En Sıcak Konular

Ergenekon'un son operasyonu

1 Eylül 2010 16:27 tsi
Ergenekon'un son operasyonu Taraf gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı dikkat çekici bir iddia da bulundu: "Gülen hareketiyle AK Parti arasına nifak sokma operasyonu..."

Şu an yargılanmakta olan somut Ergenekon derin yapılanmasının örgütsel olarak reorganize olduğu tarih 1999... 1999’dan itibaren bu derin yapılanmanın temel düşman olarak kabul ettiği grup da ne Kürtlerdir ne solcular ne de Milli Görüş ya da diğer İslami hareketlerdir... Ergenekon’un ana hedefi Gülen hareketidir... Hatta diyebiliriz ki 1999’daki reorganizasyon özü itibariyle Fethullah Gülen hareketini bitirmek için tasarlanmış bir yeniden kurulum operasyonudur... Zaten Genelkurmay’ın kurumsal olarak doğrudan Gülen hareketini hedef aldığını ilan ettiği tarih de 1999’dur. Montajlanmış Fethullah Gülen kasetleri aracılığıyla yapılmak istenen medya operasyonu da 1999’da olmuştur. Fethullah Gülen de aynı yıl içinde ülkeden ayrılmak zorunda bırakılmıştır...

Genelkurmay içinde 2001’den itibaren olan darbe hazırlıklarında da yine ana hedef Gülen hareketiydi. Bülent Ecevit’in Ergenekon’un ilk siyasi hedefi olması da Ecevit’in her zaman Gülen hareketi konusunda Genelkurmay’a karşı direnmesinden kaynaklanıyordu. 2001’deki malum hastane operasyonlarını herkes hatırlıyor... 2002 sonlarında AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte Ergenekon’un “sivil hükümeti devirme” hedefinin muhatabı bu parti oldu, ama yine darbecilerin idareyi ele aldıktan sonra ilk olarak ezmeye çalışacakları hareket Gülen hareketi olacaktı, bütün planları bu yöndeydi... Milli Görüş kökenli hareketler ve diğer kimi İslami hareketler Ergenekon için ikincil unsurlardı. Hatta Ergenekon, kimi sözde “İslami” hareketlerle işbirliğine bile girdi. Uyduruk bir cemaat sadece ve sadece Fethullah Gülen’i ve hareketi hedef alan çalışmalar yürüttü. Bu doğrudan doğruya Ergenekon’un bir operasyonuydu...

2008’e kadar bir darbe ortamını hazırlamak isteyen derin yapılanma AK Parti ve Gülen hareketi ayrımı yapmadı. Bu iki gücü aynı şekilde düşman gördü... 2008’den itibaren ise Ergenekon soruşturması hız kazanınca Genelkurmay karargâhı strateji değiştirdi... “AKP ile yumuşak ilişkiler kurarak, cemaati yalnızlaştırma” stratejisi İlker Başbuğ dönemiyle birlikte uygulamaya kondu. AKP içinde ve Milli Görüş kökenli üst düzey bürokratlar içinde “Gülen hareketi alerjisi”ne sahip bir ekiple Genelkurmay daha yakın ilişkiler kurmaya başladı. İlker Başbuğ göreve gelir gelmez “Başbakan’a yakın” olarak değerlendirdiği Star ve Yeni Şafak’ı akredite gazeteler listesine dâhil etti. Kendilerince “cemaatin medyası” olarak görülen yayın organlarını ise dışlamaya devam etti. Genelkurmay karargâhı, Gülen hareketi ile hükümetin arasını açmak için son iki yıl içinde elinden geleni yaptı... Doğrudan bir bilgim yok ama Başbakan’la düzenli görüşmelerinde İlker Başbuğ’un temel sıkıntısının “cemaat meselesi” olduğu biliniyor. Ankara’da birçok üst düzey Başbakanlık bürokratı askerî yetkililerin sürekli olarak “Hükümetle bir sıkıntımız yok, çok uyumlu çalışıyoruz ama bu cemaat esas nifak kaynağı, hep bunu söylüyoruz” dediklerini aktarıyorlar... Başbuğ döneminde Karargâh’a yakın kimi emekli generaller de kamusal ortamlarda hep “cemaati suçlayarak, hükümeti kayırma” stratejisini izlemeye devam ettiler, medyada ve bürokrasi içinde de böyle bir lobi oluşturuldu. Fakat bu çabalar hep sonuçsuz kaldı...

Hanefi Avcı’nın yazdığı kitapla beraber yeniden bu “nifak korosu” devreye girmiş durumda... Genelkurmay’a ve CHP’ye yakın çevreler ısrarla “Bu kitabı Başbakan yazdırdı, Başbakan’ın bilgisi dâhilinde oldu, Tayyip Erdoğan cemaati pasifize etme karar aldı” diye konuşuyorlar, bu tamamen yalan söylemi özellikle yayıyorlar... Hanefi Avcı’nın kitabında da ısrarla hükümeti eleştirmekten kaçınarak her şeyi doğrudan “cemaat”e yükleme kaygısı var. Dolayısıyla şu an bu kitap yukarıda bahsettiğim 2008’den beri uygulamaya konmak istenen Gülen hareketiyle AK Parti arasına nifak sokma operasyonunun bir parçası olarak kullanılmak isteniyor. Emniyet içinde İslami bir hayat tarzına sahip olduğu halde sırf kişisel çekişmelerden ötürü Gülen hareketine karşı Genelkurmay’a yaklaşan bir ekip var maalesef. Daha kötüsü Gülen hareketi içinde de “Bu işin arkasında Beşir Atalay var” diye inanan ciddi sayıda insan var...

Bütün bunlar yanlış, Ergenekon-karşıtı cephedeki herkes 2008’den beri belirlenmiş yeni derin stratejiyi iyi kavramalı... Bu konuya devam edeceğiz...

Rasim Ozan Kütahyalı / Taraf



Bu haber 1,067 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,618 µs