En Sıcak Konular

"Türkeş sosyalist bir devlet istiyordu"

0 0 0000 00:00 tsi
Türkeş'i nasıl biliriz? Turancı, devrimci, ihtilalci... Alparslan Türkeş ismiyle yan yana gelemeyecek tek kelimenin sosyalizm olduğunu düşünürüz. 3 Mayıs 1944'te genç bir üsteğmenken meşhur 'Turancılık Davası'yla yakın tarihe adını yazdıran Türkeş'in

Türkeş bu ilginç düşüncesini 27 Mayıs'tan sonra ihtilalci arkadaşları tarafından sürgün edildiği Yeni Delhi'de İngiliz yetkililere açıklamış. P.C.Petrie isimli İngiliz yetkili "Yakalanması zor ve ürkek bir kuş" olarak nitelediği Albay Türkeş ile yaptığı görüşmeyi 5 Mart 1962'de Ankara'daki elçiliğe şöyle rapor ediyor: "O'na göre İnönü, düşüncelerini değiştiremeyecek kadar yaşlıydı ve ülkeyi seküler bir sosyalizme götürecek yeni bir tip lidere ihtiyaç vardı. Bu tip bazı kişiler CHP ve AP saflarında bile bulunabiliyor. Albay Türkeş, kendi idealinin bir Lasky tipi sosyalizm olduğunu söyledi. Arkadaşlarından biri bugünlerde Lord Beveridge'nin düşünceleri üzerinde çalışıyor."

Türkeş'in istediği, Marksist teorideki gibi kapitalizmin yerini aldıktan sonra kendiliğinden sönerek komünizme dönüşecek bir topluma işaret eden sosyalizm değildi tabii ki. Anlaşılan Türkeş, Avrupa ve ABD'deki sosyalizm sempatisini kırmak amacıyla Melvin Lasky tarafından savunulan ve öteki sosyalizmden bahsediyordu. Sosyalizmin bu çeşidinde "zararsız solcu" olmak kaydıyla sosyal devlet imkanlarından yararlanıp, bireysel özgürlükler sonuna kadar kullanılabiliyordu. Dönemin sağcı gazeteleri sosyal adalete inandığı için Türkeş'e "Turancı Komünist" ifadesini yakıştırmışlar. İhtilal sırasında Türkiye'de görev yapan elçiliklerin gizlilik süresi dolan yazışmalarında yer alan ilginç bilgiler bunlarla sınırlı değil. İngilizlerin, memleketi Kıbrıs'a müdahale etmesinden korktuğu Türkeş, üniformasını çıkardıktan sonra birçok Arap ülkesinden "Bize ordu kur" teklifi almış. Türkeş'in basın müşavirlerinden Rasim Ekşi, "Amerikan, İngiliz ve Fransız Belgelerinde Alparslan Türkeş" isimli kitapta 27 Mayıs'ın bilinmeyenlerini anlatıyor. Acı dolu yıllara dışarıdan bir bakış açısı getiren kitaptan yola çıkarak, ihtilali radyodan öğrenen kızı Umay'la babasını konuştuk.
 
Akşamüstü Gaziosmanpaşa Mahallesi Kader Sokak’taki evine uğrayan Albay Alparslan Türkeş, 1940 yılının ‘Sevgililer Günü’nde evlendiği eşi Muzaffer Hanım’a sarılıp hakkını helal etmesini istedi. Helalleştikten sonra “Çocuklar sana emanet.” diyerek hiçbir açıklama yapmadan çıkıp gitti. O gece eve gelmedi. 16 yaşında lise ikinci sınıf öğrencisi kızı Umay, sıra dışı bir şeyler olduğunun farkındaydı; ama tam olarak çıkaramıyordu. Sabahın erken saatlerinde gördüğü bir rüya nedeniyle yatağından fırladı, garip bir refleksle radyoyu açtı. Tok ve güven veren bir sesle karşılaştı. Bu ses, babası Alparslan Türkeş’e aitti. İhtilal olmuştu. Muzaffer Hanım tedirgindi. Sokağa çıkma yasağına rağmen eve akın eden mahalleli, Türkeş ailesini tebrik ediyordu. Sevinmeli miydi yoksa üzülmeli miydi bilemiyorlardı. O gün bir ara Türkeş eve uğrayarak her şeyin yolunda olduğunu söyleyip yeniden gitti. Başbakanlık’ta sabahlara kadar çalışan babalarının yüzünü doğru dürüst göremediler. 13 Kasım’da evin kapısı bu sefer askerler tarafından kırıldı. Türkeş’i alıp götürdüler. İhtilalci arkadaşları tarafından tasfiye edilen Türkeş, apar topar evlerinden alınan ailesiyle havaalanında karşılaşabildi. Hindistan’a sürgüne gönderildi. Ordudan dışlanan Türkeş’e bu sefer Arap ülkelerinden “bize ordu kur” teklifleri gelmiş. Umay Günay, o günleri şöyle anlatıyor: “Biz Hindistan’a sürgün gittiğimizde pek çok Arap ülkesinden rahmetli babama ‘bize gel ordu kur’ diye teklif geldi. Fakat o, ‘askerlik kendi milletini korumak için öğretilen bir sanattır, ben onu gidip de başka bir millete öğretemem’ dedi. Teklifleri nazikçe reddetti.”

12 Eylül darbesini bir gün önce akşam saat 20.00 sularında haber alan Türkeş, ailesini güvenli bir yere bıraktıktan sonra kaybolmuş. İhtilal zamanlarında ilk bir hafta ortalıkta gözükmemek gerekiyormuş. Türkeş, dramatik sahnelerin yaşanabileceği kritik süreyi atlattıktan sonra teslim olmuş. Umay Günay ile Bilgeoğuz Yayınları’ndan çıkan “Amerikan, İngiliz ve Fransız Belgelerinde Alparslan Türkeş” isimli kitap nedeniyle yeniden gündeme gelen babasını ve ihtilal yıllarını konuştuk.

MHP gelirse zarar verir

“Aynen büyük Atatürk’ün ölümünden sonra CHP’nin rotasını değiştirmesi ve günden güne halktan uzaklaşması gibi. CHP küçük bir parti haline geldi ve halkın güvenini kaybetti. MHP de öyle oldu. Çünkü Devlet Bahçeli, rahmetli babamın vizyonuna sahip değil. O da babamı anlamayanlardan. Hatta sevenlerin doğru anlamaması daha da tehlikeli oluyor. Onun için de onlar birtakım sloganları tekrar ederek bir şeye ulaşmaya gidiyorlar; ama iktidarları döneminde gördük Türkiye’ye çok zarar verdiler. Tekrar gelmeleri halinde de Türkiye’ye zarar verirler. İyi bir şey yapmaları mümkün değil. Dünya tarihinde de var böyle dönemler. Dünya liderlerine bakın, onların da kapasiteleri kıt. Biraz verimsiz bir dönem. Tarihin belli dönemlerinde büyük liderler oluyor, daha sonra kapasitesi kıt liderler geliyor. Ben babamdan sonraki Devlet Bahçeli’nin MHP’sini Keloğlan’ın ‘Hiç’ masalına benzetirim!..

Türkeş soyadı silindi

Türk milletinin kültürel olarak bazı kabulleri var. Onu ben de tam çözmüş değilim; ama muhtemelen padişahlık döneminden kalan bilinçaltı tepkisi olduğunu zannediyorum. Aynı aileden gelenlere çok sıcak bakılmıyor, desteklenmiyor. Babadan oğula geçmesin gibi bir tepki var. Yani kültürel bir olgu olduğunu düşünüyorum. Sokaktan olunca daha iyi olur gibi bir düşünce var. Tuğrul ve ben, üzerimize düşeni fazlasıyla yaptık. Takdir edilmeyince de kenara çekilmesini bildik.

12 Eylül’ün gizli tarihi

12 Eylül, babama karşı hazırlanmış düşmanca bir ihtilaldi. 12 Eylül’e dair belgeler var. Açıkladığınız takdirde kendi lehinize olabilir; ama milletinizin aleyhine olabilir. Onun için de açıklamazsınız, katlanırsınız. Her türlü suçlamaya, hakarete rağmen. Babam kayıtlarını emin yerlere teslim etti. Onların hepsini takvimine bağlamıştır. Birileri zamanı geldiği zaman açıklar. Önümüzde siyaset yapacak, Türk milletine hizmet edecek olan insanları, ne sıkıntıların bekleyeceğini ve hizmetlerin yarıda kalmaması için ne tedbirler almaları gerektiğini içeren, ufuk açıcı belgeler. Kişilerle hiç uğraşmamıştır babam. Stratejik belgeler bunlar. Gizli kalmış bir şeyler açıklanacak; ama çok komplike şeyler de beklemeyin.

Turancı komünist!

Babam Amerika’da ekonomi okuduğu için kafasında sağlıklı bir oluşum modeli vardı. 27 Mayıs ihtilalinden sonra onları gerçekleştirip seçime gitmek ve politikaya atılmak istiyordu. Bir idealist Türk milliyetçisi, devlet adamı olarak çok güzel şeyler düşünüyordu ve Türkiye’nin kaçırdığı bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Alparslan Türkeş eğer iktidara gelebilmiş olsaydı Türkiye pek çok problemini bugün halletmiş bir ülke olurdu. Dört ay içinde DPT, DİE, TAEK gibi önemli kurumların kurulmasını sağladı. Hiçbir zaman ekstrem düşünceleri olmamıştır. Irkçılık, soykırımcılık gibi. Bir kere çok merhametli, şefkatli bir insandı. Zaten 7 çocuğu olan bir adamın şefkatsiz olması düşünülemez. Sosyal adalete inandığı için ‘Turancı komünist’ diye yazdılar.

Türkeş Arusi mi, değil mi?

Bir tarikata üye olmanın ilk şartı irade teslimidir. Şeyhe irade teslim eder ve artık o şeyhin emrini yerine getirirsin. Babam gibi bir adamın irade teslim etmesi mümkün olur mu? Mümkün değil. Babam da bu kişilerle (Arusilerle) milletimizin saygı duyduğu kişiler olduğu için görüş alışverişinde bulunmuştur. Benim de var görüştüğüm kişiler. Ama müridi olmak diye bir şey olmaz.

Tırnakları sökülmedi

Turancılık olaylarından sonra hapiste tırnaklarının söküldüğü doğru değil. Babamın tırnakları sökülmemiş; ama hücrede yalnız başına bırakılmış. Subay olduğu için o tür bir cezaya kalkışmamışlar. Ama Savcı Kâzım Alöç, ‘sökeriz’ diye tehdit etmiş. Diğer Türkçülere yapıldı; ama esas Nihal Atsız’a çok işkence etmişler.”

zaman pazar



Bu haber 219 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,116 µs