En Sıcak Konular

Obama can derdinde

8 Temmuz 2010 09:04 tsi
Obama can derdinde Ondan önceki başkanların başına gelenler...

Oysa, sadece ülkesi Amerika’nın yüzünü barışa ve eşitliğe dönmüş kitlelerinin değil, bütün dünyanın fakir coğrafyasının da umudu olarak Beyazsaray’a yürümüştü. “Demokrat kimliği”ni, bugüne kadar “ezilenlerin rengi” olarak kabul edilen “ten rengi” ile süslemişti. Fakat, 6 Haziran. 2010 tarihi, ileride, Amerikan Başkanı Barack Obama’nın “liderliğinin son günü” olarak değerlendirilecek.

O, artık, bir şüphe üzerine Ortadoğu’nun Müslüman bir ülkesine  askeri müdahaleyi  de düşünen, fakat, herkesin bildiği sözde gizli gerçeği koruyan bir devlet adamı.

Barack Obama, henüz uranyum zenginleştirme programını yüzde 20’ye bile çıkartamamış İran’a abluka uygulayıp, elindeki bütün güçlü silahları Basra Körfezi’ne yönelten, buna karşılık İsrail’in elindeki nükleer silahları tehdit altındaki bir ulusun güvencesi olarak gören bir karakter.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya güvence verdi: İsrail’in Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na imza atmasını ve Dimona nükleer santralini uluslararası denetime açmasını isteyen harekete karşı duracağım, merak etme.

Bir süper güç düşünün, İsrail’in nükleer bombalarını ve o bombaları Ankara, Şam, Bağdat veya Tahran’a taşıyabilecek uzun menzilli füze sistemlerini korumaya alıyor, henüz böyle bir kapasiteye ulaşmamış bir ülkeyi, İran’ı da, İsrail ile birlikte vurmaya hazırlanıyor!..

Böyle bir süper gücün başkanının liderlik niteliğinden söz etmek artık mümkün mü?

Kimbilir, belki de Obama, bu strateji ile kendi canını kurtarmanın telaşındadır!..

İsrail’in nükleer serüveni

Bu Ortadoğu ülkesi, 1948 yılında kuruldu, nükleer programını resmen, 1949 yılında ünlü Musevi fizikçi Ernst David Bergmann’ın liderliğinde Weizman Bilim Enstitüsü’nün koordinasyonunda başlattı. Ülkenin kurucu lideri, 194863 yılları arasındaki efsanevi  başbakanı David BenGurion’un bir numaralı önceliği, İsrail’i nükleer devlet  yapmaktı. Bütün  bu süreçte, “sağ kolu”  da Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta yüzüne karşı “siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz” dediği bugünkü Cumhurbaşkanı Şimon Peres’di!..

İsrail’in nükleer programının ana zemini Fransızlar’ın desteğiyle 1956 yılında kurulan Necef Çölü’ndeki Dimona nükleer  santrali oldu. Kısa bir zaman sonra, bu santralde yürütülen “askeri amaçlı” program iki ünlü devlet adamının başının ciddi şekilde belaya girmesine neden olacaktı: Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle ve uğradığı suikast sonucu ölümüyle unutulmayan Amerikan Başkanı J.F.Kennedy.

Fransa’da yaşanılanlar

20’nci yüzyıl tarihinin 1960’lı yıllarına baktığımızda, belki de, Charles De Gaulle’ü “şanslı” görebiliriz. Çünkü, o, 19591969 yılları arasındaki Devlet Başkanlığı döneminde İsrailli lider David BenGurion ile açık siyasi çatışmaya girip, “ölmeden”, ancak “görevinden istifa etmek zorunda kalarak” tarih sahnesinden çekildi. İsrail’in nükleer programına desteğini “askeri amaç taşıdığı” gerekçesiyle dondurdu ülkesinin bir anda yaşadığı siyasi kaos çerçevesinde  partisinin kazandığı seçim zaferine rağmen kendini emekliye ayırmak zorunda kalan bir lider oldu.

Mossad ve Kennedy suikasti

Oysa, İsrail’in nükleer silah üretimine net bir şekilde karşı çıkan dönemin Amerikan Başkanı J.F.Kennedy, o kadar şanslı değildi. O, 22 Kasım 1963 günü, yani, bu konuda çok sert tartıştığı İsrail Başkanı David BenGurion’ • “istifaya zorladığı” 26 Haziran 1963 tarihinden sadece beş ay sonra Dallas’ta uğradığı suikast sonucunda öldürüldü!

Dünya, dönemin CİA ve FBİ unsurlarının karıştığı, Amerikan “savaş yanlısı silah sanayinin bazı mafya unsurları ile işi pişirdiği” bu suikaste İsrail gizli servisi MOSSAD’ın da bulaşmış olduğunu öğrenmek için 1992 yılını bekleyecekti. Bu tarihte, İllionis  eski Milletvekili Paul Findley, Amerikan arşivlerinde yaptığı araştırmalar sonucunda söz konusu suikastte MOSSAD’ın “güçlü parmak izlerinin varlığını” ilk kez açıklıyordu. Bu açıklamayı, 1994 yılında Michael Collins Piper’ın “Final Judgement” isimli kitabı takip etti. Kitap, Kennedy ile BenGurion ilişkisinin karşılıklı tehditlere varan sertleşme yaşadığını ve İsrailli liderin sonunda istifa etmek zorunda kaldığını, bu arada MOSSAD’a da “gerekli talimatın” verildiği iddiasını belgeleriyle anlatıyordu.

Johnson faktörü

Kennedy’nin ölümünden sonra işbaşına gelen Lyondon Johnson ise Amerikan Yahudi lobisinin bir numaralı adamı olarak tarihe geçmişti! Johnson işbaşında iki şey yaptı: Amerikan savunma sanayinin isteği doğrultusunda Vietnam Savaşı’nı hızlandırdı ve İsrail’in nükleer bomba üretmesine göz yumdu.

Belki de Obama’yı bugünkü “çifte standartlı” politikalara sürükleyen, önüne konulmuş Amerikan devlet arşivleridir...

Kim bilir...

Ardan Zentürk / Star



Bu haber 1,310 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,871 µs