En Sıcak Konular

Polis giremiyor: İstanbul'un Harlemleri!

0 0 0000 00:00 tsi
Polis giremiyor: İstanbul'un Harlemleri! Ankara, Çankaya savaşlarına kilitlenmişken, Türkiye, tarihinin en büyük suç patlamasını yaşıyor. Büyük şehirlerde insanlar birbirlerine nasıl soyulduklarını anlatıyorlar. Eski İçişleri Bakanı Necdet Menzir uyarıyor: Harlemler yaratılıyor!

Hırsızlık, kapkaç, adam vurmalar, cinayetler, çete çatışmaları, haraç aldı başını gidiyor. Peki ne oldu? Türkiye, özellikle de büyük şehirler, neden birdenbire böylesine güvenilmez, yaşanılmaz bir hale geldi? İnsanlar neden kendilerini korumak için silahlanıyorlar? Hükümetin, yargının, polisin eksiklikleri neler? Canımızı ve malımızı korumak için hükümet derhal hangi önlemleri almalı? İstanbul'un eski Mmniyet müdürü 40 yıllık Emniyetçi Necdet Menzir bu hale nasıl geldiğimizi, tehlikenin giderek nasıl büyüdüğünü ve acilen alınması gereken önlemleri anlattı. Necdet Menzir, bir dönem DYP'den İstanbul milletvekili olarak Meclis'e girmiş ve Mesut Yılmaz'ın hükümetinde 1997-98 yıllarında ulaştırma bakanlığı yapmıştı.

Sizinle bu konuşma için sözleştikten iki gün sonra, Etiler'de ana caddeye 10 metre mesafedeki bir apartmanın beşinci katında oturan çok yakın bir arkadaşımın evine sabah saat altı buçukta hırsız girdi ve yanında götürebileceği her şeyi aldı. Arkadaşım uyanıp da hırsızı kovalayınca ve balkondan hırsız var diye bağırınca, kendini çoktan sokağa atmış olan hırsız durup beşinci kata uzun uzun baktı ve arkadaşıma gülerek el salladı. Sayın Menzir, ne zamandan beri masum insanlar bu kadar korku dolu ve güvensiz, hırsızlar ise bu kadar güvenli ve cesur oldular?
Türkiye büyük dönüşüm yaşıyor. AB'den tarih alabilmek uğruna alelacele uyum yasaları çıkarıldı. Altyapısı hazırlanmadan Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu değiştirildi. Bir geçiş süreci geçirilmediği için de suçlarda büyük artış oldu. Türkiye'deki bütün soruşturmalar 180 derece ters bir tablo içine sokuldu. Böyle olunca da mağdurların hakkını, hukukunu koruyan bir mekanizma kalmadı. İnsan hakları çerçevesinde, sanki suç işleyenlerin hakları korunuyormuş gibi bir tablo çıktı ortaya. Ayrıca bu hırsızlık işleri de artık bireysel yapılmıyor.

Nasıl yapılıyor?
Eskiden bireysel olarak yapılan hırsızlık şimdi organize bir iş haline geldi. Bu kapkaçları, hırsızlıkları bir organizasyon içinde yapıyorlar ve çoğu zaman da delil elde edilemiyor. Bu olaylarda daha fazla çocuklara suç işletiyorlar. 11 yaşındaki çocuk işlediği suçun farkında mı ki... Polisin bu çocuk suçlulara karşı yapabileceği bir şey yok. Polisin eli kolu bağlı yani.

Neden bağlı?
18 yaşından küçük olanlar ayrı bir yargılama ve soruşturma usulüne tabiler. Bunların ayrı mahkemeleri var ve bu çocukların ifadelerini ancak savcı alabiliyor ve doğrudan mahkemeye gönderiyor onları. Korkunç derecede bir ceza indirimi var bunlara. Bu sabıkalı çocuklar, yakalanıyor ve bırakılıyor. Aynı gün içinde gene suç işliyor. Bunların arasında 70-80 tane suç işlemiş olanı var. Adam, çocuğunu kapkaç ve hırsızlık yapması için örgütlere veriyor ve karşılığında bu örgütlerden maaş alıyor. Bu örgütler çocuklara, akşama kadar hırsızlık yaptırıyorlar. Size söyleyeyim. Bugünleri arar Türkiye.

Niye? Bunlarla mücadele edilemez mi?
Tedbir almak lazım. Çünkü çeteleşme noktasına gidiyor işler. Eskiden bireysel olarak suç işleyenler giderek organize oluyorlar. Tek tek suçlularla mücadele etmek kolaydır. Organize olduklarında ise çeteyle, örgütle mücadele etmek zordur.

İstanbul bir suç patlaması yaşıyor. Sizce bu patlamanın altındaki diğer nedenler neler?
Türkiye'deki dönüşümle birlikte metropoller taşıyamayacakları miktarda göç aldılar. İşte bu göç büyük bir işsizlik sorununu da beraberinde getiriyor. Bu insanlar ait olabilecekleri bir yer arıyorlar ve bu aidiyeti suç örgütlerinin içinde buluyorlar. Filan örgütün adamı, falan kişinin adamı ouyorlar. Ayrıca bu iletişim, bilişim, ulaşım, ileri teknoloji ve internet çağında suç işlemek de kolaylaştı.

İleri teknolojiyi neden hırsızlar, suçlular kullanıyor da devlet kullanamıyor? Bu teknolojik imkânlarla suçluyu bulup yakalamak da kolaylaşmadı mı?
İşin dıştan görüntüsü öyle ama aslı öyle değil. Bütün dünyada devlet arkadan geliyor. Mesela suçluyu dinlemek kolay değil. İşin ucunu bulacaksın, bunu savcıya anlatacaksın, mahkemeye gideceksin, hâkimi ikna edeceksiniz.

Normal olan bu değil mi zaten?
Doğru ama suçlunun hâkimi yok. Cep telefonu edinebilmek için önünde bir ihale kanunu yok. O hızlı hareket ediyor. Siz ise devletin belirli bir sistemi içinde hareket ediyorsunuz.

Peki, suç niye son bir-iki yılda bu kadar arttı?
Elbetteki bu yasalar getirilecek. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz. Ama bir geçiş ve intibak döneminin olması, altyapının oluşturulması gerekiyordu.

Polis uyum yasalarına uyum sağlayamadı mı?
Polis niye uyum sağlamasın? İntibak edemeyen adli mekanizma... Yargı işin altından kalkamıyor. İstanbul'da kaç tane savcı var? Bu savcıların üzerindeki dünkü yükle bugünkü yük aynı mı? Yazışmalar ve prosedür arttı. Polisin hareket kabiliyeti durduruldu. İnsan hakları ihlali, işkence iddialarıyla polisin elinden alınan yetkileri adliyeye verildi. Adliye buna, ne personel ne de altyapı açısından tam hazırdı.

Birçok suçlu da yakalandıktan sonra salıveriliyor mahkemede. Bunun nedeninin de AB'ye 'uyum yasaları' olduğu söyleniyor. Avrupa'yla aynı yasaları uygulayınca biz nasıl suç cenneti oluyoruz da, aynı yasalarla Avrupa güvenli oluyor? Biz nerede hata yapıyoruz?
Avrupa önce altyapıyı kurmuş, ondan sonra bu yasaları uygulamış. Ama siz hâlâ Polis Vazife ve Salahiyet Yasası'nı bile çıkarmıyorsunuz. Polis suçu önlemek için şunları şunları yapar diye bir çizgi çizmiyorsunuz. Ayrıca Avrupa bizim gibi bir göç sorunu yaşamıyor. Oradaki işsizlik de bizdeki kadar yüksek değil. Bir de onların sosyal güvenlik sistemleri çalışıyor. Hayatını sürdürebilmesi için işsiz adamın cebine belli bir para konuluyor orada. Burada kimin cebine ne koyuyorsunuz? İşsiz insanları koruyacak bir sisteminiz yok. Suçu önlemek için tedbirler alınmazsa, yarın, bugünlerimizi çok ararız. Şehrin varoşlarına bakın...

Varoşlarda ne oluyor?
Devlet oraya panzerlerle gidiyor. Son bir buçuk aydır, halkı taşıyamasınlar diye varoşlarda bazı bölgelerde molotofkokteyl atılarak belediye otobüsleri yakılıyor. Belediye otobüsleri seferlerini değiştirdi bu yüzden. Bazısı artık iç kesimlere girmiyor. Son dönemde 11-12 belediye otobüsü yakıldı. Bu gidişat iyi değil.

Otobüsler niye yakılıyor?
Terör örgütü görüntüsü altında yakılıyor bunlar. Asıl neden kurtarılmış bölge yaratmak orada. Amerika'nın Harlem'i gibi, yarın devlet gücüyle giremez, şahıs olarak da sokulamazsın oraya. Suçlularla birlikte kendilerine bir âlem yaratırlar orada. Suçluları İstanbul'un muhtelif semtlerine salarlar. Bu kurtarılmış bölgelerde suçluları bulabilirseniz bulun bakalım artık.
Geçmiş dönemde olayların cereyan ettiği bölgelere şimdi bir bakın...

Evet...
1970'lerde Ümraniye en büyük toplumsal olayların yapıldığı yerdi. Ümraniye zaman içinde ne oldu? insanlar bir yolla arsa sahibi oldu ve bu arsaların üzerine büyük binalar yapıldı. Şimdi herkesin kocaman binaları var. Zenginleştiler arsadan, binadan. Rant kazanmak isteyenle, ideolojisi olan örgüt mensubu hepsi beraber hareket ediyor buralarda. Devlete karşı bir direnç sağlanıyor. Terör örgütleri, ideolojik örgütler ön tarafta, arsa çevirmeler, bina yapmalar, yasadışı yollarla para kazanmalar arka tarafta duruyor.

İstanbul'da devletin 'caydırıcı gücünün' kalmadığı anlaşılıyor. Neden artık suçlular devletten hiç çekinmiyor?
Ceza görmüyorsa, serbest bırakılıyorsa niye çekinecek? Bir de suçluları ayırmak lazım. Çocuklar bazen bu olayın bilincinde bile değiller. Bazı büyük suçlular için de cezaevinde yatmakla dışarıda olmak fazla fark etmiyor. 'Nasılsa bir süre sonra çıkacağım ve suç işlemeye gene devam edeceğim' diyor.

İstanbul sokaklarında her gün suç işleniyor. En sıradan suç kapkaç. Sizce polis sayısı sokakları güvenli hale getirmeye yeterli mi?
İstanbul'da 30 bin kadar polis var. Ama bu, hemen emre hazır 30 bin adam demek değildir. Oysa bütün dünyada polisliğin esası 'sokak polisliği'dir. En iyi polis sokaktan yetişen polistir. Çünkü pek çok olayla karşılaşmış ve tecrübe sahibi olmuştur. Sokak polisliği, suçu önleme açısından çok önemlidir. Özellikle ana güzergâhlarda, suçun çok işlendiği yerlerde yaya devriyeler olmalıdır. Polis, arabanın içinde gelip geçerken pek çok şeyi göremez. Yaya devriye sistemini oturtmak lazım. Ayrıca İstanbul'a atlı polis de lazım. Böylece polis hem halkın içinde olur, hem de atın üstünde bir çok şeyi görür. Hükümet bunları süratle yapmalı. Polis halkın arasında olmalı. İnsanlar polisi toplu alanlarda yanlarında görüp huzur bulmalı.

Bizde polisler sokakta değiller. İstanbul'daki 30 bin polis nerede peki?
Başbakan veya bir yabancı devlet başkanı geldiği zaman onun yanındalar. Futbol maçları, konserler, etkinlikler polisin zamanının büyük bölümünü alıyor. Polis bizde çok gereksiz şeylerle uğraşıyor. Pasaport veriyor. Dünya kadar polis pasaport işinde çalışıyor. Polis sınır kapısında, havaalanında pasaport kontrolünü yapsın ama pasaportu da artık insanlara nüfus idaresi versin. Bizde polis bir de devletin aklınıza gelebilecek her türlü tebligatını dağıtıyor. Bu teknoloji çağında hâlâ Tebligat Yasası değiştirilmedi. Devletin silahlı bir gücünün bu işte kullanılması çok yanlış. Ayrıca bu kadar göç alan bir yerde, polis sayısı da yeterli değil. Polisin hem sayısı artırılmalı, hem de üstündeki yükler azaltılmalı.

İstanbul'da kaç polis olmalı?
Bugün dünya ortalamasına göre, 200-250 kişiye bir polis düşmesi gerekiyor. İstanbul'un nüfusu 13 milyon dersek, İstanbul'da elinizin altında 23-24 bin polis bulunmalı. O zaman 6-7 bin polisi yaya devriye olarak çıkarabilirsiniz işte. Böyle olabilmesi için de toplam polis rakamının 50-60 bin olması gerekiyor. Çünkü terörle mücadele, istihbarat, asayiş gibi şubeler var. Pasaport ve tebligat işleri var. Personel bunların hepsi. Sokakta görünen polis değil ki bunlar. Ayrıca polisin izinlisi var, istirahat edeni var. Polis, asker gibi her an elinizin altında değildir. Polis 12 saat vazife yapar, 24 saat vazife dışında kalır. Ama haftalık izin kullanmaz. Futbol maçları polisin canına yetiyor. 3-5 bin polisle tedbir alıyorsunuz. Dünyanın neresinde var bu?

New York da bir zamanlar suç şehriydi. New York belediye başkanı, 'büyük suçluların' peşinden giden polisin stratejisini değiştirdi. 'Sokaktaki küçük suçluları yakalayın, onlar olmadan büyükler bir şey yapamaz' dedi ve New York güvenli bir şehir haline geldi. Bu strateji İstanbul'da uygulanamaz mı?
Uygulanmaz olur mu... New York belediye başkanı sadece bunu yapmadı. New York'ta imar değişiklikleri de yapıldı. Hatta bütün Amerika'da böyle bir değişikliğe gidildi. Şehirlerin 'downtown' denilen merkezlerine akşam mesai bittikten sonra kimse giremezdi. Şehir merkezlerine spor alanları falan yapıldı. Çalışmayan fabrikaların hepsi kapatıldı. Yerlerine büyük lokantalar açıldı. Mesela New York'un 42'nci caddesinde, Harlem bölgesinde oturanlara daha iyi şartlarda yeni yerler yapıldı ve o insanlar ayrı bölgelere yerleştirildi. İnsanlara yeni iş imkânları açıldı. Böylece o bölgelerde oluşmuş çeteleşme, organize suç örgütleri dağıtıldı. Bizde ise sadece hırsızlık değil, çalınan malları satın almak ve onları parçalamak da organize bir iş haline geldi artık. Herkes kendini bir güvence altına alabilmek için bir çeteyle birlikte hareket ediyor. Zira kimse bu işleri tek başına yapamaz. Hem güvenlik güçlerince yakalanır hem de çeteler tarafından yakalanır.

Anlamadım...
Çeteler onun bireysel çalışmasına izin vermezler, haraç isterler. Hiç kimse bireysel çalışamaz. Ama dün İstanbul böyle değildi. İstanbul'da kendi başlarına çalışan bireysel hırsızlar vardı. Bu çetelerin, organizasyonların uzun bir geçmişi yok zaten. Terör ve uyuşturucu örgütlerini görünce adi suçlular organize olmaya başladılar Türkiye'de. Düne kadar bu âlemde kabadayılar vardı. Bunlara ağır ağabeyler falan denirdi. Onların çevresinde belli gruplar vardı. Göçle birlikte iş şekil değiştirdi şimdi. Zaten Türkiye'de cezaevleri de okul gibi oldu. Orada herkes kendi tecrübelerini koyuyor ortaya. Aynı hataları yapmamak ve yanındakine de yaptırmamak için strateji belirliyorlar. Yıllarca her gün bir suçu hatasız nasıl işlerim diye A'dan Z'ye plan, program yapılıyor orada.

Suçu azaltmak için yasalarda değişiklik gerekiyor mu peki?
Gerekiyor tabii. İşleri çok yavaşlattı bu sistem. Mesela yazılı emir şartı getirildi. Güvenlik ve asayiş hizmetleri yazılı emir kaldırmaz. Savcıdan yazılı emir almak saatler sürüyor. Suçlu sizi beklemiyor. Polisin cep telefonu konuşmalarını dinlersiniz, kim ne emir vermiş, ne yapmış bilirsiniz.
Bir de el koymada savcının iznini alacaksınız. Arama yaptınız, çalıntı malı, eroini buldunuz. Buna el koyabilmek için ayrıca izin alacaksınız.

Suçu azaltmak için polisin ne yapması gerekiyor peki?
Polis sokağa inecek. İstihbarat imkânlarını artıracak. Halkla ilişkisini geliştirecek. Bu arada suçu önlemek için belediyelere de görev düşüyor. Şehirde suç daha çok kalabalık ve trafiğin yoğun olduğu yerlerde işleniyor.
İmar planları yapılmalı ve İstanbul gece mutlaka aydınlatılmalı. İstanbul aydınlatılırsa suç oranı düşer.

Sizce İstanbul polisi gereken bütün önlemleri alıyor mu?
Elindeki gücüyle alabildiği kadar alıyor. Ama tabii bir yetersizlik içinde olduğu da görülüyor. Bakın... Kurusıkı tabancaları zapturapt altına almak için bir yasa çıkarılacak ama bu kolay yasayı bile ne zamandan beri çıkaramadılar. Ankara siyasi meselelerle yoruyor insanları. Aylardır cumhurbaşkanlığı seçimini tartışıyor. Oysa bu ülkenin insanlarının gündemi, günlük hayatları, gerçek sorunları bambaşka.

İçişleri Bakanı'nın değişmesi suçun azalmasında ya da çoğalmasında ne kadar etken olur?
Çoğalmasını bilemem ama azalmasında büyük etken olur. Suçun azalmasında, bakanın tutumu, davranışı, olaylara bakış açısı, mekanizmayı çalıştırması çok önemlidir. Hükümet kapkaç gibi olayları fazla ciddiye almıyor. Bu işler biraz ufak gibi geliyor onlara. Eğer hassasiyet gösterseler, İstanbul'a çökerler, otururlar, incelerler ve millete bir şey söylerler. Suç patlamasının nedenlerini insanlara anlatırlar.

İstanbul'da suçu önlemek için sizce ilk yapılacak şey nedir?
Sokaklara hâkim olmaktır. Polisi sokakta görünür kılmaktır. CMUK'un aksayan yönlerini düzeltmektir. Ve bir an önce çocuk suçlularla ilgili yeni bir yapı kurmaktır. Bu çocukları ön kapıdan huzur evine koyuyorsunuz, arka kapıdan kaçıp gidiyorlar. Eskiden 'Yassıada'da boşaltılmış bir okul var, bu çocukları oraya yerleştirelim' diyorlardı, ben 'Olmaz' diyordum. Şimdi olur diyorum. Onlara orada çırak okulu gibi ıslahevi kuralım ve her birine meslek kazandıralım. Bu çocuk suçlular üzerinde ciddi olarak düşünüp bir çözüm geliştirmek zorundayız. Unutmayın... Bu çocuklar, yarının büyük suç örgütlerinin liderleridir...
 
Radikal



Bu haber 276 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,637 µs