iyibi" /> iyibi"/>

En Sıcak Konular

Kanlı 1 Mayıs’ın kanı yerde kaldı

0 0 0000 00:00 tsi
Kanlı 1 Mayıs’ın kanı yerde kaldı Bugün sizi biraz eskiye götüreceğiz... Artık tekrarlarını yaşamak istemediğimiz o güne... O gün, Taksim meydanı’nda 500 bin kişi vardı. Aradan 30 yıl geçti ve o günü yaşayanlar 30 yıl yaşlandı. 34’ü hariç. iyibi

Sol rüzgarın estiği yıllardı. Bir yanda Bülent Ecevit’in ‘’umut’’ oluşu, diğer yanda sosyalist grupların okullarda ve mahallelerde örgütlülüğü; sola ilgi ve desteği artmıştı. Solun değişim isteyen ‘’ tek yolu’’ lu radikal söylemi; kuyruklar, kıtlık, enflasyon ve terör kıskacındaki halka cazip geliyordu.

1 Mayıs 1977’ye sol gruplar büyük bir ehemmiyet veriyordu. Bu grupların bir bölümü, 1 Mayıs’ı, ‘’ birlik ve dayanışma’’ günü ilan ederken, bir bölümü de ‘’ mücadele günü’’ olarak anıyordu. Bu ayrım, sadece bir detaydı. Aralarındaki çelişkinin kaynağı ‘’ ideolojik’’ ti. Her iki grupta arklı bir sosyalizm tahayyülü içindeydi. Bu gruplardan bir tarafı; TKP(Türkiye komünist partisi), TİP ( Türkiye işçi partisi), TSİP ( Türkiye sosyalist işçi partisi) ve Emeğin birliği grupları oluşturuyordu; Sovyetler birliği’ndeki gibi bir sosyalizm kurmayı amaçlıyorlardı. Diğer tarafta ise ‘’ üçlü blok’’ olarak anılan ve kamu oyunda ‘’ Maocu’’ ya da sol çevrelerde ‘’ Halkın Sülalesi’’ olarak bilinen çevreler vardı. Halkın yolu, Halkın kurtuluşu, Halkın Birliği, Halkın gücü gibi isimler alan bu gruplar; ‘’ Mao Ze Dung Düşüncesi’’ dedikleri, Çin ve Arnavutluk tipi bir sosyalizm kuracaklarını söylüyorlardı. Birbirlerini ‘’sosyal faşist’’ ve ‘’ Maocu faşist’’ diye suçluyorlardı. İşte bu iki grup arasındaki kavga, 1 Mayıs 1977’ye giderken daha da yoğunlaştı. Hesap, 1 mayıs’ta sorulacaktı.

1 mayıs 1977 mitingini, öncekinde olduğu gibi, yine DİSK düzenliyordu. O yıllarda DİSK’te TKP’nin etkisi azlaydı. DİSK, Taksim Meydanı’na ‘’ Maocu’’ grupları almayacağını açıkladı; ama onlar meydana geleceklerini ilan etti. Provokasyon için gerekli atmosfer hazırdı.

O Gün  

O gün, yaklaşık 500 bin kişi yürüyüş için toplanmaya başladı. Taksim’e iki güzergahtan gidilecekti; Beşiktaş- Dolmabahçe istikameti ve Saraçhane- Tarlabaşı. Bu noktada toplanan kitlenin sonunda, 50 bin kişiyle ‘’ maocu’2 lar yerlerini almıştı. DİSK, mitingin güvenliğini sağlamak için, her birinin elinde adeta bir kazma sopası bulunan  20 bin işçiyi görevlendirmişti.

Mitingin başlangıcında tan bir bayram havası vardı. Katılım öylesine yüksekti ki, saat 15:00’te hala Beşiktaş’tan Taksim’e yürümeyi bekleyen gruplar vardı. İlk gerginlik de bu istikamette yaşandı. Taksim Meydanı’na gidecek gruplar arasında son sıraya itelenen Dev Gençliler, yaklaşık 20 bin kişilik taraftarlarıyla Harbiye üzerinde Taksim’e ulaştı. DİSK’liler, bu grubu alana sokmak istemeyince, kısa süreli gerginlik yaşandı. Dev Gençliler, ‘’ kardeş kardeşi vurur mu? ‘’ marşıyla barikatı yardı ve Atatürk Anıtı çevresine konuşlandı. Katliamda, bulundukları yer nedeniyle, en azla kayıp veren bu grup olacaktı.

Saat 17:00 ‘yi gösterdiğinde, DİSK genel başkanı Kemal Türkler, konuşmasını yapmak için kürsüye çıktı. Kürsü, o yıllardaki ismi intercontinental olan, bugünkü The Marmara Oteli’nin tam karşısına kurulmuştu. Bu otelden, Türkleri dinleyenler arasında Amerikalılar da vardı. Otele geldikleri biliniyordu, tanıklar vardı; ancak otelde kayıtları yoktu. Otelin girişine güvenlik güçleri barikat kurmuştu. 213, 713 ve 510 numaralı odalar güvenlik güçleri tarafından kullanılıyordu. Bazı katlara otel personelinin bile çıkması yasaklanmıştı.
Kemal Türkler’in konuşmasını yaptığı sırada, Saraçhane’deki ‘’ ‘’ Maocu’’ gruplar, Tarlabaşı’ndan alana girmek üzereydi. DİSK’li güvenlikçiler, bu grupların girişini engelledi. Bu sırada, tek el silah sesi duyuldu. Tüm meydan dalgalandı, ‘’sakin olun ‘’çağrıları, sükuneti yeniden sağlamıştı ki, arka arkaya iki el silah sesi duyuldu. Sonra, meydandaki kalabalığa dört bir yandan ateş açıldı. İlk ve son yoğun ateş, sular idaresinin üzerindeki silahlı gruptan geldi.
Avukat Rasim Öz ve Kemal Türkler’in  eşi Sebahat Türkler , otomatik silahlı bir grubu teşhis etmişlerdi. Çelik yelekli polis memurlarıydı. Boş kovanları çoraplarına doldurduktan sonra, sular idaresini terk edecek ve ‘’oradan ateş açıldığı için , güvenlik nedeniyle oraya gittik’’savunmasını yapacaklardı 
İkinci ateş açılan nokta İntercontinental Oteli’nin üst katlarıydı. Doğrudan kürsüyü hedef alıyordu. Sendikacı Nazım Alpman , o an için , ‘’oradan açılan mermilerin çekirdekleri kürsü çevresine leblebi gibi düşüyordu ‘’diyecekti. 1 mayıs katliamını soruşturan Savcı Muhiddin Cenkdağ, Amerikalıların halka ateş açtığı iddiasına,iddianamesinde yer vermişti.

Üçüncü ateş açılan nokta , mitinge katılanların Gümüşsuyu istikametine kaçmalarını engelleyen Renault marka beyaz bir otomobildi ; ellerindeki otomatik silahlarla kitleyi tarıyorlardı. O yıllarda Emniyet Müdür Yardımcısı olan Recep Ordulu,  yıllar sonra,  otobüsteki şahısların polis görevlileri olduklarını söyleyecekti.

Dördüncü ateş açılan nokta ise panzerlerdi. Toplum polisi müdürünün talimatıyla, panzerler, ses bombaları atarak halkın paniğinin daha artmasına neden oldu. Bir kadın, panzer tarafından ezildi. 15 dakika süren ve binlerce merminin yakıldığı o panik dakikalarında, kaçışan halkın gidebileceği tek istikamet kazancı yokuşuydu. Ancak yokuşa konulmuş bir kamyonet, geçişi olanaksız kılıyordu; insanlar birbirlerini ezmeye başladı ve ölenlerden 16 sı bu sokakta ezilerek yaşamını yitirdi.

Ateş sesleri kesildiğinde,bilanço korkunçtu. 34 ölü ve 100den fazla yaralı vardı. 473 kişi polis tarafından göz altına alınmıştı; ama sadece 20 si mahkemeye verildi ve yedi sekiz kişi tutuklandı. Tutuklananların üzerinde silah bulunmuştu ancak bu silahların hiç biri katliamda kullanılmamıştı. Dava 12 yıl sürdü, dava açılanlar arasında hiçbir polis yoktu. Yüzlerce dosya hazırlandı ve sonunda zaman aşımından dava düştü. 1 mayıs katliamı, bekli de tam da amaçlandığı gibi , solun kitlesel eylemlerinin sonuncusuydu. Solun eylemleriyle ilgili halkta oluşan ‘’bir şeyler olacak’’kuşkusu hala sürüyor. Kimi iddialara göre, katliamın ardında Amerika vardı.

Türkiye’de askeri bir rejim kurulması için düğmeye basılmıştı. Kimilerine göre ise , dönemin Birinci Ordu Komutanı Namık Kemal Ersun’un dahili olan bir katliamdı. Darbe yapmayı planlayan Ersun Paşa , bu olaydan 1 yıl sonra emekliye sevk edildi.

DİSK’in Avukatlarından Rasim Öz ‘’ Kanlı 1 Mayıs’’ın Dava Sürecini Anlattı: 30 yıl sonra umut AİHM’ de

1 mayıs kutlamaları için İstanbul dışından gelenler geri dönerken, polis memurları otobüsleri durdurup arama yaptı. 526 kişi gözaltına alındı; 198’i hakkında 2 yıl hapisten idama kadar ceza istemi ile dava açıldı. Haklarında dava açılanlardan 49’unu Ahmet Yüzdüoğlu adlı bir polis teşhis etti. Oysa, teşhis ettiği 49 kişi, miting alanının çeşitli yerlerindeydiler. Yani hepsini görmesi mümkün değildi. Benim, olay sırasında 8 mm’lik kamera ile çekim yaptığım görüntülere ise, 1980 darbesi sırasında DİSK’e yapılan baskın sırasında el kondu hala kayıp. Toplum Suçları Savcılığı, iddianamede, ‘’ gerçek suçlular bunlar değildir. Gerçek sanık, ölen 34 kişiden, 29’unun ezilmesine ve 126 kişinin yaralanmasına sebep olan emniyet güçleridir. Bunların bulunup yargı önüne getirilmesi gerekiyor.’’ Dedi.
İstanbul Adliyesi İkinci Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlayan dava, 13 yıl sürdü. Mahkemenin yazdığı teskerelere İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı cevap vermedi. Görevliler hakkında, ‘’ görevi ihmal’’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu; amaç beş yıllık zaman aşımı süresine uğradı. Mağdur sanıklar ise delil yetersizliğinden beraat etti. Dava boyunca, 1 mayıs 1977’de Taksim Meydanı ve civarında görev yapan polis memurları yargı önüne çıkarılamadı. Topluluğa ateş eden beyaz Renault içindeki 4 kişide meçhul kaldı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi ve ilgili diğer uluslar arası sözleşmelere göre, insanlık suçlarında zaman aşımı yoktur. Bu gerekçeyle, Fatih Cumhuriyet Savcılığı’na geçen yıl yeni bir suç duyurusunda bulunarak, mitingde görevli polis memurlarının isminin verilmesini ve yargılanmasını talep ettik. Bu suç duyurusundan henüz bir sonuç alınamadı. Eğer ret yanıtı verilirse, iç hukuk yolları tükenmiş olacak bunun üzerine, AİHM’ de Avrupa İnsan Hakları Sözleşme’sinin, ‘’ Bilgi edinme hakkı’’, ‘’ Adil yargılama hakkı’’ ve ‘’ Uzun süren yargılama’’ maddeleri kapsamında başvuru yapacağız…    

TEMPO



Bu haber 433 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    3,304 µs