En Sıcak Konular

Hipokrat mezarında takla atmıştır

16 Nisan 2011 16:14 tsi
Hipokrat mezarında takla atmıştır "Bellekten çıkanlar bugüne kadar uzanıyor. Ergenekon dava dosyasına da giren Ecevit’e yanlış müdahale iddiası tüm bunlarla bir araya geldiğinde, bu ismin şaibeliliği ve ilişik ilişkileri tavan yapıyor."

Ergenekon davası sanıklarından belli isimlerin CHP’den milletvekili adayı gösterilmesi gerektiğini de yine kamuoyu Süheyl Batum’un ağzından duydu. Parti içi yeni bir dalgalanmaya neden olan bu önerinin de tıpkı askere dair söylemde olduğu gibi Kılıçdaroğlu’nu zora soktuğu çokça tartışıldı. Sürekli Batum’un arkasını toplamak zorunda kalan genel başkan görüntüsü de böyle oluştu.

Bu öneri daha çok Haberal’ın milletvekili gösterilmesi yönünde bir seyir izledi. İşte bu noktada Toplumsal Bellek Platformunun belleğine başvurmakta oldukça fayda var. (*)

26 Kasım 1978 de Necdet Bulut ve ailesine yönelik Trabzon’da silahlı saldırı gerçekleştirildi. Necdet Bulut Bilişim Derneğinin ve Tüm-Öğretim Üyeleri derneğinin kurucuları arasındaydı ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) in aktif üyelerinden birisiydi. Türkiye’nin bilgisayar alanın da doktora yapan ilk akademisyeni olarak ODTÜ’nin bilgi işlem merkezini kurmuş, bu merkezin başına geçmiş ve daha sonra Karadeniz Teknik Üniversitesinde de ayni bölümün kuruluşu için görev almıştı.

Eşi Neşe Erdilek ve ilk evliliğinden olan oğlu Yiğit ile birlikte bir akşam yemeğinden dönerken yola pusu kuran bir grup tarafından çapraz ateşe tutuldular.

“İlk kurşun Necdet’in tarafından geldi. Necdet ağır yaralandı. Neşe kalçasından, Yiğit ise topuğundan vuruldu. Necdet hemen ameliyata alındı.” Her şey böyle başladı. Polisler mermi çekirdekleri dâhil her şeyi delillerin arasından yok ettiler. “Necdet Bulut’un sol böbreği parçalanmıştı, başarılı bir ameliyatla alındı. Ancak yirmi dört saat sonra ateşi yükselince, TİP’in ve ODTÜ Rektörünün devreye girmesiyle Ankara’ya Hacettepe Hastanesi’ne nakledildi. Vuruluşunun 12. Gününde hayatını kaybetti.”

Prof. Dr Mehmet Haberal’ın bu olayla olan bağlantısını Necdet bulut’un eşi Neşe Erdilek Bulut bakın nasıl anlatıyor;

“ THY’nın öğle uçağıyla Prof. Dr Nevzat bilgin, Prof. Dr Mehmet Haberal ve şimdi adını hatırlayamadığım bir anestezi uzmanı profesör geldi… Biz ameliyat yapılmasını beklerken, ‘Burada koşullar iyi değil,’ dediler. THY’nin uçağını bekletiyorlardı, bu arada bir askeri nakliye uçağı geldi. Sonunda Necdet’in Hacettepe Hastanesine nakledilmesine karar verdiler. Ankara ya doğru yola çıktık… Pilotlar, doktorlara sütlü neskafe ikram ettiler, bana da teklif ettiler. Necdet’in canı çeker diye ‘yok dedim’. “O da içebilir” diye itiraz ettiler. ‘Nasıl olur?’ diye sordum; cerrah kızı olarak karın ameliyatlarında, hele de bağırsak delinmesi şüphesi olan hastalarda ağızdan sıvı verilmeyeceğini de biliyordum. Yok deyip itirazlarını sürdürdüler: “içsin bir şey olmaz…” Sütlü kahvelerimizi içe içe Ankara’ya ulaştık. Ben hemen ameliyat edilmesini beklerken Necdet yoğun bakıma alındı. Sorunca da tansiyonuna bakıyoruz, tahliller yapılıyor, sonuçlarını bekliyoruz, diye yanıtladılar. Yirmi dört saat sonra ameliyata alındı. Ameliyathane başhemşiresi arkadaşımızdı, karın açıldığında ortalığı kesif bir kokunun sardığını, iltihabın tamamen yayıldığını görünce arkadaşlarımıza ağlayarak ‘Necdet’i kaybettik’ demiş… Başhemşire bilgisiyle sonu görmüş. Öyle de oldu, mide kanaması başladı, ciğerleri iflas etti, solunum durdu, suni ciğere bağlandı, öbür böbreği de işlevini yitirdi… Morardı, sarardı. Bilinci hep açıktı, acı çeke çeke, gözümüzün önünde gitti… Tüm tıp insanları, tıp öğrencileri dâhil en çok mikrop üreten gıdalardan birinin süt olduğunu, karındaki operasyonlarda bırakın sütü, hiçbir şekilde sıvı verilmeyeceğini, peritonit şüphesi olduğunda müdahale için dakikaların bile değerli olduğunu ve o dakikaların kaybedilemeyeceğini bilir… Sonradan,  o sırada Mehmet Haberal’ın sekreterinin, Mehmet Ali Ağca’nın kız kardeşi olduğunu örgendik. Buda bizim şüphelerimizi arttırdı.”

 Bu olay öncesi bir başka olay ise 1975 Ocağında yaşanıyor ve yine aynı doktorla karşılaşıyoruz.

“ Faşistlerin ODTÜ otobüslerine saldırılarından birinde iki örgenci ağır yaralanıyor. Boynundan yaralanan Semih Erbek’e ilk müdahale Hacettepe Acil Servisi’nde yapılıyor ve hayata döndürülüyor. Bağırsak, kasık ve kolundan yaralanan diğer örgenciyle birlikte yoğun bakıma alınıyor. Yan yana yatıyorlar. Semih’te mide kanaması başlıyor, ateşi yükseliyor. Şeftali yemek istiyor. Arkadaşının ve genç doktorların karşı çıkmasına rağmen sorumlu doktoru Mehmet Haberal’ın talimatıyla konserve şeftali yediriliyor. O günden sonra Semih düzelmiyor, üst üste geçirdiği ameliyatlara rağmen ölüyor.”

Bellekten çıkanlar bugüne kadar uzanıyor. Ergenekon dava dosyasına da giren Ecevit’e yanlış müdahale iddiası tüm bunlarla bir araya geldiğinde, bu ismin şaibeliliği ve ilişik ilişkileri tavan yapıyor.

Tüm bunlara rağmen Batum’un, Haberal’ın milletvekili yapılmasına dair gündem oluşturma çabası bana Haberal kadar şaibeli gözüküyor. CHP, ya bu belleğin sahiplerine kulak verecek ya da Belleksizler Partisi olarak siyasetini her zamanki gibi yürütmeye devam edecek.

Parti içi demokrasi kavramı için belki de ilk gerekli olan şey bir demokrasi belleğine sahip olmaktan geçiyor. Eğer o belleğe sahip değilseniz parti içi demokrasiyi oluşturamaz ve eski olanla benzeşmeye başlarsınız. Tepeden görevlendirilenlerin kendi kişisel çıkarlarını ve egolarını tatmin ettikleri görüntüsünden kurtulamayacağınız gibi, bire bir bunun kurumsal uygulayıcısı haline gelirsiniz. Eski gelenek sanırım CHP içinde bir hayalet gibi dolaşıp duruyor ve bu hayaletlerin oluşturduğu gündemle belleksizlerin gücü kurumsallaşıyor.

(*) Mesele dergisinin Mart 2010 sayısında yer alan Neşe Erdilek Bulut röportajından alınmıştır.

Akın Olgun / Birgün (13 Şubat 2011 tarihli yazıdan)



Bu haber 1,786 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,903 µs