En Sıcak Konular

‘Ankara’da yargı yok, bunu da kanıtlarım’

5 Eylül 2010 09:58 tsi
‘Ankara’da yargı yok, bunu da kanıtlarım’ Anayasa Mahkemesi eski raportörü Doç. Dr Osman Can yüksek yargıdaki çarpıklığı zehir zemberek sözlerle eleştirdi.

Yüksek yargının politik konulardaki performansı "seri cinayetler" şeklinde değerlendiren Osman Can, "Doğan Öz cinayetinin yargı eliyle temize çıkarıldı. Oysaki temize çıkmamış olsaydı çok başka ilişkiler çorap söküğü gibi ortaya çıkacaktı" dedi.

Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı, Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Doç. Dr. Osman Can, Türkiye'deki yargı sitemi üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Can, 8 yıllık görev yaptığı dönemin sonunda Ankara'da bir yargı olmadığını bilen birisi olduğunu ve bu iddiasını kanıtlayabileceğini söyledi. Yüksek yargı üyelerine ait olduğu iddia edilen ve referandum süreci değerlendirilirken, "Öcalan'a çok ihtiyacımız var" sözlerinin sarf edildiği ses kaydı için, "Adı geçen konuşmayı yapan insanları tanırız, onların dışındakileri de tanırız" diyen Can şöyle devam  etti.

ANKARA'DA YARGI YOK

"8 yıllık süre içinde yargı bürokrasisinin tepesinde oldum. Orada yaptığım analizler ile Türkiye'de halkın yargısının olmadığı sonucunu öğrendim. Medyada veya sermaye kesiminde çalışan bir insan bu gerçekliği bilmez ve Ankara'da yargı olduğunu düşünür. Bu nedenle de Türkiye'de yapılan bu tartışmaları çok iyi kavrayamaz. Ben Ankara'da yargı olmadığını çok iyi bilen ve bunu da kanıtlayabilecek bir insanım. 2003'ten beri Ergenekon veya diğer siyasi davalar ile ilgili Ankara bürokrasisinde ne gibi hareketlilikler olduğunu bilen insanlarız. Bu yüzden Ergenekon, Balyoz, Kafes gibi davalar için kimse 'yanlış, mümkün olmayan' gibi şeyler demesin yarın pişman olmak durumunda kalırlar."

İDEOLOJİK KONSEY

Yüksek yargının ideolojik konsey ve operasyonel merkez olarak kullanıldığını söyleyen Can, ses kayıtlarını, "Bu konuşmaların çok daha ötesinde unsurların Danıştay, Yargıtay koridorlarında yapıldığını biliyoruz. Çok farklı yerlerde çok ilginç toplantılar yapılıyor. Adeta yüksek yargının ideolojik konsey, bir operasyon merkezi olarak çalıştığını ve etkinlikte bulunduğunu aşağı yukarı Ankara'daki herkes bilir. Kim nerede ne zaman, nasıl toplanmıştır, bir kapatma davası açtıralım mı, açtırmayalım mı çeşitli figürler bir araya gelerek değerlendirir. Bunlar gerçektir ve bu yüzden Ankara'da yargı yoktur" değerlendirmesinde bulundu.

27 MAYISLA HESAPLAŞMADIR

Faili meçhullerle ilgili davaların sonuçlanamadığını belirten Can, Danıştay ve Yargıtay'ın politik konulardaki performansını ise 'seri cinayetler' performansına olarak yorumladı.  Can şunları söyledi:

"Her bir faşizmi, ayakta tutacak bir yargı silahı vardır. 17 bin faili meçhul cinayet yaşandı bu ülkede. 1980 darbesine Türkiye'yi getiren süreçler vardır. O yüzden, bu referandum 12 Eylül ile hesaplaşma değil, 27 Mayıs ile bir hesaplaşmadır. 80 döneminde Doğan Öz cinayeti Yargıtay eliyle temize çıkarıldı” diyen Can şöyle devam etti.

O BRİFİNGE KATILDILAR

Katil suçunu itiraf ettiği halde Askeri Yargıtay temize çıkardı. Oysaki temize çıkmamış olsaydı çok başka ilişkiler çorap söküğü gibi ortaya çıkacaktı. Çünkü savcı Doğan Öz'ün katilinin ortaya çıkmaması gerekiyordu, bunu da ancak Yargı yapabilirdi ve yargı yaptı. Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Hrant Dink cinayetleri Türkiye'nin vicdanının yok edildiği davalardır. 28 Şubat döneminde şu anki HSYK başkan vekilinin de içinde olduğu yüksek yargı heyeti, genelkurmay brifinglerine katılmışlardır... Bütün bunlar hukuki cinayetlerdir. Yargıtay ve Danıştay'ın politik konulardaki performansı seri hukuki cinayetler performansıdır. Referandum geçtikten sonraki kompozisyon olmuş olsaydı, faili meçhul cinayetlerin üzerine gitmeyen savcı meslekten atılırdı."

SİSTEM SAYESİNDE BAŞKAN OLDULAR

HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'in referandumda hayır denmesi için 'mücadelemiz sürecek' sözlerini de eleştiren Osman Can, Özbek'in sözlerine karşılık ilginç bir tespitte bulundu. Can şöyle konuştu:

"Bu hukuk sistemine bilge bir yargıcı da koysanız bugün tartışmalı olarak gördüğümüz insanlara dönüşür. O yüzden HSYK Başkanı falanca şahıs, Yargıtay Başkanı falanca şahıs. Aslında mevzu o şahıslarla ilgili değildir. Çünkü sistem o insanları o noktaya getirmiştir. O noktaya gelmez ise zaten, HSYK, Danıştay, Yargıtay Başkanı olamazlar. Sistem bu şekilde insanları yukarılara doğru taşıyorsa, elbetteki mücadele edeceklerdir; kaçınılmaz sonuçtur. Ama Türkiye'nin böyle bir sistem ve statüko için adaleti bir kenara atan politik bir duruş için mücadele etmeyecekleri bir sisteme dönüşmesi lazım. Böyle bir 'yargı'ya ihtiyacımız vardır."

bugün



Bu haber 735 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,131 µs