En Sıcak Konular

"Askeri kışkırtan var"

0 0 0000 00:00 tsi
Dışişleri bakanı Abdullah Gül, askerlerin demokrasinin getirdiği sorumlulukları çok iyi bildiğini söyledikten sonra, askeri kışkırtan odakların olduğuna işaret etti. İşte, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi AKP'deki hareketlenmeleri anlattığ

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, önceki gün Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Ankara Temsilcisi Fikret Bila ve gazetenin dış politika yazarı Semih İdiz'i kabul ederek yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi ve güncel dış politika konuları hakkında sorularını yanıtladı.

Bundan bir ay sonra cumhurbaşkanlığı seçimi takvimi işlemeye başlayacak. Gündemdeki tartışmaları nasıl görüyorsunuz?


-Bakın, eski yaşadığımız tartışmalardan çok farklı şeyler tartışıyoruz. Eski cumhurbaşkanlığı seçimleriyle mukayese ettiğimizde, bunlar çok daha az zarar verici tartışmalar. Bakın son cumhurbaşkanlığı seçiminde bile Anayasa'yı değiştirmeye kalktık. Hatta değişiklik yapmaya çalışırken neleri alet etmedik, milletvekili maaşlarını, parti kapatma meselelerini bile işin içine sokmuştuk... Oylar kullanılırken gizli oylar sayılmaya başlanmıştı. Böyle bir ortam vardı. Ondan önceki yıllarda da yine ülkeyi sarsıcı manzaralar var.
Şimdi tartışmalar var, ama böyle değil. Herkes fikrini söylüyor. Kaygıları olanlar da kaygılarını söylüyor, ama gayet olgun demokratik bir tartışma ortamı içinde gidiyor. Sonunda da bir ay sonra yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Kim seçilir, nasıl olur bilemiyorum. Parti olarak şöyle bir karar aldık:
Bu tartışmaları ne kadar dar bir süreye hapsedersek, o kadar çok memleketin de, şahısların da faydasına olur dedik. Kendi aramızda konuşuyoruz, ama isim bazında konuşulmasına hiç geçmedik.


İSİM BAZINDA KONUŞSAK TÜRKİYE ZARAR GÖRÜRDÜ


En son ne zaman konuştunuz Tayyip Bey'le bu konuyu?


-Bir araya gelince konuşuyoruz. Dün de konuştuk. Hep böyle konuşuyoruz. Bunun da doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü isim bazında konuşsaydık Türkiye çok zarar görürdü. Şimdi ekonomi zarar görmüyor, iş hayatı zarar görmüyor, hiçbir makroekonomik gösterge negatif olmadı.
Bundan 5-6 ay önce birçok finans kurumunun Londra, New York'taki merkezlerinde Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili çalışmalar yaptılar. Hepsinin kopyaları var elimde. Çeşitli risk analizleri yaptılar, alternatifler geliştirdiler. Hepsi de cumhurbaşkanlığı seçimini riskli görüyorlardı. Bugün böyle değil. Hiçbiri böyle görmüyor. Bu, bizim aldığımız kararın neticesidir. Tartışmayı dar alana sığıdırmamızın neticesidir.

Öyle diyorsunuz ama bugün bütün gazeteler AKP'nin yaptırdığı anketin yol açtığı tartışmalarla dolu...


-Bu tartışmalar olacak, olması da lazım. Türkiye kapalı bir toplum değil. Muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri ortaya çıkıyor. Benim altını çizmek istediğim nokta şu: Bu tartışmalar Türkiye'ye zarar verecek tartışmalar değil. Ne Türk demokrasisine ne de ekonomisine zarar veriyor.
Geçenlerde İstanbul'da yapılan arsa satışındaki açık artırmayı hatırlayın... Kim öngöremeyeceği bir ülke olsa parasını buraya bağlar? Büyük holdinglerin yabancılarla kurdukları yeni ortaklıklar var...
Risk primi yükselse kim gelip girebilir? Söylemek istediğim bu.


İNSAN KAYNAĞIMIZ ZENGİN


Yoksa tabii ki herkesin nefsi var, bütün arkadaşlarımız konuşabilir... Normaldir. Mesele şu: Türkiye'yi zedeleyecek bir tartışma olmadı, olmayacak ve böyle de geçecek bu iş... Partimiz zengin bir parti. Bir tarafta parti disiplini, bir tarafta kendi zengin insan kaynağımız var. Bu tip birçok çalışma var. Buna benzer çok anket var. Bu da onlardan biri.

 Seçime müdahale olmaz

Pek çok ankete göre AKP tabanında bile "Tayyip Bey başbakan kalsın" görüşünün seslendirildiği anlaşılıyor. "Tayyip Bey Köşk'e çıkmasın, istikrar bozulur" görüşü iş çevrelerinde de çok yaygın. Örneğin, Güler Sabancı da bunu söylüyor. Bu beklentileri nasıl karşılıyorsunuz?


-Bunların hepsine saygı duyarız, bunlar takip ediliyor, kuşkusuz değerlendirilecek... Sonraki aşamada isim bazında konuşacağız. Bütün bunlar herkesin görüşlerinin oluşmasında etkili oluyor. Ne olursa olsun Türkiye'de istikrarsızlık söz konusu olmayacak. Bunu vurgulamak isterim. Buna kimsenin hakkı yok. Siyasetçiler olarak da hakkımız yok, siyasetçilerin dışında da hiç kimsenin hakkı yok.
Türkiye uzun yıllardır aradığı istikrarı bulmuşken ve istikrarın ne olduğunu, faydasını elle gözle görür hale gelmişken, buna hiç kimsenin hakkı yok.


TARİH HATAYI UNUTMAZ


Kimi kastediyorsunuz?


-Tüm Türkiye'ye hitap ediyorum. Hiç kimsenin hakkı yok. Türkiye'ye yapılabilecek en büyük hata olur... Tarih unutmaz böyle bir hatayı.

Hatayla tam olarak neyi kastediyorsunuz?


-Türkiye'nin istikrarsızlığa tekrar sürülmesini arzu etmek veya bu yönde bir...

Onu tetikleyecek, ona katkıda bulunacak bir girişimi söylüyorsunuz herhalde.


-Türkiye'de şu anda olumlu ne varsa, bunun altındaki en büyük sebep istikrardır. Dolayısıyla bu istikrarı hep beraber sonuna kadar götüreceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, bu istikrar bozulmaz seçimlere kadar. Genel seçimlerde halk ne karar verir, onu bilemem.


ASKER SEÇİME KARIŞMAZ


Türk Silahlı Kuvvetleri görüşünü açıklarsa, bu istikrar bozucu bir yaklaşım gibi değerlendirilir mi? Bir askeri müdahale, yönlendirme, kamuoyuna açık bir duyuru gibi...


-Demokrasilerde böyle bir şey olamaz ki... Tabii ki, fert fert herkesin görüşleri vardır. Tabii ki herkesin ülkesiyle, yurduyla ilgili görüşleri olabilir. Bunlar muhakkak paylaşılır edilir, bu ayrı bir mevzudur.

"Kurumsal bir görüş demokrasilerde yer almaz" demek istiyorsunuz...


-Bu olursa, o zaman şu da olabilir: Seçimler geldiğinde de "şu partiye oy verelim" de denebilir, "Türkiye için bu iyi olur" diye... Aslında bunlara hiç kimsenin... Hiç kimse bunların peşinde de değil. Bizlerin büyük bir olgunluk içinde götürmemiz gerekir bu süreci.

Siz devamlı komutanlarla bir araya geliyorsunuz.


-Tabii... Hükümet içinden belki de en çok bir araya gelen benim...

Aldığınız hava, komuta katının bu dikkati göstereceği yönünde mi?


-İnanın bu mevzu hiç... Hepimizin o kadar çok sorumlu olduğumuz konular var ki. Türkiye'nin o kadar hayati meseleleri var ki... Bunlarla uğraşıyoruz.

Yani böyle bir şey beklemiyorsunuz?


-Hayır... Bunu doğrusu, Türkiye'nin bugün geldiği demokratik ve sivil ortamda, bugün geldiği mesafede düşünemeyiz. Bu dedikleriniz geçmişte olmuştur. Açın bakalım geçmişteki cumhurbaşkanlığı seçimlerini. Korutürk'ün seçimi nasıl olmuş?.. Tüm parti liderleri imza verip taahhütte bulundu. Meclis'in sarıldığı (askeri birliklerle) dönemler oldu.
Bütün bunlar siyasi hayatımızın gerçekleridir. Yapılmıştır tüm bunlar. O günkü Türkiye'yle bugünkü Türkiye'yi mukayese ediyorum. Bugünkü Türkiye çok farklıdır, birçok tabuyu yıkmıştır.
Fert başına gelirde on bin dolara ulaştığımızda Türkiye'de birçok sorun, sorun olmaktan çıkacak. Ne terördü, ne Kürttü, ne şuydu ne buydu, ne laiklikti... Bu sorunların hepsi aşılacak. Bir on bin doları aşalım, o zaman kendimize gelen özgüveni görelim demiyor muyuz? Türkiye bunun yarısını yakaladı. Bir dönem daha, inşallah halk verirse, o dönemin sonunda 10 bin doları yakalayacaktır. Bunun önünde kimse duramaz. Herkesin sorumluluğu çok büyük.
"Türkiye'nin geldiği nokta farklı" derken bunu söylüyorum. Askerler bu tip şeylerin sorumluluğunu çok daha iyi biliyor. Ama bazen öyle siviller vardır ki... Türkiye'nin geldiği bu noktayı hazmedemeyip kapalı ya da açık bu tip kışkırtmalar içine girenler var.

Kimleri kastediyorsunuz?


-İsim vermek istemiyorum buna.

"Sorun askerde değil, onları kışkırtan sivillerde" mi demek istiyorsunuz?


-Çok fazla girmek istemiyorum ben bu konuya. Yani hepimizin sorumluluğu var bu istikrarda. Bu gayet açık. Objektif bakan herkes görüyor, take-off (uçağın havalanması) yaptı Türkiye... Eskiden de yaptı, ama hep geri indi uçak. İndi veya indirildi veya çakıldı... Bundan sonra mümkün değil. Böyle bir şansı yok. Türkiye take-off aldı, yüksek semalara çıkıp uçması gerek. Bunun tersi Türkiye'yi 50 yıl geriye atar.

 Oy sorgusuna cevabımız var

"Bazı çevrelerde kaygılar var" dediniz. Nedir bu kaygılar?


-Bilmem yani söylüyorlar insanlar çeşitli, çeşitli... Söyleyecek...

Cumhurbaşkanı, meclis başkanı, başbakan. Herkesin aynı partiden olmasına ilişkin kaygılar var...


-O zaman demokrasiye şartlar getirmemiz gerekmez mi? O zaman Anayasa'ya "Cumhurbaşkanı ve başbakan aynı partiden olamaz" gibi hükümler koymak gerekir... Burası Irak ya da Lübnan değil ki... Öyle değil mi, oralarda bu tip şartlar var. Türkiye'nin bütün her yerleri gelişmiş... Batı demokrasileri neyse, Türkiye de onu gerçekleştirecek...

2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminde üç koalisyon ortağının 1999 yılındaki seçimde sandıktaki oy yüzdesi toplamı yüzde 52 dolayındaydı. Süleyman Demirel seçildiğinde SHP ve DYP'nin sandıktaki toplamı yüzde 48'e geliyordu. Turgut Bey yüzde 36-37 ile seçilmişti. Siz ise genel seçimde yüzde 34 dolayında bir oy aldınız...


-Olur mu? Niye? Belediye Başkanlığı, İl Genel Meclisi Seçimi'nde aldığımız oylara bakın. Yüzde 40'larda...

Burada genel seçimler esas alınıyor...


-Olur mu?

Bu bir görüş... Sokaktaki üç seçmenden yalnızca birinin oyunu almış olan bir parti cumhurbaşkanını seçiyor...


-O görüşe hemen söyleyeceğim şey şu: Son cumhurbaşkanı seçildiğinde dediğiniz gibi, ama hemen bir sene sonra bu kararı veren liderlerin hepsi meclis dışında kaldı, değil mi?

1999'da geldiler, bir yıl sonra da cumhurbaşkanını seçtiler...


-Bunları bu şekilde sorgulamaya başladığımızda karşı şeyler de ortaya çıkacak. Bütün Türk halkının katıldığı en son seçimlerde aldığımız oya bakarsanız yüzde 50'ye yakın oy aldık. Ve bu desteğimiz devam ediyor.
Ben şunu söylüyorum: En az tartışmalı ve Türkiye'ye en az zarar verecek, hatta hiç zarar vermeyecek bu seçimden sonra Türkiye'de istikrar biraz daha pekişecek... Böyle bir seçim olacak.

Türbanı kriter yapmak ayıp

"Eşinin başı türbanlı biri Köşk'e çıkamaz" şeklindeki görüşleri nasıl karşılıyorsunuz?


-Bunlar, bugünkü tablonun içinde yaşadığımız çağa yakışmaz bu tip bakış tarzları... Medeni de bulmam doğrusu... Çünkü seçtiğiniz kişinin eşi ile ilgili, onun hayat tarzı ile ilgili konuşmayı ayıp görürüm.

Hepimizin arzuları olabilir

Sayın Başbakan cumhurbaşkanı olursa AKP içinde sorun çıkar mı?


-Başka partilerde daha önce yaşadığımız şahsi ihtiraslar, "benden sonrası tufandır" anlayışları doğrusu bizim partimizin içinde yoktur. Arkadaşlarımızda yoktur, hiçbirimizde yoktur. Hepimizin tabii ki arzuları olabilir, nefisleri olabilir... Bu ayrı bir mevzu, ama hiçbir zaman bunları Türkiye'ye maliyet olarak çıkarmayız.

milliyet



Bu haber 311 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,998 µs