En Sıcak Konular

"Badire Kuzey Irak ile atlatılacak!"

0 0 0000 00:00 tsi
Engin Ardıç'tan ilginç iddia: "Pat diye Kuzey Irak’a dalarız, hiçbir vatandaş ağzını açamayacağı gibi herkes de alkışlar, fakat durum 'nazik' olacağı için olağanüstü hal ilan edilir, eh bu ortamda sağlıklı seçim yapılamayacağı için de seçimler e

Engin Ardıç'ın köşe yazısı:

Uydur kaydır 

Ankara sinemalarında şimdi yeni bir komedi filmi oynuyor...

Bilindiği gibi, Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapmamak için, muhtıraya benzememesine özen gösterilmiş bir muhtıra verildi (“muğlak” sözler edersin, ayrıca lafı somut bir merciye değil “ortaya” atarsın, anlayan anlar)... Diğer kanattan da, “ulema arasında ihtilaf mevzuu” olacağına hiç aldırmadan durduk yerde bir “367” icat edildi ve Anayasa Mahkemesi’ne gidildi... Anayasa Mahkemesi “367’yi” kabul etti.

Hasan Cemal’in deyimiyle “hukuk eğildi büküldü, hatta siyasete alet edildi”... (Başıma dert almamak için Hasan Cemal’den alıntı yaptım, şimşekleri o çeksin.)

Bu kararı alan ve Gül’e Çankaya yolunu kapayan Anayasa Mahkemesi ve onun başkanı Sayın Tülay Tuğcu, bürokrasi ve “bürokrat kuyrukçusu basın” çevrelerinde bir anda kahraman oldu! Şeriatçılara iyi bir ders verilmişti doğrusu... Akan sular da durmuştu, bu kararı artık hiçkimse tartışamazdı.

Ancak, Tülay Tuğcu bu olayın hemen arkasından olmayacak bir iş yaptı! Hükümet bu 367 olayının intikamını almak amacıyla gündeme birdenbire “anayasa değişikliğini” getirince, pişmiş aşa soğuk su kattı. Daha ayrıntılı söylersek, veto edileceği çok belli olan yeni anayasa değişikliklerini cumhurbaşkanının “referanduma götürmemesi gerektiğini” belirtti. Yani, “benden buraya kadar” tavrı koydu. Hukuku bundan fazla eğip bükmek olmazdı.

Yani yani, hükümetin meclisten geçirdiği paket yasaldı, hukuka uygundu, eğer meclis cumhurbaşkanını halkın seçmesine karar vermişse bu uygulanmalıydı. Çünkü artık bu sefer üç yüz altmış yedisi beş yüz altmış yedisi, herşeyi bir tamamdı, buna bile göz göre göre karşı çıkmak gülünç olacaktı.

Sayın Tuğcu’ya hemen “sen ne yapıyorsun” denildi.

Ne yani, ilk raundu kazandıktan sonra ikinci raundda bürokrasi hükümete teslim mi olacaktı? Operasyonun ikinci ayağında pes etmek var mıydı? Ne yani, Tülay Tuğcu hükümete arka mı çıkıyordu, bürokrasiye ihanet mi ediyordu? Tam yüzüp yüzüp de kuyruğuna gelmişken oyunbozanlık edilir miydi?

Sayın Sezer yeni değişiklikleri ne güzel veto edecek (on beş günlük sürenin dolmasını bekliyor ki iş iyice sürüncemede kalsın), ikinci kez veto hakkı bulunmadığı için de halkoyuna sunacak ve böylece zaman geçecek, iş yatacaktı...

Top usturuplu bir şekilde taca atılmış olacaktı! Hiçbir sorun çözülmeyecek, yalnızca çözülmüş gibi görünecekti ama zarar yoktu. Önemli olan zaman kazanmaktı, sonrası Allah kerimdi.

Emre Aköz’ün belirttiği gibi, temmuza kadar bürokrasinin çekeceği daha ne numaralar vardı...

Fakat Sayın Tuğcu işi bozunca birileri devreye girdi... Basından itrazlar yükseldi.

Sayın Tuğcu da geri basmak zorunda kaldı!

Hemen bir açıklama yaptı ve “sözlerinin yanlış anlaşıldığını” belirtti. Cumhurbaşkanı referanduma gidemez dememişti, “zorunlu değildir” demişti. “Uygun görürse” gidebilirdi. “Takdirine kalmış” bir şeydi. (Bu takdirin hangi yönde tecelli edeceğini görmemek için de eşek olmak gerekirdi tabii.)

Eh, bu durumda elbette referanduma gidilecek ve Deniz Baykal’ın uygun gördüğü şekilde, cumhurbaşkanlarını halka seçtirmek şimdilik önlenecekti. (Şu Baykal bir de seçimi kazansa ne güzel olacaktı ama kazanamıyordu ki bir türlü...)

Bu seçimi halka yaptırmak çok sakıncalıydı, çünkü cahil halk maazallah gider halktan birini seçiverirdi ha! Bunu söyleyen adamın genel başkanlığını ettiği partinin adı da “halk partisiydi”.

Fakat referandumda halk evet derse, yani cumhurbaşkanını ille doğrudan kendi seçmek isterse bu kez ne halt edilecekti, orası belli değildi. En iyisi yeni bir halk bulmak, seçimi onunla yapmaktı ama halk dediğin de gökten zembille inmiyordu ki...

Şimdi bir film daha var vizyona girmek için sırada bekleyen... Gelecek program!

Pat diye Kuzey Irak’a dalarız, hiçbir vatandaş ağzını açamayacağı gibi herkes de alkışlar, fakat durum “nazik” olacağı için olağanüstü hal ilan edilir, eh bu ortamda sağlıklı seçim yapılamayacağı için de seçimler ertelenir, “22 Temmuz badiresi” hayırlısıyla atlatılmış olur, bikinili vatandaş da o sıcakta deniz keyfinden kalmaz!... “Poposunu kaldırıp da sandık başına gelmeme” tehlikesi ortadan kalkar. Sonbahara Allah kerim.

Vallahi merakla bekliyoruz ha, hadi bakalım. Bürokrasi de bu kıyağımı unutmasın. Şeriatla mücadelenin yolunu gösterdim, para istemem.

Akşam



Bu haber 302 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,250 µs