Bireyin rolü

0 0 0000 00:00 tsi

Bir siyasi hareketin ön safında görünen kişilerin sözleri, davranışları büyük bir dikkatle izlenir ve buna dayanarak geleceğe yönelik tahminler yapılır. Bu yolla yapılan analizlerin doğru olma ihtimali yanlış olmasına yakındır. Metodun temel hatası ön saftaki kişilerin bir siyasetin yapıcısı mı yoksa uygulayıcısı mı olduğunu saptamadan belirleyici olduğunun düşünülmesidir. Genel olarak siyasi gelişmeler kişisel olmaktan öte anlamlar taşır ve her ülkenin yapısına göre egemen ve etkili güçlerin tercihlerini yansıtır. Bir ülkenin içinde yaşanan gelişmeler çoğunlukla daha büyük odakların kontrolündedir ve bunda yadırganacak bir taraf yoktur.

1960 darbesinden sonra Cemal Gürsel’in liderliği bu açıdan bir örnek olarak alınabilir. Lider hareketin herhangi bir safhasından haberdar bile değildir. Hatta eylemi gerçekleştirenlerin de olayın tümü, hedefleri, arka planı hakkında bilgi sahibi olduğu söylenemez.

Birçok liderin daha önce tartışmadığı, yakın çevresiyle bile paylaşmadığı, hakkında yazı yazmadığı konuları uygulamaya geçirdiği görülür. Adeta bir ilham gelmiş ve o bunları hayata geçirmiş gibidir. Uygulayıcının yetenekli bir kişi olduğu, içinde bulunduğu şartları değerlendirerek doğru politikalar izlediği söylenebilir. Bu durumda şartların insan iradesinden bağımsız olarak oluşup oluşmadığı tartışılmalıdır. Şartları belirleyen bir irade varsa gelişmelerin onun istediği yönde olduğunu kabul etmek gerekir.

Bazen kişisel boyutu aşan gelişmelerle karşılaşırız. Mesela büyük çoğunluğun dünyadaki en önemli aktörlerden biri olarak kabul ettiği İsrail bir aktör müdür yoksa bir büyük aktörün kullandığı araç mıdır sorusu sorulabilir. İsrail olmasaydı petrol ülkeleri diyebileceğimiz yapılar öteki olarak kimi kabul ederlerdi ve oradaki yönetimler halkı, nasıl bir düşman göstererek bir arada tutabilirlerdi. Bu durumda petrolü kullanan Batı bir düşman olarak görülmez miydi? Petrol dönemi sona erince nasıl bir İsrail tasavvur ediyorsunuz? Sefalet denizinin ortasında bir refah adacığı mı olacak yoksa her şeyini kaybeden insanların ortak düşmanı haline mi gelecek?

Herkesin kimin hangi seçimi kazanacağını tahmine çalıştığı, her sözden bir anlam çıkardığı günümüzde kişileri bir yana bırakıp nelerin olacağını ve dünyadaki yeni yapılanmanın niteliğini sorgulamanın daha anlamlı olacağını düşünüyorum ve kazanacakların isimlerini değil niteliklerini tahmine çalışıyorum. İnsanlar büyük iş yaparsa büyük sayılırlar ve küçük bir ülkeden çok büyük adam çıkamaz. Kişi, kendi yeteneklerinden daha çok, bulunduğu ortamın kaderine göre değer kazanır. Türkiye önem kazanacak ve başka koşullarda sıradan sayılabilecek kimseler büyüklük mertebesine ulaşacaklar. Benim oyum rolünü iyi yapandan değil senaryo yazandan yana olacaktır. Şöhret olmak, çok kazanmak isteyen magazin ve benzeri programlar yapabilir ama bu kişiler dünyayı yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu bilemezler.
 
Star

Bu haber 268 defa okundu.