En Sıcak Konular

Sabancı'yı vur emrini Küçük verdi

19 Mart 2011 13:41 tsi
Sabancı'yı vur emrini Küçük verdi Emniyet, ABD’li diplomatlara verdiği brifingde Ergenekon sanığı Küçük’ü böyle anlattı: Özdemir Sabancı’yı vur emrini verdi, Dink ve Duyar cinayetlerine karıştı

ABD’nin, Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan operasyonlar ve açılan davalarla ilişkisini, her şeyden ziyade bir “anlama gayreti” olarak tanımlayabiliriz. Amerikalı diplomatların, Ergenekon soruşturmasının hukuki boyutuna, siyasi etkilerine ve uzun vadeli sonuçlarına ilişkin görüş ve değerlendirmeleri, “WikiLeaks Türkiye Belgeleri”nin son birkaç yıllık bölümünde çok geniş bir yer tutuyor. Bu kapsamdaki telgrafları tek tek okuyup incelediğimizde, evet, soruşturmanın kapsamına ve hedeflerine ilişkin temel bir kavrayış ve destek; ve evet, soruşturmanın amaçları ve usulleri konusunda ciddiyeti giderek artan endişeler gördük; yine de bu belgeler bize, Amerikalıların “Ergenekon” konusunda, her şeyden çok bir bilgi toplama çabası içinde olduğunu gösterdi. Bugün, bu çabanın sonucu olan çoğu “gizli,” bir bölümü de “kişiye özel” ibareli bir dizi resmî yazışma üzerinden, ABD’nin Ergenekon’a bakışını incelemeye başlıyoruz. Bu yazışmaların 2008 ve 2009 ağırlıklı olduğunu; zaman ilerledikçe, Ergenekon soruşturmasındaki polis taktiklerine ve davanın siyasi manipülasyona açık hale geldiğine ilişkin Amerikan kaygılarının daha fazla dile getirildiğini, ancak davanın Türkiye’yi dönüştürücü etkisine verilen önemin de sürdüğünü göreceksiniz. ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, Jr.’ın son Ergenekon tutuklamalarıyla ilgili eleştirilerine hâkim olan tonun, bu sayfalarda birebir karşınıza çıkmayacak olması ise 2011 tarihli telgrafların elimizde olmamasından kaynaklı. Ancak Amerikalı yetkililerin bugüne dek Washington’a yazdıkları Ergenekon raporlarının içinde, bundan sonra yazacakları raporların nüvelerini bulmak da bizce mümkün. Son bir not: “WikiLeaks Belgelerinde Balyoz” dosyasını ayrıca ele alacağız.
 
Ümraniye’de derin devlet bulundu

Siftah 13 Haziran 2007’de yapıldı. Hrant Dink cinayetiyle başlayan, 367 kararı, 27 Nisan e-muhtırası ve Cumhuriyet mitingleriyle ilerleyen gergin ve netameli bir süreçte, Türkiye 22 Temmuz genel seçimlerine hazırlanırken, ihbar üzerine Ümraniye’de bir gecekonduya yapılan baskında, el bombaları, TNT kalıpları, plastik patlayıcılar ve fünyeler bulundu. Ümraniye baskını, Ergenekon soruşturmasının da ilk adımını oluşturdu. Nitekim, “WikiLeaks Türkiye Belgeleri” arasında, bir bütün olarak Ergenekon’u konu alan telgrafların ilki de, söze “Ümraniye baskını”yla başlıyor. Bu telgraf, 30 Ocak 2008 tarihli; yani altı ildeki 24 ayrı adrese yapılan eşzamanlı baskınlarda, 33 kişinin gözaltına alındığı ilk büyük Ergenekon dalgasından sekiz gün sonra gönderilmiş.

ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Sharon A. Wiener’ın kaleme aldığı, “Ümraniye baskını, derin devleti hedef alıyor” başlığını taşıyan bu telgrafın “ÖZET” bölümü, Ergenekon soruşturmasının başlangıç aşamasında, bu soruşturma hakkındaki Amerikan resmî görüşüne ilişkin bir fikir veriyor:

“İstanbul’un Ümraniye İlçesi’nde geçen haziranda ortaya çıkarılan cephanelikle bağlantılı olarak, 22 ocakta İstanbul ve diğer kentlerde polisin çok sayıda insanı gözaltına alması olayı, Türkiye’de ‘derin devlet’e karşı verilen savaşın bir muharebesi olabilir. ‘Derin devlet,’ Türkiye’nin ‘alternatif’ bir devlet gücü oluşturduklarını iddia eden ultra-milliyetçileriyle bağlantıları olan benzer zihniyetteki insanların, (buna emekli askerî personel ve hükümet yetkilileri de dahil) muğlak, iyi tanımlanmamış bir şebekesi. İddialara göre, bu yasadışı grup, kamuoyuna nüfuz ederek, gerçek devlet aktörlerinin, çoğunlukla da ordunun eylemlerine halk desteği sağlamak için çalışıyor. Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gibi bazı kişiler, bu güç merkezine destek bildiriyorlar. Başbakan Erdoğan’ın ise buna (derin devlete) karşı çıktığı ve bütünüyle yok edemese bile yıkmak istediği anlaşılıyor. Şu anki derin devletin mensuplarıyla, halk arasında Gladio Operasyonu olarak tabir edilen ve Soğuk Savaş’ta muhtemel bir Sovyet işgaline direnmek için örgütlenmiş olan ‘stay behind’ (kelime anlamıyla, ‘geride kalanlar’) şebekesinin mensuplarının ortak olduğu yönünde spekülasyon yapılıyor. Bir derin devlet şebekesinin başarılı biçimde soruşturulması, milliyetçi dokunulmazlığa darbe indirecek ve hukuk düzenine güçlü bir bağlılık ortaya koyacaktır. Siyasi liderliğin en üst seviyelerinin bu soruşturmaya destek verir görünmesine rağmen, sorgu sürecinin başarılı olması ancak Türkiye’nin herkesten daha milliyetçi olan yargısının işbirliği yapmasıyla mümkün olabilir.”
 
AKP’nin kapatılması tam bir felaket olur

Başkonsolos Wiener’ın yukarıdaki değerlendirmesinden birkaç ay sonra, 10 Nisan 2008’de, bu kez ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’ın onayıyla, Washington’a, aralarında Dışişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) ile Beyaz Ev’deki Ulusal Güvenlik Konseyi’nin (NSC) de bulunduğu bir dizi alıcıya gönderilen “gizli” telgraf, yine Ergenekon soruşturmasını ele alıyor.

Emekli Tuğgenaral Veli Küçük’le ilgili ayrıntılar ise telgrafın ilerleyen satırlarında yer aldı. Amerikalı yetkililerin, Türk emniyetinden kendilerine aktarılan bilgileri şu şekilde aktardı: “Brifing veren polisler, Ergenekon’un Türkiye’de kaosu ve istikrarsızlığı kışkırtma hedefini ileriye götürebilmek için muhtelif terörist gruplarla iletişim kurmaya karar verdiği ve aynı zamanda sahte terörist ögrütler kurmayı da önerdiğini söylediler. Ergenekon’un irtibatları Türk mafyasını, İBDA/C’yi, Hizbultahrir’i ve Sanayici Özdemir Sabancı’yı emekli General Veli Küçük’ün emriyle öldürdüğü anlaşılan DHKP/C’yi de kapsıyor. Brifingi verenler Hrant Dink ve Mustafa Duyar’ın öldürülmesi dahil birkaç terörizm olayına adının karıştığını söylediler.”


“Duyar’ı bize devlet öldürttü. Veli Abi’yi
ara bizi sor’” demişti

1. Ergenekon Davası’nın bir numaralı sanığı olarak yargılanan, terör örgütü kurucusu ve yöneticisi olma suçundan iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanan Veli Küçük için “Ergenekon’da karar verme zincirinin üst kademelerinde” değerlendirilmesi yapılıyor. Öldürülen işadamı Özdemir Sabancı ile ilgili olarak suçlanan Veli Küçük hakkındaki iddialar kamuoyunda Karagümrük Çetesi lideri olarak bilinen Nuri Ergin’in 11 yıl önce Uşak Cezaevi’nde çıkan isyanda söylediği sözlere dayanıyor. Ergin, “Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü, ben öldürdüm. Şimdi canlı söylüyorum. Veli Abiyi ara, Veli Küçük’ü ara bizi sor. Başka birşey söylemiyorum’ sözlerinin yeraldığı video, 1. Ergenekon Davası’nın delilleri arasında yer aldı.

15 Şubat 1999’da Afyon Cezaevi’nde Karagümrük çetesi üyeleri tarafından başlatılan isyanda Sabancı suikasti faillerinden Mustafa Duyar öldürülmüştü. İsyan dönemin Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun ile Afyon Cumhuriyet Başsavcısı’nın Eskişehir Cezaevi’nde yatan Nuri Ergin’le bağlantı kurmasıyla sona ermişti. Ergin telefonla görüştüğü çete üyelerine verdiği talimatla isyanı bitirmişti. Olayla ilgili davada Ergin ile Duyar cinayetini işleyen üç adamı müebbet hapse mahkum olmuştu.

Ama Ergin, 2009’da gazetecilere gönderdiği mektupta Duyar’ı kimseden talimat almadan öldürdüğünü öne sürerek “Afyon Cezaevi’nde, benim talimatımla öldürülen DHKP-C’li Mustafa Duyar’ı, Veli Küçük’ün talimatıyla gerçekleştirdiğimiz yazıldı, çizildi. Bunların hepsi külliyen yalan, hiçbir doğruluk payı yoktur. Bana ve kardeşim Vedat’a, Allah’ın hiçbir kulunun emir ve talimat vermeyeceğini bu ülkede yaşayan tüm şerefli insanlar ve bu alemin tüm delikanlıları bilir. Ne Veli Küçük’ü, ne talimatı. Bu asılsız yalan haberleri birtakım şer odaklarının özellikle yaptırdığını biliyoruz. Bunların yaptırdığı haberlere kargalar bile güler. Bizim Savcı Zekeriya Öz’e 22 Mayıs 2008’de vermiş olduğumuz ifademiz, yüce yargının tutanaklarında mevcuttur. Veli Küçük’le ilgili en ufak bir suçlayıcı ifademiz olup ortaya çıkartmayan herkesi namert ilan ediyoruz. Veli Küçük, Ergenekon davasındaki ifadesinde mahkeme heyetine bizi savcıların yönlendirdiğini söylemiş. Veli Küçük’ün, bu söylediklerini gazetelerde okudum. Bu sözler eğer doğruysa Veli Küçük’e aitse, o savcılar kimmiş. Bizi kim yönlendirebilirmiş, kendisi onurlu ve şerefli bir şekilde bunu açıklasın ayıptır. Giymiş olduğu şerefli üniformasına saygımız olmasa, sözlerine karşılık ağır kırıcı konuşuruz. Herkesin kilosundan ağır bizlerde cezalar var” demişti.

Kafasına kurşun sıkılması onun cezası değil

Veli Küçük, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastiyle ilgili suçlamalarla ilgili olarak da Ergenekon davasının 28 Ocak’ta görülen duruşmasında yanıt vermişti. Küçük, “Hrant Dink’i hiç tanımam. Görüşmedim. Hiç tehdit etmedim ama sevmiyordum. Ancak başına geleni de kesinlikle kabul etmiyorum. Cezası varsa mahkemede yargılanır, cezasını çeker. Kafasına kurşun sıkılması onun cezası değil’’ diye konuşmuştu.

Hrant Dink’in, Şişli Adliyesi’nde yargılandığı davaya müdahil olduğunu dile getiren Küçük, her Türk vatandaşı gibi müdahil olma hakkını kullandığını, duruşma salonuna hiç girmediğini, müdahillik dilekçesini koridorda imzaladığını söylemişti. Oysa Küçük’ün Hrant Dink’i birkaç kez telefonla tehdit ettiği, Şişli Adliyesi’nde süren davaya Kemal Kerinçsiz’le birlikte katıldığı iddia edilmişti. Dink ailesinin avukatı Erdal Doğan, Hrant Dink’in katledildiği 19 Ocak 2007 günü yaptığı açıklamalarda, öldürülmeden önce müvekkili Dink’in 301. maddeden yargılandığı davaya Veli Küçük’ün müdahil olma isteğiyle ilgili olarak “Bu davada Veli Küçük kendi el yazısıyla davaya taraf olmak için dilekçe sundu. Bu olaydan sonra ise Hrant kendini daha çok tedirgin hissederek, bunu aile ve yakın çevresine ve tarafıma iletti. Çünkü Veli Küçük sokaktan geçen herhangi bir kişi değil. Bunu herkes iyi bilir” demişti. Buunun üzerine Veli Küçük, Avukat Doğan’a tazminat davası açmak istemiş ama dava reddedilmişti.

Taraf



Bu haber 1,724 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,424 µs