En Sıcak Konular

Eski MİT'çi Öneş: "Muhtıraya karşı çıkın!"

0 0 0000 00:00 tsi
Eski MİT'çi Öneş: 27 Nisan'da Genelkurmay'ın sitesine konulan bildiri Türk siyasetinin gidişatını etkiledi mi? Şüphesiz... Peki, "muhtıranın gölgesinde kalan" Türk siyaseti krizden aydınlığa adım atmak için ne yapmalı? Eski MİT'çi Cevat Öneş bu sorunun yanıtını arıyor

Emekli MİT'çi Cevat Öneş'in yazısı:

Demokrasi sınavında krizden aydınlığa yönelmek için hamleler
Muhafazakâr kesimlerin Cumhuriyet'le bütünleştirilmesi görevi sadece Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sorunu olmayıp, siyasi yelpazede yer alan bütün siyasi partilerimizin öncelikli temel konularından biri olmalı. Öncelikle seçim süreci hukuki meşruiyet içinde sonuçlandırılmalı

Osmanlı İmparatorluğ'unun enkazı ve parçalanmışlığı üzerinde kurulan Cumhuriyetimizin nesilleri, büyük Atatürk'ün 'muasır medeniyetin üzerine çıkma' hedefine ulaşabilme gerçekliğini, yaşamlarında ulaşmak istenilen güzel bir 'rüya' olarak benimsemiştir.

Kurucu önderimiz Atatürk'ün simgeleştirdiği ve 'Türkiye vizyonu'nu ortaya koyan söz konusu hedefin gerçekleştirilmesinde atılan önemli adımlara rağmen, Cumhuriyetimizin çocukları küresel gelişmeleri yakalamaktan uzak, sosyoekonomik, sosyopolitik, sosyokültürel sorunlarının çözümsüzlüklerinin yarattığı yapı içerisinde ezilen, sürekli mutsuzluğa mahkum edilmiş bir psikolojinin baskısı altına sokulmuş durumdadır.

'Muhtıra'yı tartışmak
21 yüzyıl dünyası ve Türkiye'sinde, hangi sebeplerle olursa olsun, 27 Nisan 2007 gecesi verilen teknolojik 'muhtıra' ile sergilenen bir 'zihniyet'in yarattığı/ yaratabileceği sorunları, yeniden düşünmek ve tartışmak zorundayız.
Silahlı Kuvvetlerimizin; devlet yapımız içerisindeki önemli yeri, ülke-millet varlığımızın devamlılığının korunmasında yüklendiği hayati görev ve sorumluluğunun bilincinde olarak, meşru ve hukuki bir sistem içerisinde yapılan 'müdahale'ye karşı çıkılması, çağdaş laik-demokratiksosyal Cumhuriyetimizin bugünü ve yarınları için önemi haizdir.

Türkiye'mizin maruz kaldığı askeri darbe müdahalelerinin görünen sebepleri dışında, olayların arka planına açıklık kazandıran bilgi ve belgelerin de gösterdiği gibi global-bölgesel çıkarların "etkilediği, yönlendirdiği, şekillendirdiği" girişimlerin sebep ve sonuçları üzerinde durulması, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının olduğu kadar, öncelikle siyasetin ve devlet kurumsal yapılarının en önemli görevlerindendir.

Tehdit algılaması
Soğuk Savaş döneminin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tehdit algılamasını iç güvenlik odaklı hale dönüştürdüğünü, günümüzde daha açık şekilde görebiliyoruz. Sayın Avni Özgürel gibi birçok aydın ve tarihçimizin açıkladıkları gibi 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 2002 süreçlerinde karşılaşılan Amerika Birleşik Devletleri etkinliği, çıkar çatışmalarının boyutlarını göstermektedir.

Soğuk Savaş döneminin stratejik, askeri-ekonomik ittifak koşullarının yaratılmasından, haşhaş ekiminin sonlandırılmasına, pazar ekonomisine geçişten, enerji kaynaklarının ve dağıtım yollarının güvenliğinin sağlanmasına, milli güç kaynaklarının kontrolüne kadar uzanan alanlardaki müdahale ve kontrollerin tüm boyutları ile görülebilmesi, siyaset kurumunun ve siyasetle bütünleşmesi gereken devlet kurumsal yapılarının öncelikli görevlerindendir. 27 Nisan uyarısına karşı çıkarken, şüphesiz uyarıyı ortaya çıkaran koşullar göz ardı edilmemektedir, edilmemelidir.

Meşruiyeti ve hukuki yeterliliği tartışılamayacak siyasi iktidarın;

Dört seneyi aşan iktidar döneminde 'Laik Cumhuriyet' hassasiyeti yüksek vasatlarda yeterli 'güven' unsurunu yaratamayışı, bu konuda olması gereken çabaları yeterince gösteremeyişi,

Kadrolaşmada partili, kıyafette şekilci, liyakat kullanımında tereddüt yaratıcı bir görüntü vermesi,

Beyinlerde kristalleşmesi gereken din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan çağdaş eğitim çalışmalarının geliştirilmesi, yerleştirilmesi ve tanıtımı yerine, 'türban', 'imam hatipler', 'kuran kursları', 'bazı etkinlikler' gibi gelişmelerin oluşumu ve yönlendirilmelerinde, olması gereken kontrolün yeterince sağlanamayışı,

Laik/anti-laik, etnik ve mezhep çatışmalarının yarattığı saflaşmaların çözümleri için öncelikle ihtiyaç duyulan demokratikleşme, AB kriterlerinin uygulanabilirliğini sağlayıcı şartların yaratılması çalışmalarında gerçekleştirilemeyen süreklilik ve motivasyon, gibi gelişmelerin yarattığı hassasiyetlerin yeterince değerlendiremeyişini önemli eksiklikler olarak tespit etme durumundayız.

Önemli bir tespit
Sayın Prof. Dr. Nilüfer Göle'nin 01 Mayıs 2007 tarihli Radikal gazetesinde "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarı Cumhuriyet'in çocukluk hastalığından kurtulması, olgunlaşması için bir fırsat. Atatürkçülüğün illa Kemalizm'le sınırlı kalamayacağı, sadece sol aydınların, laik kadınların, askerlerin korumasında olması gerekmediğini, muhafazakâr Türkiye'nin de Cumhuriyet resmi içinde olabileceğini göstermesi bakımından bir fırsat..." şeklinde yaptığı tespit, Türkiye'nin demokrasi, rejim, sistem sorunlarının çözülebilirliği meselesine de önemle işaret etmektedir.

Muhafazakâr kesimlerin Cumhuriyet'le bütünleştirilmesi görevi sadece Adalet ve Kalkınma Partisi'nin sorunu olmayıp siyasi yelpazede yer alan tüm siyasi partilerimizin öncelikli temel konularından biri olmalıdır.
Çağdaş demokrasilerdeki çoğulculuk, katılımcılık, adalet ve eşitlik kriterlerinin sağ ve sol çizgideki siyasi partilerimizin kurumsal yapıları içinde kazanacağı 'nitelik', laik-demokratik-sosyal Cumhuriyeti güçlendirirken, rejim-sistem korkularımızı da ortadan kaldırabilecektir.

27 Nisan Bildirisi'ne karşı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının sergilediği duruş, olması gereken meşruiyetçi-hukuki-demokratik bir tavırdır. Bildiri ile ortaya konulan hassasiyetlerin dikkate alınması önemlidir. Çözüm için, demokratik-hukuki meşruiyet içinde, halkın iradesinin şekilleneceği bir sürecin başlatılması, belki de Türkiyemiz için bir krizden, aydınlık yeni bir yola girişimizi sağlayabilecektir.

İktidar sorumluluğu
Ağır iktidar sorumluluğunu taşıyan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, alternatif iktidar adayları siyasi partilerimizin ve anayasal kurumlarımızın, çağdaş Türkiye vizyonu hedefleriyle uyumlu, laik-demokratik-sosyal Cumhuriyet sistemini şekillendirici, farklı politikalar içinde asgari müştereklerde bütünleşen, kurumsal yapılarının geliştirlmesine ve etik davranışlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Ankara-Tandoğan ve İstanbul-Çağlayan'da, marjinal bazı grupların yönlendirici söylem ve faaliyetlerine rağmen, yüz binlerle ifade edilebilecek bilinçli kitlelerin 'şeriata hayır, darbeye hayır' sloganında bütünleşen demokratik kararlılıkları, 'laik cumhuriyet'i koruyan gerçek sivil güçlerin dinamizminin ortaya çıkışı, demokrasimiz için önemli bir kazanç olmuştur.

Seçim sürecinin hukuki meşruiyet içinde sonuçlandırılmasında, siyasi partilerimizin, kurumların, sivil toplumun göstereceği duyarlılık, geleceğin Türkiye'sinin şekillenmesinde önemli rol oynayacaktır. Böylesi bir demokratik sınavdan geçen Türkiye, küresel gelişmeleri değerlendirebilen bölgesel ve uluslararası çıkar çatışmalarının yaratabildiği olumsuzluklara karşı tedbirlerini zamanında alabilen ve milli gücünü en iyi şekilde kullanabilen, laik-demokratik-sosyal sistemi ile örnek bir ülke olabilme şartlarını yaratabilecek potansiyele de sahiptir.

Seçimlerle şekillenecek siyasi iradenin öncelikleri arasında 'demokratik
güvenlik konsepti' ile uyumlu politikalar üretiminin yer alması gerektiğine özellikle işaret etmeliyiz. Bütünleşen ve karşılıklı etkileşim içinde olan iç ve dış politikalarımızın çözüm ihtiyacı duyduğu temel sorunlara yaklaşımın önemi ve hassasiyetleri dikkate alınarak, ilgili bakanlık ve kurumlarda yapılacak atamaların 'niteliği' cumhur'un beklentileri için temel gösterge oluşturacaktır.

Cevat Öneş: Emekli MİT müsteşar yardımcısı



Bu haber 223 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,418 µs