En Sıcak Konular

Kalın bağırsak kanserinden korkma geç kalmaktan kork

0 0 0000 00:00 tsi
Kalın bağırsak kanserinden korkma geç kalmaktan kork Kalın bağırsak kanserleri dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Türkiye’de de en yaygın görülen kanser türlerinden biri. Ancak özellikle erken dönemde teşhis edilmesi halinde bu tip kanserleri tedavi etmek çok kolay. İşte kalın bağırsak kanserinin b

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı, Pof. Dr. Ümit Balcısoy anlatıyor...

Kalın bağırsak kanseri, ülkemizde önemli bir sağlık sorunu. Batı toplumunda yapılan çalışmalarda kalın bağırsak kanseri gerek ABD’de gerekse Avrupa’da oldukça sık gözlenen ve de kansere bağlı ölümlerin önemli bir kısmını oluşturan bir hastalık.  Bu bulguların oldukça korkutucu olmasına karşın hastalıkla ilgili iki noktanın çok iyi bilinmesi gerekiyor:

1- Kalın bağırsak kanseri önlenebilir bir hastalık.

2- Kalın bağırsak kanseri, erken evrede yakalandığında tamamen tedavi edilmesi mümkün olan bir hastalık.

Yapay gıdalar tetikliyor


Yılda ortalama 140 bin kişi hastalığa yakalanmakta ve yılda ortalama 60 bin kişi de bu hastalıktan kaybediliyor. Türkiye’de de tanı yöntemleri sayısının artması, kişilerin hastalık belirtilerini daha iyi tanımaları ve doktora başvurma olanaklarının artması, beslenme alışkanlığımızın da giderek daha çok yapay gıdalara kayması bu tip kanserlerle daha sık karşılaşmamıza neden oluyor. Ancak erken teşhis ve tedavi yöntemleri uygulanabildiği takdirde kolo-rektal kanserler tedaviden en çok yararlanan iç organ kanserleri. Tarama (screening) testleriyle hastalık oluşmadan, oluşmuş ise daha belirtileri ortaya çıkmadan saptanabiliyor ve gerekli tedavisi yapılarak tam şifa sağlanabiliyor. Genelde kolo-rektal kanserler yüzde 95 poliplerden gelişmekte. Henüz kanser gelişmeden bu polipler tarama testlerinde saptanarak polipektomi (kolonoskop ile polipin bağırsaktan alınması) ile çıkarılırsa ileride oluşabilecek veya henüz çok küçük boyutta oluşmuş bir kanser bağırsaktan uzaklaştırılmış olacak.

Genelde olguların büyük çoğunluğu 45-50 yaş üzerindeki kişilerde görülüyor. Bu nedenle;


45-50 yaş üzerindeki kişiler,


Anne, baba, kardeş gibi yakın aile bireylerinde kolo-rektal kanseri veya polipleri olanlar,


Uterus (rahim), over (yumurtalık) veya meme kanseri olan kadınlar,


Ülseratif kolit veya crohn (bağırsak hastalıkları çeşitleri) gibi hastalıkları olanlar risk taşımaktadır.

Beslenme önemli

Risk altındaki kişiler, bu riski azaltmak için hastalık belirtileri ortaya çıkmadan yapılması gereken tarama (screening) testlerini yaptırmalı. Diyetlerini bol lifli-sebzeli, meyveli, az yağlı ve az kırmızı etli bir şekle dönüştürmeliler. Alkol ve sigara alışkanlığı varsa iyice azaltmalı ve bırakmaları şart. Her gün 20-30 dakika hafif egzersiz yapmalı. Tarama testleri, kolo-rektal kanserlerin klinik belirtileri ortaya çıkmadan yukarıda belirtilen risk altındaki kişilere yapılan testler. Bu kanserlerin oluşmasında esas neden yüzde 95 oranında poliplerdir. Bu polipler zaman içerisinde kansere dönüşebiliyor. O nedenle tarama tetkiklerinde amaç bu polipleri henüz kansere dönüşmeden, eğer dönüşmüş ise çok erken devrede, henüz klinik belirtileri vermeden teşhis etmek ve polipektomi ile kolonoskop yardımıyla polipin bağırsaktan uzaklaştırılması şeklinde çıkarılmalarını sağlamaktır. Bu takdirde bu hastalar yüzde 90’ın üzerindeki bir oranda sağlıklarına kavuşmakta. Tarama testleri şunlardır:


45 yaş üzerinde yılda bir kez rektal tuşe muayenesi,


50 yaş üzerinde yılda bir kez dışkıda gizli kan aranması,


50 yaş üzerinde 3-5 yılda bir defa kolonoskopi veya sigmoidoskopi,


50 yaş üzerinde beş yılda bir defa kolon grafisi,


Ailesinde kolo-rektal kanseri olanlar 45 yaştan sonra 2-3 yılda bir defa kolonoskopik tetkik,


Ülseratif koliti olanlar yılda bir defa kolonoskopi ve biyopsi yaptırmalılar.


Kalın bağırsak kanseri nasıl anlaşılır?


Genelde kadın ve erkekte eşit oranda görülen kalın bağırsak-rektum kanserleri sinsi seyreder. Hastalık aşağıdaki belirtilerle ortaya çıkar:


Rektumdan kan gelmesi (rektal kanama), dışkının kanla bulaşık olması,


Tuvalete çıkma alışkanlığında değişiklik,


Dışkının eskiye oranla incelmesi,


Kabızlık-ishal durumlarının ortaya çıkması,


Sık sık tuvalete çıkma isteği, buna rağmen tam boşalamama hissi,


Karındaki gaz ağrıları,


Kansızlık (anemi),


İzah edilemeyen zayıflama.

Bu belirtilerin herhangi birinin 1-2 hafta devam etmesi veya aralıklarla tekrarlanması durumunda mutlaka doktora başvurulmalı.

Kolo-rektal kanserlerde kesin teşhis konulması için endoskopik yöntemlerden biriyle bağırsak içindeki tümörden parça alınmalı. Alınan parçaya patalog tarafından mikroskopik incelemeden sonra tanı konulur.


Tedavisi kolay


Kolo-rektal kanserlerin esas tedavisi tümörlü kısmın ameliyatla çıkarılması ve bağırsak pasajının sağlanması için çıkarılan kısmın alt ve üst uçlarının tekrar karşılıklı ağızlaştırılmalarıdır. Kolonlar uzun olduğu için bu işlem kolaylıkla uygulanabilir. Ancak rektum kanserlerinin tedavisinde bu durum biraz farklı. Rektum kısa bir organ (15 cm) olması nedeniyle anüs yani makata yakın yerleşim gösteren tümörlerde (anüs girişinden 5-6 cm yukarıda), hastalıklı kısmın çıkarılmasını temin için anüsün tamamen çıkarılıp, iptal edilerek kolon, karın duvarına ağızlaştırılır.

Daha önceleri çok daha sıklıkla uygulanan bu yöntem, günümüzde gerek teknolojik gelişmeler ve gerekse bu konuda eğitilmiş ve deneyim kazanmış özellikle kolo-rektal cerrahi ile uğraşan cerrahlar tarafından yapılan ameliyatlarda çok az sayıda hastaya uygulanmaktadır. Bazen kolostomi rektumda ameliyatın iyileşmesini sağlamak için geçici olarak yapılabilir. Daha sonra bu kolostomi kapatılır. Ameliyata ek olarak, rektum tümörlerinde bazen ameliyattan önce, bazen ameliyattan sonra gerek olursa radyoterapi de yapılabilir. Kolon tümörlerinde radyoterapinin yeri yoktur. Her iki organın tümörlerinde, ameliyattan sonra duruma göre kemoterapi yapılabilir.

Anüs kanserlerinde genellikle radyoterapi tercih edilmekte. Bu durumlarda cerrahi tedavi de yapılabilir.

Kolo-rektal kanserlerde ameliyat sonrası nüksetme şansı hastalığın evresine göre değişir. Hastalık genellikle ilk iki yıl içerisinde tekrar eder. Bu nedenle hastaların ameliyat sonrası ilk iki yıl içerisinde çok sıkı izlenmeleri gerekir. Eğer tekrarlama saptanacak olursa yeni tedavi girişimleriyle hastanın yaşam şansı artırılır. Ayrıca bu hastalarda geriye bırakılan kolon kısmında yeni tümör oluşma şansı az da olsa vardır. Bunların çok küçükken saptanması ve çıkarılması hastaya tam şifa sağlayacaktır. Bu izlemelerde hastalara 3-6 aylık aralıklarla kan testleri, tümör belirleyicileri US, tomografi, akciğer grafisi, kolonoskopi gibi tetkikler dönüşümlü olarak yapılır. İki yıldan sonra hastayı senelik kontrollerle en az beş yıl takip etmek şart.


star


 



Bu haber 13,970 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,431 µs