En Sıcak Konular

Yeni bir Soğuk Savaş kuşağı istemiyoruz

30 Ekim 2010 19:04 tsi
Yeni bir Soğuk Savaş kuşağı istemiyoruz "Bize dönük bir tehdit algılamasına sahip değiliz. Yani komşu ülkelerden herhangi birinden, bu İran, Rusya, Suriye ya da başkaları olabilir, kim olursa olsun. Türkiye Soğuk Savaş'ta olduğu gibi bir cephe ya da kanat ülkesi olmayacaktır, bunu çok net ola

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'de olsaydı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün verdiği 29 Ekim resepsiyonuna katılması kadar doğal birşey olmadığını söyleyerek, "İnsanların özel hayatlarında yaptıkları tercihlere de saygı göstermek lazım. Bunların bir tehdit gibi algılanması, bir dışlama, bir keyfilik gibi görülmesi zaten doğru değildi. Bu sene Sayın Cumhurbaşkanının tercihi bu anlamda doğru olmuştur" dedi.

Davutoğlu, Çin turu çerçevesinde Şian'dan Şanghay'a geçerken uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün verdiği 29 Ekim resepsiyonuna ana muhalefet partisi CHP'nin liderinin ve TSK mensuplarının katılmadığının hatırlatılması ve Ankara'da olması durumunda kendisinin katılıp katılmayacağının sorulması üzerine Davutoğlu, şunları söyledi:

"Cumhuriyet bayramını nerede kutlarsanız kutlayın güzeldir. Dışişleri Bakanı olarak bazen yurtdışında kutluyoruz bazen yurt içinde. Ama başka bir anlam taşıyor yurtdışında kutladığınızda da. Türkiye içinde olmuş olsaydık ben resepsiyona katılacaktım tabii ki, daha doğal birşey olamaz. Geçen sene de eşimle birlikte katılmıştım. Bu yıl da katılırdım."

Davutoğlu, ister milli ister dini olsun bayramların toplumları kaynaştırma özelliği bulunduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:

"Artık Türkiye;de ortak sembollerin tartışma üstü görülmesi lazım. İnsanların özel hayatlarında yaptıkları tercihlere de saygı göstermek lazım. Bunların bir tehdit gibi algılanması, bir dışlama, bir keyfilik gibi görülmesi zaten doğru değildi. Bu sene Sayın Cumhurbaşkanının tercihi bu anlamda doğru olmuştur. Nasıl cumhur tekse, cumhurun bayramı da tek olmalıdır, alternatif kutlamalar şekline dönüşmemelidir. Biz cumhura güvenmeliyiz ki cumhuriyetimiz hem milli, hem evrensel, hem çağdaş olabilsin. Ben bu gelişmeyi sağlık işareti olarak görüyorum. İnşallah zamanla çok daha yerleşik geleneklere sahip olacağız."

-FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ-

NATO'nun füze savunma sistemine ilişkin tartışmaların hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, bu konunun terminolojisinin doğru kurulması gerektiğini söyleyerek, Türkiye'nin bu konudaki ilkelerini anlattı.

"Füze kalkanı ve füze savaşları" ifadelerinin teknik ve politik olarak doğru bir terminoloji olmadığını belirten Davutoğlu, iki hafta önceki NATO toplantısında, düşünülenin aksine bu konuda değil AB-NATO ilişkileri konusunda daha fazla tartışma yaşandığını bildirdi. Davutoğlu, o toplantıda bir AB'li bakan ile arasında geçen diyaloğu da şu sözlerle aktardı:

"Bir AB dışişleri bakanının, (Türkiye'yi çok önemli bir partner olarak görüyoruz) demesi üzerine ben sözü aldım ve dedim ki (Biz burada partner değiliz, buranın sahibi biziz. NATO'nun sahibi biziz. Biz ortak (partner) değiliz. Bazı dışişleri bakanları burada iki şapkayla konuşuyor. Ama burada konuşacakları şapkanın NATO şapkası olması lazım. AB şapkasıyla konuşacaklarsa Brüksel;deki bir başka sokağa gitmeleri gerekir.)"

Davutoğlu, toplantının ertesi günü o dışişleri bakanının yanına gelerek kendisine sarıldığını ve yanlış anlaşıldığını söylediğini belirterek, Türkiye;den bakıldığında oradaki sert tartışmaların füze konusunda geçtiğinin düşünüldüğünü ama öyle olmadığını kaydetti.

Davutoğlu, füze savunma sistemi konusundaki teknik müzakerelerde Türkiye'nin belli ilkeleri bulunduğunu belirterek, bu ilkeleri o günkü NATO toplantısında izah ettiğini ve bu ilkeler etrafında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Savunma Bakanı Robert Gates ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile dörtlü toplantı yaptıklarını kaydetti.

Türkiye'nin artık bütün dünyada kabul gören ve büyük ölçüde de takdir gören yerleşik değerleri bulunduğunu, tarafların artık kendilerini anladığını belirten Davutoğlu, eskiden geçici bir uygulama gibi görünen şeylerin kalıcı bir stratejiye dönüştüğünü herkesin farkettiğini bildirdi. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Söz konusu olan şey NATO savunma sistemi, yani NATO füze savunma sistemi. Bu tür sistemler caydırıcı esaslı, savaşları önlemeye dönük yapılır, yoksa savaşa yolaçıcı değil. Yani bir şekilde taraflarda füzelerin bulunmasını anlamsızlaştıran süreç olarak görülmesi icap eder. Daha fazla füze yapılması anlamında birşey değil."

-TÜRKİYE'NİN ÜÇ İLKESİ-

Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin bu konudaki üç ilkesini de şöyle anlattı:

"Birinci olarak, Türkiye NATO'nun dışında, NATO tarafından ikna edilen, tek başına bir ülke değil. NATO'nun merkezinde yeralan bir ülke. Merkezinde yeralma özelliği o kadar barizdir ki, mesela diyorlar ki NATO Türkiye'yi kayıp mı ediyor? Uluslararası bir forumda böyle bir tartışma yapıldı. Ben orada da söyledim. (Biz Türkiye'yi kaybediyor muyuz) diye soruyorsanız, bu Türkiye;ye hakarettir. Biz dediğiniz zaman Türkiye'yi dışarıda bir nesne gibi görüyorsunuz demektir. NATO'da her konu hep beraber tartışılır. Burada Türkiye;nin pozisyonu da dikkate alınmak durumundadır. NATO bir bütün olarak savunma konseptini belli aralıklarla gözden geçirir, güvenlik örgütü olarak da gerekli tedbirleri alır. Türkiye;nin de bu tedbirlere muhalefet etmesi diye bir şey söz konusu olmaz. Çünkü bu bir güvenlik örgütü ve gelebilecek güvenlik risklerinin planlaması yapılır, bundan daha doğal bir şey yok. Balistik füzeler de dünyada bir tehdittir, nükleer tehdit de vardır, terör tehdidi de vardır. Bu konuda NATO içerisinde tartışmalar da yapılır, teknik hazırlıklar da yapılır. Türkiye bunun bir parçasıdır ve bu tartışmalarda aktif olarak yer alır."

Türkiye'nin gerek cografyasının gerekse geliştirdiği ilişkilerin Türkiye'yi son derece önemli bir aktör yaptığını, bundan kaçılamayacağını belirten Davutoğlu, "Dolayısıyla birinci ilkemiz NATO;nun içinde güvenlik risklerini gözönüne alarak savunma sistemleri geliştirebilir, hatta güvenlik örgütü olarak bunu yapması NATO'nun işinin bir parçasıdır" dedi.

Bakan Davutoğlu, ikinci ilkeyi de şu sözlerle açıkladı:

"Böyle bir güvenlik yapılanması olduğunda, NATO'nun güvenliğin bölünmezliği ilkesi etrafında, hiçbir ülkenin güvenliğinin gözardı edilmemesi gerekir, bütün ülkelerin güvenliğinin gözönüne alınması gerekir ve sadece NATO ülkelerinin güvenliğinin gözönüne alınması gerekir. Yani kastettiğimiz şey şu: yani Türkiyenin belli bölgelerinin dışarıda kalmasına bağlı bir savunma anlayışı kabul edilemez. Türkiye'nin bütünüyle içine alınması gerekir. NATO üyesi ülkelerin bütününü kapsaması gerekir. NATO dışındaki faktörlerin bir kısmını da gözönüne alabilir ama NATO dışındaki faktörleri bir güvenlik riski olarak gözönüne alabilir, ama odağının esası sadece üye ülkelerin güvenliğidir."

Davutoğlu, Türkiye'nin savunduğu üçüncü ilkeyi de şöyle anlattı:

"Üçüncü olarak ise bizim açımızdan biz çevremizde bize dönük bir tehdit algılamasına sahip değiliz. Yani komşu ülkelerden herhangi birinden, bu İran, Rusya, Suriye ya da başkaları olabilir, kim olursa olsun. Türkiye Soğuk Savaş'ta olduğu gibi bir cephe ya da kanat ülkesi olmayacaktır, bunu çok net olarak söylüyorum. Türkiye bir cephe ülkesi olma konumunda değildir. NATO'nun tehdit tanımlaması ve planlamalarını yaparken bütününü kuşatması ve bu tehdit tanımlamasında Türkiye'yi bir grup ülke ile coğrafi olarak karşı karşıya getirecek bir formulasyonun dışında kalması gerekir."

-SOĞUK SAVAŞ'IN MALİYETİ-

Türkiye'nin bu konuda hassas olduğunu söyleyen Davutoğlu, Soğuk Savaş'ın Türkiye'ye kazandırdığı çok şey olduğunu ama yüksek de maliyeti olduğunu söyleyerek, "Biz çevremizde tekrar bir Soğuk Savaş kuşağı, psikolojisi istemiyoruz" dedi. Bakan Davutoğlu, Soğuk Savaş'ın Türkiye'yi veya Norveç'i, iki sınır ülke olarak etkileyiş biçiminin Sovyetlere sınırı olmayan ülkelere göre çok daha fazla olduğunu belirterek, "Biz çevremizde istikrar refah ve barış istiyoruz. Bunları da kalıcı şekilde istiyoruz. Dolayısıyla bizim olaya bakışımız bu çerçevededir. Türkiye, komşu ülkelere herhangi bir şekilde atıfta bulunulmasını doğru bulmamaktadır. Biz bunun bir Türkiye'nin coğrafi karşıtlık noktası haline dönüşmesini istemiyoruz" diye konuştu.

Bu konuda ABD ile uzlaşı olmaması durumunda Lizbon zirvesinde Türkiye'nin yalnız kalıp kalmayacağının sorulmasına karşılık Davutoğlu şunları kaydetti:

"Biz doğru bir şeyi savunuyorsak yalnız kalmaktan hiçbir zaman korkmayız. Bu konularda 3 prensip de bizim için doğru prensiplerdir. NATO'nun savunma sistemi geliştirmesi doğaldır ve Türkiye bunun içerisinde yeralır. NATO'nun bu savunma sistemi bütün ülkeleri kuşatmalıdır ve sadece üye ülkelerin ihtiyaçlarına göre planlanmalıdır. Üçüncüsü Türkiye komşu ülkelerden tehdit algılaması içerisinde değildir, komşu ülkelere dönük olarak şimdiye kadar takip ettiği politikaların doğruluğuna inanmaktadır. NATO'nun planlamalarının da bu şekilde olması gerektiğini düşünmektedir. Bu şekilde baktığınızda kimsenin bunlara karşı çıkabilmesi mümkün değil. Türkiye;nin şu anda çevre bölgelerde, Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğu'da Orta Asya'da barış, istikrar ve refah bölgesi oluşturma çabası, aslında füze tehdidi de dahil bütün riskleri ortadan kaldıracak bir vizyondur. Biz bunu önceliyoruz ve buna ağırlık veriyoruz."

ABD'nin füze savunma sistemi için İran'ı öne çıkardığının ve hatta bazı belgelerde İran'ın isminin sarfedildiğinin anımsatılması üzerine de Davutoğlu, "Bizim için önemli olan NATO belgeleridir ve NATO savunma konseptinde nasıl yer aldığıdır" dedi.

-NATO-AB İLİŞKİLERİ-

Davutoğlu, Lizbon'da NATO-AB Bakanlar Konseyi'nin toplanıp toplanmayacağının sorulmasına karşılık da, NATO-AB ilişkileri konusundaki tutumlarının da gayet ilkesel olduğunu söyleyerek, iki örgütün işbirliğini geliştirmesine olumlu baktıklarını, ancak AB içerisinde mutabakat nasıl önemliyse, NATO içerisinde de mutabakatın o ölçüde önemli olduğunu düşündüklerini kaydetti.

Davutoğlu şunları söyledi:

"AB'nin katıldığı güvenlik çalışmalarına, Türkiye'nin de karar verici mekanizmalarda bulunmak suretiyle katılması gerekir. Şunu görmek lazım, daha AB Türkiye ile güvenlik anlaşması aktetmemiştir. Türkiye'nin Avrupa Savunma Ajansına girişi onaylanmamıştır. Avrupa güvenlik ve savunma politikalarında Türkiye karar mekanizmalarında aktif olarak yeralmamaktadır ve AB üyesi olmayan NATO üyesi olan ülkeler arasında da bu konuda tektir. Bu şekilde bir anomali sözkonusu iken, Türkiye;nin NATO-AB ortak toplantıları suretiyle NATO operasyonlarına hiçbir olumlu katkısı olmayan Güney Kıbrıs;ın karar mekanizmaları içerisinde yeralmasını (kabul etmesini) beklemek doğru değil."

Türkiye'nin bu konudaki tutumunun başta NATO Genel Sekreteri olmak üzere bütün taraflar tarafından bilindiğini söyleyen Davutoğlu, Türkiye'nin gerektiğinde NATO operasyonlarına en fazla katkı veren ülkelerin başında geldiğini, gerektiğinde de AB operasyonlarına gerekli katkıları verdiğini hatırlattı. Bosna, Kosova ve Afganistan;da AB;nin talebine de Türkiye'nin olumlu yaklaştığını belirten Davutoğlu, önemli olanın konunun ilkesel düzeyde doğru zemine ve Türkiye'ye şimdiye kadar verilen sözlerin Nice belgesi çerçevesinde bir yapıya oturtulması olduğunu kaydetti.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanlığını üstlenmesinin çok önemli bir gelişme olduğunu söyleyerek, "Bu 1815 sonrasında Viyana Kongresi ile oluşan Avrupa sisteminde Türkiye'nin aynı anda sahip olduğu en üst iki pozisyondur, kıymetini bilmemiz lazım" dedi.

Davutoğlu, Çin ziyareti çerçevesinde Şian'dan Şanghay'a geçerken basın mensuplarının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi dönem başkanlığı, Türkiye-Yunanistan ilişkileri, İran'ın nükleer dosyası ve ABD ile ilişkilere dair sorularını yanıtladı.

Bakan Davutoğlu, Avrupa Konseyi bakanlar komitesinin dönem başkanlığını Türkiye;nin almasını çok önemli bulduğunu söyleyerek, bunun Türkiye;de demokrasinin ulaştığı aşamayı gösterdiğini kaydetti. 12 Eylül darbesi sonrasında Konsey'den kopuş sürecini yakından bilen birisi olarak bu başkanlığı çok önemsediğini belirten ve AKPM Başkanlığını da Türkiye'nin yaptığını hatırlatan Davutoğlu, "Bu tarihi bir olaydır. Bu 1815 sonrasında Viyana Kongresi ile oluşan Avrupa sisteminde Türkiye'nin aynı anda sahip olduğu en üst iki pozisyondur, kıymetini bilmemiz lazım" dedi.

Davutoğlu, Çin'deki temasları sırasında dün gece Hırvatistan ve Sırbistan dışişleri bakanları ile Bosna Hersek'teki siyasi sürece katkıda bulunmak için telefonla görüştüğünü belirterek, geçen yıl bu konuda çok aktif olduklarını, bir hafta sonra sadece Türk dışışleri bakanı olarak değil aynı zamanda Avrupa Konseyi dönem başkanı olarak da bu konu ile ilgileneceğine işaret etti.

-TÜRKİYE-YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ-

Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve Ege sorunlarında gelinen son durumun sorulmasına karşılık Davutoğlu, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında geçen yıl yapılan görüşme, sonra Erdoğan'ın yazdığı mektup ve kendisinin Atina ziyareti ile ara verilen ve istedikleri ritmde seyretmeyen istikşafi görüşmelerin yeniden başladığını aktardı.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bu görüşmelerde karşılıklı olarak son derece iyi niyetli ve uzlaşı kültürüne uygun bir seyir var. Biz Ege Denizi'nin iki taraf arasında bir dostluk denizi olmasını istiyoruz. Buralarda, deniz ve hava kuvvetlerinin karşılıklı olarak değişik sebeplerle karşı karşıya gelmesini değil, insanlarımızın, mallarımızın rahatlıkla seyretmesini ve bunların karşılıklı gidiş gelişlerini önemsiyoruz."

Egede kalıcı bir barışın tesis edilebilmesi için bir kere yeni bir anlayışın bu bölgeye yansıtılması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Biz bu anlayışın yavaş yavaş yerleşmekte olduğunu görmekten memnunuz. Tabi zordur, zor bir coğrafya Ege Denizi, bunu kabul etmek lazım. Adaların yayılışı, birçok konunun içiçe geçmiş olması bu konuya grift bir nitelik kazandırıyor. Sabırla, karşılıklı anlayış içinde ve barışçı bir vizyonla olaya baktığımızda her iki komşu ülkenin, komşu halkın en büyük menfaati sağlayabileceği bir çözüme doğru gidebiliriz" dedi.

Bakan Davutoğlu, sürekli gerilimlerle, bu bölgede heran riskli alanlar oluşmasına izin vermemek gerektiğini de söyleyerek, "Bu konuda görüşmelerde hakim olan hava önemli, bu hava pozitif bir havadır. Ama hemen yarın bir şey olacak beklentisi içinde de olmamak gerekir. Sabırla barış yolunu döşemek gerekir" diye konuştu.

-TÜRKİYE-ABD-

ABD'nin sözde Ermeni soykırımı konusunu Türkiye'nin önüne koz olarak çıkardığına ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine de Davutoğlu, "Söz konusu olamaz. Bir kere bize karşı hiçbir dost ve müttefik ülkenin herhangi bir konuyu koz olarak gündeme getirmesi söz konusu olmamıştır, olmaz da. Bu ittifak anlayışı ile de bağdaşmaz" dedi.

Davutoğlu, ABD yönetimi ile her düzeyde verimli ve yapıcı temasları olduğunu belirterek, her görüşmenin böyle bir atmosferde cereyan ettiğini kaydetti.

-İRAN'IN NÜKLEER DOSYASI-

Davutoğlu, İran'ın nükleer dosyası ile ilgili son gelişmelerin aslında olayları dikkatli takip edenler için yeni olmadığını söyleyerek, süreci özetledi.

BM Genel Kurulu toplantıları sürerken 5 artı 1 ülkelerinin bir açıklama yaparak, İran ile görüşmeye hazır olduklarını bildirdiklerini hatırlatan Davutoğlu, Tahran anlaşması ve ardından yaşanan süreci aktardı. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin 15 Temmuz'da İstanbul'da yaptığı açıklamanın kritik olduğunu belirten Davutoğlu, bunun 17 mayıstan 15 temmuza kadar olan sürede yapılan en önemli açıklama olduğuna işaret etti.

Davutoğlu, bunu takip eden 3. adımın BM Genel Kurulu'nda yapılan açıklama olduğunu, 4. adımın da Ashton'ın İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri ve Nükleer Başmüzakereci Said Celili'ye mektup yazarak görüşmeye hazır olduğunu ifade etmesi olduğunu kaydetti.

Bakan Davutoğlu, İran için önceliğin önce takası yapmak, sonra görüşmeyi yapmak olduğunu ama şimdi bunların eş zamanlı yapılmasının mümkün olduğunu söyleyerek, "Biz İran tarafı ile de konuştuk. Eş zamanlı olarak bunun yapılması mümkün olabilir. BM Genel Kurulunda 5 artı 1 açıklama yaptığı gün biz Ahmedinejad, Başbakan Erdoğan ve Mutteki dörtlü bir görüşme yaptık. O gün olayları yakından takip etmeyenler Şimon Peres ile görüşmedi de, Ahmedinejad ile görüştü diye spekülasyon içine sokmaya çalıştılar. Ama biz İran tarafına biran önce bu müzakerelere başlaması telkininde bulunduk" dedi.

O günlerde Ashton ve Mutteki ile iki günde ikişer kez görüştüğünü anlatan Davutoğlu, son gelişmeleri ve konunun müzakere zemininde seyretmesini olumlu adımlar olarak değerlendirdiklerini bildirdi.



Bu haber 922 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,389 µs