En Sıcak Konular

O soru Erdoğan'a soruldu

2 Eylül 2010 08:46 tsi
O soru Erdoğan'a soruldu

Başbakan Erdoğan'a "Referandum değişikliğiyle yandaş yargı mı oluşturulacak?" diye sordu...

Başbakan Erdoğan Kanaltürk'te gündemi değerlendirdi.
 
Başbakan Erdoğan Kanaltürk'te Tarık Toros, Erhan Başyurt, Adem Yavuz Arslan ve Sami Dadağlıoğlu'nun sorularını cevaplandırdı. Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan Erdoğan'a "Referandum değişikliğiyle yandaş yargı mı oluşturulacak?" diye sordu. Başbakan Erdoğan yapılan değişikliğin Batı normlarına uygun olarak İtalya, İspanya vb... batılı ülkelerin standartlarında olduğunu açıkladı.

İşte Başbakan'ın açıklamalarından satır başları:

** O konuda mahir olan CHP'dir. Malumunuz Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay döneminde atanmış 3 bin yargı mensubu olduğu biliniyor..

** Biz atama yapacağımız zaman -bir taraftan Yargıtay ve Danıştay kadro sıkıntısı yaşıyor- bir yandan da diyorlar ki bize eleman atamalarını kamera eşliğinde yapın. Bu hükümete bir saygısızlıktır. Bu güne kadar siz kamera ile mi atandınız?

** Bu kafa bu anlayış o malum kafadır. Bu anlayış ülkeyi bir adım ileri götüremez.

** Yani bu ülkenin en akıllısı onlar! Onlar seçerse doğru başkası seçerse yanlış. Böyle bir anlayış olur mu? Buralar onların arka bahçesi burada bir kast sistemi var. Kendilerinden başkalarına hiç  kimseye güvenmiyorlar...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin kendisiyle ilgili ''Yüce Divana göndereceğiz'' dediğini belirterek, ''Şimdi bunu söyleyen insanlarla siz neyi konuşacaksınız?'' dedi. Bu tür bir şeyi söyleyen insanın önce iddiasını ortaya koyması gerektiğini ifade eden Başbakan, ''Ha biz iktidara gelince iddiamızı açıklayacağız. Geç bu işi. Varsa bir iddian, koy ortaya, hemen git mahkemeye, yargıya git. Şu anda da yargıya gidebilirsin. Şu anda da yargı açık. Hemen davanı aç. Ama şu anda açılmış bir tane davaları yok bu konuda'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde, Kanaltürk televizyonunun ''Merkez Siyaset'' programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası C Grubunda Porto Riko'yu yenerek, 4. maçını da kazanan (A) Milli Takımın başarısıyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, ekibin öz güven içinde olduğunu, hazırlık döneminde takımın o havasını görünce kendilerine inandığını, güvendiğini söyledi.

Rusya maçını seyretme imkanı bulduğunu bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Gönlüm Yunanistan maçını da izlemek isterdi, ama İstanbul'da olduğum için televizyondan izledim. Maçtan sonra takım kaptanı Hidayet'i aradım, tebrik ettim. Dün akşamki maçta gerçekten takımın hırsı, azmi, kararlılığı, kazanma noktasında çok daha iyiydi. Rusya maçına göre dün akşamki maçı daha heyecanlı, kararlı buldum. Ersan'ın da dün akşamki performansı çok yüksekti. Üçlüklerde maşallah bayağı iyiydi. Ben kendilerini özellikle alan savunmasındaki başarıları ve pota altında verdikleri mücadele sebebiyle tebrik ediyorum. Şimdi Çin ile oynayacakları bir maçları var. O maçtan sonra zaten diğer grubun dördüncüsü ile oynayacaklar. Biz de yakından izleyeceğiz. Yani izleme fırsatı bulduğum yerde gidip bizzat maçlarını izleyeceğim. Ama bir taraftan da kampanya yürüyor. Kendileriyle beraber bu heyecanı paylaşmak, onları şampiyonluğa giden yolda yalnız bırakmamak benim için de milli bir görev. Onlara tek tek başarılar diliyorum.''

HALK OYLAMASI

Bir gazetecinin, halk oylaması öncesinde siyasetteki gerilime işaret ederek, ''Referandum yeni bir başlangıç olabilir mi? Siyaset bir noktada buluşabilir mi? CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Bahçeli ile bundan sonra atılan köprüler yeniden kurulabilir mi?'' yönündeki sorusuna Başbakan Erdoğan, kendileri tarafından atılan bir köprü bulunmadığını, ancak muhalefetin böyle bir köprü tesis etme gayreti olmadığını söyledi.

CHP'nin önceki genel başkanına yönelik hep kendisinin ilgi gösterdiğini, baş başa görüşme yaptığını, kendilerini ziyaret ettiğini, ancak onların bir iade-i ziyarette bulunmadığını belirten Erdoğan, arkadaşlarıyla birlikte CHP'nin yeni genel merkezine ziyarete gittiğini, ancak AK Parti Genel Merkezi yapıldığında da bir iade-i ziyaret olmadığını kaydetti.

''TERÖRLE MÜCADELEDE BİLE KONSENSÜS SAĞLAYAMADIK''

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanından 3 kez ziyaret talebinde bulunduğunu ve 3'ünün de cevapsız kaldığını bildirerek, şunları kaydetti:

''Hep şuna inandım. Biz siyasetçiyiz, biz lideriz. Biz liderler olarak yeni kuşaklara hep örnek olmalıyız. Kaldı ki biz ülkeyi yönetiyoruz. Sayısal olarak parlamentoda yüzde 65'lik bir çoğunluğa da sahip olsanız, parlamentoda mümkün olduğunca bir ortak akıl oluşturmada, bir uzlaşmada, konsensüs sağlamada bunu ne kadar başarılı sürdürürseniz, şüphesiz ki ülke de geleceğe çok farklı bir şekilde hazırlanır. Ama biz terörle mücadelede bile maalesef konsensüs sağlayamadık. Birkaç meselede bir şey başarıyorsunuz, örneğin bir başörtüsü meselesi... Başörtüsü meselesinde sağladığınız bu başarıda da yine muhalefet alıyor bunu Anayasa Mahkemesine taşıyor. Şimdi o gün Anayasa Mahkemesine taşıyan muhalefet bugün çıkıyor meydanlarda 'Başörtüsü sorununu ben çözerim' diyor. O gün 411 sayısını Anayasa Mahkemesine taşıyorsun, bugün kalkıyor diyorsun ki; 'Bunu ben çözerim'. Bunun altında imzan var. Bu ne perhiz, bu ne ne lahana turşusu. Siyaset ilkeli olmayı, dürüst olmayı gerektiriyor. Eğer siz dürüst olmazsanız, ilkeli olmazsanız, gelecek kuşaklara nasıl örnek olacaksınız. Burada bu hep hedeften saptırılıyor. Bizim üzüldüğümüz nokta budur. 12 Eylül bir kırılma noktası olur mu? Benim kimseye ön yargım yok. Böyle bir şeyin içinde de değilim.''

-YÜCE DİVANA GÖNDERME SÖYLEMİ-

Başbakan Erdoğan, bu sorular karşısında üzüldüğünü ifade ederek, ''Bana bu soruları soruyorsunuz da acaba beni idam sehpasına göndermeye hazırlanan muhalefete ne soruyorsunuz?'' diye konuştu.

Ana muhalefet ve muhalefet partisinin kendisiyle ilgili ''Biz Yüce Divana göndereceğiz'' dediğini dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Şimdi bunu söyleyen insanlarla siz neyi konuşacaksınız? Yüzünü, gözünü, her şeyini sizden esirgeyen insanlarla siz neyi konuşacaksınız? Bu tür bir şeyi söyleyen insan önce iddiasını ortaya koymalı. 'Ha biz iktidara gelince iddiamızı açıklayacağız'. Geç bu işi. Varsa bir iddian koy ortaya, hemen git mahkemeye, yargıya git. Şu anda da yargıya gidebilirsin. Şu anda yargı kapalı değil ki. Yargı şu anda da açık. Hemen davanı aç. Ama şu anda açılmış bir tane davaları yok bu konuda. Sadece bu işi söylem olarak, kafaları bulandırmak için yapıyorlar. Tayyip Erdoğan ile ilgili varsa Yüce Divana götürecek kadar önemli bir iddianız, hemen başlatın süreci. Neyi bekliyorsunuz? Beklemeyin hemen açın davayı. Ve ona göre de süreç başlamış olsun. Bizim milletvekilliğimiz bittiği anda da zaten o dosyalar açılacaktır. Böyle bir süreci başlatmıyorlar. Dert ne biliyor musunuz? Bilgi ve duygu kirliliği meydana getirmek. Yani vatandaşın kafasını karıştırıyorlar. Bakıyorlar ki bu iktidar IMF'ye olan 23.5 milyar dolar borcu kimden aldı? MHP'den, DSP'den aldı, ANAP'tan aldı. 23.5 milyar dolarlık borcu 6.6    milyar dolara indirdi. Bu iktidar Merkez Bankasını bu koalisyon hükümetinden 26.5 milyar dolar döviz rezerviyle aldı. Şimdi kasada 75 milyar dolar var. O iktidar memur-işçi nemalarında 13.5 katrilyon borçluydu. Bu borcu biz ödedik. Konut edindirme yardımları aynı şekilde. Bu borçları da biz üstlendik. Tüm bunların olduğu dönemde Türkiye'nin kamu net borç stoku, yani devletin borcu yüzde 74'teydi milli gelire oranı, şimdi yüzde 45'te. Devletin borcunu da buraya indirdik. Devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü, ama şu anda yüzde 8. Yani yüzde 54-55 benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Enflasyon yüzde 30'du, şimdi 7.6'ya indi. Bütün bunlar açık net ortada.''

Bunların yanında yatırımları sürdürdüklerini, eğitimde 150 bin derslik yaptıklarını, tüm okul kitaplarını ücretsiz verdiklerini bildiren Erdoğan, üniversite öğrencilerine sağlanan bursu 45 liradan 200 liraya çıkardıklarını, bu rakamın, 120 lira beslenme yardımıyla birlikte 320 liraya ulaştığını aktardı.

Erdoğan, ilköğretimde yoksul erkek öğrenciye 20, kız öğrenciye 25 lira, ortaöğretimde erkek öğrenciye 35, kız öğrenciye 45 lira verdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

''81 ile üniversitelerimiz girmiş. Sağlıkta devasa yatırımlar var. Artık her ilimizde modern hastaneler inşa ettik. Koğuş gibi odalardan sıyrıldık, 1-2 yataklı odalar ve her odasında tuvaleti, lavabosu var. Bütün bunların yanında ilaçları artık istediği eczaneden alabiliyor. İstediği hastaneye gidebiliyor. Diğer tarafta 130 tane adalet sarayı inşa ettik. Dünyadaki adalet saraylarıyla adeta modern anlamda böyle bir yarışın içindeyiz. Ulaşıma bakıyorsunuz, Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmış, biz 7.5 yılda 12 bin 300 kilometre bölünmüş yol yapmışız. İç hatlarda THY'de taşınan yolcu sayısı 8 milyon yolcu iken 2002'de, şimdi 40 milyonu aştı. Dış hatlarda 20-22 milyon yolcu gidip geliyordu, 44 milyon yolcuya çıktı. Bunlar Türkiye'nin çıtayı nasıl yükselttiğini gösteriyor. Turizmde 13 milyon turist, 8.5 milyar dolar gelir vardı. Şimdi turist sayısı 27 milyonu aştı, gelirimiz 22 milyar doların üzerine çıktı. Bütün bunları yapan bir AK Parti iktidarını neyle Yüce Divana göndereceksin. Burada talan varsa, bu anlattıklarım neyin nesi?''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, referandumda önemli olanın 'evet' veya 'hayır' olduğunu belirterek, ''Nasıl geçerse geçsin. Burada kabul veya ret dışında bir mesaj yok. Mesaj budur. Yüzde 50 artı 1 neyse odur'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Kanaltürk'te canlı yayınlanan ''Merkez Siyaset'' adlı programda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

''Muhalefet, pakette olmayan hususlar üzerine eleştiriler yapıyor, böylece sanki paketteymiş gibi imaj veriyor. Bir korkutma var. Ben bunlardan ikisinin milletin hassas duygularına hitap ettiği için sanki etkilediği yönünde kaygı taşıyorum. Deniyor ki; 'Eğer evet çıkarsa, bölücü örgüt cesaret bulacaktır, Türkiye'nin bölünme süreci hızlanacaktır'. Ve yine deniliyor ki; 'Eğer pakete evet derseniz, Türkiye kaosa sürüklenecektir'. Pakette en ufak böyle kaygı verecek bir şey var mı? MHP lideri Bahçeli'nin demeci var; 'Evet çıkarsa PKK güçlenir' diyor'' şeklindeki soruya, Erdoğan şu yanıtı verdi:

''Peki hangi maddeyle? Bunu sormak gerekmez mi? Bu 26 maddenin hangisi böyle bir yol veriyor? Desinler ki; 'Şu madde sebebiyle PKK terör örgütü güç bulur'. Biz burada bir defa darbe anayasasını ne yapıyoruz, yargılıyoruz. Ama burada bölücü örgüt lideri bugün eğer hayattaysa, sağlayan, ona İmralı'nın yolunu açan 3 kişi var; merhum Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz'dır. Onların koalisyon hükümeti döneminde teslim edilmedi mi? Teslim edildi. Onu Kocatepe muhribiyle İmralı'ya götüren kim? Bunlar değil mi, bunların iktidarı değil mi? Oraya götürdüler, orada yerleştirdiler, şimdi sıkılmadan şunu da söylüyorlar; 'Neden F tipi cezaevine nakledilmiyor da orada besleniyor?' Bunu da söylüyorlar zaman zaman. Oraya götüren sizsiniz. Niye götürdünüz? Demek götürmenin bir anlamı, bir sebebi var. 

'Peki siz o götürmeyi paylaşıyor musunuz?' diye sorarsanız, evet paylaşıyorum. Bana göre yapılan iş doğrudur. Ama ala-ü valayla oraya götüren sizsiniz. Ve idamdan kurtulmasını sağlayan da sizsiniz. Ve çok enteresan, geçenlerde bir televizyon kanalında merhum Ecevit'in konuşmasını dinliyorum, AB'ye verilen sözler, AİHM, bununla ilgili verilmiş sözler, bunlar anlatıldıktan sonra, 'erteledik' diyor. Arkasından Sayın Bahçeli'ye soruyorlar, 'Siz ne düşünüyorsunuz?', 'Sayın Başbakan gerekli açıklamaları yaptı, benim herhangi bir söz söylememe gerek yok' diyor. Sizden geldi bu. O süreçten bu hale geldi. Şunu söylüyorum, diyorum ki şu paketin içerisinde bölücü terör örgütünün güçlenmesine yönelik bir tane madde söylesinler, desinler ki şu madde. Bu, arkadaşlar bilgi kirliliğinin daniskasıdır. Bu, kafaları bulandırmak için, kalkıp bunlar bir iz bıraksın diye atıyorlar iftirayı. Ondan sonra sen bu kara propagandayı silebilirsen sil. Yaptıkları iş bu.''

''YARSAV BU İŞİN İÇİNDE AKTÖR''


İşin gerçeğiyle muhalefetin anlattıklarının yakından uzaktan alakası olmadığını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu paketin tam aksine daha adil bir yargılanma sistemini getirmek suretiyle yeni bir çığır açtığını ifade etti.

''Eğer evet denirse kaos çıkar'' denildiğinin hatırlatılması üzerine de Erdoğan, Türkiye'de yıllar yılı milletin çoğunluğunun 'Darbe anayasasının silinmesi gerekir' dediğini belirterek, şöyle devam etti:

 ''Yani köşe yazarlarından tutun da halka varıncaya kadar. Peki şimdi ne oldu da bunlar darbe anayasasını savunur hale geldiler? Darbe anayasasını savunanlar kimler arkadaşlar? Hiç bir araya gelemeyenler. CHP, MHP, BDP, Türkiye Komünist Partisi, İşçi Partisi, YARSAV. Düşünebiliyor musunuz, YARSAV bu işin içinde aktör. Kim bu YARSAV? Üyelerinin hakim ve savcılardan oluştuğu bir vakıf veya dernek, aktif rol oynuyor. Şimdi nedir bu? Bu bir ihsası reyde bulunmaktır. Sen nasıl olur da ihsası reyde bulunursun? Nasıl olur da böyle bir çalışmanın içerisinde yer alırsın, rol alabilirsin? Şimdi yarın, şahsım veya bir başka arkadaşım, herhangi birinin hakim veya savcı olduğu mahkemeye ben nasıl güveneceğim, nasıl gönül huzuruyla gideceğim? Güvenilebilir mi?''

''YARSAV'ın AB'nin gereği olduğunun'' söylendiğini vurgulayan Erdoğan, ''AB'nin gereği bu değil. AB, tümüyle yargı camiasını kapsayan böyle bir birliğin kurulmasını istiyor ama o birlik sadece hakimlerin, savcıların sosyal, ekonomik böyle birçok sorununu çözmeye yönelik, dertleri dinleyen ve bunları çözüme kavuşturan bir birim. Dolayısıyla vatandaşın hiçbir güvencesini böyle bir oluşum asla sağlamaz'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, ''2 maddeyi çıkaralım, diğer maddelere evet'' dediğini hatırlatarak, bu Anayasa Mahkemesine götürüldüğü zaman mahkemenin esastan inceleme yaptığını vurguladı. Erdoğan, ''Esastan incelemesi aslında doğru değil, ama yaptı. Bir redaksiyon da orada yaptılar. Bu redaksiyon yapıldıktan sonra da önümüze bu paket geldi. Peki bu 2 madde denildi ve siz yargıya saygınız varsa, yargının bu kararından sonra zaten '26 maddede biz evet deriz' demiştiniz, şimdi ne oluyor da evet değil de hayır kampanyası başlatıyorsunuz? Arkadaşlar sebep şu; bunu tamamıyla siyasi veya bir genel seçim havasına sokmak gayretleri var'' dedi.

''GÜVEN OYLAMASI HAVASINA SOKULMAK İSTENİYOR''

Başbakan Erdoğan, referandum sürecinin güven oylaması havasına sokulmak istendiğine işaret ederek, şunları söyledi:

''MHP Genel Başkanı, gittiği yerlerde, 'Bu bir güven oylamasıdır' diyor. Ana muhalefet partisinin lideri bazen kaçırdı onu ağzından, söyledi, sonra 'Bu bir güven oylaması değildir' dedi. Bizde de aynı durumlar, benzer şeyler 1-2 arkadaşımız tarafından söylendi. Aslında bu bir güven oylaması değil. Bu bir siyasi partinin, iktidar veya muhalefet partisinin ne kadar oy alıp almadığını belirleyen bir seçim değil. Oy pusulası önümüze gelecek, bir karede 'evet', diğerinde 'hayır' yazıyor. Orada herhangi bir partinin amblemi yok, partinin amblemine oy vurmayacağız, mührü vurmayacağız.''

''Son günlerde, 'evet oylarının az olması bir mesajdır, şu oranda olması bir mesajdır' gibi değerlendirmeler de yapılmaya başlandı. Nasıl yorumlarsınız?'' sorusunu da Erdoğan, şöyle yanıtladı:

''Bu da işte bunun farklı bir versiyonu. Şimdi 70 diyenler de var. Ben bunların hiçbirini doğru bulmuyorum. Burada önemli olan evet veya hayır. Nasıl geçerse geçsin. Burada kabul veya ret dışında bir mesaj yok. Mesaj budur. Yüzde 50 artı 1 neyse odur. 'Şu kadar almış, bu kadar almış'. Burada parti filan yok ki. Bundan sonra 8-9 aylık bir süremiz var. O süre içerisinde istediğimiz gibi parlamentoda da parlamento dışında da konuşuruz. En az 3 ay seçim meydanlarına döküleceğiz, seçim meydanlarında konuşuruz.''

''MİLLETİN ANAYASA YAPMASINA MI 'HAYIR' DİYORSUN?''

Muhalefete, anayasa değişikliğinin maddelerini konuşmaları, neye karşı olduklarını söylemeleri çağrısında bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Niçin 'hayır' diyorsun bunu anlat. Yani kadınların haklarının anayasal güvence altına alınmasına mı 'hayır' diyorsun? Çocuk istismarına karşı çıkılmasına mı 'hayır' diyorsun? Yıllarca konuşulan toplu sözleşme, bunun yapılmasına mı 'hayır' diyorsun? Memurların toplu iş sözleşmesinden istifade etmesine mi 'hayır' diyorsun? Kamu denetçiliği kurumunun kurulmasına mı 'hayır' diyorsun? Bunları konuşalım. Bunlara girmiyorlar.

Mesela biliyorsunuz, kalkıp da ta AİHM'e gitmesini ortadan kaldıracak. Biliyorsunuz, eskiden darda kalan sıkıntılı insanlar, bu noktada ta oralara gidiyordu, ama parasının olması gerekiyordu. Ama şimdi böyle bir şeye hiç gerek yok. Kendi ülkende Anayasa Mahkemesine müracaatla kalkıp buradan o istediğin bilgiyi alabiliyorsun. Milletin anayasa yapmasına mı 'hayır' diyorsun? Yani belli bir elit mi yapsın bu anayasayı, bundan mı 'hayır' diyorsun?  Hakim ve savcıların biliyorsunuz verdikleri kararda bir güvenilirlikleri vardır. Ama şimdi bakıyorsunuz, savcı veya hakim bu kararı verdiği zaman HSYK anında onu görevden alabiliyor. Böyle şey olur mu ya, bunları yaşadık bu arada. Bunların ortadan kalkması için bir defa çok ciddi bir adımın atılması, bu noktada 'evet'in artması gerekiyor.''

''İlk derece mahkemeleri'' denilen 11 bin civarında hakim-savcı bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu 11 bin hakim-savcının kalkıp oy kullanmasına bunlar karşı çıkıyorlar. Niye katılımcılığa karşı çıkıyorsun? Bırakın onlar da katılsın bu işe. Bak, burada bir siyasi partinin ataması yok. Yani bizim hükümet olarak burada herhangi bir HSYK üyesini atama yetkimiz yok. İlk derece mahkemelerinden, yani Van'daki hakim veya savcı burada tercihini kullanacak. Bizde böyle bir şey yok. Anayasa Mahkemesiyle ilgili parlamentonun atama diye bir şeyi yok, tercih yetkisi var. Barolar Birliği 3 tane isim verecek, bu isimlerden bir tanesini Meclis tercih edecek. Sayıştaydan 2 isim gelecek, yine parlamento bir tanesini tercih edecek. Yani bunların hiçbirisinin, 'parlamento tarafından atanmıştır' hükmü altına girmesi bile yanlış. Siyasi iktidar olarak zaten bizim böyle bir yetkimiz de yok. Adalet Bakanı yıllar yılı zaten buranın üyesiydi, Bakanlık Müsteşarı zaten üyesiydi. Bu bizim yeni getirdiğimiz bir şey değil, kaldı ki biz yetkilerini de şimdi kısıtladık.''

''SİZ KENDİNİZ KAMERAYLA MI SEÇİLDİNİZ?''

Başbakan Erdoğan, referandumda 'evet' çıkarsa Abdullah Öcalan'a özgürlük getirileceğinin söylendiği, ''Yandaş yargı oluşturulacak ve kendilerini yargılayacak olan yargıçları seçecekler, Yüce Divandan kurtulacaklar'' eleştirisi yapıldığı ve internette dolaşan bir ses kaydına göre, 3 Yargıtay üyesinin BDP'nin boykot kararını kendilerinin aldırdıklarını söylediği yönündeki soruya da şöyle yanıt verdi:

''Yandaş yargı oluşturma noktasında mahir olan CHP'dir. Biliyorsunuz daha önce gerek Seyfi Oktay, gerek Mehmet Moğultay zamanlarında atanmış 3 bin civarında hakim-savcı var ve o zamanlarla ilgili hatta geçenlerde sayın Moğultay gene açıklama yaptı, 'Ben kendi parti mensuplarımı, kaba ifadeyle yandaşlarımı değil de MHP'lileri, ülkücüleri mi atayacaktım, Refah Partilileri mi atayacaktım?' diyor. Çok açık, net.

Şimdi bu tür bir zihniyet, bu tür bir anlayış CHP zihniyetidir. Dönemimizde yapılacak atamalarla ilgili olarak biliyorsunuz Danıştay şöyle bir anlayış getirdi; 'Mülakatlar kamerayla yapılmalıdır, kamera olmadan mülakat olmaz'. Öbür taraftan da Yargıtay ve Danıştay kadrosuzluktan yakınıyor. Tabii böyle bir mantık varsa, 'Kusura bakmayın, böyle bir mantıkla eleman alımı yapmayız' dedim. Bugüne kadar siz kamerayla mı eleman alıyordunuz. Böyle bir şey var mı ya? Nereden çıkardınız bunu? Bu bir defa bu hükümete saygısızlıktır. Bugüne kadar yapılmış bir şey değil, bunun yasalarda hiçbir yerde yeri yok, hiçbir uygulaması yok ve siz şimdi kalkıyorsunuz, böyle bir şey getiriyorsunuz. Siz kendiniz kamerayla mı seçildiniz? Normal olarak seçimler yapılmıştır ve sizler de oralara atandınız. Kim sizi kamerayla seçti, böyle bir şey var mı? Ama siz şimdi kalkıyorsunuz, bu hükümet için böyle bir şey getiriyorsunuz, kusura bakmayın. Ve şu anda tabii ki milyonlarca dosya birikiyor. Bu anlayış değişmediği sürece bizim bunlarla çalışmamız zaten mümkün değil. Ondan sonra 'Yok şöyle, yok böyle' deniyor.''

bugün



Bu haber 988 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,405 µs