavrını ilk olarak açıkladı. "Artık Avrupa'yı yeniden düşünmenin vakti geldi" dedi.

Kabul etmek gerekiyor ki, AB konusundaki genel tutumu noktasında bu denli sert bir cümle ilk duyuluyor gerçekten de Abdullah Gül'ün ağzından.

Ancak bunun tam ne anlama geldiği tartışılmalı. Abdullah Gül bu söylemi ile Avrupa'nın stratejik bir hata yaparak içine kapandığını ve böylece Türkiye'yi dışarıda tutarak Asya'ya kayan güç dengesini ıskalayacağını, ama bunun yerine yüzünü Avrupa'nın komşularına dönerek, Türkiye'yi kapsayarak doğrusunu yapacağını mı söylüyor?

Yoksa, artık Türkiye'nin AB'nin peşinde koşmayı bırakacağını ve bu kadar uzun zaman ve eziyetten sonra kendi yolunu çizeceğini mi?

Mesela Polonya'da söylediği bazı cümleler şöyle; "Avrupa projesi komşulara ve diğerlerine ilgisiz kalarak varlığını sürdüremez. Avrupa, yalnız kalmaktan kaçınmalı. İçine kapalı bir Avrupa yumuşak gücünü kaybeder ve etkisini verimli kullanamaz. Küresel kriz AB'nin fazlasıyla iç meselelere odaklanmasına ve göreceli olarak kendine güvenini kaybetmesine neden oldu."

Veya, "AB'nin dünya ticaretindeki payı 2030'da yüzde 10'un da altına düşecek. Buna karşın Asya ülkelerinin üretimi son 40 yılda ikiye katlandı ve yüzde 30'un üstüne çıktı. AB Yansıma Grubu, alarm vererek , 'Avrupa'nın, Asya'nın kenarda kalmış yarımadası olma riskine sahip' olduğuna işaret etti. Avrupa, eğer belirleyici bir oyuncu olarak kalmak istiyorsa artık bu küresel dengenin kaymasından gerekli dersleri çıkartmalı, yeni bir jeostrateji belirlemeli."

Ve nihayet: "Avrupa'nın iki ihtimali var, ya stratejik vizyon, rekabetçi ekonomi ve kültürel kapsayıcılıkla küresel bir güç olur veya kıtasal bir güç olarak kalır".

Hülasası şu: Bu söylenenlerden AB'ye mesaj, "bizi almazsanız, AB'nin küresel gücü zarar görür" ise Cumhurbaşkanı Gül'ün AB'ye yönelik bakışının çok değişmediği söylenebilir.

www.iyibilgi.com

Bu haber 2,458 defa okundu.