En Sıcak Konular

Şirketlerimiz küçük, patronları büyük

0 0 0000 00:00 tsi
Şirketlerimiz küçük, patronları büyük Forbes dergisinin yaptığı “dünyanın en zenginleri” listesinde Türkiye’den de 25 dolar milyarderi var. Üstelik Türkiye sayı itibarıyla Fransa, Çin, Japonya gibi ülkeleri geride bırakıyor. Tuhaf bir durum. Nedenine gelince...

Tuhaf, çünkü Forbes’un veya Fortune’ın her yıl hazırladıkları “en büyük 500 veya 2000 şirket” listelerinde Türkiye ancak en alt sıralarda yer alabiliyor. O listelere girebilenler de genellikle İş Bankası veya Tüpraş gibi kamu şirketleri oluyor nedense!

Şirketlerimiz bu kadar cılızken, şirket sahiplerimiz bu kadar semirmiş olabilir mi?

Forbes’un ciddiyetinden şüphe etmeyeceğimize göre, bu işin izahını bulmamız gerekiyor.

Acaba bu iş nasıl oluyor?

Listedeki diğer ülkelerin zengin sayılarına da dikkat edilirse bunlarda her ülkenin kendine özgü ekonomi yapılanmasının tezahürünü görmek mümkün. Mesela Hong Kong’un zengin sayısı Çin’den fazla. Bu “devlet kapitalizmi” ile “bireyci kapitalizm” arasındaki farkı gösteriyor. Hong Kong’un Çin’den daha zengin olduğunu değil.

Aynı şey Türkiye’nin durumu için de geçerli.

Türkiye’deki kapitalizm ne batılı modele, ne de Çin veya Rusya’daki modele benziyor.

Türkiye’nin sermaye sahipleri –devletin de yardımıyla-  üretim boyutu olmayan bir “kapitalist model” (“etsiz köfte” gibi bir şey!) oluşturmuş ve uzun zamandan beri bu modeli sürdürmektedirler.

Dış pazarlarda gözü olmayan, iç pazarla yetinen bir kapitalist modeli var karşımızda. Bunlar esas itibarıyla yabancı şirketlerin acenteliğini yaparlar. Onun için kendilerinin üretim yapmalarına ihtiyaç yoktur. En fazla montaj yaparlar. (Bunları daha önce uzun uzun yazmıştım. Tekrara gerek yok.)

“Komprador burjuvazi” dediğimiz bu sermaye sınıfının sözüm ona “şirket”leri de kapitalist şirket modelinin epeyce uzağındadır.

Kapitalist ekonominin merkezinde şirketler vardır. Hissedarlar da, çalışanlar da bu büyük varlığın birer parçası olarak işlev görürler. Bizde şirket basit anlamıyla “tezgâh” demektir. İyi işlerse devam eder, yoksa kapatılır vs.

Batıda hissedarlar vardır; bizde “şirket sahipleri”.

Batıda önemli olan şirketin büyümesi, zenginleşmesidir; bizde şirket sahiplerinin zenginleşmesi.

Batıda şirketlerin büyümesi, kârlılığını artırması milli ekonomilere de katkı getirir. Bizde nerdeyse bunun tam aksi olur. Çünkü şirketlerimiz genellikle iç kaynakları sömürmek suretiyle büyürler ve zaten iç pazara yönelik çalışırlar.

Türkiye dünyanın 20. büyük ekonomisi. Büyük ölçüde nüfusun ve coğrafi büyüklüğün sağladığı bir ekonomi hacmini ifade ediyor bu rakam.

Böyle bir ülkede yabancı şirketlerin acenteliğiyle de dolar milyarderi olunabilir. Devlet müteahhitliği, bankacılık/tefecilik, perakendecilik ve üretim gerektirmeyen her türlü “hizmet üretimi” yoluyla da milyarder olunabilir bu ülkede.

Bunda şaşılacak bir şey yok. Hatta muhtemelen bunların gerçek sayısı listedekilerin birkaç katı civarındadır.

Şirketler var milyarderler yok!

Şaşılacak şey batıdaki milyarderlerin sayısının azlığı.

Forbes’un bahse konu listesine dikkatle bakarsanız Türkiye’nin 25 milyarderine mukabil Hollanda gibi bir ülkenin topu topu dört milyarder çıkarabilmiş olmasındaki tuhaflığa hayret edebilirsiniz.

Düşünün ki bizim hiçbir şirketimizi sokamadığımız devler listesinde Hollanda merkezli Shell hep en başlarda yer alır. Yine Shell gibi bir İngiliz-Hollanda ortaklığı olan Unilever de tepelerdedir.

Gelir büyüklüğüne göre hazırlanan The Fortune Global 500 listesinde Hollandalı şirketlerin sayısı 14 ve bunların çoğu en başlarda. Buna karşılık bir tek Türk şirketi girebilmiş bu listeye; o da 358'inci sırada.

Keza bizim daha ziyade Renault, Axa, Michelin, Peugeot, Total, Carrefour gibi dev şirketleriyle tanıdığımız Fransa da milyarder sayısı itibariyle Türkiye’nin gerisinde kalıyor. Hâlbuki bunlardan Total’in sadece geçen yılki geliri 178 milyar doları aşıyordu.

Öyle bir tablo var ki karşımızda; buna bakıp “kapitalist batı ülkelerinin dünya ekonomisine yön veren şirketleri var, ama milyarderleri yok” diyeceğiz neredeyse.

Çin’de veya Rusya’da zengin sayısının mahdut oluşunu anlayabiliriz; ama Japonya’ya ne oluyor?

Toyota, Honda, Mitsubishi, Sony, Canon gibi yüzlerce dev şirket devlet teşekkülü değil ya!

Bunların “sahipleri” nerede?

Bu soruyu sorduğumuzda cevapsız kalırız; çünkü bu yanlış bir soru.

Zira gelişmiş ülkelerde şirket varlıkları ile hissedarların şahsi servetleri arasındaki ayrım bizdekinden epeyce farklı tarzda yapılıyor.

Bu farklılığın haricinde temel farklılarımız olduğunu unutmayalım yalnız:

Bizim şirketlerimiz bize özgüdür.

Bizde şirketlerin “sahipleri” vardır.

Ve bizde şirket gelirleri şirket varlıklarını arttırmaya değil, şahsi servetleri büyütmeye yarar. Onun için milyarderler listesinde yer almak batıya göre daha kolaydır.

Bunun sonucunda dolar milyarderi Türklerin sayısının her geçen yıl artıyor olması da doğaldır.
 
İbrahim Kiras/8sutun



Bu haber 267 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,093 µs