Hıfzı Çubuklu yine iş başında mı?

8 Nisan 2011 11:45 tsi
Genelkurmay nihayet Balyoz sanıklarının medya stratejisini benimsedi. Sanık avukatlarının tek yaptığı her şeyi yalanlamaydı.

Bununla hedef kamuoyu ve medyaydı. Şimdi aynı şeyi ciddi bir kurum olan Genelkurmay Karargâhı yapıyor. Her şeyi inkâr ediyor. Binlerce sayfa belgeyi, 1. Ordu'da kendilerinin kaydettiği onlarca ses CD'sini, askerî bilirkişi raporlarını, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki 9 çuval delili... Her şeyi görmezden geliyorlar. Karşımızda tarafsızlığını tamamen yitirmiş ve Ergenekon sanık avukatlarıyla neredeyse aynı dili konuşan ve Balyoz sanıklarıyla stratejik ortak görüntüsü veren bir karargâh var. Önceki günkü talihsiz açıklamada, "Görevli ve emekli 163 personelinin tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir." deniyor. Genelkurmay 'darbeye teşebbüsle' suçlananların tutuklu olmalarını anlamakta güçlük çekiyormuş. Karargâh'ın anlayamadıkları bizim de anlayamadıklarımızı hatırlattı.

Mesela başta koskoca Genelkurmay'ın bir mahkeme kararı için 'anlayamadık' açıklaması yapmasını anlayamıyoruz. Bu açıklamayla Anayasa'nın açık bir şekilde ihlal edilmesini ve yargıya göstere göstere müdahale edilmesini anlayamıyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğü halen tutuklu bulunan emniyet genel müdür yardımcıları için asla açıklama yapmayıp yargı sonucunu beklerken, siyasiler, yargı kararlarına titizlikle riayet ederken, aynı zamanda 'Başkomutan' olan Cumhurbaşkanı sık sık 'yargıya müdahale etmeyin' derken TSK'nın, milletin eline emanet verdiği silaha güvenerek mahkeme kararlarını anlamamasını anlayamıyoruz. İşlerini doğru dürüst yapmadıkları için orduya ait silahlar yurdun dört bir yanında topraktan 'fışkırırken' ses çıkaramayıp suspus olmayı, 'borudur boru' demelerini anlayamadığımız gibi, darbe siciline bir yenisini eklemek üzereyken yakalanan, ortaya saçılan onca ses kaydı ve belgeye rağmen işi pişkinliğe vurduran sanıkları TSK'nın korumaya kalkışmasını anlayamıyoruz.

'ANLAMADIĞIMIZ' O KADAR ÇOK ŞEY VAR Kİ!

Tıpkı Heron skandallarının sümen altı edilmesini, askerlerimizin kendi mayınlarımızla şehit edilmesini ve son GATA'daki kobay asker skandalını anlayamadığımız gibi. Komuta kademesi 163 personelinin suçlu olduğunu anlamakta güçlük çekmekte. Biz de 12 Eylül öncesi değerli paşalarımızın asla cuntacılık yapamayacaklarını düşünmüş ama darbeyi yiyince olanları anlamakta güçlük çekmiştik. Başvekil Adnan Menderes, 1960'ta Kütahya'ya giderken o gün binbaşı olan Muhsin Batur tarafından gözaltına alınıp idama doğru sürüklenirken olanları anlamakta güçlük çekmişti. Darbe başarıldığında cunta kahraman oluyor, suçlar cezasız kalıyor. Ama darbe başarısız olunca, cuntacılıkla suçlananlar niçin tutuklu olduklarını bir türlü anlayamıyor. İlker Başbuğ döneminde Karargâh, cunta sanıklarını canla başla korumak için millete ve yasalara meydan okurdu.

Yeni Karargâh'ın hukuka saygısının ömrü ise 6 Nisan'a kadar sürdü. Işık Koşaner, bu açıklamayı hangi 'telkinler' altında onayladı bilemiyoruz. Ama açıklamanın hukuksuz oluşu yüzlerce belgeyi gizlemek ve yok etmekle suçlanan İlker Başbuğ'un akıldânesi Hıfzı Paşa'yı işaret ediyor. Acaba Hıfzı Çubuklu ipleri tekrar eline mi aldı? Ümit ederiz bu olanları aydınlatacak, hem bize hem de Genelkurmay'a anlatacak savcılar çıkacaktır. O güne kadar da internetten yapılan bu açıklamaya bilgisayar tabiriyle '3,5 bit'ten öte değer atfetmeye gerek yok.

VEYSEL AYHAN - ZAMAN GAZETESİ

Bu haber 609 defa okundu.