En Sıcak Konular

Dikkat Ayasofya!

22 Eylül 2010 11:29 tsi
Dikkat Ayasofya! Provakatif eylem miydi? Yoksa sinsi bir plan mı?

Oktan Keleş / Onaltiyildiz.com

Akdamar’daki ve Sümela’daki ayinlerden sonra, onlardan statüsü tamamen farklı olan Ayasofya’da  ayin yapma çığırtkanlığı da neyin nesiydi?

Son günlerde Türkiye gündemini oldukça meşgul eden, neredeyse diplomatik ve toplumsal bir krize dönüşebilecek olan 'Ayasofya’da ayin yapma eylemi' “şimdilik” son buldu. “Şimdilik” diyoruz çünkü bu eylemle ilgili olarak gelen haberler hiç de hoş değil!

İleriki günlerde sahneye tekrar koyacakları “bir oyunun”  ilk bölümünü izledik. Senaryonun birinci bölümü  -kendilerince-  başarılı bir şekilde uygulandı.

Bilindiği gibi geçtiğimiz hafta, Amerika’dan  gelen 250 kişilik bir grup, "Ayasofya’da ayin yapacaklarını, izin verilmezse bu ayini zorla gerçekleştireceklerini"  tüm dünyaya ilan ettiler.

Bu 250 kişilik grubun içinde; ABD eski  Başkanı Bill Clinton’un avukatı, Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın yakın dostları, bir çok tanınmış kişi ve elit bir Hıristiyan tabakanın olduğu medyaya yansıdı.

Bu provakatif  eylem, çeşitli girişimlerle -şimdilik-  durdu.

Aslında bu provakatif eylemin arka planı şuydu:

Bu eylemcilerin amacı: AYASOFYA’YI dünya kamuoyu önünde tartışmaya açmaktı. Burada şunu söyleyebiliriz ki, birinci perdeyi başarı ile tamamladılar. Kendileri de gayet iyi biliyorlardı ki, zorla gelip Ayasofya’da eylem yapmaları mümkün değildi. Böyle bir girişime teşebbüs etselerdi, yüz binlerce Müslüman Türk, namaz kılmak için Ayasofya’ye akın edecekti.

Bu grubun eyleminden sonra, planlanan ikinci aşama ne?

Önce, bu konu ile ilgili bir bilgiyi sizlerle paylaşalım:

İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, “İstanbul, özellikle doğu dünyasının kozmopolit ve uluslararası bir şehridir. Ayasofya ki, 9 yüzyıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette eski durumuna getirilecektir, geri sayım başlamıştır…” sözünü  sizlere tekrar hatırlatalım. Yazı uzun olduğu için okuyucuları sıkmamak için kısa bir bölümünü aldım.

Yani geçmişten günümüze bu konuyu gündemde tutmak isteyenler, emellerine ulaşıncaya kadar bu konu üzerinde spekülasyonlar yapmakta kararlılar. Çeşitli odaklarca, Ayasofya meselesi hep gündemde tutulmaktadır. Bu odakların kimler olduğunu, meraklıları araştırırsa kolayca bulabilirler.

Bu ayini organize eden, örgütünün kurucusu  olduğu iddia edilen Chris Spirou şunları söylemiş:

“Biz Hristiyan Ortodokslar olarak, Musevilerin ağlama duvarında, Müslümanların Mekke'de yaptıkları gibi dua etmek istiyoruz. Eğer çözüm bulunmaz ise (işin püf noktalarından biri bu söz, O.Keleş) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde çözüm bulunur. Biz savaş istemiyoruz, sakin bir şekilde dua etmeye gidiyoruz. Hiçbir hükümetin dini alanların kullanılması hakkı konusunda saptama yapamayacağını ve din adamları ile bunların giyinme tarzı hakkında tayinde bulunamayacağını”  söyleyerek ayrıca konu ile ilgili olarak, “daha önceki aylarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Ayasofya'da ayin yapılması talebiyle bir mektup gönderdiği” belirtti.

Chris Spirou, Organizasyon'un merkezinin ABD olduğunu söyledi.

Tüm bu konuşmalar, başta Türk medyası olmak üzere dünya medyasında geniş bir şeklide yer aldı. Birkaç gün boyunca medyada: “geldiler, gelecekler, ayin yapacaklar, kaos olur” türünden birçok haber ve yorum yazıldı.

Daha sonra birtakım arabulucuların devreye girdiği, yapılan derin temaslar sonucunda -güya- “Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Ayasofya'da ayin yapmak isteyen Amerikalı grubu, üstü kapalı şekilde uyardığı” haberleri medyada yer aldı.

Konu ile ilgili olarak Milliyet Gazetesi’nde yer alan habere

bir göz atalım:

Genişlemeden sorumlu AB Komisyonu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Angela Filote, “Ayasofya’da ayin talebi konusunda açıkça hüküm beyan edemeyeceklerini (işin püf noktalarından biri de bu, bu kelimeye özellikle dikkat çekmek istiyorum O.Keleş) 15 Ağustosta Sümela Manastırı’nda düzenlenen ayin ve Akdamar Kilisesi’nde pazar günü yapılacak ayin bunun yeni delilleridir” dedi.

 Ve konuşmasının devamında: “Türkiye’de dini özgürlüklerin uygulanmasını ilerletmek için birçok meselenin daha çözülmesine ihtiyaç var ama bu çözümler diyalog ruhu içinde aranmalı. Bu kapsamda bu tür konular ilgili topluluklarla Türk hükümeti arasında tartışılmalı. AB Komisyonu sorumluluk ruhu içinde gerçekleştirilmesi gereken bu diyalogu destekliyor” diye konuştu.

Şimdi, buraya kadar anlattığımız yukarıdaki bilgileri analiz edelim:

1- 'Uluslararası Ayasofya Koalisyonu' organizasyonunun merkezi: ABD.

2- Bu organizasyonun  başkanı olduğu söylenen, Chris Spirou, beyanatında şu kelimeyi kullandı:  “Biz  Ortodokslar, dua etmek istiyoruz.”

Peki ey Spirou,  adama sormazlar mı: 250 kişilik grup içindeki 78 kişi neden Katolik’ti?

Bu 78 kişinin içindeki iki kişi, Vatikanda’ki Papa’nın özel kaleminin yeğenleri değil miydi, Vatikan, neden özel kalemini kullanarak sizin yanınızda yer aldı?

Ve içinizdeki 3 kişi neden Musevi (Yahudi) idi?

3-Yine bu grubun içinde, Graham E. Fuller’in bir kitabını yayınlayan yayınevinin hissedarı olan kişi, sizin aranızda ne arıyordu? Fuller’in  piyasaya son çıkan kitabının adı:  A World Without Islam ( İslamsız Bir Dünya).

Kitabın içeriği her ne kadar, İslamsız bir dünyanın bugünden farklı olmayacağını anlatsa da, kitabın ismi aslında onların bir özlemini dile getiriyor: İslamsız bir dünya veya İslam’ın olmadığı bir dünya.

4- “Bu organizasyonda Katoliklerin olması çok doğal” diyeceklere de şunu söylememe gerek var mı: Ortodoks Katolik yakınlaşması yani:  Vatikan Papa+Ortodoks= Fener Rum Patrikhanesi…

(Papa’nın Ayasofya’yı ziyareti bir semboldü.)

5- Medyanın bizlere üflediği -büyük harflerle özellikle vurguluyorum- PROVAKATİF eylem girişimi, sıradan bir ayin eylemi değildi.

Büyük bir planın ilk aşamasıydı. Maksatları Ayasofya’yı Türk ve Dünya kamuoyunda tartışmaya açmaktı. Bu konuda da başarılı olduklarını söyleyebiliriz.

6- AB Komisyonu da bu durumu tasdik etti.  Açıklamasında, “durun, yapmayın, bakın Hükümetle bu iş olur, Akdamar ve Sümela nasıl oldu… Mesajı gerekli yerlere verildi.

Şimdi bu analizlerden sonra gelelim önümüzdeki günlerde sahneye konulmak istenen sinsi plana:

Birinci aşamada AYASOFYA’yı tartışmaya açmayı başaranlar şimdi; Türk Medyası’nın ve bazı tanınmış kişilerin desteklerini almaya çalışarak, başka bir tartışma açacaklar o da şu:

Ayasofya’yı, Cuma günleri Camii olarak Müslümanlara, Pazar günü de Kilise olarak Hıristiyanlara ibadete açalım…

Bu teklif karşısında başlayacak olan tartışmaları bir düşünün…

Türk kamuoyunun sesini şimdiden duyar gibiyim. “Çok güzel bir teklif, ne güzel, dini özgürlük, demokrasi, Türkiye’nin dünyaya güzel bir dersi, hayır asla olmaz, olur vs.” bu türden bir çok tartışma başlayacak.

 Bu tartışmaların neticesini tahmin etmek zor değil. Böylece SUR’da bir gedik açmış olacaklar.

 Bu işin ihalesini alacaklar var mıdır Türkiye’de, bilemem, bekleyip göreceğiz… Böyle tarihi bir oyuna alet olma  riskini kim alır Türkiye’de?

Bu büyük bir plan. Bu  büyük bir organizasyon. Önce Ayasofya’yı yarı camii yarı Kilise olarak ibadete açmak… Böylelikle Müslümanların da gururu okşanır. Hoşgörü masalları anlatılır…

Ya sonra?

2014 yılında ne olacak?

2014 yılında Uluslar arası kuruluşların baskısıyla bir taslak metin hazırlanıp şöyle denilecek: Mabetlerin ilk sahiplerine, ilk dinlerine iadesi… Bu anlaşma dayatılacak! AB Komisyonu’nca bu imzaya açılacak ve imzalattırılmaya çalışılacak!

İşte İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, "geri sayım başlamıştır," sözünün  artık son saati…

Bu doğal olarak sadece Lord Curzon’un planı değildi. Bu büyük bir “Megola İdea'dır.” Tarih boyunca bu plana destek verenler ve verecekler bilinir…

Papa’nın İstanbul’da Ayasofya’da dua etmesinin bir anlamı vardır. Papa’nın 3. Bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştırma misyonunda AYASOFYA’nın, bir şekilde, Hıristiyan ibadetine açılması çok büyük anlam taşır.

Türk ve İslam dünyasının yeteri kadar hoşgörü gösterdiği açıktır. Müslümanlar, hoşgörünün sınırını iyi bilirler. Yüce Kur’an’da Allah ne buyuruyor: “Onlardan olmadıkça, onlar sizinle dost olmazlar!”

Tüm dünyada İslam’a ve İslam’i  değerlere bir saldırı vardır. Onlar, hoşgörü’yü  Yüce kitabımız Kur’an’ı yakan RAHİPLERE  öğretsinler!

Biliyoruz ki, hoşgörü zaten İslam’ın özüdür. Bazıları, Peygamber Efendimiz’in (sav) Hudeybiye  antlaşmasını örnek gösterip, İslam dünyasını pasifize ediyor ve tavizkâr bir konuma sokuyorlar. Bu doğru değildir. Çünkü: Peygamberimiz (sav) müşriklerle anlaşma yaptığı gibi CİHAD’da yapmıştır! Hoşgörüye 'eyvallah' ama tavizkârlığa 'hayır' demenin en gerekli olduğu zamandayız. Yanlış anlaşılmasın lütfen, uyanık olmak da bir cihaddır!

AB Komisyonu’nun ince mesajlarını Türk Hükümet’i iyi analiz etmelidir! Ayasofya meselesinde aldanmamalıdır! Bazıları bu meseleyi kritik bir noktaya getirip, içteki uzantılarla, bu işi, Hükümet’in üzerine yıkabilirler! “İran’dan 25 milyon dolar alındı” haberlerini unutmayalım!

Bu grup, başta İngiltere olmak üzere, AB üyesi Devlet Başkanları’na, Sarkozy’de dahil, Ayasofya ile ilgili talepleri hakkında mektuplar gönderdiklerini saklamıyorlar. Ve ilerde bu görüşme trafiğini açıklayacakları zaman, sanki Türk Hükümeti’nin Ayasofya ile ilgili gizli bir gündemi varmış gibi bir hava estirebilirler. Bu konuya dikkat etmek gerekir! Türkiye'nin bu konuda gizli bir gündemi yoktur!

Dış basında – tıpkı 25 milyon dolar  haberi gibi-  AYASOFYA ile ilgili  bu tip haberler çıkabilir. Bunlara hazırlıklı olmak lazım.

Bütün bu  nedenlerden dolayı, AYASOFYA ile ilgili, dünyaya net ve kesin bir tavır koyan bir mesaj  verilmelidir!



Bu haber 1,852 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    540,152 µs