iyibilgi zoom " /> iyibilgi zoom "/>

En Sıcak Konular

O konuda neden susuyor?

28 Nisan 2010 18:34 tsi
O konuda neden susuyor?

Türkiye’nin en cesur kalemlerinden Bekir Coşkun, bir konuda düşüncelerini açıkça ifade edemiyor. Kalemi kılıçtan keskin Coşkun, o konuda yumuşuyor, esip gürleyemiyor. Neden? iyibilgi zoom

Bekir Coşkun… Türkiye’nin en cesur kalemlerinden. En azından yarattığı tartışmalar kendisiyle ilgili oluşan bu algıyı destekliyor. O öyle bir isim ki bazı yazıları önemli tartışmalar yaratıp hatta bazen öfkeye neden olsa da o yine bildiğini okumaya devam ediyor. Hürriyet’te çalışırken sahip olduğu köşenin ismi dokuz köydü. Yani kendisi de “bildiğini okuyan adam” benzetmesini tutmuşa benziyor. Hani, “doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar” deyimi gibi…

O kavram üretiyor. Yazdıklarıyla gündeme damgasını vuruyor. Örneğin “Gül benim Cumhurbaşkanım değil” diyor. “Göbeğini kaşıyan adam” da onun nitelemesi. Bu arada Coşkun’un hükümetle arası pekiyi değil. Çünkü en başından beri Ak Parti hükümetiyle kan uyuşmazlığı yaşadı. Coşkun’a göre bu iktidar laik rejimin altını gün geçtikçe oyuyordu. O buna inanıyordu ve bu inancını her vesileyle, gerçekten de cesurca savunuyor. Düşüncesini beğenmeyenlerin bile zevkle okuduğu güçlü ve kıvrak kalemiyle her defasında muhalefetini ustaca dokuyor.

Coşkun’un “körü körüne” siyasi üslubu olmasaydı, şüphe yok, o Türkiye’nin en beğenilen yazarı olacaktı. Nitekim hayvan severliğiyle bilinen Coşkun, hayvan haklarıyla ilgili yazı kaleme aldığında, okuyanı bir kez daha okumaya itiyor. Üzerinde düşündürüyor. Açıkçası çevre ve hayvan haklarıyla ilgili yazıları ilköğretimde öğrencilerin okuma listesinde yer almalı.

COŞKUN’UN ÖTEKİ YANI

Evet, Bekir Coşkun cesur bir kalem. En azından bugüne kadar böyleydi. Ancak bugünkü yazısını okuduğumuzda cesaretiyle ilgili şüpheye kapıldık. Çünkü bugünkü yazısı Bekir Coşkun’un bize öteki yanını hatırlattı.

Her ne kadar birileri Coşkun’u “ulusalcı-milliyetçi” bir çizgide konumlandırmaya çalışsa da aslında Coşkun oldukça kozmopolit bir isim. En azından yaşantısında öyle… Yazılarında ima ettiğinin aksine dünyaya açık, asla ırkçılık yapamayacak birisi… Hayvanlarla ve doğayla kurduğu insani ilişki zaten Coşkun’un bu yanını kanıtlıyor, ancak hayatını kozmopolit bir dünyanın içinde konumlayarak da ispatlıyor bunu usta gazeteci.

Coşkun’un eşinin etnik anlamda bir “Türk” olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu yüzden, özellikle Hrant Dink öldürüldükten sonra Türkiye’de kimilerinin oluşturduğu ırkçı atmosferden, Coşkun da nasibini almıştı. Bakın Coşkun o gün yaşadıklarını nasıl kaleme almıştı:

SALDIRI ALTINDA KALDI

“Faşistliğe, ırkçılığa, kafatasçılığa karşı çıktığım için dün bilgisayarıma yağan ve ailemi dahi içine alan "Sen Türk değilsin, Müslüman değilsin" bombardımanı karşısında, yazarken dahi beni utandıran bu yazıyı yazmalı mıyım, yoksa yazmamalı mıyım? Peki ben nasıl anlatmalıyım onlara "Türk ve Müslüman" olmayan birisini sevdiğimi, sevdamı nasıl anlatmalıyım?.. "Sevgi" olan yerde (bir vatan ya da yuva fark etmez) dostluğun, huzurun, bereketin, ortak sevdaların oluştuğunu... Tüm "iyi insanların" sevilmeye değer olduğunu... "İnançlarımızı ve kimliğimizi" çöpe atmadan "insanlıkta" el ele verebileceğimizi... Nasıl anlatmalıyım?..” 

Ancak bu kadar değil… 2005 yılında yazdığı, bugün de bir yenisini köşesine koyduğu yazıdan öğreniyoruz, Bekir Coşkun’un ananesi de, dedesinin tehcirden kurtardığı bir Ermeni’ymiş. Coşkun, Ümmühan isimli ananesini çok seviyor. 2005’te yazdığı yazıda nenesi için “benim Ermenim” diyor. Bugünkü yazısında ise o yaşlı kadını o kadar güzel anlatıyor ki…

O KONUDA SUSUYOR

Bu şu anlama geliyor… Bekir Coşkun, aslında sadece bir aydın sorumluluğuyla değil, 1915 olaylarıyla ilgili tartışmalarda ailesinin doğrudan tanık olduğu olaylar nedeniyle de bu tartışmalara katılması gerekiyor.

Ancak, her türlü konuda cesur fikirlerini beğenerek okuduğumuz Coşkun, bu konuda nedense konuşmayı çok sevmiyor. Susuyor… Sükunetini koruyor.

Daha önce bazı aydınlar mahkeme kapılarında sözlü saldırıya uğradığında da sustu Bekir Coşkun.

Benzer zihniyetteki isimlerin Danıştay’a yaptığı saldırıda da yanlış yerde konumladı kendini.

Ergenekon operasyonunda da yanlış yerde konumluyor.

1915’E KAÇAK DOKUNUŞLAR

Arada bir 1915 olaylarıyla ilgili tartışmalara değiniyor. Örneğin 2006 yılında Orhan Pamuk’la ilgili yazısını şöyle bitiriyor: Artık dönüp kendimize bakmamız gerekiyor. Böyle gidilmiyor... Gidilemez...

Coşkun’un 1915 olaylarıyla ilgili ne düşündüğünü biliyoruz.

Ancak gerektiğinde kılıçtan keskin olan o kalem, bu konuda nedense yumuşuyor.

Coşkun bu konuda düşüncesini cesurca savunamıyor.

Neden?

Diğer konularda omuz omuza verdiği fikirdaşlarıyla ayrı düşme endişesinden mi?

Cevdet Batu



Bu haber 958 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,676 µs