iyibilgi zoom iyibilgi zoom

En Sıcak Konular

Terörü Bush yarattı!

0 0 0000 00:00 tsi
Terörü Bush yarattı! Bir dönem Amerika Başkanı'na ulusal güvenlik danışmanlığı yapan ve Amerika'nın en saygın stratejisti olarak kabul edilen Zbigniew Brzezinski'den Bush'a yaylım ateşi... İşte o yazının tam metni... iyibilgi zoom

Brzezinski'nin yazısının tam çevirisi:

“Terörle Savaş”ın Yarattığı Terör

“Terör ile savaş” Amerika’da bir korku kültürü yarattı. Bush yönetiminin bu üç kelimeyi korkunç 11 Eylül olaylarından sonra ulusal bir münacat seviyesine çıkarması Amerikan Demokrasisi, Amerikan ruhu ve Amerika’nın dünyada durduğu yer üzerinde olumsuz bir etki oluşturdu. Bu ibare kullanımı bize karşı terörizmi kullanan fanatiklerin yüzleştiğimiz gerçek tehditlerine etkili bir şekilde göğüs germe gücümüzü zayıflattı.

Klasik bir kendi kendini yaralama olan bu üç kelimenin meydana getirdiği zarar uzak Afgan mağaralarında 11 Eylül saldırılarının taslağının çizen fanatik faillerin vahşi hayallerinden mutlak surette daha büyüktür. Dahası bu ibare kendi kendine anlamsızdır. O ne coğrafi bir çerçeveyi tanımlıyor ne de bizim tahmin ettiğimiz düşmanlarımızı. Terörizm bir düşman değildir; fakat o silahsız masum kimselerin öldürülmesiyle gerçekleştirilen bir siyasi gözdağı ve bir savaş tekniğidir.

Bununla beraber buradaki küçük sır bu ibarenin kesinsizliğinin sponsorları tarafından kasıtlı ya da içgüdüsel olarak hesaplanmış olabileceğidir. Bir “Terör ile savaş”a yapılan değişmez referans onu ana bir nesne yapmayı başardı: o korku kültürünün oluşumunu kamçıladı. Korku nedeni örtbas ediyor, duyguları pekiştiriyor ve takip ettikleri politikalar namına halkı hareketlendirmek isteyen demagojik siyasetçilerin işlerini kolaylaştırıyor. Irak’ta savaş tercihi 11 Eylül şoku ve Irak’ta kitle imha silahlarının varlığının varsayılması arasındaki psikolojik bağlantı kurgulanmasaydı Kongrenin desteğini hiçbir zaman kazanamazdı. 2004 seçimlerinde Başkan Bush için olan destek “savaşta olan bir ulusun” savaşın orta yerinde komutanını, başındaki kişiyi değiştirmemesi yönündeki nosyonun halkı harekete geçirmesinden ötürüydü. Yaygın olan ama aynı şekliyle de oldukça muğlak olan tehlike hissi “savaşta” olma halinin çekiciliğinin hareketlendirilmesi ile siyasi bir idare-i maslahatın istediği mecraya sevk edilmeyi sağladı.

“Terör ile savaş”ı meşru kılmak için, yönetim son zamanlarda ustalıklı sahte bir tarihsel anlatıyı kendi kendini doğrulayan bir kehanet olarak kurguladı. Bu sözkonusu savaşın Amerika’nın erken dönemlerinde Nazizme ve Stalinizme karşı yaptığı mücadelesine benzediği iddiasıyla, yönetimin İran ile gerçekleşecek bir savaşa psikolojik zemin hazırlaması şeklinde ortaya çıktı. Böyle bir savaş ile Amerika Irak, İran, Afganistan ve belki de Pakistan’ın da olduğu bir çatışma zincirinin içine sürüklenebilir.

Korku kültürü şişesinden dışarıya bırakılan bir cin gibidir. O kendi kendine bir hayat elde edebilir ve moral bozucu da olabilir. Amerika bugün Pearl Harbor’a cevap veren o kendine güveni olan ve kararlı ulus değildir; aynı zamanda şu an Pearl Harbor krizi esnasında “korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir” diyen bir liderlikte yoktur ve yine Soğuk Savaş döneminde bir kaç saat içerisinde sonucu alınabilecek gerçek bir savaşla 100 milyon Amerikalının ölebileceğini bilgisi karşısında sessiz sebatkar bir politikayı benimseyen soğukkanlı Amerika’da yoktur. Biz şimdi Birleşik Devletlerin kendi içinde bölünmüş durumdayız ve tehlikeli bir belirsizlik de biz kuşatıyor; dahası potansiyel olarak gerçekleşecek bir terör olayı karşısında da paniğe düşmeye çok müsait bir haldeyiz.

 Bu durum nerdeyse 5 yıldır terör konusunda ulusal boyutta devam eden beyin yıkamanın ağır bir faturasıdır. Britanya, İspanya, İtalya, Almanya ve Japonya da terör saldırılarından muzdarip oldular; ancak bizden daha dengeli bir reaksiyon gösterdiler. Irak’taki savaş ile ilgili son gerekçesinde Başkan Bush çok saçma olarak savaşın El- Kaide’nin Atlantik’i geçip Birleşik Devletler’e bir terör savaşı yapmasını engellemek için sürdürdüğünü açıkladı.

Güvenlik girişimcileri, kitlesel medya ve eğlence endüstrisi tarafından desteklenen böylesi bir korku kışkırtıcılığı kendi rüzgârını yaratmış oldu. Genellikle terörizmde uzman olarak tasvir edilen terör müteşebbisleri ister istemez varoluşlarını ispat etme gayreti ve rekabeti içinde halkı yeni tehditlerle yüzleşeceklerine inandırmaya çalışıyorlar. Böyle bir atmosferde birbirinden daha korkunç şiddet senaryolarının sunumu adeta ödüllendiriliyor; ki bu bazen senaristlerin kendi senaryolarını tamamlayan planlar ortaya koymaları noktasına bile gelebiliyor.

Amerika şu an güvensiz, daha fazla paranoyak ve çok fazla şüpheli. 2003’de yayınlanan son bir çalışmada Kongre potansiyel olarak teröristlerin hedefi olabilecek ulusal önemde 160 site tanımlıyordu. Lobilerin bastırmasıyla bu rakam yılsonunda 1,849’a, 2004’ün sonunda 28,360’a ve 2005’de de 77,769’a yükseldi. Olası hedefler veritabanında şimdi içinde Chicago’daki Sears Tower’ın, bir Illinois Apple ve Pork Festival’in de bulunduğu 300,000 başka öğe mevcut durumda.

Sadece geçen hafta, Washington’da, bir gazeteci ofisini ziyaret etmek için giderken, başkentteki ve aynı zamanda New York’taki özel ofis binalarının hepsinde türemeye başlayan saçma sapan güvenlik kontrol noktalarından birinden geçmek zorunda kaldım. Üniformalı bir muhafız benden bir form doldurmamı ve kimlik kartı göstermemi istedi ve buradaki ziyaret amacımı yazarak açıklamamı istedi. Ziyaret eden bir terörist amacının “binayı havaya uçurmak” olduğunu yazarak belirtebilir mi? Ya da bir muhafız intihar bombacısı olduğu her halinden belli olan birini tutuklayabilecek mi? Meselelerin ne derece anormal bir noktaya gittiğini görmek için kalabalık müşterileri olan geniş mağazaların ise benzer güvenlik prosedürlerine sahip olmadıklarını hatırlatalım. Ne konser salonları buna sahip ne de tiyatrolar. Güvenlik prosedürleri rutin olduğu gibi milyon dolarlar bunun için israf ediliyor ve daha da ilerisi tüm bu süreç bir kuşatılmışlık mantalitesinin yaratılmasına yardımcı oluyor.

Yönetim her seviyede paranoyayı harekete geçiriyor, onu daha da kamçılıyor. Örneğin eyaletler arasındaki otoyollardaki elektronik reklâm panolarında sürücüleri uyaran “Şüpheli Aktiviteleri Rapor Et!” panolarını bir düşünün(İlk akla gelenler türbanlılar olabilir mi?).  Bazı kitlesel medya organları kendi yükümlülüklerini yerine getirdiler. Kablolu kanallar ve bazı yazılı medya dinleyicileri etkileyen korku senaryoları buldular, terör “uzmanlar”ı ise danışmanlar olarak Amerikan halkını besleyen kıyamet senaryolarının gerçekliğini sağlıyorlar. Ana caniler olarak sakallı “terörist”lerin olduğu programların çoğalması bundan ötürüdür. Bütün bunların genel etkisi bilinmeyen hissini kamçılayarak tüm Amerikalıların hayatlarını tehdit eden pusuya yatmış bir tehlike duygusunun artan bir şekilde (etrafa) yayılmasıdır.

Özellikle film endüstrisi bu temaya sapına kadar yapışmış durumda. Televizyon dizileri ve filmleri açık bir şekilde Arap oldukları belli olan kötü karakterler üzerinden Islamophobia’ı yayıyorlar ve dini bir takım ritüeller yoluyla da kamudaki endişeli psikolojiyi istismar ediyorlar. Gazete karikatürlerinde gözlemlenen önyargılı Arap insan çizimleri üzücü bir şekilde bazen Nazi anti-Semitik kampanyaları hatırlatıyor. Son zamanlarda bazı kolej öğrenci organizasyonlarına da bu temayül yayılıyor; bilmem onlar farkında mı ama bu ırksal ve dini nefret arasındaki rahatsız edici bağlantıya -ki bu nefret bağlantısı tarihte görülmemiş olan Soykırım suçlarının temel motivasyonudur- işaret ediyor.

“Teröre karşı savaş”ın beslediği bu atmosfer Arap-Amerikalıların(genellikle sadık Amerikalılar olmalarına rağmen) yasal ve siyasal olarak taciz edilmelerini de teşvik etti. Amerika-İslam İlişkileri Konsülü(CAIR) Amerikan İsrail Kamu Meseleleri Komitesini(AIPAC) başarısız da olsa taklit etmek isteyince açık bir şekilde (Amerika’nın ortasında)tacize uğradılar. Bazı Cumhuriyetçiler CAIR üyelerini “terörizmi meşrulaştırmaya çalışan özürcüler” olarak nitelediler ve panel tartışmaları için Kongre toplantı odalarını kullanmalarının engellenmesini istediler.

Müslüman hava yolcularına karşı sosyal ayrımcılık da bu sürecin amaçlanmamış bir yan ürünüdür. Şaşırılmayacak bir şekilde normalde Orta-Doğu ile ilgisi olmayan Müslümanlar arasında bile Amerika’ya karşı olan hoşnutsuzluk yoğunlaşırken Amerika’nın dünyadaki dinler ve ırklar arasındaki yapıcı lider rolü de inanılmaz ölçüde kötü bir darbe aldı.

Durum sivil haklar meselesinde daha da fena. Korku kültürü hoşgörüsüzlüğü, yabancılara karşı şüpheyle yaklaşma ve temel adalet nosyonlarını zedeleyen kanuni prosedürlerin kabulünü pompalayan bir atmosfer yarattı. Suçlu olduğu ispatlanana kadar masum prensibi tamamıyla ortadan kalkmasa da belirsizleştirildi; bazı Amerikan vatandaşlarının bile uzun periyotlar boyunca kanuni haklarını kullanmaları engellendi. Garip olan tüm bu aşırı uygulamaların herhangi bir dikkat çekici terörist eylemi engellediğine dair de ortada güçlü bir delil yoktur; dahası terörist olarak algılanıp da terör suçundan hüküm giyenlerin sayısı da çok azdır ve uygulamalarla alınan sonuçlar arasındaki mesafe de çok açıktır.

Bu arada “teröre karşı savaş” uluslararası camiada Amerika’ya çok zarar vermiştir. Müslümanlar arasında ise Iraklı sivillere Amerikan ordusunun yaptığı sert muamele ile İsrail’in Filistinlilere yaptığı muamelenin benzerliği Amerika’ya karşı genel bir düşmanlığın yayılmasına neden oldu. Müslümanlar TV’de haberleri seyrederken onları sinirlendiren “teröre karşı savaş” değil fakat Arap sivillerin maruz kaldığı (kurban olma) muamelesidir. Bu kızgınlık Müslümanlarla da sınırlı değildir. BBC’nin geçenlerde 27 ülkede 28,000 kişi ile yaptığı bir ankete göre “dünyada en kötü etkiye sahip ülkeler” listesinde İsrail ve İran’dan sonra Amerika üçüncü sırayı kapmasını bildi. Bazılarına göre işte bu yeni kötü ittifaktan(axis of evil) başka bir şey de değildir.

9/11 olayları aşırılık ve terörizme karşı gerçek bir küresel dayanışma ile de sonuçlanabilirdi. Müslümanların da içinde olduğu ılımlıların küresel ittifakı bilinçli bir kampanya ile özel bir takım terörist networkları deşifre edebilir ve terörizmi besleyen siyasal çatışmaları da sona erdirebilirdi ve yüksek ihtimal Amerika’nın tek başına sözde “Islamo-fascism”e karşı sürdürdüğü demogojik bir “teröre karşı savaş”tan da çok daha verimli sonuçlar üretebilirdi.  Yalnızca kendine güvenen kararlı ve akılcıl bir Amerika terörizme siyasal boşluk bırakmayan hakiki bir uluslararası güvenliği yükseltebilir.

“Yeter artık bu histeri, durdurun bu paranoyayı” diyecek Amerikan lider nerededir? Gelecekte yüz yüze kalma ihtimalinin reddedilemeyeceği terörist saldırılar realitesi karşısında bile sağduyu gösterilmesine müsaade edelim. Geleneklerimize hakiki sadakati gösterelim (Let us be true to our traditions).  

Zbigniew Brzezinski Başkan Carter’ın ulusal güvenlik danışmanı ve en son yazdığı “İkinci Şans: Üç Başkan ve Amerikan Süper Gücünün Krizi”(Basic Books) isimli kitabın da yazarıdır

Washington Post, 25 Mart 2007, Zbigniew Brzezinski, Terrorized by ‘War on Terror’
ADAM Çeviri Grubu iyibilgi.com için çevirdi



Bu haber 318 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    5,195 µs