En Sıcak Konular

Prof. Tosun: Demokrasiye sahip çıkma zamanı

0 0 0000 00:00 tsi
Prof. Tosun: Demokrasiye sahip çıkma zamanı "28 Şubat'ta post-modern bir darbeyle sarsılan Türk demokrasisi, aradan geçen 10 yılın ardından e-bildiri ile yeni bir krizle karşı karşıya."  diyen Prof. Tosun, bu e- bildirinin demokrasimizde açacağı yaraları bakın nasıl sıralıyor...

Devlet, siyaset ve yönetimle yurttaş arasında kopan illiyet bağını yeniden tesis etmek için Batı demokrasilerinde son çeyrek yüzyılda yeni bir bilgi iletişim teknolojisi ürünü olarak keşfedilen internet, gizli olan çoğu şeyi özel, kamusal ayrımına bakmaksızın aleni hale getirmeye başlamıştır.

Aleniyet, politik sistemleri ve aktörlerini yurttaş karşısında daha hesap verebilir, hesap sorulabilir, şeffaf hale getirirken, demokrasilerin de pekişmesine hizmet etmektedir. Türkiye'de de internet son dönemde batıdaki işlevlerine benzer biçimde işlev sunmak amacıyla kullanılıyordu. E-devlet, e-ticaret, e-yönetim projeleri kamu ve özel sektörde yurttaş yararına pozitif dışsallıklar yaratmak için elektronik ortamda bu kurumları yeniden yapılandırırken, bu türden e-demokrasi uygulamalarını ise biz henüz hayata geçiremedik. 27 Nisan gecesi Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yayınladığı bildiri ile Türkiye, -batıda demokrasilerin pekişmesine hizmet eden- interneti ironik biçimde demokrasisinin düşük yoğunluklu standarda gerilemesine hizmet etmek için kullandı. Bu bağlamda 28 Şubat'ta post-modern bir darbeyle sarsılan Türk demokrasisi, aradan geçen 10 yılın ardından e-bildiri ile yeni bir krizle karşı karşıya.

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet bildirisinin satır araları okunduğunda, açığa çıkan en yalın gerçek; rejimin muhafızı olarak TSK'nın kendi algı ve değerleri doğrultusunda laik cumhuriyeti korumaya çalışırken, sivil siyaset ve demokrasinin kısa ya da uzun süreli bloke olması gibi bir sonuca yol açmış olmasıdır. Bu kurumun öncelikli tercihi laiklikle sınırlandırılmış Cumhuriyet olabilir. Fakat yayınladığı e-bildiri ile yol açtığı demos'u krates'ten koparma eyleminin Türk demokrasisi açısından yaratacağı olası tahribat ve sonuçlarına dair bazı noktaların üzerinde durmak gerekir. Bu değerlendirmeyi yapmadan önce, sürecin faillerini deşifre etmek, e-bildirinin sorumlularını kamuoyuna ilan etmek adına önemlidir diye düşünüyorum.

Farklılıklara saygı demokrasinin gereği

Genelkurmay başkanlığı bildirisinde öne çıkarılan "parçalı Türkiye" fotoğrafı ve bu fotoğraftan TSK'nın rahatsızlığı veri alındığında, e-bildirinin muhatabının bürokrasinin kontrolü ve yönetme erki elinde olan AK Parti hükümeti olduğu açık. Rahatsızlığın nedenleri bildirinin satır aralarından okunduğunda, askeri seçkinlerin tahayyül ettikleri yaşam tarzına, giyim-kuşama, düşünmeye, düşündüğünü ifade etmeye alternatif kalmakta direnen ya da doğası gereği öyle olan tüm nesneler olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. AK Parti, iktidarında hareketin dayandığı sosyolojik dinamikleri siyasal ve ekonomik alanda temsil ettirirken, bu dinamikleri kültürel alanda Refah çizgisi kadar olmasa da, türbanı siyaseti gerginleştirici bir araç olarak gündemde tutmasa da, son tahlilde illiyet bağı olan kitlelerle arasındaki ilişkiyi kültürel simgeler aracılığıyla olabildiği kadar kurmuştur. Bunu AK Parti'nin Milli Görüş kökenli çizgisi veri alındığında, reel politik olarak anlamamak, hatta anlayışla da karşılamamak mümkün değil. Aksi bir ikame, siyasal hareket olarak AK Parti'nin kendi varlığını inkâr anlamına gelir. Türkiye'de askeri, sivil seçkiniyle sıradan yurttaşları olarak bizlerin yanıtlaması gereken soru, bu farklılıklara tahammül edebilecek miyiz? "Öteki" ilan ettiklerimizle asgari uzlaşıyı sağlayıp, bir arada yaşayabilecek miyiz? Bildirideki ifadeler, askeri seçkinlerin farklılıkların tümünü reddetmeye kararlı olduklarını gösteriyor. Demokratik bir sistemde bildiride adı geçen laiklik karşıtı eylemleri kovuşturmak, bağımsız yargının görevi olması gerekirken, TSK'nin bunu kendisine görev edinmesi ve bir bildiriyle dile getirmesi demokrasinin sığlığına ilişkin tipik bir karinedir. Örneğin, bildirinin bir yerinde çocuklara yönelik olarak, bunların o saatte yatakta olmaları gerektiğine ilişkin dile getirilen düşünce, aynı zamanda ordunun güçlü devletin aile fertlerine karşı kendini sorumlu gören baba misyonunu her daim kendinde topladığını kanıtlıyor. Bu noktadan itibaren yurttaşın uyku saatlerine karışmayı dahi kendisine şiar edinmiş bir koruyucu, kollayıcı kadronun kendisine aşkın misyonlar yüklemesi kadar doğal bir şey olmasa gerek.

Ülkeyi 27 Nisan bildirisine getiren süreçte, muhalefet, AK Parti'yi ısrarla cumhurbaşkanını toplumsal uzlaşıyla seçmemekte direndiği gerekçesiyle eleştirmiştir. Eleştirilerde haklılık payı yok değil. Hangi şart altında olursa olsun, ana muhalefet lideriyle görüşmemekte direnmek Erdoğan'ın uzlaşı tahayyülünün standardı hakkında bilgi veriyor. Diğer yandan, başta Baykal olmak üzere muhalefet liderlerinin "Erdoğan fobisi"nin Erdoğan'ı bu noktaya getirdiğini de unutmamak gerekir. Genel olarak bakıldığında, Türk siyasal kültüründe uzlaşı toplumsal orta yolu keşfetmeye hizmet eden bir ortak akıl projesi olarak düşünülmemekte. Geliştirilen tüm uzlaşı modelleri rakibin minimum yararını dahi maksimum zarara yol açmaya indirgenmiş durumda. Bir başka anlatımla, Türk siyasal kültüründe bir yaşam biçiminin referansı olarak bir arada yaşamayı veri alan, farklılıklarımızla birlikte yaşamaya hizmet etmeyi amaçlayan uzlaşı kültürü yok. "Öteki"nin taleplerini topyekün yok sayan, "toplamı sıfır" oyununa dönüştürülmüş (kazananın her şeyi kazandığı, kaybedenin her şeyi kaybettiği) bir sanal uzlaşı talepleri var. O bile son dakikada devreye sokuluyor. Böyle olunca da uzlaşı demokratik siyasal kültüre içkin bir değer olarak değil, bireysel amaçlara hizmet eden pragmatik bir araca dönüşüyor.

27 Nisan e-bildirisinin ardından siyasetin tabiileşmesi için en az bir seçimin geçmesi gerekecek. Fakat bir kurum var ki süreçle hiç ilgisi olmadığı halde, sürecin tam da ortasında anayasal olarak konumlandırılmış olan Anayasa Mahkemesi. Mahkeme bu bildiriyle en azından üyelerinin 367'ye ilişkin karar aşamasında psikolojik olarak bir ikilem içinde kalacak. Bu da Yüksek Mahkeme'nin rejim içindeki konumunun tabiileşmesinden uzaklaşmasına yol açacaktır. Askeri seçkinlerin bildiriyle psikolojik olarak siyaset mekanizmasını kontrol sahasına çektikleri, cumhurbaşkanının kimin olacağını çok önemsedikleri bir sistemde Yüksek Mahkeme'nin toplantı karar sayısıyla ilgili vereceği kararın siyasal etkilerden arınmış bir karar olacağını tahayyül etmek çok güçtür. Devletin bu konjonktürde hukuk üzerindeki psikolojik etkisi, mahkemenin vereceği karar ne olursa olsun, ileride tartışılmasına, bu da hukukun siyasallaştığı savlarının yoğunlaşmasına neden olacaktır.

Erken seçim sonrası

Bildirinin 28 Şubat sonrası tabiileşme sürecine birkaç yıldır giren Türkiye'yi yeniden demokrasi ekseninden az çok uzaklaştıracağına şüphe yok. Bildiriye sempati ile bakanlar ya da bildiriyi elektronik ortamda yayınlayanların muhtemel beklentileri bundan sonra arzulanan laik cumhuriyet rejiminin yeniden inşası kadar, siyasetin karar alıcı mekanizmalarındaki iktidar aktörleri bağlamında yapılacak ilk seçimde arzu ettikleri kadrolarla yenilenmesidir. Daha açık bir ifadeyle, AK Parti iktidarının ilk seçimle birlikte bir daha görünür olmamasıdır. Çok partili hayattaki 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat darbeleri sonrası seçmen tercihleri genel hatlarıyla incelendiğinde, görülecektir ki mağdur edilenler er geç tahayyül edemedikleri ölçüde seçmen tarafından ikbal sahibi yapılmaktadır. Özellikle merkez sağ geleneğin iktidar ve iktidardan alaşağı ediliş serüveni incelendiğinde bu açık.

DOÇ. DR. TANJU TOSUN - EGE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

zaman



Bu haber 217 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,584 µs