En Sıcak Konular

Gizli uyuşturucu ekseni

0 0 0000 00:00 tsi
Gizli uyuşturucu ekseni "'Kovboy' imparatorluğunun savaşlarını sürdürmesinde, petrol ile aynı önemde olan gizli bir eksen var: Uyuşturucu ekseni. Hatta bu eksenin petrole göre artısı bile vardır. Bu artı, halkların sahip olduğu güç ve yükseliş faktörleri içindeki temel faktör

Suriyeli gazeteci ve yazar Abdullah el-Hasan yazıyor...

Söz konusu eksen, oluşturduğu suç ortamlarıyla ve hiçlik felsefesi söylemlerini gerçeğe dönüştürmesiyle, insan sermayesini heba eder. Örneğin bu felsefeler, Nietzsche’nin felsefesinde olduğu gibi, “tanrının öldüğünü” söyler, “insanın ölümünden” bahseder. Genel olarak modernite sonrası akımlar ise, semâvî olan veya insanlar tarafından konulan bütün büyük insanî referansları yıkıp, insanı her türlü ahlâkî ve fikrî referanslardan soyutlanmış bir varlık haline getirmeye çalışıyor. Dolayısıyla bu durumda, Thomas Hobbe'sun söylediği gibi “insan insanın kurdu” haline geliyor.

İmparatorluk ve Uyuşturucu

Bir taraftan insanlık uyuşturucunun, insanı, toplumu, sağlığı, değerleri, bireysel ve milli ekonomileri yok eden etkileriyle boğuşurken, diğer taraftan Amerika Birleşik Devletleri uyuşturucuya veya daha uygun bir ifadeyle uyuşturucu ticaretine, başka hiçbir ticarî malın, hatta petrolün bile boy ölçüşemeyeceği çok kârlı bir ganimet gözüyle bakıyor
Amerika’nın aksi yönde bir görüntü sergilemesi veya uyuşturucu yapımında kullanılan bitkilerin ekimine ve uyuşturucu ticaretine karşı savaş kararlılığında olduğu izlenimi vermesi bizleri yanıltmasın. Gerçekte uyuşturucu ticareti, Amerika’nın iç ve dış siyasi yönelişlerinin belirlenmesinde önemli bir faktör haline gelmiştir.

Bazıları Amerika’nın uyuşturucu ticaretiyle olan ilişkisinin, büyük korsan ile küçük korsanlar arasındaki ilişkiye benzediğini söylüyor; büyük korsan, küçük korsanların çaldıklarını ellerinden alır. Bu durum, Amerika’nın tavırlarında iyice kökleşmiş bir gelenektir. Örneğin, Amerikan kapitalizminin kutuplarından biri olan Morgan’ın servetini ele alalım; bu servetin kaynağı esasen, büyük bir korsan olan dedesine dayanıyor. Dedesi elde ettiği hazineyi Karayip adalarından birine gömmüş ve sonra da ailesine hazinenin yerini gösteren bir harita bırakmıştır. Varisler haritadaki şifreleri çözmeyi başardığında, söz konusu hazine modern çağda, en büyük Amerikan bankalarından birinin kaynağını oluşturmuştur.
Bu gerçeklerden dolayı 20. yy başında (1901-1909) Amerika başkanı olan Theodore Roosevelt, söz konusu bu büyük şirketlerin kurucularını “soyguncu baronlar” olarak nitelemiştir.

Ancak şu anda, Amerika açısından bu ilişkiye meşruiyet kazandıran şey, genel olarak ekonominin, çalışmaya ve üretmeye dayalı olmaktan çıkıp, neo-liberal siyaset çerçevesinde,  parasal işlemlerden kazanç elde etmeye dönüşmüş olmasıdır. Bazı istatistiki verilere göre, parasal işlemlerde dönen miktar üç trilyon dolardır. Buna karşılık üretimdeki miktar ise, bu rakamın altıda biri, yani yarım trilyon dolardır. Buna ek olarak, Amerika imparatorluğunun, yolsuzluğu ve yozlaşmayı genelleştirerek oluşturduğu sis perdesinin de, ona dünyaya hükmetme fırsatı verdiğini söyleyebiliriz. Bu arada Henry Kissinger’in “NSSM 200” olarak isimlendirilen planını da unutmamamız gerekiyor. Kissinger bu planı şu şekilde özetliyor: “Stratejik hammadde kaynakları açısından zengin durumdaki gelişmekte olan ülkelerin nüfus artış oranları, Amerikan ulusunun güvenliği için bir endişe kaynağı oluşturuyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin çok acil bir şekilde bu konuya gerekli önemi vermesi gerekmektedir.” Bu plan, John D. Rockefeller başkanlığındaki komisyonun,“Nüfus ve Amerika’nın Geleceği” konulu 1972 tarihli raporu üzerinde yoğunlaşıyor. Söz konusu rapor, açık bir şekilde, dünyadaki nüfus artışının dondurulması çağrısı yapıyor. Gerçekte bu çağrı, örgütlü ve kolektif bir yok etme programı anlamına geliyor. Kuşkusuz, bu yok etmenin ön önemli araçlarından biri de uyuşturucudur.

Uyuşturucu Kaçakçıları ile İlişkiler

1950’lerin başlarından itibaren, Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü’nün (CIA), uyuşturucu dünyası ile olan ilişkisi, uyuşturucu kaçakçılarıyla “öldürücü veya aklı değiştirici kimyevî maddeler üzerinde araştırmalar yapmak ve uygulamak” konusunda yaptığı anlaşmalara uzanıyor.
Bu konu üzerindeki sır perdesi, Amerikalı bayan gazeteci Elaine Shannon tarafından 1988 yılında kaldırıldı. Shannon, uyuşturucu ile mücadele birimlerindeki onlarca görevliyle yaptığı görüşmeler sonucunda bu konudaki gerçeklere ulaştı ve bütün bunları “DESPERADOS” (Gözü Dönmüş Caniler) isimli kitapta belgeleriyle ortaya koydu. Shannon kitabında, görüştüğü görevlilerin kendisine, “Güneydoğu Asya’daki uyuşturucu kaçakçıları ile Merkezi İstihbarat Örgütü’nün “doğal müttefikler” olduğunu” bildirdiklerini vurguluyor. Shannon’un kitabında yazdığı şeylerden biri de şu: Yetmişlerin sonlarında ve seksenlerde Güneydoğu Asya’da uyuşturucu ile mücadele eden görevliler, defalarca, isimleri CIA’nın maaş verdiği kimselerin listesinde geçen uyuşturucu kaçakçılarının izlerini keşfettiklerini söylüyorlar. Afganistan’da Sovyet varlığına karşı yapılan savaşın sürdüğü ve Amerika’nın mücahitlere verdiği desteğin devam ettiği sırada, Beyaz Saray’daki “Uyuşturucunun Kötüye Kullanımı” ile ilgili “Strateji Meclisi”nin bir üyesi olan  David Mastio, Amerikan hükümetine, mücahitlerin silahlandırılması kararının aksi yönde etkilerinin olacağını bildiriyor.

Mastio şöyle diyor: “Meclise, Afganistan’a ayfon ekimini desteklemek için girdiğimizi haber verdim ve şöyle dedim: Bu yaptığımızı terk etmemiz gerekmiyor mu? Parayı tarım için harcamamız gerekmiyor mu? Ki onlar afyon ürünlerini yok ettiler. Ancak bana verilen cevap sessizlik oldu!”
Bilindiği gibi Afganistan’daki eroin üretimi 1979 ile 1982 yılları arasında üç kat artmıştır. 1981 yılına girildiğinde, Afganlı eroin üreticileri, Batı Avrupa’daki ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eroin pazarının %60’ını ele geçirmişlerdi. Burada şu hususa dikkat çekmek de yerinde olacaktır: Amerika 1942 yılında Sicilya adasına çıkarma yaparken, değişik ailelerin oluşturduğu mafya gruplarıyla yardımlaşmıştır. Bu mafya grupları, çıkarma sırasında yaptıkları operasyonlarla Amerika’ya yardım etmişlerdir. Bu yardım, iki taraf arasında, aşağıdaki hususları içeren bir anlaşma çerçevesinde gerçekleşmiştir:

1- Mafya’nın yapacağı operasyonlar 25 milyon dolar karşılığında gerçekleştirilecektir.

2- İtalya’nın özgürleştirilmesinden sonra Mafya’ya “koruyucu haklar” sağlanacaktır; ancak bu haklar sadece Mafya’nın Amerika’da yaptığı eylemleri görmezden gelmekle sınırlı kalmayacak, aynı şekilde aktif bir şekilde İtalya’daki çalışmalara katılmalarını da içerecektir.

3- Amerikan güvenlik birimleriyle gerçekleştirilecek “çalışma ilişkileri”nin düzenlenmesinde, Amerikan tarafı, mafya ailelerinin liderleriyle istişarede bulunacaktır. Aynı şekilde mafyanın Amerika’daki eylemleri örtbas edilecektir. Buna, FBI’ın mafya grupları arasında gerçekleşen olayları soruşturmaktan ve bu grupları birbirine karşı kışkırtmaktan vazgeçmesi de dahildir. İşte bu anlaşma çerçevesinde, Sicilya mafyası, yaptığı eylemler, Amerikan güçlerine sağladığı istihbarat ve yer şekilleri, limanların durumu, med-cezir gibi konularda verdiği bilgilerle Amerikan güçlerine yardım etmiştir. Bu şekilde mafya’nın Amerikan güçlerine sunduğu dosyaların sayısı 5000’e ulaştı ve bu dosyaların birer nüshası Washington’daki savaş planlayıcılarına gönderildi.

Savaş sırasında, mafya mensupları Amerikan uçaklarının iniş güvenliğini sağladılar, Amerikan güçlerinin geçitlerden geçmesine kılavuzluk ettiler ve İtalyan güçlerinin yerlerini gösterdiler. Yardımlaşma bundan sonra da devam etti. 1948 yılında Sicilya mafyası, ayrılmak yönündeki siyasi emelini açığa vurdu. Ancak CIA ona, Roma’daki hükümetle anlaşmalı olmak şartıyla, bağımsız bir şekilde eylemlerde bulunmasına izin verilmesi karşılığında, bu eğilimden vazgeçmesi nasihatında bulundu.  Amerika ve mafya arasındaki anlaşma, komünizme karşı mücadele etmeyi de kapsıyordu. Bu hususta Mailz Kopland şöyle diyor: “Eğer mafya olmasaydı, şu anda İtalya’ya komünizm hakim olurdu. İşçileri örgütleyenlerin öldürülmesinde ve siyasi çalışmaların terörize edilmesinde suç örgütleri son derece önemli rol oynamışlardır.”

Skandallar ve Rakamlar

Bütün bu bilgiler ışığında, Amerika’nın eski başkanı Bill Clinton’un Arkansas valisi olduğu dönemde, Kolombiya’dan Arkansas’a, 750 milyon dolar değerinde kokain kaçakçılığı yapılmasına göz yumuşuna şaşırmıyoruz. Hatta Clinton’un seçim çalışmalarının, söz konusu bu kokain kaçakçılığına göz yumması karşılığında elde edilen milyonlarca dolar ile yürütüldüğüne dair göstergeler vardır. Yine eski başkan John Kennedy’nin ailesinin sahip olduğu büyük servetin kaynağının, kaçakçılık ve mafya ile yürütülen gizli ilişkiler olduğu biliniyor. Burada, CIA’nın 50. kuruluş yılında, onun görevlerinin belirlenmesiyle ilgili bir hususa dikkat çekmek yerinde olacaktır. Clinton –ki garip bir şekilde eski tutumundan uzaklaşıyor- CIA’nın geleceği ile ilgili kendi görüşlerini belirtirken, ikinci öncelik olarak şunları dile getiriyor: “Amerikan vatandaşlarını, uyuşturucu ticareti, terörizm, suç örgütleri ve kitlesel yıkıma yol açan silahlar gibi yeni tehditlere karşı korumak.” Ancak sanıldığı gibi durum hiç de böyle değildir. Aksine bir bütün olarak Amerikan idaresi ve büyük bankalarda toplanan parasal güçler, seksenli yıllarda, uyuşturucu ticaretinden elde edilen ve bir buçuk trilyon dolara varan çok büyük parasal ilişkiler içine girmişlerdir.

1983’te bir Amerikan kanalı olan ABC’nin yayınladığı bir raporda, 250’den fazla Amerikan bankası, uyuşturucudan kazanılan paraları aklama faaliyeti içine girmekle itham edilmiştir. Büyük hesap uzmanlarının ve uyuşturucudan kazanılan paraların aklanması işini yürütenlerin önünde, Kongredeki ilgili komisyonda yapılan (1988) tahkikatta şu sonuca ulaşıldı: “Amerikan bankaları bu paraların kaynağını ve kimlerle ilişki içinde olduklarını biliyorlardı.” 2000 yılında uyuşturucu ticaretinden elde edilen paraların miktarı üç trilyon dolara yükselmiştir.

Uyuşturucu Savaşları

Yukarıda söylenenler, uyuşturucu ekimi ve uyuşturucu ticaretinde en önemli yeri tutan iki ülkenin, yani 1989’da Panama’nın, 2001’de de Afganistan’ın işgal edilişinin sebebini açıklıyor. Bu işgaller, Amerikan uyuşturucu tacirlerinden oluşan para baronlarına hizmet etmiştir. Amerika tarafından uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanan ve Amerikan güçleri tarafından, 20.12.1989’da (Panama’nın işgali sırasında) tutuklanıp 45 sene hapis cezasına mahkum edilen Panama eski devlet başkanı General Manuel Antonio Noriega’nın CIA ile ilişkisi bilinen bir gerçektir. Hatta Noriega, baba George Bush’un başkanlığı döneminde bir ara CIA’nın sorumlusuydu. Şüphe yok ki, Panama’nın işgal edilmesinin ve Noriega’nın tutuklanmasının asıl sebebi, Noriega’nın, efendilerinin öğretilerinin dışına çıkması ve kendi hesabına 45 konteynırlık bir uyuşturucu anlaşması yapmasıdır. Amerikalı meşhur gazeteci Seymour Hersh, Noriega’nın Kolombiya Uyuşturucu Birliği ile devam eden yirmi yıllık bağlantısını ortaya çıkarmıştır. Noriega, Amerika Birleşik Devletleri Savunma Meclisi’nden şeref madalyası almak için Washington’da bulunduğu sırda, Seymour Hersh, New York Times’ın 12.6.1986 tarihli sayısında söz konusu bağlantıyı yayınlamıştır.

Burada şu hususu zikretmek de uygun olacaktır: Amerikan savunma istihbaratı, Noriega’nın kendisiyle çalışması için onunla 1959’da bağlantıya geçmesine rağmen, Noriega CIA ile 1967’de çalışmaya başlamıştır. Afganistan’a gelince, Taliban lideri Mollo Muhammed Ömer’e yakın bir Arap şöyle diyor: Mollo Ömer 2000 yılında, uyuşturucu ile mücadele etme ve Afyon ekimini yasaklama kararı alınca, Amerika ile bir savaşın vuku bulacağını ve bundan kaçınılamayacağını anladık. Bu değerlendirmeyi Mollo Ömer’e ilettim ve Amerika’daki para baronlarının bu gelir kaynağını kaybetmeyi kabullenmeyeceklerini söyledim. Nitekim Amerika Afganistan’ı işgal ettikten sonra Afyon ekimi ve ticareti yeniden ortaya çıktı ve eskiye göre katlanarak arttı. Sömürgecilik tarihinde daha önce de uyuşturucu savaşları görülmüştür. Örneğin Çin imparatoru Tavu’nun, 1839 yılında Kanton limanını İngiliz afyon gemilerine kapatma kararı, 1839-1840 yılları arasında devam eden afyon savaşlarının çıkmasına neden oldu. 1856’da da aynı durum yaşandı.

İngiltere bu kanlı savaşlar sonunda Çin’i, limanlarını ve pazarlarını afyon gemilerine ve afyon ticaretine açmaya mecbur bıraktı. Böylece İngiltere 1920’lere kadar Çin’i afyona boğmaya devam etti. Bu yüzden (Vietnam’ın kurucusu) Ho Şi Min, Afyon’a karşı olmayı, Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin en önemli esaslarından biri haline getirmiştir. Ho Şi Min, bu hususta şöyle diyor: “Fransızlar toplumsal asayişi (itaat etmeyi) sağlamanın bir aracı olarak Vietnam’da insanları afyon kullanmaya zorluyorlar.” Çünkü “uyuşturulmuş bir halkın, gafletten uyanıp zorbalara karşı özgürlük mücadelesi vermesi daha düşük bir ihtimaldir.” Şüphe yok ki, uyuşturucu savaşları Amerikan kanununun, yani çıkar kanununun meşru bir ürünüdür. Bu kanuna göre, onların faydasına ve menfaatine olan her şey, zorunlu olarak kanuna uygundur ve –Üstad Muhammed Haseneyn Heykel’in ifadesiyle- “güç” kanun koyucu haline gelir. Dolayısıyla bu gücün dayattığı reel durum, hakikatin ve hakkın kendisi olur.

Tercüme: Halil Kendir / Dünya Bülteni



Bu haber 308 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,382 µs