En Sıcak Konular

Ruhun kırmızı çizgisini ‘bilmek’ geçer!

0 0 0000 00:00 tsi
Ruhun kırmızı çizgisini ‘bilmek’ geçer! Görmek için bilmek gerekir. Bilmek için hayatınızı vermeniz! Hayatınız karşılığında bilirseniz, hayatın önemi azalır. Ruhunuzun ‘kırmızı çizgisini’ geçersiniz. O zaman ‘başka bir muhatabınız’ olur. O muhatap size ‘sırrı’

Başkent Ankara’nın Ulus Meydanı’nındaki ‘ata binmiş Atatürk heykeli’nde, atın hangi ayağı havadadır?

Belki Ankara’da yaşamamış insanlardan bu sorunun yanıtını beklmemek hata olur ama Ankara’da lise okuyanr öğrenciler, edebiyat öğretmenlerinden bu soruyu o kadar çok duydular ki!

Zira Ankaralıların bu heykeli görmemiş olmaları, İstanbulluların köprüleri görmemiş olmaları gibidir! Peki yanıt ne? Sağ mı sol mu?.. Hayır ikisi de yerdedir ve işte bakmakla görmek arasındaki fark da budur!

Aklın derisi!..

Salt “bakarlara” kötü bir haberimiz var. İyi akıl ürünlerinin birden çok katmanı vardır. Gazetelerin, kitapların ve elbette filmlerin. Eğer “bakarlardansanız”, gittiğiniz filmde zihninize biraz eğlence, anti-stress ve bedeninize de  tuzlu mısır patlağı katarak ayrılırsınız.

Yok “görürler”denseniz, “görme kalitenize” göre birden çok katmanı kaldıra kaldıra filmin “etine” ulaşabilirsiniz. Kötü ürünler hariç hepsinde bu kural işler. Neden mi? Çünkü filmleri, senaryoları, kitapları ve gazeteleri yapanlar insandır ve kendi gördüklerini paylaşmak isterler.

Ama apaçık olmaz! Çünkü her bilgi, aktarıcısının hayatının bir bölümüne mal olmuştur ve en azından o zaman dilimini değil ama bir emek sarf etmenizi, hadi biraz da kırıp dökerek söyleyelim; görmek için “saksıyı çalıştırmanızı” bekler!

Fakat bu da yeterli değil maalesef. Zira “görmek” için “bilmek” gerekir. Yoksa gördügünüzün ne olduğunu nereden bileceksiniz?

“Işık, biraz daha ışık!”

“Sunshine” budur! Güneş-ışığı yani. Vizyondaki yeni film Sunshine, “karanlıkta görmenin, aydınlıkta körleşmenin” hikayesini anlatıyor. Bu yüzden, sağda solda, gazete ve dergi köşelerindeki dandik film eleştirilerini bu seferlik “görmezden” gelin.

Muhtemelen hep tanıdık “dahilerin” savruk imajları bundandır. Yani çok bilmekten. Yani bilgiyle, tıpkı bazen kedilerin bir boşluğa takılıp kalmaları gibi, sizin ancak baktıklarınızı “görürler”. Bu yüzden kendi kılık-kıyafetleri ile dağınıklıkları bundandır. Karanlıkta gördükleri için üstlerine başlarına çok dikkat etmezler.

Dann Boyle’un ‘Gün Işığı’ filminin ilk katmanı bu. Görmek! İkinci katmanı ise görmek için çok bilmenin gerektiği.. Bunu istiyorsanız da azıcık “çatlaklığı” kabul edeceksiniz!

60’ların 70’lerin Türkiye’sinin tekrarlamayı pek sevdiği bir “özlü söz” vardır ya hani.. Çok okuyanın aklına kötü fikirler üşüşür” diye.. Doğru değil. Çok bilenin aklına kötü fikirler üşüşmez. Siz artık onun gördüklerine göremediğiniz için ne dediğini ne yaptığını anlamazsınız.

Anlamamak bilmemektir. Bilmemek korkmak. Korktuğunuz kötü. Yani okuyanın/bilenin suçu yok. Okuyup bilmemenin suçu bu. Bil, sen de korkma!

3. katman…

Filmin yarım doğrularından biri de bu işte. Görmenin akli dengeleri nasıl bozabileceğine, fazlasını bilmenin tehlikeli olabileceğine dair mesajları böyle.

“İyi de kardeşim, bu bilim-kurgu filmi değil mi?” Öyle… Ama katmanı değil o. Afişi. Gelip izleyin diye. Yoksa yıl 2057 hakikaten. Güneş, çekirdeğindeki bir madde yüzünden kararmak üzeredir ve insanoğlu tehlikededir.

Dünya umudunu 8 kişilik mürettebatıyla güneşe doğru çıkan “Icarus II” uzay mekiğine bağlamıştır. Mekiğin görevi, güneşin enerjisini tüketen Karanlık Madde’yi bir patlayıcıyla yok etmektir. (Burada “Armegeddon” filminden derin apartma var ama-hani Bruce Willis’li ve babadan zerre DNA almamış Liv Taylor’lu film- hadi görmezden gelelim.)

Uzay gemisinin adının “Icarus II” olmasının elbette bir nedeni var… Bu nedeni dergilerdeki sinema kritiklerinde de bulabilirsiniz. Ama işte buraya yazıyoruz, billah bildiklerinden uyanmış değiller. Filmin orijinal tanıtım metinlerinde ve batı kaynaklı eleştirilerinden aşırmadır…

İcarus kanatları “balmumu”ndan yapılmış ve uçmanın cazibesine kapılarak güneşe çok yaklaştığı için kanatları eriyerek denize çakılan mitolojik bir karakter. Yani film uzayda ama “çok uçmayacaksınız” diyor!!! Hani güneşe gidiyorlar ya, bizim eleşirmenlerin yazdığı gibi “aman erirsiniz” hesabı!

Yanlış… Uçacaksınız. Bilmek zaten uçurur. Altımetre zehir zemberek dönecek. Mühim olan duracağınız yeri bilmek. Bilmek ve görmek farklılaştırır ve kibirlendirir! Kanatlarınıza değil kibrinize sahip olacaksınız. Yoksa “kanatlardaki balmumunu” ışık yakar.

Hadi açalım… Balmumu burada bilgidir. Bilgiyi ne eritir? Daha çok bilgi! Ve her zaman daha büyük bilgiye sahip olan biri vardır. Hatta “tüm” bilgiye sahip olan biri! İşte o yakar! Hamsanız pişersiniz, kibirliyseniz yanarsınız.

“Sunshine”daki mürettabatın görevi kolay değil… Çünkü yedi yıl önce Icarus I adlı başka bir uzay mekiği daha güneşe yollanmış ancak görevi tamamlayamadan uzayın derinliklerinde izi kaybedilmiş. Icarus II, I’i buluyor. Ondan sonra da “ekşın” başlıyor.

Renk, ‘a’-renk!

‘28 Gün Sonra’, ‘Trainspotting’ gibi filmlerin yönetmeni Danny Boyle, bu filmde ışığın karanlığı saklamak için yaratıldığını anlatıyor. Yani iyi bilim-kurgu hasretindekilere susuzluk giderici bir vaha sunuyor ama yeni bir renk de katıyor.

Düz anlatım da iyi yani. Bilimsel temelleri var! Güneşin merkezinde var olduğu iddia edilen ve bilim adamları tarafından “yaradılışla yaşıt” sayılan "Q Ball" adlı bir çekirdek. Güneşin düşmanı. İçeriden kemiriyor. Işığı söndürüyor!

Hanisi, ışık karanlığı saklıyor. Karanlık hakim olmaya çalışıyor. İnsanoğlu da karanlığı durdurmaya gidiyor. İyi mi? Çoook. Fakat silah yanlış! Bilgiyle ama bakarak yapılmış bir silah. Görerek değil. Atom bombasıyla “karanlıklar aydınlığa çıkar mı”?

Aydınlığın çekirdeğindeki “karanlığa”, bir başka çekirdeğin parçalanmasıyla eldelenen  bomba atılır mı?

Kibir tam böyledir işte. “Fer” söndürür!

Mitolojinin İkarus kanatları, NASA’da yapılmış olsa bile bu sıcağı kaldırmaz. Erir!

Eee, hangi kanatla ışıktaki karanlığa uçulacak o zaman?

Meleklerinkini mi denesek acaba!

www.iyibilgi.com
 
 



Bu haber 307 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,914 µs