7 Eylül 2010 15:28 tsi
'Umre kardeşliği' neden bozuldu

Geçtigimiz Pazar günü Ahmet Hakan, “Laiklere ayar veriyorum” başlıklı bir yazı kalema aldı. Köşe yazısı, Erdoğan’ın “laikler tarafından algılanışı ve verdikleri reaksiyonun yanlışlığı” üzerine örnekli bir içerik taşıyordu.

Hakan'ın yanlış bulduğu örneklerden biri de, “Gittiği balıkçıda elindeki kadehi etrafındakilere şöyle bir kaldırsın, bütün gerilimler biter” cümlesiydi. Bu cümle iyi bilinen bir örnekti ve Ertuğrul Özkök’e aitti.

Esasen bu örnek verilerek, yazının geri kalanındaki eleştiriler de Özkök’e gidiyormuş gibi bir hava da mevcut metinde. Ancak kesin olan işte bu cümle.

Yazının gerisinde Erdoğan’ın dincilik üzerinden eleştirilemeyeceğine ve bu yolda yapılan kimi eleştirilerin de yanlış biçimine değiniliyor.

Yanıt fazla gecikmedi ve bugün Amiral gemisinin eski patronu, Ahmet Hakan’a yanıt verdi. Özkök, “Ahmet Hakan'a itirazım var” diyerek yazısına başlıyordu.

Ancak bu yazının farklı bir tonu olduğunu söylemek gerekiyor. Anlatması biraz zor fakat bazı satırları çıkarıp geri kalanları ardı sıra yazdığınızda belirginleşiyor. (Bir haksızlık yapmamak için yazının orijinaline de buradan ulaşabilirsiniz.)

“Yazının temel mantığına tamamen katılıyorum.

Türkiye’de laiklik adına geçmişte Erdoğan’a haksız bazı eleştiriler yapıldı.

Ahmet Hakan’ın sözünü ettiği bu suçlamaları dese dese “laikçi” olarak adlandırılabilecek bazı kişiler yapmıştır.

Laikler, “Erdoğan bizi kıtır kıtır kesecek” demiş.

Ben böyle bir şey ne söyledim, ne yazdım.

Asla yazmadım.

Laikler, “Erdoğan kadınlarımızı zorla kapattıracak” demiş.

Ben böyle bir şeyi söylemedim, yazmadım.

Asla yazmadım.

Tam aksine Erdoğan’ın değiştiğini söyledim.

O nedenle Cumhuriyet mitinglerinde ağır eleştiriler aldım.

Öyleyse bu kötü “laikçi” uygulamalara örnek olarak benim yazımdan bir cümle niye veriliyor?

Ben Başbakan’a içki iç demedim.

Bu yıl sırf bunun için kalkıp, “Kutlu Doğum Haftası” gecesine gittim.

Ben Müslümanlığın gereklerinin hepsini yerine getiren bir insan değilim.

Ama gittim.

İyi ki de gittim.

Birlikte yaşıyoruz. Birbirimizi anlamamız lazım.”

(Gazetecilik etiği açısından tekrar edelim, alınan satırlar orijinaldir tam metni bu değildir. Bu satırlar, Özkök’ün tonunu fark etmeyi kolaylaştırmak için ardı sıra verildi.)

Görüldüğü gibi Özkök’ün yazı ritmi bir tur “tutunma” gayretine işaret ediyor. Tersi bir durumda, yani eski konjonktürde Özkök’e zaten bunlar yazılbilir miydi?

Hürriyet’teki Genel Yayın Yönetmeni değişikliğinden sonra görülüyor ki Özkök anlayışına yönelik kritikler de hem artıyor hem de keskinleşiyor.

Aslında gayet manidar bu iki yazı öncesinde benzer ipucu verecek bir başka örnek yazı daha söylenebilir:

“Önceki hafta havaalanında genç bir okuyucum geldi ve bana “Emekliliğiniz hayırlı olsun” dedi.

Son 8 ayda aynı cümleyi başka insanlardan da işittim.

Oysa ben, genel yayın yönetmenliği görevinden ayrıldım ama çalışmaya devam ediyorum.
Şöyle bir düşündüm.

Güneri Cıvaoğlu'nun genel yayın yönetmenliğinden ayrılışından bu yana, 25 yıla yakın zaman geçti.

Hasan Cemal ayrılalı 20 yıla yakın süre oldu.

Mehmet Yılmaz, Serdar Turgut, Nurcan Akad, Sedat Ergin ve daha pek çok arkadaşım genel yayın yönetmenliği görevinden ayrıldı ama hepsi çalışmaya devam ediyorlar.

Acaba onlara da “emekli” diyen çıkmış mıdır?”

Bu satırlar da Ertuğrul Özkök’e ait ve Ahmet Hakan’ın yazısıyla aynı günde, 5 Eylül’de yayınlandı. Aynı gün medya siteleri de “Özkök’ten ‘ben daha ölmedim’ mesajı” başlığıyla duyurdular haberi.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,955 defa okundu.