Muhalefet liderine sevabına tüyolar...
0 0 0000 00:00 tsi
Ben Deniz Baykal’ın yerinde olsam, muhayyel örtülü ödenek iddialarıyla birilerini töhmet altında bırakmaktan vazgeçer, önce kendi malvarlığımla ilgili kamuoyunun merak ettiği hususları açıklığa kavuştururdum.
Sonra da şunu sorardım:
Muhalefetteyken oy kaybeden ilk ve tek sosyal demokrat parti hangisidir?
Biliyorsunuz, ‘solcu lider’ Baykal, grupta yaptığı konuşmada, bir belediyeden bazı basın yayın organlarına para akıtıldığını söylemiş, bu iddiasını da bir dönem İstanbul’da valilik yapan Erol Çakır isimli birine dayandırmıştı.
İddiada adı geçen belediye ve basın yayın organları Baykal’ı ispata davet ettiler, ‘İspatlamazsan şöylesin böylesin’ filan dediler.
Baykal’ın ispat yönünde bir girişimine tanık olmadık.
İddiaların kaynağı olarak gösterilen validen de ses seda çıkmadı.
Hatta vali, kendisini arayan gazetecilere, ‘Hatırlamıyorum böyle bir şey... Dosyalara bakmam lazım. Bu konuda açıklama yapmak istemiyorum. Bunun yazılmasını da istemiyorum’ diyerek, olaya değişik bir açılım getirdi.
Soru şu:
Hatırlanmayan iddialar üzerine siyaset bina eden Baykal, hiç akıldan çıkmayan iddialar konusunda neden suskun?
Mesela, siyasi yasaklı olduğu ve ‘avukatlık yaparak ayakta durmaya çalıştığı’ dönemde bu kadar malı mülkü nasıl edindiğini açıklayabilir.
Fakat ben daha farklı bir sorunun peşindeyim.
Hem, Baykal’ın malvarlığından bana ne, nasıl edindiyse edindi...
Ben, değerli Baykal’ın muhalefet avantajını neden gerçekten ‘avantaja’ dönüştüremediğini merak ediyorum.
Sahi, neden?
Eski TKP’lı Nabi Yağcı, ‘CHP sol bir parti değil. Deniz Baykal da solcu bir lider değil...’ demişti.
Bunu, çok çok eskilerde, sorgulama kültürünün bulunmadığı ve farklı seslerin ihanet terimleriyle yargılandığı yıllarda rahmetli İdris Küçükömer de söylemişti.
Filozof, yazar, sanat tarihçisi, inşaat mühendisi Hasan Bülent Kahraman da söylüyor.
Zülfü Livaneli zaten söylüyor.
Herkes söylediği için de tespit değeri bulunmuyor.
CHP, muhalefet avantajına rağmen oy kaybeden ilk ve tek sosyal demokrat parti olduğu gibi, ‘temsil mekanizması’nın bir parçası da olamıyor...
İstese de olamıyor.
Hep, farklı bir uzamdaymış gibi davranıyor.
İster iktidarda olsun, isterse muhalefette, kendisine her zaman temsil mekanizmasının üzerinde bir konum biçiyor ve lüzumu halinde temsil mekanizmasını devreden çıkaran güçlerin (silahlı ve silahsız bürokrasinin) ortağı, şeriki, hatta patronu gibi davranıyor. Bkz. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat müdahaleleri... Yine bkz. Baykal’ın ‘Andıç’ konusunda takındığı tavır...
Kıymetli ana muhalefet lideri çıkıp, ‘Biz muhalefetteyiz ama fikrimiz iktidarda, seksen yıldır devlet yönetiyor’ dese yeridir.
Bütün bu yazıya gerekçe teşkil eden cümleyi de yazayım ki, tam olsun.
Artık ‘Sosyalist Enternasyonal’le ilişkileri de sorgulanır hale gelen CHP’nin, kendisini toplum nezdinde meşrulaştıracak bir sıçrama yapması gerekiyor.
Zor değil...
Ya temsil mekanizmasının bir parçası olduğunu hatırlayıp her şeye rağmen siyaseti tek meşru ‘çözüm mercii’ kabul edecek, ya da sittin sene iktidara gelemeyecektir!
star
Bu haber 215 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle