En Sıcak Konular

'Türkiye kontra bir yumruk yiyebilir!'

19 Ekim 2010 09:33 tsi
'Türkiye kontra bir yumruk yiyebilir!' Siyaset Bilimci Prof. Dr. Hasan Köni: "Tehdit değil İran, Avrupa’ya da değil. Bunlar söylediğim gibi büyük bir oyunun parçası..."

Referandumda çıkan yüzde 58 oy aslında Sünni oyudur. Amerika da bunu biliyor ve buna göre füzeleri Türkiye’ye yerleştirdiğinde, İran ve Suriye’ye karşı daha güçlü bir Sünni blok oluşturma hesabı yapıyor. İleride bu ikisini çakıştırabilir. Bu da gelecekteki tehlikelerden biri. Türkiye’de ise Sünni-Alevi ayrımı daha da güçlenebilir!

Dünkü konuşmamızda Amerika’nın Sünni-Şii ayrımından bahsettiniz. Peki Ortadoğu’daki bu durum Türkiye’nin içine kadar da yansıyor mu?

Tabii... Bu referandumda çıkan yüzde 58 oy aslında Sünni oyudur. Amerika da bunu biliyor ve buna göre füzeleri Türkiye’ye yerleştirdiğinde, İran ve Suriye’ye karşı daha güçlü bir Sünni blok oluşturma hesabı yapıyor. İleride de bu ikisini çakıştırabilir. Bu da gelecekteki tehlikelerden biri.

Ama AK Parti iktidarının böyle bir Sünni-Şii ayrımı yok...

Hayır. Uluslararası alanda öyle bir ayrım göstermiyorlar. İranlılarla konuştum, onlar da “Biz böyle bir ayrım hissetmiyoruz” diyor. Ama biliyorsunuz içeride Sünni-Alevi diye bir ayrımları var. Şimdi bu füzelerden sonra bu ayrım daha da güçlenebilir. Bu da içeride Kürt-Türk çatışmasının yanında artı bir sorun olur... Ama şunu belirtmekte fayda var; Batı ve Amerika, analizlerinde Alevileri Müslüman bir grup değil de, etnik grup gibi algılayıp öyle gösteriyorlar. Ama bunda yanılıyorlar. Alevilerin uluslararası ilişkileri güçlü değil. Mesela Türkiye’deki Alevilerin, Suriye Alevileri ile hiçbir bağları yok. O yüzden dışarının beklediği gibi sert bir çatışma olmaz.

“İRAN KESİNLİKLE TEHDİT DEĞİL!”

Yine dün, “Türkiye’nin füze kalkanına evet demekten başka çaresi yok” dediniz. Peki Türkiye bunu Suriye ve İran’a nasıl anlatacak?

Elinizde silahla kapının önüne çıkıp “Ben senin dostunum” derseniz, “Adam neyin dostluğu bu!” demez mi? Amerika ile ittifak içinde, ondan silah almaya devam ediyoruz. 10 sene içinde donanmamız da yenilenecek. Bunun için önemli paralar ödenecek. Peki bunları nereden alıyoruz? Batı’dan alıyoruz. Batı’dan bu kadar silah alıp, Batı’nın ekonomik sistemleri içinde bulunurken, İran tabii ki, “Menfaat uğruna, benimle Suriye’yi feda edebilir” diyecek. Çünkü herkes şunu biliyor, Türkiye’de nasıl PKK varsa, İran’da da PJAK var.

PJAK’ın da, PKK’nın da başkanı Abdullah Öcalan. Üstelik Amerika PKK’yı desteklemiyor ama PJAK’ı destekliyor. İran’a karşı... Böyle acayip durumlar var. Türkiye bütün bunları yutmak zorunda kalıyor. Bu arada İran’la PKK konusu görüşülüyor, çünkü orada da saldırılar var, zaman zaman ortak operasyonlar yapılıyor. Suriye ile gidip görüşülüyor, ekonomik açılımlar var. Bunun peşinden ortaya füze kalkanı çıkıyor. Önceden de propagandası yapılıyor. “İran’dan füzeler geliyor, Avrupa’yı vuracak” deniyor. İran da yırtınıyor, “Ya, niye Avrupa’ya füze atayım? Benim lafım İsrail’e!” diyor. Herhalde orada çenesi de durmuyor. Tabii, kimseye füze falan atacak hali yok. Attığı anda İran’ın canına okurlar. Atom bombası yapsa ne olacak?

Kesinlikle tehdit değil yani İran?

Değil. Elinize bir tabanca almışsınız, karşıda koskoca bir polis kuvveti var, ellerinde makineli tüfeklerle bekliyor. Ateş eder misiniz? Molla dedikse o kadar da akılsız değiller herhalde! Tehdit değil İran, Avrupa’ya da değil. Bunlar söylediğim gibi büyük bir oyunun parçası...

“KÜRT MESELESİNE AFRİKA MODELİ!”

Peki sizce Kürt meselesinin çözümü nasıl olacak?

Önümüzde İspanya ve İrlanda örneği var. Şimdi yeni bir model konuşuluyor. Bölgesel adem-i merkeziyet modeli. Yani bölgesel özerklik. Amerika, Latin Amerika ve Afrika’da 26 ülkeye üniter yapı içinde bu modeli kurdurdu. Nasıl ki yerel yönetimlerde bölgenin kendi insanları seçiliyor, belediye başkanları falan, onun gibi bu modelde de bölgenin kendine ait bir parlamentosu oluyor, kendisi para topluyor, memurları kendisi atıyor... Ama şimdi bizde polis ve askeriyeyi de ben atayayım istiyorlar, bu olacak gibi değil tabii... Devletler hukuku açısından bu model federalizmin bir alt yapısı. Onun bir üstü konfederalizm, onun bir üstü de ayrılmak. Afrika’da bu model bütünlüğü sağlamak için kullanılmış.

Hangi ülkelerde mesela?

Hemen hemen bütün orta Afrika ülkelerinde bu model var. Bir de Latin Amerika ülkelerinde var. Paraguay ve Uruguay’da mesela. Bir yerli halk var, Latinler gitmeden evvel orada olan, bir de Latin halk. Hepsi İspanyolca konuşuyor. Şimdi bu Latin halkla eski yerli halkı birleştirmek için üniter yapı içinde adem-i merkeziyet modeli, yani yerinden yönetim modeli oluşturmuşlar. Paraguay bölünmüyor ama iki özerk bölge merkezden yönetim gittikçe azaltılarak bir arada tutuluyor. Oradaki pankartlara baktık, diyor ki “Bütünlüğü devam ettirmek için adem-i merkeziyet!” Bakıyorsunuz bizim Güneydoğu’muzda da bu tür sloganlar atılıyor. Bu arkadaşlar herhalde Avrupa’daki gizli gruplarından bu tür şeyleri öğreniyorlar. Birleşmiş Milletler’in de böyle çalışmaları var...

TÜRKİYE KONTRA BİR YUMRUK YİYEBİLİR!

Latin Amerika ve Afrika ülkelerinde uygulanan model Türkiye’de tutar mı?

Pek oturacak bir model gibi gözükmüyor. Çünkü buradaki coğrafi yapı farklı. Yani hemen İran’da bir Kürt yapısı var, Irak’ta bir Kürt yapısı var. Bunlar devamlı geçiş halindeler. Öbür devletlerde de ayrı ayrı çözümler lazım ki, Türkiye de rahatlıkla kendi içinde bu meseleyi çözebilsin. Yani Kürt meselesi bir tek Türkiye’de çözülecek bir mesele değil.

Peki Kürt meselesi, füze kalkanı derken Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?

Biliyorsunuz, boksör ringde rakibini döverken döverken ve kendini iyi hissederken, birdenbire rakip alttan bir yumruk çakar, her şey biter. Buna kontra yumruk diyorlar, bir anda kendinizi yerde bulursunuz. “Ahmet dövüyor dövüyor” derler, sonra bir bakarsınız “Aaa Ahmet yerde!” Tabii inşallah bu olmaz.

Neye bağlı böyle olmaması?

Amerika’da 28 Kasım’da yapılacak seçimleri görmemiz ve sonra da Ocak ayına kadar 28 Kasım’ın sonuçları karşısında Batı’nın davranışlarını izlememiz lazım... Biliyoruz ki, bölgede bir savaş çıktığında Türkiye’nin ekonomisi çöküyor. 1990’a kadar Türkiye’nin İran, Irak ve Ortadoğu ülkelerine satışı o zamanın parasıyla 13 milyar dolardı. Amerika, Irak’a bir girdi, bu miktar düştü 2 milyar dolara... Yine öyle olabilir. Oysa şimdi İran’la ticaretimiz 10 milyar doları geçti. Ama Ortadoğu’da yeniden bir çatışma ortamına girilirse, sil baştan ekonomiyi toplayacağız. Zaten krizler de hep Batılı yüzünden geliyor. Yani Türkiye gibi orta boy bir ülke hep yanlışlar yapıyor da krize düşüyor değil ki! Bağlı olduğu ekonomik sistem yüzünden krize giriyor. “Efendim, krizi çözdük. Bunu da çözeriz” deniyor. İyi de 2001 yılında nasıl çözdük? Bütün bankalar yabancıların oldu, öyle çözdük. Bunları da unutmayalım.

Mine Şenocaklı / Vatan



Bu haber 1,974 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,186 µs